2014-12-26 00:00:00

Genel Yayın Müdürü’müz Ekrem Dumanlı’nın  “İki yazı ve bir haber, hakkımdaki bütün suçlama bu mudur?’ sorusuna hakimin ‘evet’ demesi örgüt iddiasını tamamen bitirdi.

4 günlük hukuksuz gözaltıdan sonra mahkemeye çıkan Dumanlı ile Hakim Bekir Altun arasındaki konuşmayı izleyen hukukçu, siyasetçi ve gazeteciler, “Gazetecilikten terör çıkartamazsınız.” diye tepki gösterdi. Dumanlı’nın, sadece gazetecilik faaliyetinden dolayı gözaltına alındığına dikkat çekildi. Hukukçu kimliğiyle tanınan CHP’li Sezgin Tanrıkulu, “Bu yargılama yok hükmündedir.” dedi. Kararı alan yargıçların demokrasi ve hukuk tarihine kara bir leke olarak geçtiğini belirtti. Öte yandan Dumanlı’nın avukatları, yurt dışına çıkış yasağına itiraz etti. Mahkemeye verilen dilekçede, suçlamayla ilgili somut bir delil olmadığı vurgulandı.

SİYASETÇİLERDEN HUKUKSUZLUĞA TEPKİLER>>

MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, Ekrem Dumanlı’nın mahkemede hâkim tarafından iki makale ve bir haberle suçlandığını ortaya koyan görüntüleri ‘rezalet’ olarak değerlendirdi. Mesnetsiz ve hukuksuz gözaltı ve tutuklamalara tepki gösteren Vural, muhabir ve kameramanlara dikkatli olmaları tavsiyesinde bulundu. Meclis’te düzenlediği basın toplantısında konuşan Vural, “Allah korusun, tedbirli olun. İstirham ediyorum. Bakın bilgisayarlarınıza yazıyorsunuz, kalemlerle yazıyorsunuz, bu yazdıklarınız aleyhinize delil olarak kabul edilebilir. Kameraman kardeşlerim. Aman ha, yakında ‘siz bunları niye kameraya çektiniz, talimatla mı çektiniz? Nasıl olur da bunları kameraya çekiyorsunuz.’ diyebilirler.  Muhabir arkadaşlar, ‘Yarın size de bu soruyu niye sordunuz? Hangi amaçla sordunuz? Darbe mi  yapmaktı amacınız? Hükümetin görevini engellemek miydi?’ diye sorguya tabi tutulabilirsiniz. Dikkatli olun?” ifadelerini kullandı.

DUMANLI, GAZETECİ KİMLİĞİ SEBEBİYLE SUÇLANIYOR

CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay ise Ekrem Dumanlı’nın 4 günlük gözaltında tutulduktan sonra serbest kaldığını hatırlattı. Ardından, “Şimdi hakkında yeni bir delil üretilerek tutuklanacağı söyleniyor. Ben buna ihtimal vermem. Bunun kamu vicdanında da karşılık bulacağına inanmıyorum. Mahkemede de hakim Dumanlı’ya ‘iki makale ve bir haberle suçlandığını’ söylüyor, bunun belgesi, görüntüsü de çıktı. Yani Dumanlı ‘silah veya terör’ değil gazetecilikle ilgili icraatlarından dolayı suçlanıyor, sorgulanıyor. Bu tip yargılamalar gazetecilik ve basın özgürlüğüne tecavüz anlamına gelir. Bu durumda AKP’nin aleyhine yazı yazan tüm basın tehdit altında demektir. 14 Aralık’ta medyaya yapılan operasyon, halkın haber alma özgürlüğüne de basın özgürlüğüne de açık bir darbedir ve hatta tecavüzdür.” diye konuştu.

