10 Eylül 2019

Öncelikle daha öncesinde de gündem ettiğim çayırova akpınar tekstil fabrikayla ilgili son gelişmeleri kamuoyuna aktaracağım.Aktaracağım gelişmeler sanırım aile ve sosyal çalışma bakanlığı ve Kocaeli Valiliği’ni ilgilendiyor ama onlar yangının üzerinden 3 aydan fazla zaman geçmesine rağmen halen bir açıklama yapmadılar.Hiçbir bilgi veya belge sunmuyorlar.Kocaeli Valiliği inanılmaz bir şekilde sorduğumuz tüm soruları yanıtsız bırakıyor,Aile Çalışma Sosyal Hizmetler Bakanlığı hiçbir açıklama yapmıyor.Biz soruları soruyoruz cevapsız kalıyor ama bizde boş durmuyoruz ve bu bize açıklanmayan belgelere ulaşmaya çalışıyoruz ve bunlara da ulaştık.Değerli arkadaşlar şu elimde gördüğünüz,bilirkişi heyeti raporu çayırova akpınar tekstil bilirkişi raporu elimdedir.Bize aylardır açıklanmayan yangının bilirkişi heyeti raporu elimdedir ve size bu konuda açıklamalar yapacağım kamuoyuna da açıklamalar yapacağım.Sunacağım bilgiler belgeler aslında şok bilgilerdir çok önemlidir ve heryerde açıklanmamaktadır,biz bunu bu belgeleri bulduk ve kamuoyuna açıklıyoruz ve Kocaeli Valiliği’ni ve Bakanlığı bu konuda açıklama yapmaya çağırıyoruz.Bildiğiniz gibi çayırova da 5 haziran günü bir tekstil fabrikasında yangın oldu 5 haziran 2019 günü ramazan bayramının ilk günü.Bu yangın oldu herkes bayram yaparken fabrika cayır cayır yanıyordu ve maalesef içinde 3 suriyeli 1 afganlı işçi kalıyor ve yanarak feci bir şekilde can veriyorlardı.İlk günden itibaren biz bu konuyu meclis genel kurulunda ve burada basın toplantılarımızda gündem ettik hassasiyetle çağırdık konu hakkında idare yargı soruşturmalar açılıp açılmadığını sorduk cevap alamadık.Vali beyi aradım cevap alamadım.İşlemler sürüyor gibi klasik cümleler duyduk ama ne gibi idari işlemler yapılıyor hangi konularda eksiklik var bize bir türlü bilgi verilmedi,bu bilgileri biz bulduk ve bugün de kamuoyuna açıklıyoruz.Şu elimdeki bilirkişi heyeti raporu,iş kazası denilen iş cinayetlerinin Türkiye’de ne kadar vahim olduğunu gösteriyor,bir cinayet mesamesinde olduğunu gösteriyor.Biz insan haklarını inceleme komisyonu başkanlığına ülkenin avrupa 1.si olduğu iş cinayetleri konusunda bir alt komisyon kurulması ve canla başla çalışmamız gerektiğine dair bir teklifte bulunmuştuk bir araştırma önergesi vermiştik.Komisyon başkanlığı ve akpartilil üyeleri bu teklifimizi kabul etmemekle kalmadılar bu teklifimizi hafife aldılar.İnanılmaz bir şekilde her başı ağrıyana bir asprin ile mi koşalım inşaattan düşen fabrikada başına iş gelen traktörden düşen adamdan bize ne her şeye biz mi koşturacağız gibi anlaşılmaz inanılmaz cevaplar verdiler.Bu cevaplar komisyon tutanaklarında vardır değerli arkadaşlar arzu edersiniz buyrun gidin bakın milletvekiliyim diyen insanların milletin en önemli sorununa verdiği cevapları görürsünüz ama türkiye de iş cinayetleri devam ediyor.İşte Çayırova fabrika yangını bakın ben size bilirkişi raporundan örneklerle nasıl vahim bir cinayet işlendiğini ve 3 aya geçmesine rağmen bakın 5 haziran 2019’da oldu bugün 10 eylül 2019 ve bu belgeler açıklanmıyor,belgeler elimizde evet burada çok vahim denetim eksiklikleri var çok vahim hataların olduğu apaçık ortada ama idare ve adli noktada ne durumda olduğuna dair bir bilgi yok.Bakın ben size bu konuda bilgilendireceğim bir kere şurada özellikle dosya içerisinde yer alan bilgiler bölümünden başlayarak ifadeler var.Bir fabrika düşünün bir kişi akpınar tekstil bir fabrikayı kiralamış daha sonra usule aykırı olarak bu fabrikanın içinde başka iş