2007-03-18 00:00:00
YARGI BAĞIMSIZ OLSUN DEMİŞTİK, İMTİYAZLI DEĞİL!…
Yargıtay 7. dairesinin Hakim ve Savcılara trafik cezası kesilemeyeceğine dair kararı oldukça önemli bir tartışmayı başlatacak gibi gözüküyor.
Manisa’da aşırı hız yapan bir savcıya trafik cezası kesilmesi üzerine buna itiraz eden yargı ile emniyet müdürlüğü arasında cezanın uygulanması konusunda bir çekişme yaşandı. Ağır ceza mahkemesi’nce cezanın ödenmesi talep edilirken, Adalet bakanlığı olaya el koydu. Yargıtay’ın son kararı ise Hakim ve Savcılara trafik cezası kesilemeyeceği şeklinde idi. 7. daire yargı mensuplarına cezayı idari birimlerin veremeyeceğini belirtti. Yargı teminatından dolayı cezayı trafik memurunun tespit tutanağı halinde belirtip yargının üst birimlerine ulaştırması gerektiğini söyledi. Kanunda yargıya kimin ceza vereceğine dair bir netliğin olmadığından dolayı trafik cezasının verilme tarzını “bir mesnede dayanıksız” olarak niteledi ve ceza iptal edildi.Artık bundan sonra aşırı hız yapmak Hakim ve Savcıya serbest!..
Bu olayın gazetelere yansıması ile 7. dairenin aldığı bu kararı açıklama ihtiyacı duyan Yargıtay bu konudaki cezaların ağır ceza mahkemesince uygulanması gerektiğini belirtiyor. Adli amiri oldukları merciler tarafından değil, daha üst yargı mercilerince ancak cezanın verilebileceğini belirtiyor. Tabiiki 7. daire ve Yargıtay’ın açıklaması birbiriyle çelişiyor. Yargıtay 7. Ceza Dairesi'nin kararında, trafik suçu nedeniyle idari yaptırımın hangi merci tarafından uygulanacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı ve bu merciin kıyas yoluyla da belirlenemeyeceği vurgulanmıştı. Daire, hakim ve savcılara ceza uygulanması konusunda yasada boşluk olduğunu vurgulamasına karşılık Yargıtay, bu konudaki cezaların ağır ceza mahkemesince uygulanması gerektiğini belirtiyor.
Yargının devletten ve hükümetlerden bağımsız olmasının gereği çok açıktır. Zira yargının birtakım güçlerden etkilenmesi çok önemli insan hakları ihlallerine yol açar. Yargıyı koruyalım derken ayrıcalıklı muameleler ise daha büyük hak ihlallerine yol açar.
Hem tüm vatandaşların eşit olduğunu belirtip hem de yargı mensuplarına kesilen cezaları uygulamada idari yaptırımın hangi merci tarafından uygulanacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı ve bu merciin kıyas yoluyla da belirlenemeyeceğinden dolayı cezayı iptal ediyorsanız ortada ciddi bir hukuk yanlışı var demektir. Anayasal eşitlik ilkesini bu gerekçelerin arkasına sığınıp zedelemiş olursunuz. Yargıtay tespit tutanağının ancak ağır ceza mahkemesi kanalıyla savcılığa bildirilmesi ile ancak yargı mensuplarına karşı karar verilebileceğini belirtiyor. Bilinirki Trafik memurunu bu kadar bürokrasiye boğacak bir silsile pratikte cezanın verilemezliğini getirecektir. Zaten böyle bir Yargıtay kararından sonra da hiçbir trafik memurunun ceza kesemeyeceği ortadadır. Trafik memuru tespit tutanağı düzenlese bile önceki Yargıtay kararı artık emsal teşkil edecektir.Basit gibi görünen fakat adaletin tecellisinde çok önemli bir köşe taşı olan bu tür kararlar geçiştirilmemelidir. Adalet üzerine en çok titreyeceğine inandığımız hakim ve savcılar bu çelişkiye itiraz etmelidir. Adaletin üzerine çizilecek bir kara leke zamanla tüm mekanizmanın güvenilmezliğine yol açabilecektir.