BU KARARLAR ‘YOK’ HÜKMÜNDEDİR

CHP’nin hukukçu milletvekillerinden Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da Ekrem Dumanlı’ya yöneltilen ‘2 makale 1 haber’ suçlamasının ‘hayret verici’ olduğunu söyledi. Dumanlı’nın internete düşen mahkemedeki savunmasını izleyen Tanrıkulu, “İnsan gerçekten hayret ediyor. 14 Aralık’ta yapılan operasyon, gözaltılar, gözaltı süreleri, yargılama süreci ve yargının verdiği kararlar, hukuk düzeninde olmaması gereken kararlardır. Demokratik hukuk düzeninde yok hükmündedir. Bu yargıçlar ve bu kararlar demokrasi ve hukuk tarihine kara bir leke olarak geçmiştir.” ifadelerini kullandı.

İKTİDAR, SONU OLMAYAN BİR YOLA GİRDİ

MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık ise “İki makale bir köşe yazısından terör örgütü çıkarmak tam bir saçmalık. Bu sonu olmayan bir yoldur. Bu demokrasiden geri adım atmaktır. Yandaş medya da dâhil artık medya genel olarak ‘bana dokunmayan bin yaşasın’ tavrından vazgeçmelidir. İktidara ‘bu kadar da değil’ demelidir. ‘Anayasa’dan aldığımız teminatı senin emrine veremeyiz’ denmelidir. Medyanın böyle bir tavır sergilemesi lazım. Bir gün sıra onlara da gelecek. Ama siyasi partiler olarak Anayasa’nın çiğnenmesine sessiz kalmayacağımız bilinmelidir. Zulmü yapanların karşısında, mücadele edenin yanında olacağız.” diye konuştu.

HÜKÜMETİN AKLINI BAŞINA ALMASI LAZIM

MHP Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz: “AKP, geldiği bu noktada gazete ve köşe yazılarını, adeta suç unsuru ve sanık olarak görmeye başladı. Halbuki, okuduğu bir şiirden dolayı kendisinin tutuklanmasını yıllarca istismar etti. Kendisine yapılanın fersah fersah ötesinde hukuksuzluklara imza atmaya başladı. Bunların yeni Türkiye’si bu… Dünyanın hiçbir yerinde insanlar yazdığı köşe yazıları ve açıkladığı fikirlerden dolayı gözaltına alınmaz ve tutuklanmaz. Ekrem Bey’e ve Hidayet Bey’e yönelik yapılanlar zaten tüm dünyada büyük yankı uyandırdı. Artık hükümetin aklını başına alması lazım.”

EKREM BEY’İN ELİNDE MOLOTOF GÖRDÜNÜZ MÜ?

MHP Afyon Milletvekili Kemalettin Yılmaz: “İki makale bir haberden terör örgütü çıkarmak, hukuk adına hukuksuzluktur. Ekrem Bey’in ‘Benim hakkımdaki suçlama iki köşe yazısı ve bir haber mi?’ sorusuna hakimin ‘evet’ demesi bir garabettir. Buradan terör örgütü üyesi çıkarmak ak olana kara demektir. Tutuklama ve gözaltı kararı önceden verilmiş, emir ve talimatlar alınmış bir kararın uygulamasıdır. Kurt, kuzuyu yemeyi kafaya koymuş! Zulümle abad olunmaz. Kalemi ise silah yerine koyuyorsunuz. Siz Ekrem Bey’in elinde silah, molotof, bıçak gördünüz mü? Elinde silah olanlar artık Türkiye’de masum oldu. Kalem olarlar suçlu!”

BÜTÜN MEDYA TEHDİT ALTINDA

CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz: “Yargı birilerinin keyfine göre işleyecekse, siyasi iktidarın görüşüne araç olacaksa, o zaman adaletten sapmış oluruz. Adaletten sapan bir devlet, meşruiyetini yitirir. Uyduruk delillerle, sahte ihbar mektuplarıyla herkesin başına bir şeyler getirilebilir. AKP  iktidardan gittiği vakit hesap sorulacağını biliyor. Bu nedenle direniyor ve daha fazla baskıyı artırıyorlar. Otoriter ve diktatöryal yönetimlerin ortak yönü budur. Yargı paketi görüşülürken, bazı suçların ‘darbe girişimi’ diye nitelendirilip tüm şüphelilerin mal varlığına el konulabileceğini söylemiştik. Şimdi insanlar ‘terör örgütü’ diye suçlanıp, Zaman ve STV gibi kurumlara ‘sen de bunun yayın organısın’ diye el konulmaya çalışılıyor. Bu aslında tüm medyaya bir tehdittir. AKP aleyhine yayın yapan tüm medya organları tehlikede.”