yerlerine kendisi kiraya vermiş ve bu işyerleri de bu hatalara ortak olmuş hep beraber ortak bir cinayet işlenmiş değerli arkadaşlar.Bakın bilirkişi heyeti bu fabrikanın sahibi, bu fabrika da bulunan fabrikanın  asıl kiralayıcısı tarafından kendisine işyeri kiralayan kişiyi asli kusurlu olarak ilan etmiş neden?Teknik bir araştırma yapmışlar ve asli kusurlu olarak ilan etmişler.Bakın bayramın 1.günü fabrikada işçiler çalışıyordu kim bu işçiler suriyeli ve afgan işçiler onlarca işçi kaçak işçiler çalışma izni olmayan işçiler kimlikleri bile var mı yok mu belli olmayan işçiler ve artı en önemlisi herhangi bir yangın eğitimi almamış kişiler bakın türkçeyi bile bilmiyor nerede yangın eğitimi olacak yangın anında çil yavrusu gibi dağılmışlar ne yapacaklarını bilemememişler ve önlenebilir bir yangın dev bir yangın olarak fabrikayı kül etmiş ve bu küllerin arasından 4 ceset de çıkmış maalesef.Bu çok vahim bir durumdur türkiye‘de iş cinayetleri konusunda geldiğimiz son derece ağır bir durumdur sorumlular bir an önce hesap vermelidir,hiçbir kamu yetkilisi başta Kocaeli Valiliği ve Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nı uyarıyorum bakın net olarak uyarıyorum.Şu bilirkişi raporlarını örtpas etmesinler istediğimiz bilgi ve belgeleri kamuoyuyla deklare etsinler,niye bunlar açıklanmıyor,değerli arkadaşlar bakın akkan tekstil fabrikayı kiralamış ve goldfera paketleme sistemine de kendisi kiralamış bu fabrikada.Goldfera kendisi yasal olarak burada bir kiracı olmamasına rağmen  çalışıyor paketleme işi yapıyor tekstil paketleme işi ve kaçak işçi çalıştırıyor bu işçilerin ne bir çalışma izni var ne de başka bir şey.Ne de bir yangın eğitimleri var.Bayram günü ucuza olsun diye işçiler gelmiş çalışıyorlar,iş güvenliği eğitimi yok bunların bakın yangın uyarı sistemi yok,bakın burada çok net ifadeler yangın uyarı sistemi yok arkadaşlar fabrikanın yangın uyarı sistemi yok ve çalışmıyor.Bakın ne diyor raporu ben size okuyayım.İşyerinde yangın uyarı sistemi olmadığını göstermektedir.Beyanlarda çalışanların yangını öğrenmesinden sonra panik yaptığı bazı çalışanların eşyalarını almak için gittiği anlaşılmıştır.Çalışanların hızlı bir şekilde tahliye olmaması,panik yapması söz konusu işyerinde acil durum senaryolarının işletilmediği,çalışanların yangın gibi durumlarda yapması gerekenler konusunda eğitilmediği,çalışanların hangi noktalardan işyerini tahliye edebileceğinin kendilerine öğretilmediği anlaşılmaktadır.Tam bir başıboşluk ve vehamet hali.Söz konusu işyerinde iş güvenliği eğitimi almayan tecrübesi olmayan kişilerin denetim ve gözetim olmaksızın çalıştırılmaması gerekirdi.Öncelikle çalışanlara işe başlangıç eğitimi verilmesi gerekirdi.Bilirkişi heyeti söylüyor bunu bunu değerli arkadaşlar daha ilk günden ben meclis genel kurulunda söyledim buradaki basın toplantısında söyledim ve açıklama istedim tek bir açıklama yoktu 3 ay geçti bilirkişi heyeti ilk gün söylediklerimizi haklı çıkardı çok üzücüdür bu biz 1 yılı aşkın milletvekilliğimizde yoğun bir şekilde iş cinayetleri üzerinde çalışıyoruz gündem ediyoruz bunu ama gittikçe Türkiye’de iş cinayetleri tablosu büyük bir artış gösterdi.Bakın devam ediyorum vehamete tam bir skandal herşeyiyle dökülüyor arkadaşlar.Yangın nasıl başlamış yangın bir şekilde bir yer yanmış orada önlenebilir bir yangın diyor ki Çok yanıcı bir maddenin olduğu yerden başlamamış, yangının başlaması ile yayılması çok hızlı gerçekleşmiş orada yanıcı bir madde olmamasına rağmen bu hızlı yangın gelişmesi nasıl olmuş