2015-12-06 00:00:00

                           

VİDEOYA TIKLAYINIZ

                                 

  

SURİYE'DE SAVAŞA SON

Suriye savaşının sonu karşılıklı inatlaşmalarla nereye gideceği bilinmez bir haldedir.
2011 yılında başlayan Suriye'deki ayaklanma hareketlerine Türkiye müdahalesi “birkaç gün içinde Emeviye camiinde namazı kılarız ” söylemiyle başlatılmış ve bir bataklıkta devam etmektedir. Arap baharıyla bölgede güç sahibi olmanın ve hayallerini gerçekleştirmenin yolunun açıldığını düşünen Erdoğan. Suriye gibi bir polis devleti, bir kara kutuyla karşı karşıya olduğunu görememiştir. Rusya ve İran'ın Suriye'de Esad yönetimini her ne pahasına olursa olsun ayakta tutmak niyetinde olduğunu ya göremeyen ya da görse de büyük hayalleri, stratejik derinlik hesapları yüzünden görmezden gelen Erdoğan ve Davutoğlu bataklığa battığı gibi bu gidişattan geri adım atma niyeti de halen taşımamaktadır.

Erdoğan ve Davutoğlu 100 yıl öncenin rövanşını alma hevesi içindedir. 100 yıl önce bize sorulmadan çizildiği düşünülen sınırların ister istemez eski haline döneceği, Türkiye'nin bu yeni dengede aktif olması gerektiği düşünülmektedir. Bunun için Suriye savaşında Beşşar Esad'ın yıkılması şart olarak görülmektedir. Esad'ın yanındaki Ruya, İran, Çin bloğuna keskin bir karşı çıkışın altında bu yatmaktadır. Son durum için iyimser olamıyorum. Çünkü böylesi kilitlenmiş bir durumda dünyada birinci ve ikinci dünya savaşları oldu. Üçüncü dünya savaşının nedeni Suriye olabilir. Çünkü karşılıklı bir inatlaşma, kördüğüm hali apaçık ortada. Benim gördüğüm bu aşılabilir bir durum değil. Bir taraf Türkiye ve müttefik ülkeler diğer tarafta Rusya, İran ve Çin bir tarafta. Çözülecek gibi de değil. Çünkü IŞİD gibi bir vaka çıktı karşımıza. IŞİD Çok tehlikeli bir grup biliyorsunuz. Ama Irak ve Suriye2de içselleştirilmiş durumda. Suriye gibi ülkelerde bu krizi uzattığınız zaman maalesef IŞİD benzeri yapılar ortaya çıkıyor.