HUKUK REZALETİNİ DÜNYA GÜLEREK İZLİYOR

BBP MKYK Üyesi Selami Ekici: “Basına darbe operasyonunda, yeterli delil olmadığının ortaya çıkması ve Ekrem Dumanlı’nın dik duruşuyla verdiği demokrasi mesajları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı rahatsız etmişe benziyor. Basına yönelik darbe girişimi, 17 Aralık’ta gerçekleştirilen Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu unutturmak içindi. Ekrem Bey’i tekrar tutuklamaya çalışırlarsa, bunu ancak ‘ilkeli insanları yıldırmak için yapılan bir girişim’ olarak nitelendirebiliriz. Bir gün mutlaka adalet tecelli edecektir. Şu anda yargı, yürütme erkinin kuşatması altındadır. Evrensel hukuk normları, intikam operasyonları için ayaklar altına alınamaz. Özgür dünya, yaşanan rezaleti gülerek takip etmektedir.”

HİÇ KİMSENİN HÜRRİYETİ KALMADI

CHP Grup Başkan Vekili Levent Gök: “Bu hükümet döneminde her türlü gayri kanuni işlemler ne yazık ki olağan hale gelmeye başladı. İktidar, kendine göre oluşturduğu yargıyla bütün muhaliflerini sindirmeyi ve her türlü tehdidi uygulamayı ne yazık ki giderek artırıyor. Özellikle Cumhurbaşkanı’nın baş takipçisi olduğu her türlü olayda, Cumhurbaşkanı’nın arzu ettiği yönde çıkmayan kararlar için de yeni kararlar üretmenin yolunu arıyorlar. Bu iktidar her şeyi yapabilir. Türkiye’de biz öteden beri kimsenin kişi hak ve hürriyetlerinin kalmadığını ifade ediyorduk.”


SANATÇILARDAN HUKUKSUZLUĞA TEPKİLER>>

Tiyatro sanatçısı Haldun Dormen: İfade özgürlüğünün kısıtlanmasına karşıyım

Her türlü sansüre ve ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına karşıyım. Sansüre karşı olduğum için diziden dolayı insanların tutuklanmasına da karşı olmam doğal.

Sungurlar dizisinin doktoru Bora Karakul: Başka yerde anlatsak bize gülerler

Tamamen hayal ürünü olan bir senaryodan Hidayet Karaca’nın tutuklanması bana çok komik geliyor. Bir dizinin senaryosunu ciddiye alıp buradan bir tutuklama kararı çıkarmak herhangi bir dizide, kanalda, rolde ya da görevde çalışan herkes için yarın öbür gün oynadığı kurgusal bir şey için tutuklanabileceği anlamı taşır. Bunu başka bir yerde anlatsak insanlar güler. Faşizmdir bu, başka bir şey değildir.

Tek Türkiye’nin Şivan’ı Süleyman Karadağ: Bize teveccüh gösteren     kişiler, şimdi  neden ‘terörist’ diyor?

Bülent Arınç, ülke yararına çok cesaretli bir iş yaptığımızı belirtmişti. Hatta perşembe günleri bütün her şeyi bir kenara bıraktığını ve dizinin müdavimi olduğunu da sözlerine eklemişti. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı olan Mehdi Eker de işimizi en iyi şekilde yaptığımızı ve yılmadan çalışmamız gerektiğini ifade etmişti.  Bu kadar teveccüh eden kişilerin şimdi terörist demelerini anlayamıyorum. Birçok arkadaşım sessizce yanıma gelip yaşananlardan rahatsızlıklarını dile getiriyor. Bir daha iş alamam korkusuyla kimse yaşananları eleştiremiyor. Hidayet Bey çok yoğundu. Bir keresinde konuşurken diziyi takip etme fırsatının olmadığını söylemişti. Her gördüğümde ‘Siz iyi olun, sağlığınıza dikkat edin her şey düzelir.’ derdi.

