2016-02-05 00:00:00

Türkiye'deki gelişmeleri bir aydın sorumluluğu ile izleyen ve fikir beyan eden Ömer Faruk Gergerlioğlu[1], muhafazakâr ve İslamcı camianın Kürt Sorunu karşısındaki tutumunu eleştirmektedir: “Devletten yıllarca sopa yiyen, ötekileştirilen dindarlar oy verdikleri hükümetin yürüttüğü savaşta taraf oluyorlar, hükümete artan bir destek veriyorlar”.

İslam âlimlerinin, iktidarın sağladığı olanaklara yenildiklerini ve bu nedenle fikir beyan edemediklerini söylemekte. Buna karşın Ebu Hanife'nin direnişini örnek göstermektedir.

ÖF Gergerlioğlu, İslamiyet ve Türk Milliyetçiliğinin ilişkisi konusunda şu tahlili ve çıkarımı yapmaktadır:

“İslam dini, her iki milliyetin (Türk-Kürt) genel olarak ortak değeri olduğundan barış için bir şans olabilirdi. Ama her geçen gün artan Türk milliyetçiliği dalgası bu ihtimali de toplumda minimale indiriyor. İslam, daha çok Türk milliyetçiliğiyle karıştırılarak öğretildi. Şanlı tarih, evliya sultanlar, asrısaadet gibi olan Osmanlı yaşam tarzı, vb. aşırı kutsallaştırıldı. Osmanlı, gazavat, Türklük artık bu yeni tepkiselliğin içinde dini bir elbise giydirilerek kabulleniliyordu. Cumhuriyetin ilk muhafazakâr akımları oldukça milliyetçi tonlara sahipti.  Türk'e, Osmanlı'ya sahip çıkmak, dine sahip çıkmak olarak değerlendiriliyordu. Necip Fazıl Kısakürek vb. İslamcıların çoğu Türk milliyetçiliğiyle din arasındaki çelişkiyi göremedi.

“Kur'an'a dönüş hareketleri gelişince her kesimden dindar, Türk milliyetçiliğinin İslami bir yöneliş olmadığını fark etti. Muhafazakârların en alttan en üste kadar olan bilinçaltı Türk milliyetçiliğiyle dolmuştu. Dindar Türk camia, kendisine zulmeden devletin uygulamaları bir başka toplumsal kesime yöneldiğinde hiçbir rahatsızlık duymuyordu. İktidar nereye dönse oraya dönen bu kesim, yolsuzluk söylentilerini, otoriterleşme eleştirilerini ve hatta İsrail'le düzelmeye başlayan ilişkileri bile sorun etmedi. Varsa yoksa İslamcılığın amaçlarına hizmet edeceğini düşündüğü bir iktidarı korumak, kollamak, ona gelen eleştirilere göğüs germek oldu. Bir de iktidarın nimetleri bu gayreti pekiştiriyordu.

“Türk dindarlar, Kürt meselesini bilimsel, tarihi araştırmalarla ve bölgeye giderek derin tahlillere yönelerek çözmeyi denemediler. Muhafazakârlar yeniden bir dini dirilişe yönelmeli, İslamcılar ise dini fazla siyasileştirme illetinden artık kendilerini kurtarmalıdır”.  

Gergerlioğlu, sosyal olayları ve özellikle Kürt Sorununu, geleneksel Sultani İslamın kabulleri yerine, güncel bilimsel verilere dayalı olarak incelenmesini ve buna göre tavır belirlenmesini istemektedir. İslamın milliyetleri kabul ve fakat milliyetçiliklerin ayırıcı/ötekileştirici olduklarına işaretle, İslamcılığın Türk milliyetçiliğinin önüne geçmesi gerektiğine işaret etmektedir.

adanamedya 

Yorumlar