2006-05-23 00:00:00
SUSURLUK, ŞEMDİNLİ, SAUNA, VATANSEVER KUVVETLER …..
Türkiye’de son günlerde olan gelişmeler hakikaten popüler mafya dizilerinin tekrarı şeklinde oldu
Susurluk , Şemdinli ,sauna gibi isimlerle anılan ve bir türlü aydınlatılamayan karanlık ilişkiler ağının bu olayda da devam ettiğini gördük.Olayın hemen akabinde yazdığım yazıda perde arkasından gizli güçlerin çıkacağını belirtmiştik.İster buna derin devlet deyin ister kontrgerilla deyin fark etmiyor.
Olayın hemen sonrasında sokağa dökülerek dindar kesimi suçlu olarak ilan eden ve hatta mollalar iran’a diyerek halkın bir kesimini ülke dışına göndermeye çalışan kesimler bununla kalmadı.”Katil hükümet” “ordu göreve” gibi hükümeti katil ilan edip ardından antidemokratik özlemlerini ortaya serdiler.İşin belki de en vahimi çok önemli bir sorumluluk koltuğunda oturan genelkurmay başkanının bu ve benzeri tepkilerin hatta sürekli olması gerektiğini söylemesidir.
Danıştay’a saldırı olayı çorap söküğü gibi çözüldükçe vatansever kuvvetler güç birliği adlı son zamanlarda ortaya çıkan bir teşkilat çıkmaya başladı.Bu grup hem sağdan hem soldan çeşitli kişi ve sivil toplum örgütlerini ulusalcılık paydası altında bir araya getiren bir teşkilatlanma.Türkiye’de kendine göre gördüğü sorunlara çeşitli şekillerde müdahale eden bir teşkilatlanma. Kızılelma koalisyonun gerçekleştirildiği bir teşkilatlanma.Zanlıların evlerinde yapılan aramalarda bulunan belgeler 12 eylül öncesi sabah sağcıyı vuran silahın akşam solcuyu vurması gibi olayları düşündürüyor.
Milli güvenlik siyaset belgesi olarak adlandırılan ve çok gizli kaydı ile saklanan bir kitap aranılan evlerde azmettiricilerin kasalarında bulunuyor.
Fakat sokaklarda “Türkiye laiktir laik kalacak” diye yürüyenler birilerinin dolduruşuna geldiklerini kısa bir süre sonra anladılar.Bu olay son zamanlarda operasyonlarını çok becerikli bir şekilde yapamayan derin güçlerin iyice gün yüzüne çıkmasına vesile oldu.Bu çıkış aslında akıl mantık sahibi kişiler için çok daha önceleri olmuştu.28
şubat öncesi topyekün saldırı manşetleri çeken hürriyet gazetesinin başyazarı Ertuğrul Özkök ise “bu saldırı cumhuriyetin 11 Eylülüdür” diyerek fitili iyice ateşlemeye çalışıyordu.Aslında toplumdaki gerilimleri azaltıcı hakkaniyetli kararları talep etme varken bu gerilimli konular üzerinden kötü niyetlerini gerçekleştirmeye çalışanların emellerine alet olunuyordu.
Fakat asıl üzücü olanı ağzından demokratlık vb kelimeleri hiç düşürmeyenlerin duygularının esiri olup fena halde birilerinin dolduruşuna gelmesiydi.Demekki ülkede en ufak bir duygusallıkta A.B.D’nin ırak ve Afganistana saldırısını onaylayacak derecede bir gözü dönmüşlük potansiyeli mevcuttur.
Ülkede birbirinden rahatsız olan kesimler yok demek istemiyorum.Tabii ki ülkemizde baskıyla tektipleştirmeyle yok edilemiyen muhalif gruplar vardır.Çeşitli gruplar arasında demokratik bir yarışta mevcuttur.Fakat eskiden beri tekrarlanan bir vakıa devam etmektedir.Muhalif grupları birbirine kırdırarak kendi istedikleri bir anlayışı devam ettirmek.Hukuku küçümsemek Türkiye’nin çözmekte zorlandığı sorunları hukuk dışı mafya vari metodlarla çözmek.
Aslında çözümler çok zor olsa da hukuk dairesi içinde kalmanın gerekliliği uzun vadeli adaleti sağlamak için ortadadır. Tarih boyunca bazen doğruları söylemek yürek istemiştir ama haklı çıkan da hep doğrular olmuştur.
Ülkemizde barışın ne denli pamuk ipliğine bağlı olduğu ortadadır.Genelkurmay başkanından medyaya kadar önce idam edip sonra yargılama geleneğinin tipik bir tekrarı yapılmıştır.Derin devlet bağlantı haberlerini manşetten haber vermeyi bırakın ara sayfalarda bile yayınlamıyan medya organları her gün baskı yapmaya ne yüzle devam edeceklerdir.Bir hakimin kanının dökülmesine yol açan danıştay’ın provokatif kararlarını alkışlayanlar derin devletin ortaya çıkmasıyla en azından akıllarını başlarına toparlamıyacak mıdır?.En azından yüzleri kızarmıyacak mıdır.?Ülkenin hassas ekonomik dengelerinin sansasyonel yalanlarla sarsılmasının fakirin belini biraz daha bükeceğinin farkında değiller midir?
Türkiye’de çözülemeyen sorunlar ortadadır.Kürt sorunundan başörtüsü sorununa kadar da bunların .çözümü çok zor değildir.Her kesimin insanca yaşayacağı kendi dilini, kültürünü dinini kullandığı için aşağılanmadığı bir ortamı sağlamak zor değildir.Farklı ırkları veya farklı dinsel anlayışları kabul etmek ve bu ülkeyi provokatörlerin tuzağına düşürmememiz gerekmektedir.
gergerlioglu@hotmail.com
Yorumlar