Oyuncu Orhan Alkaya: Akla ziyan bir durum

Bir korku yayma, korku pompalama politikası giderek paranoyakça bir hale geldi. Sanatın ya da hayal gücünün önündeki çok büyük bir tehdittir. Kime yapılmış yahut hangi saiklerle yapılmış olursa olsun, kabul edilemez. 2014’teyiz, akıllara ziyan bir durum. Bu yaklaşımı sergileyenler de kendileri birtakım senaryolar yazdırıyorlar. Daha yakın zamanda istihbarat teşkilatı üzerine bir dizi yayınlandı.

Sunucu ve oyuncu Ahmet Bozkuş: Özgür olduğumuz kadar insanız

Bu yaşanılanlar şuna benziyor; mahallede zalim bir adam vardır, çocukların top oynamasından, sesinden, gürültüsünden rahatsızdır, durup durup çocukların topunu keser, patlatır önlerine atar. Fakat çocukların top oynama iştiyakı hiçbir zaman bitmez, aksine daha da hırslanırlar. Futbol topunu patlatınca futbol bitmiyor. Kalemler kırılınca, kesilince yazma isteği bitmiyor. Davalara zincir vurulamaz. Pek çok insanla görüşüyoruz, farklı dünya görüşlerine sahip olsak da aynı kanaat üzerinde buluşuyoruz. Çünkü özgür olduğumuz kadar insanız.

Tek Türkiye oyuncusu Ergun Kuyucu: Yaşananlar hoş değil

Bir dizinin bu şekilde muamele görmesi beni rahatsız etti. Dizi yapımcılarına, yönetmenlere, senaristlere bu şekilde davranılmasını doğru bulmuyorum. Yaşananlar hoş değil. 


GAZETECİLERDEN HUKUKSUZLUĞA TEPKİ>>

Tekrar tutuklama, hukuksuzluğu gösterir

Nazlı Ilıcak (Gazeteci-Yazar):  Ekrem Dumanlı’nın mahkemede verdiği savunmasını internet ortamında izledim. Dumanlı’nın tamamen gazetecilik faaliyetinden dolayı gözaltına alındığı anlaşılıyor. Ve hakim de tutuklamaya gerek görmedi, serbest bıraktı. Zaten birincisi yasa dışıydı, yanlıştı, hukuka aykırıydı. Bir de şimdi serbest bırakılmışken tekrar tutuklama iyice hukuk dışılığı ve yasalara aykırılığı gözler önüne serer. Normalde ‘Ben buna ihtimal vermiyorum’ derim ama ‘Türkiye gibi bir ülkede her şey muhtemeldir’ diyebilirim. Aynı suçtan gözaltına alınması hukuka aykırı.

Davalar siyasî operasyona malzeme oldu

Hayko Bağdat (Gazeteci):  Bu meselenin suçlamasının ne olduğunun, gazeteye niye girildiğinin, niye gözaltına alındıklarının ve ne ile suçlandıklarının hiçbir kıymeti yok. Bunların hepsi bu siyasi operasyonun takılacak kulplarıdır. Çok belli ki memlekette siyasetin emriyle, Türkiye’de bağımsız olması gereken kurumlar ele geçirilmiş durumda. Orada gözaltına alan polise de soruyu soran savcıya da kararı veren hakime de güvenmiyoruz. Bunların yasal mevzuat dâhilinde ve çerçevesinde olduğuna dair hiç kimsenin bir kanaati yok zaten. Bir siyasi operasyonun mezesi haline gelmiş büyük davalar var bu ülkede. Dolayısıyla ben, bırakın o yazıların çıktığı gazetenin genel yayın yönetmenini, o yazıları yazanların dahi o haberi yapan muhabirin dahi bu konuda sorgulanmasını infialle karşılarım. Önümüze bundan daha somut bir delil koymadıkları sürece, bütün bunları basına yapılmış saldırılar olarak görüyorum.

