2011-08-17 00:00:00

Suriye  konusunda  sıkıntılı  günler yaşanıyor. Arap  baharının  başladığından  kısa  bir  müddet  sonra  tüm  Arap  ülkelerine  değeceği  hissediliyordu  ve öyle  oldu. Sıra  Suriye'ye  geldi.
 
Dışişler  bakanı  Davutoğlu'nun  ideolojisi  ne  olursa  olsun  komşularımızla  çevremizle  itibarlı  bir  dostluk  sürme projesi  çerçevesinde  Suriye  ile  önemli  mesafeler  alınmıştı. Tabii  bu  birbirinin  rejimine  halel  getirmeme  anlaşması  ile  kayıtlıydı. Arap  baharının  Suriye'ye de yansıması  ile  işler  değişti Türkiye  Suriye  ilişkileri  gerildi.
 
Suriye  ile  ilişkilerde  eski  çerçeveyi  koruyarak  dostluk  ve  sınır  kardeşliği  üzerinden  devam  eden  bir  politika mı  izlemeli yoksa  “zalimin  yıkılma  fırsatı gelmiştir  o  halde  siyasi  hiç bir  sonucu  hesaplamadan  zalimin  yıkılmasına  odaklanmak  ve  bunun  için  gayret  etmek mi  gerekir? sorusu gündemdedir.
 
Irak  işgali  sırasında  batının  uzun  yıllardır  besleyip  büyüttüğü  Frankeştayn  Saddam   batı  tarafından   aniden  tüm  dünyaya  zalim  ve  yıkılması  gereken  bir  diktatör  olarak  sunulmuştuı. Saddam'ın  acımasız  bir  katil  olduğunu  yıllarca  ifade  etmeye  çalışan  bizlerden  daha ustaca  bir  söylemle  Saddam'ın  zalimliği  ispatlanmaya  gözler  önüne  serilmeye  çalışılıyordu. Eski  defterler  karıştırılıyor ve batı  sözü  dinlemeyen    Saddam'ın  kafasına  balyoz  indirilmeye  çalışılıyordu.Saddam'ı  yok  etmede  bizim de payandalığımızı  isteyen batı  bloku  bunu  istediği  oranda  sağlayamamıştı. Sonuçta  Saddam  yıkıldı  ve  ortalık  toz duman oldu. Saddamın  yıkılmasıyla  belki  Irak  karıştı  iç  savaş  çıktı . BNeki  çok  kanlar  döküldü büyük  zulümler  yaşandı ve  batı  istediğini  yapmış  oldu. “Saddam  kalsaydı da bu  karışıklık  çıkmasaydı” demenin  doğru olduğuna  inanmıyorum. Belki  yeni  zalimlikler  oluyor  ama  sonuçta  yeni  bir  dönem  açıldı  ve  nispi de olsa  halkın  kendi  oylarıyla belirleyebileceği  bir  yönetim  şekli  oluştu.
 
Suriye  için de  aynısı  geçerlidir. Yıllardır  Suriye'yi demir  yumruk politikası  ile  yöneten  Esad  ailesi  için zor  günler  var. Fakat  burada  yıllarca  Irak  ta  olduğu   şimdi  Esad'ın  muhalifi  kesildiğini  görüyoruz. Hama  katliamını  yapan  Esad'ın  zalimliğini  görmeyen  Amerika  şimdi  eski defterleri  karıştırıyor  ve  Esad'ın  ne  kadar  zalimlik  yaptığını  dünyaya  hatırlatıyor. Peki  bu  kadar  entrikanın  döndüğü  bu  dünyada  biz  ne  yapalım  Türkiye'nin  adil  duruşunun  nered   olması  gerektiğini  nasıl  belirleyelim?
 
Zalim  bir  güç  devrilecekse  devrilir  ama  burada  gizli  planları  görmeden  birilerinin  payandası  olmaya  çalışmak  yanlıştır. Ama  yıllardır  zalimin  zulmü altında  inleyen  mazlum  halklara da  “durun” demek mümkün değildir. Önemli  olan  büyük güçlerin  sinsi  oyunlarının  oyuncağı  olunmamasıdır.Türkiye  siyasi  vse  pragmatist  hedeflerden  ziyade  insani  duruma  odaklanmalıdır. Siyasi  açıdan  payanda  olmadan  mazlumun  yanında  durmaya   çalışmalıdır. Amerika  istiyor  diye  zalim Esad  rejimi  devrilmesin demek te  yanlıştır.  Başka  bir  zulüm gelir  düşüncesiyle  zalime  payanda  olmaya  devam  etmekte  doğru  bir  tutum  değildir. 

Yorumlar