Hastane, poliklinik kapılarında dahi muayene sırası beklemeksizin içeri girme önceliği taşıyan kişiler listesinde 65 yaşını geçen yaşlılar ile birlikte hakim ve savcılarda yer almaktadır. Bu ayrıcalığın neden tanındığını merak ediyoruz. Mesai saatine yetişmesi gereken öğretmen, okuluna yetişmesi gereken öğrenci ne olacaktır? Anayasal eşitlik, poliklinik kapısında farklılaşacak mıdır? İl Sağlık müdürlüğünden bu konuda tatmin edici bir açıklama bekliyoruz.
Adalet tarih boyunca insanoğlunun en önemli kavramı olmuştur. Zaman, mekan, ırk, devlet, din ayırmaksızın insanlığın en erdemli kavramı olmuştur adalet. Farklı ırktan farklı dinden olsa da tüm insanlar adaletin göz kamaştırıcı uygulamalarına hayranlık duymuştur. Binlerce yıldır tüm insanların birbirine aktararak günümüze aksettirdiği harikulade hadiseler hep adalet uygulamaları ile ilgilidir. İnsanoğlunun bilinç altına kazınmıştır adeta bu gerçek adalet uygulamaları.İlk maktül olan Hz. Adem’in oğlu olan Habil kardeşi Kabil’e “Eğer, öldürmek için bana el kaldırırsan bile, ben öldürmek için sana elimi kaldırmam, doğrusu ben dünyaların Rabbi Allah'tan korkarım.” der.Yani “Seni öldürmem kolaydır ama adaletsizdir” der.Hz. İbrahim ise adaletli bir emir karşısında en sevdiklerini feda edebilecek düzeydeydi.Hz. Muhammed ise kendisinin önünde ayağa kalkanlara “Ben Mekkeli bir yetim ve eski bir çobanım, ben de bir insanım, rahat olun” diyordu.Kendisinden saygısız bir şekilde hesap soranlara bile uzun uzun hesap verebiliyordu.Hatta bir keresinde arkasından elbisesini çekerek boynunu yaralayan adab bilmez bedeviye bile uzun ve tatmin edici açıklamalar yaparak adaletini sergiliyordu.Bu özelliği dolayısıyla onun takipçileri olan halifeler yaptıkları uygulamalarda adaletten şaşmamıştır.Adaletli bir karar karşısında canı yanan kişiye Hz. Ömer “Biz peygamberimizden mevki sahibini, akrabayı, zengini kollamayı değil, adalet uygulamayı öğrendik” der.Hatta Müslüman olmadığı halde adalet uygulamalarıyla tarihe adını yazdırmış olan İran hükümdarı Nuşirevan İslam dünyasında da haklı bir üne sahiptir.Yine mahkemede padişahı haksız bulan ve cezalandıran adaletli kadı örnekleri günümüze yansıyan yüzlerce yıllık Osmanlı tarihinin hatırlarda kalan unutulmaz kararlarıydı.Demokratik bir ortamda ise daha çok aranan örnekler yine adalet uygulamaları olmalıdır.
Tüm vatandaşların Anayasa önünde eşit olduğunun belirtildiği Türkiye’de tüm dokunulmazlıklar kaldırılmalıdır. Elbetteki yargı teminatı da sağlanmalıdır. Hatta özel durumlara ve güvenlik uygulamalarına da dikkat edilmelidir. Fakat bunlar çok hassas bir terazi olması gereken adalet ilkelerini şaşırtmamalıdır. Bunun başarılması da hiç zor değildir. Adaletin sağlanmasındaki gecikmeden ve türlü zafiyetlerden dolayı mafya ve benzeri organizasyonlar adete meşruluk kazanmıştır günümüzde. Yargıtay’ın bu son kararı ile yaranın derinleşeceği ihtimali yüksektir.
Yargı bağımsızlığı için yoğun bir gayret sarfedilmesini yıllardır söyleyen bizler, bu tür kararlar ile hayal kırıklığına uğratılmayı hiç hak etmiyoruz.
Yorumlar