Kan davasına dönüştürülmemeli

Derya Sazak (Yurt Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni): Ekrem Dumanlı hakkındaki iddiaların yazılardan ibaret olduğu, dolayısıyla örgüt nitelemesinden çok, bir gazetecinin önüne gelen bir konu hakkında yorumlarına ilişkin olduğu ortaya çıktı. Hakim böyle bir karar verdi ve serbest kaldı. Bu olayı bir kan davasına dönüştürmemek gerekiyor. Siyasetçiler iktidar gücünü yargı üzerinde bir baskı aracına dönüştürmeli. Siz bir gazeteciyi dava sanığı haline getirip sürekli gözaltında tutarsanız o mesleğini ne kadar istese de özgürce yapamayacaktır. Bu şekilde yeni bir tutuklama atmosferi doğurmak doğru değil. Bu baskı, otoriter rejimlerde yaşanabilecek bir hadise. Öte yandan Hidayet Karaca hâlâ haksız bir şekilde cezaevinde tutuluyor. Onun da bir an evvel serbest kalması gerekiyor.

Bir türlü demokrasiyi yakalayamadık

Pınar Türenç (Basın Konseyi Başkanı): Türkiye, bir türlü tam demokrasi ile yönetilen ülkeler düzeyini yakalayamıyor.  “2 yazı 1 haber”den ötürü, yargılanan gazetecilerin, dün olduğu gibi bugün de terör örgütü üyeliği ile suçlanmalarını, yine-yeniden tutuklanma haberlerinin yaygınlaşmasını kabul etmemiz olanaksızdır. Zaten, bu gelişmeler sonucu, ifade ve basın özgürlüğünde dünya 154’üncüsü olmamız da hiç tesadüf değil. Bu durum, demokrasimize yakışmıyor.


Atilla Sertel (Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı):Ben izledim. Yazdıkları yazılardan, söyledikleri sözlerden ötürü insanların yargılanmasının artık Türkiye’de bitmesi lazım. Düşmanca tutum, ‘güç bende, istediğim gibi ezerim.’ demek Türkiye’ye yakışmıyor. Gazeteciden kalem çıkar, yazı çıkar, söylem çıkar ama terör çıkmaz. 17 ve 25 Aralık arasında yapılan yolsuzluk iddialarının alabildiğine konuşulduğu, bakan çocuklarının evlerinde kasalar çıktığı, bakanların kollarında 750 bin liralık saatlerin dolaştığı bir dönem. 17-25 Aralık’ı iktidar, yargı ve polis gücüyle bastıramaz. Türkiye’de aydınlanmadık yolsuzluk, faili meçhul kalmamalıdır.

Prof. Dr. Veli Özer Özbek (DEÜ Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi-Ceza Hukukçusu):Kanunlar keyfî işlemlerle uygulanamaz. Dosyayı incelemedim, deliller sadece gazete haberlerinden ibaret bildiğim kadarıyla. Yani iki yanlış bir doğru yapmıyor. Yarın bu muamelenin kime olacağı konusunda ciddi sıkıntı var. Türkiye için en büyük tehlike, hukuki güvenliğin gittikçe azalıyor olması. Hukuku siyasetin bir aracı haline dönüştürmemek, müsabakada ikinci yarı şeklinde bir duruma alet etmemek gerekiyor. Türkiye’de ciddi anlamda bir yasama etiği problemi var. İleride yapılması muhtemel operasyon veya soruşturmaların altyapısını oluşturacak yasa yapma anlayışından kaçınmamız lazım. Ceza kanunları herkes tarafından anlaşılabilir ve hukuki güvenliği temin edebilir olmalıdır. Bırakın sıradan insanları, hukukçular bile kanunları takip etmekte zorlanıyor.

