2009-05-27 00:00:00

Başbakan'ın sözü  daha  çok  tartışılacağa  benziyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın partisinin Düzce İl Kongresi'nde söylediği, 'farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Acaba kazandık mı? Bunların üzerinde durarak bir düşünmek lazım. Ama aklıselim ile bunların üzerinde düşünülmedi. Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi. Bu hatalara zaman içerisinde zaman zaman biz de düştük ama aklıselim ile düşününce şuralarda ne gibi yanlışlar yaptık ki şöyle bir başımızı iki elimizin arasına aldığımızda hakikaten ne yanlışlar yapmışsınız, diyorsunuz'.İsrail'li  firmaya  verilmek  ,istenen  mayın  ihalesini  savunmaya  çalışan  başbakanın  ağzından dökülen sözler  bunlar.Yanlış  bir amaçla  söylenmiş  olsa  da  doğru  bir  söz  bu . Farklı dini  ve  etnik  kimlikleri  faşizan  bir şekilde kovduğumuzu  söylüyor  başbakan.Ama  bunu  İsrail'e  ihaleyi  vermek  için  söylemek  yanlış. Zira  vicdanlı  Yahudilerin de  şidetle  reddettiği  bir  ülkedir  Siyonist  İsrail.

 

 Artık  tarihimizle  yüzleşme  zamanıdır. Yüzyıllardır  bu  topraklar  birbirleriyle  önemli  bir sorunu  olmayan  dini  ve  etnik  farklı  kimliklerin  komşuluğuna  şahitlik  etti. Ermeni  ve  Rumların yıllardır  devam  eden  bu  sessiz  yokoluşları  bir  toplumsal  çatışmadan  değil  Kemalist  sistemin  buyruğundandı. Zira  sistem  farklı  dinden  ve farklı  etnisiteden  kimlikleri  kovalayarak,    aynı  dinden ama   farklı  ırktan   etnisiteleri  ise  asimile  ederek   ötekileştirmeyi  gerçekleştiriyordu.

 

Artık  bazı  konuları  cesur  bir  şekilde  konuşma  zamanı  geldi. Her  sabah  okullarda  andımızın  söylenmesi  bunlardan bir  diğeri. Yıllardır  “Ne  mutlu  Türküm  diyene”  dedirtilir,  ama  ülke  Türkiye'den  Avrupa'ya  gitmeye  çalışanlarla  doludur. Türk olmakla  mutlu  olamadığımız gibi  farklı  etnisitedekileri de   mutsuz  ettiğimizin    farkına  varabildik mi  acaba ? 1920'li  yılların   ilkel  söylemlerinin  hala  okullarda  devam etmesi  acaba  birilerinin  çıkıp  “kral  çıplak”  diyememesinden  midir? Türk'e  gurur aşılamakla  teknolojik  ilerleme  olmadığı  artık  anlaşıldı  herhalde. Şimdi  bu  söylemi  bırakıp  farklı  dini  ve  etnik  kesimleri  mutlu  edecek yeni  bir çoğulcu  söylem  geliştirmek  gerekiyor.

 

Şimdi  devir tehlikeli  mayınları  temizleme devri. Bir  mozaiği  andıran  ülkemizdeki  ayrılıkları  onarma  ve  birlikteliği  inşa  etme  zamanı. Biz   “bir   Türk'ün    bir  cihana  bedel  olduğunu”  dinleye  duralım  hala. Bu  uzun  dinleme sürecinde  mayınlar  döşendikleri yerlerden  uzaklaşıp  artık  hiç  temizleyemeyeceğimiz  yerlere  doğru  kaysın. Meğer zamanında  mayınlar  döşenmiş  şimdi  o  döşenenlerin  yeri  kaybolmuş,  döşeyenleri  tehdit  etmeye  başlamış.  Mayın haritaları  değerini  kaybetmiş   artık. “Türk  öğün,   çalış,  güven” vb.  derken  bırakın  yeni  işler  yapmayı  döşediği  mayınları  bile  kendi  çıkaramayan  bir  ülke  olmuşuz. Daha  sonra da  “yok  İsrail  temizlemesin , NATO  temizlesin”  vb.  diyelim.Bunların boş yaklaşımlar  olduğunu bilmemiz  gerekir. Biz  ilkönce  aramızdaki  manevi  mayınları  temizleyelim  işte  o  zaman  o   yerini  değiştiren   mayınları  imha  edebiliriz.

 

Bir  de  artık  dışlayıcı  milliyetçi  söylemin yanlışlığını  anladığı  halde  bir  takıntıdan  kurtulamayanlar  var. Osmanlı  döneminde  batılıların Osmanlı  ülkesinde  yaşayan herkese  Türk  demesinden   bahisle  aslında  Türk'ün  İslam  anlamını  ruhuna nüfuz  ettirdiğini  bu  yüzden  Türk  tanımlamasının  yine  de  dışlayıcı  ve asimile  edici  bir  anlamı olmadığını  ispat  etmeye çalışanlar  var. Halbuki  bu  arkadaşlar  bu  tanımlamanın  yeni  kurulan  ve  birleştiriciliği  Türklükte  arayan  T.C. elitlerinin  anlayışı  olduğunu  çok  çabuk unutuyorlar. Batılılılar  Osmanlı  ülkesindeki  herkesi   “Müslüman” anlamında  “Türk”    diye  tanımlıyabilirler. Hatta    bu  tanımlama  o  zamanlar  diğer  etnisiteleri  rahatsız  etmemiş  de  olabilir. Ama  cumhuriyetin  ilk  yılları  ile artık  T.C. nin  yeni  anlayışı  diğerlerini  ötekileştirerek  herkesi  Türkleştirmekti  ve  bu da  ileride farklı  dini  ve  etnik  kimlikleri  çok  üzecek  bir  ayrımcılık  oluşturdu. Köprülerin  altından  çok  sular  aktı. Artık  alerjiler oluştu  ve  bunu  yeniden  ancak  samimi  ve  güven  aşılayan  adımlar  izale  edebilecek.

 

Tel  tel  dökülen  bir  Cumhuriyet  projesi  var. Mutsuz  bir  kitle  var  ve  yeni  bir  çıkış  yolu  bulma  zorunluluğumuz  var. Alevisiyle,  Sünnisi  ile  Türk've    Kürt'ü  ile  farklı  bir  anlayışla  birbirimizi  anlamamız  ve birbirimize saygı duymamız  gerekiyor. Tektipleştiriciliğin  iflas  ettiği  ortadadır  ve  çözümü  bulacak  olan  ancak  kendini  yenilemiş  zihniyetlerdir. 

 

Yıllardır  bu  gerçekleri  söyleyen aydınlarımız  çok  bedeller  ödediler. Bu  ülkede  aydınlar  doğruları  çok  zor  da  olsa  söylemek  zorundadır  ve onlara  bedel  ödetilecektir. Ama  yanlışların  görülmesi  için  birilerinin  onları  görünür  kılması  gerekir  ve  bunu  başaranlar   ancak  yanlış  düşünceleri  yenecek  olanlardır.

Yorumlar