Savaşın geldiği son nokta itibariyle 380 bin ölü, milyonlarca mültecidir. Bu milyonlarca mülteci dramı devam ederken belki savaşın bitmesine vesile olur diye düşündük. Ama bir şekilde mülteci antlaşması yapıldı. 3 milyar Euro karşılığında Türkiye’ye mültecilerle ilgili bir görev verilmiş oldu. Sanırım bu savaşın da devamını sağlayacak bir husus olacak. Çünkü Avrupa başını ağrıtmak istemiyor. Bir şekilde mültecilerden kurtulmak istiyor. Yıkılmış bir Suriye oluşmasına rağmen T.C devleti milyonları bulacak bir ölü sayısını bile göze alarak Esad'ın yıkılışına kadar savaşa devam kararı almış durumdadır. Hedef ne pahasına olursa olsun Esad'ın gitmesidir. 100 yıllık rövanş alınmalı ve yeni bir 100 yıllık planın önü açılmalıdır. Bölgeye gelen Rusya'nın sınır ihlali gerekçesiyle uçağının düşürülmesi de bu uzun vadeli stratejinin bir basamağıdır. Rusya'nın uçağı çok ağır bir karar olmuştur. Ancak öncesinde 22 Kasım'daki MGK'da “Sınır güvenliği bağlamında herhangi bir tehdit teşkil eden gelişme olursa anında mukabele etme talimatı güvenlik birimlerimize verilmiştir.” kararıyla zaten verilmişti.
Erdoğan uçak düşürme kararı sonrası hemen NATO'ya sığınarak Rusya'nın tepkjsini azaltmaya çalışmıştır. Çünkü hakikaten güçlü birisine bir tokat atıp ağabeyine kaçan bir çocuk gibi Türkiye hemen NATO’ya kaçtı. Tabi NATO’nun bilgisi olmadan bunu yapamayacağını biliyoruz. Zaten bu tavra çok bozulan Putin kısa sürede ağır olmayacak ama uzun sürede ağırlığı hissedilecek önlemlere başvuracaktır.  
Rusya Suriye'ye direkt müdahaleden kaçınan Obama'dan da güç alarak IŞİD bahanesiyle Suriye'ye müdahale etmiştir. Rusya'nın derdinin IŞİD olmadığı, Suriye üzerindeki nüfuzunu arttırmak, Lazkiye çevresindeki askeri üslerini korumaya alarak gücünü arttırmak olduğu bellidir. 
100 yıllık rövanşı bırakın şu an İbrahim Karagül'ün son yazısındaki cümleleriyle Türkiye'nin müdahaleci tavrı “Bölgesel savaşın önünü almaya, coğrafyayı yüz yıl kendine gelemeyecek hale getirmesi muhtemel mezhep savaşını engellemeye yöneliktir.  Geri adım atmayacaktır, atamaz da. Sessiz kalmak mahvolmaktı. Sessizlik, uysallık Türkiye'nin parçalanması, coğrafyanın mahvolması olacaktı.Türkiye'nin bugün, bütün riskleri göğüsleyerek, durduğu nokta, Kabe'yi savunma noktasıdır.” diyor. Böyle zorlama bir hayal dünyası anlayışıyla dış politikayı okumak ve okutmak son derece tehlikelidir. Karagül'ün hangi hayal dünyasında yaşadığını merak ediyorum.
Türkiye Annan planının kadük bıraktı  zira Esad'ı devirmekten başka hedefi yoktu. Rus uçağı krizinde de Rusya'nın müdahalesini kabul edilemez bulduğunu ifade etmiş oldu.  Zira Esad'ı herhangi bir alternatif olarak ortada bırakacak bir formüle kesinlikle sıcak bakmıyor, Esad ile köprüler çoktan atıldı zira. 

Olay Türkmen meselesi değildir, Esad meselesidir. Esad'a destek olunmasından rahatsız olan T.C devletinin yanlış Suriye dış politikasını devam ettirme aşkındandır. Rusya açısından da gazını geçirebileceği güzergahın güvenlik altına alınmasıdır. Katar ise doğalgazını kendisine masraflı olan  gemilerle değil Suriye üzerinden kanallarla ulaştırmanın peşindedir.

Obama Suriye'de nufuzunu arttirmaya calisan Rusya'nin vurulmasi sonrasi 'bu işi buyumeden kapatin, ISID'i vurmaya odaklanalim' diyor ama Putin'in derdi ISID degil Esad'i koruyarak bolgedeki gucunu saglama almak. Belki Turkiye Esad'I kafasinda bitirmis anlayisiyla sert bir karsilik Verdi ama Viyana gorusmelerinde saglanabilecek barisi zorlastirdi. Turkiye ve Rusya'nin Esad konusundaki uzlasmaz tavri Su anda olmasa bile sorunun uzun sureli cozumunde Sikinti olusturuyor. Turkmenler iki taraf(Turkiye ve Rusya) icin bahane, mesele Esad ve guc gosterisi. ISID bolgede herkesin bahane ederek gucunu gostermek istedigi bir arguman. Turkiye risk alarak gucunu gosterdi , Bunun hesabini kisa sure icin yapmis gibi, AMA uzun surede sorun cozucu olmaz bu tavir. ABD. ISID' e mudahale hatıri icin Turkiye'yi yalniz birakmak istemiyor gorunebilir AMA bu sefer Rusya ISID'e yol verecektir. Rusya cok etkili olmayabilse de birkac gun icinde bir guc gosterisi yapabilir. 

Türkiye uçak krizinden beklendiği kadar zararlı çıkmasa bile kazanamayacaktır da. Suriye'de savaşa son vermek için halihazırdaki güç dengeleri ve güç sahipleri bizi karamsarlaştırıyorsa da sivil toplum savaşa son verilmesi için bugün dünden daha sözü dinlenecek durumdadır. Hepimizin bu gayrete, “savaşa son” demeye destek vermemiz gerekir.

Yorumlar