Mete Göktürk (Emekli Cumhuriyet Savcısı):İki makale ve bir haberden dolayı bırakın tutuklanmayı açıkça suç teşkil etmediği takdirde hakkında soruşturma yapılması Anayasa’ya aykırıdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde Türkiye’nin de imzası var. İfade özgürlüğü burada çok açık ve net dile getirilmiş. Basın özgürlüğü de bunun bir parçası. Eğer bir tehdit, suça teşvik, hakaret söz konusu değilse bir yazıdan dolayı hiçbir şekilde soruşturma yapılamaz. Bu tam anlamıyla siyasi amaçlı, intikam amaçlı bir operasyon. Hâkim zaten tutuklamayı gerektirecek bir suç kanıtı olmadığı kanaatine varmıştır, serbest bırakmıştır. Artık ikinci defa tutuklanması gibi bir şeyin olacağını zannetmiyorum. Zaten şu ana kadar yapılanlar hukuk skandalıdır. Bu skandalın daha da sulandırılmak isteneceğini düşünmüyorum.

Ahmet Gündel (Emekli Yargıtay Savcısı): Bir konuşma ve iki yazı ile insanlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ya da bir takım koşullarla serbest bırakılıyorlar. Bu iddialarla insanlar terör örgütüne üye olmakla suçlanıyor. Gerçekten Ekrem Dumanlı ile hâkim arasında geçen konuşma maalesef bizim hukukumuzun, hukuk devleti anlayışımızın ve demokrasimizin geldiği noktayı gösteriyor. Hukuk çizgisi bu kadar aşılıyorsa elbette savcı, Ekrem Dumanlı ile ilgili karara itiraz eder ve hakim tarafından da tutuklama kararı verilebilir. Hukukta sınırların aşıldığı, kuralların zorlandığı bir dönemden geçiyoruz.  

Ömer Faruk Gergerlioğlu (Eski MAZLUMDER Başkanı):  Baştan beri bu operasyonun zorlama olduğunu söyledim. Birtakım zorlama düşünceler, senaryolar, kurgular üzerinden yürüyordu. Basın demokrasilerde halkın sesidir. Bu kadar göz göre göre hukuk dışı bir şekilde kurgu üzerinden giderek, ilk andan itibaren sonucu belli olan bir ithamla insanları suçlamak ve hürriyetlerini gasp etmek kabul edilemez. Bir yazıdan dolayı insanlar silahlı suç örgütü kapsamına sokulamaz. Son zamanlarda gittikçe otoriterleşen bir görüntümüz var. Başka bir ülkede böyle operasyonlar olmaz. Türkiye’nin imajını yıkan bir olay oldu maalesef. Buna kimsenin hakkı yok.


BAROLARDAN HUKUKSUZLUPA TEPKİLER>>

İki makale ve bir haberden yargılama mı olur? Berra Besler (Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı):Hukuk kuralları tam olarak usulüne uygun olarak uygulanmıyor, bunu hiçbir zaman kabul edemem. Hukuk devletinde böyle bir şey olamaz. Herkes hukuk okusun, doğru anlasın ve doğru uygulasın ki biz hukuk devleti içinde olduğumuzu hissedelim. Böyle saçma şey mi olur? ‘İki makale ve bir haberden mi yargılıyorsunuz?' ‘Evet, bunun için yargılıyoruz.' Bu ne demek? Türkiye'nin nereye doğru gittiğini görüyorsunuz. Hukukun geldiği noktayı hepimiz görüyoruz ve yaşıyoruz. Ortada hukuk güvenliği kalmamış, hukuk doğru, dürüst uygulanmıyor. Yargı önünde bütün hukuk kurallarının uygulanarak bağımsız, tarafsız bir mahkemede tarafsız bir yargıç tarafından yargılanmayı sağlayacak ortama mutlaka dönmemiz lazım. Bunlar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin hükümleridir.

