2015-01-12 00:00:00

Aylar önce Patrick Chapette’nin New York Times için çizdiği bir karikatür her şeyi özetliyordu.

Karikatürde bir pickupa doluşmuş kafa kesiciler, üzerinde Orta Doğu yazan bir tabelanın önünde duruyorlar, içlerinden birisi de tabeladaki yazıyı değiştiriyordu. Doğu’yu silip yerine Çağ yazıyordu.

Bugün Müslümanlar’ın bir kısmı Orta Çağ’da yaşıyorlar ve hepimizi de orada yaşamaya davet ediyorlar.

Paris’te Charlie Hebdo’ya yapılan saldırıda ölen insanların kanı kurumadan, Boko Haram, yine din adına, büyük bir katliama girişti ve ilk belirlemelere göre yüzlerce insanı katletti.

Din adına her ne vahşet işlenirse işlensin, din adına kurulan siyasi rejimler ne kadar korkunç baskı rejimleri üretirse üretsin, asla yaşananlarla yüzleşmeye yanaşmayacak hatırı sayılır bir kesim var.

Müslüman dünyanın yürütmesi gereken bir tartışma Batı’da bütün hızıyla sürüyor. Foreign Policy ve The Economist’te arka arkaya çıkan makalelerde İslam’da reformun mümkün olup olmadığı tartışılıyordu.

Dışarıdan yapılacak tartışmaların Müslüman dünyaya fazlaca bir yararı olmayacağını düşünüyorum.

Asıl olan, Müslüman dünyanın içinden yürütülecek tabu kırıcı, ezber bozucu tartışmalardır.

İşte bu yüzden Levent Gültekin’in geçenlerde yayınladığı “Gerçek İslam bu değil. Peki hangisi” başlıklı ezber bozucu yazısını çok önemsedim.

Tamamını okumanızı tavsiye edeceğim, bu yazıdan birkaç paragraf aktarmak istiyorum. Gültekin şunları söylüyor:

“Taliban çıktığında “Bunlar İslam’ı yanlış yorumluyor” deyip kendimizi onlardan ayrı tutmaya çalıştık.

El Kaide çıktığında, yıllarca Bin Ladin eleştirisi yaparak yine “Bunların gerçek İslam’la alakası yok” diyerek kendimizi oyaladık.

IŞİD çıktı, her zamanki gibi yine kolay yolu seçtik ve “Bu insanlar gerçek Müslüman değil”diyerek konuyu kapatmaya çalıştık.

(…)

Biliyoruz ki, bizim “Onlar gerçek Müslüman değil” diye nitelediğimiz kimseler, aynı şeyi bizim için söylüyorlar!

Peki gerçek İslam hangisi? Gerçek dindarlık nerede, kimde?

Niçin asırlardır gerçek dindarlık uygulanamadı? Hâlâ bir türlü niçin uygulanamıyor?

(…)

Toplumlar için önemli bir değer olan dinin gelecekte de varlığını sürdürmesini istiyorsak meselenin esasını konuşmamız gerek.

Bu kadar kötülük nasıl oluyor da bu dinde kendine yer buluyor?

Bunca insan niçin ve nasıl İslam’ı bu kadar yanlış yorumluyor?

Bunun nedeni ne? İslam neden ilk yıllardaki, asrı saadetteki pırıltısını, cazibesini, kıymetini koruyamıyor?

Gerçek Müslümanlık dediğimiz, ilk 15 yılda hayat bulabildi. 1400 yılda toplam 15 yıl.

Yani, Hz. Ömer’den sonra artık biz yeryüzünde gerçek Müslümanlığın yaşadığını göremedik.

“Peki neden” sorusu üzerine bir kafa yormamız gerekmiyor mu?

Bu sorudan kaçarak nereye varacağız?

(…)

Asıl sorunun kişilerde değil, yorumda, algıda, dini insan hayatında konumlandırdığımız yerde olduğunu ne zaman göreceğiz?

Asıl problemin dinden, dindarlıktan ne anladığımızda olduğunu ne zaman düşünmeye başlayacağız?

Asıl sorunun, dini 21. yüzyıl şartlarına göre yorumlayamadığımızdan kaynaklandığını ne zaman fark edeceğiz?”

Gültekin’in bu yazısının hemen ardından gazetemiz yazarlarından Gökhan Bacık’ın “Gerçek İslam tartışması” başlıklı yazısı ve Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun yayınladığı “Gerçek sorun nerede” başlıklı yazısı da oldukça ufuk açıcı önermelerle bu tartışmayı zenginleştirdi. Gönül ister ki, dindarlar bu tartışmanın peşini hiç bırakmasınlar. Zihinlerimizi açsınlar…

bugün

Yorumlar