Asıl terör estiren siyasî iktidar Mengücek Gazi Çıtırık (Adana Baro Başkanı): Bu dosyadan nasıl terör örgütü çıkarılacak. Eğer bir terör estiriliyorsa bunu sulh ceza hakimlikleri ve siyasi iktidar yapmaktadır. 14 Aralık, Türkiye'de basın özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne ve hukuk devletine vurulan darbelerden biridir. Türkiye'de siyasi iktidar gibi düşünmeyenler hep terörist, Ergenekoncu, paralel ilan edilmiş. 14 Aralık da, siyasi iktidar gibi düşünmeyen ve farklılıkları ortaya koyan Zaman Gazetesi'nin sergilediği haber anlayışının bir nevi cezalandırılmasıdır. Her farklı düşüneni, her bir araya gelen 3 kişiyi terör örgütü ilan ederseniz, bu anayasal hakları askıya almaktan başka bir şey değildir. Burada zorlama kanıtlarla ve doğal yargıç ilkesine de aykırı olan sulh ceza hakimlikleri aracılığıyla bir terör estirilmekte. Dosyanın içindeki kanıtlar ortadayken ve sorduğunda da suçlamaların dayanağı olan iki makale ve yazılarsa, bunun ötesinde bir şey yoksa buradan nasıl bir terör örgütlenmesi çıkartılacak? Hukukun zorlanmaması gerekir.

İki makaleyle terör suçlaması olmaz   Aydın Özcan (İzmir Barosu Başkanı): Görüntüleri izledim. İki makale ve bir haberle gazetecilere terör örgütü suçlaması yönetilmesi kabul edilemez. Bu evrensel hukuk kurallarına aykırı. Soruşturma safhasında yapılan sorgu da soruşturmadan sayılır. Soruşturmanın gizlilik içerisinde yürütülmesi gerekir. Bu görüntülerin ne şekilde çekildiğini, basına sızdırıldığını bilmiyorum. Bu, gizlilik ilkesinin ihlali anlamını taşır. Yazılarından dolayı terör örgütü üyeliğiyle suçlanması, eğer başka delil yoksa tabii ki kabul edilemez ama başka ne tür deliller var veya herhangi bir başka delile dayalı isnatlar var mı, onu çok açıkça bilmiyorum ama sırf köşe yazarlığından dolayıysa kabul edilmemesi gereken bir suçlama.

Yargı siyasallaşırsa adalet dağıtamaz Hikmet Delebe (Şanlıurfa Baro Başkanı):  Medyaya yönelik operasyonların intikam duygusu ile yapıldığına dair kuşkular var. Operasyonda ciddi şaibe ve kaygılar söz konusu. Yargının bağımsız davranmamasının sonucu birçok kişinin canı yanabilir. Yargı siyasallaşırsa adalet dağıtamaz. Yargı siyasal iktidarın talimatları ile hareket ederse kesinlikle o yargıdan bir sonuç beklemek doğru olmaz. Eğer toplum meydana gelen bir operasyondan kaygı duyuyorsa orada şaibeler görüyorsa bu operasyonların sağlıklı olarak yürütüldüğünden bahsedilemez. Dosyaya hâkim değiliz. Ama bir dizi, senaryodan tutuklama oluyorsa bunun doğru olduğunu söylemek mümkün değil. Hukuku siyasal iktidarların uzantısı haline getirmek doğru değil.

Tam bir baskı rejimi uygulanıyor Hasan Kılıç (İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi):  Bunların hepsi tam bir baskı rejiminin uygulamaları. Toplumun her kesimi giderek buna maruz kalıyor. Uzunca yıllar insanlar cezaevinde kaldı, hayatları yok edildi, tüm bu süreçlerde hep hukuksuzluklar yaşandı. Bugün de aynı şekilde yaşanıyor. 16 yaşındaki bir çocuğu, -genç diyorlar ama o, hukuken çocuk statüsünde- sırf bir açıklama yaptı diye tutuklamak, hukuk devletinin hiçbir yerinde yok. Bunlar, Türkiye'nin giderek otoriterleştiğini, kimsenin hukuk güvenliğinin kalmadığını gösteriyor. Eğer yandaşsanız hiçbir sorun yok. Eğer onların hoşun gitmeyen beyanlarda bulunursanız korkmanız gerekiyor. 16 yaşındaki bir çocuk tutuklandıktan sonra, bu ülkede her şey olabilir.

ZAMAN

Yorumlar