uzmanlar diyor ki havalandırma sisteminde kontrolsüzlük ve denetimsizlik vardı işte yangının ana sebebi budur havalandırma sisteminde denetimsizlik kontrolsüzlük vardı yayılma çok hızlı gerçekleşti önlenebilir bir yangındı aslında bu ama çok hızlı gelişti havalandırma sisteminde toz ve statik enerji var diyor,bilirkişi heyeti raporunda ve aniden bir kıvılcımın hızla havalandırma sistemine yayıldığı ve inanılmaz bir hızla yayılım göstedirdiğini gösteriyor işte hatalar silsilesi devam ediyor arkadaşlar bakın çok dikkatli dinleyin bakın bu bir kaza değil işte bu 5 haziranda ki kazadan 1 ay öncesi 2 Mayıs 2019 günü aynı havalandırma sisteminde aynı yangın olmuş aynı sebeple 1 ay öncesinde aynı sebeple durdurulabilir yangın olmuş bakın 2 mayıs 2019 tarihinde havalandırma bacasında  oluşan bir yangına müdahale edilidiği aynı itfaiye grubunun sayılı raporunda görülmektedir.Her iki raporda da gösterilerek incelendiğinde söz konusu üretim alanında bulunan havalandırma sisteminin yüksek bir yangın riski oluşturabilecek yapıya sahip olduğu düşüncesini desteklemekte ve yangının ana çıkışının burası olduğu kanaatini oluşturmaktadır.Yangın geliyorum diyor arkadaşlar bakın çok basit fabrika  sahibi de hatalıdır burada ama bunu denetlemeyen Kocaeli Valiliği Çalışma Sosyal Hizmetler Bakanlığı neredesiniz?Allah aşkına 2 Mayıs’da burada bir yangın olmuş ve büyük bir yangın geliyorum demiş adeta gerçekten bu bir kaza değil.Kaza insan hatası dışında olabilecek şeylere denir yani hani takdir i ilahi dersin şu bu ama burada bir kaza yok burada cinayet var bakın çok net bir şekilde. Sonra devam ediyor hata zinciri.Yağmurlamayı sağlayacak 3 ana vana kapalı,yani herhangi bir yangın çıkışında yağmurlamayla yangını söndürecek 3 ana vana kapalı arkadaşlar bu sırada bakın çok ilginç hiç bir hazırlık yok büyük bir skandal var erken uyarı ve müdahale sisyeminin bulunması gerekirdi.Erken uyarı ve müdahale sistemi yok söz konusu yangının meydana geldiği keşif çalışmalarında bunun olmadığı görülmüş yangın uyarı sistemi yok en sonunda kokudan çıkınca bir kişi diğer işçilere diyor ki kaçın kaçın yangın var öncesinde yangın uyarı sistemi sinyal vererek yangın olduğunu söylemeliydi bilirkişi bunu görmüş artı bakın springler sistemi yağmurlama sisteminin var olduğu görülmüştür ancak söz konusu sistemin çalışmasını engellemiş yangın hızla yayılmıştır diyor bakın burada fotoğrafları da var.Diyor ki yüksek sıcaklıktan sonra tüm yağmurlama sistemi asılı bulunduğu aparatlardan kurtularak işlevselliğini yitirerek çökmesine neden olmuştur. Burada bakın ve ondan sonra zaten iş çığırından çıkıyor zemin katta başlayan yangın üst katlara çıkıyor yangın kontrol edilemez bir hale geliyor.Yangının önlenmesi gereken etkiyi ilk müdahale yapılmasını  sağlamadığı görülmektedir ayrıca yapının depo amaçlı kullanımı planlanmış olup bütün kullanım izinleri ve değerlendirmeler bu amaca uygun olarak yapılmış olup tekstil iş kolunda faaliyet göstermesi ve havalandırma sistemine ait aksaklıklar bakım eksiklikleri bir araya gelerek söz konusu yangının meydana gelmesini sağladığı düşünülmüştür.Yangın açısından güvenliği sağlayacak bölümlerinin oluşturulmaması diyor yangın boşluklarının oluşturulmaması yangının tüm binaya yayılmasına neden olmuştur.Yangın yani tepe tepe dopdolu bir fabrika düşünün yangın boşlukları yok bir yerde yangın var her zaman bir tedbir vardır o yangın boşluğu oluşturulması gerekir o yangın boşluğu da oluşturulmamıştır,her tarafta malzeme her tarafta hemen en üst  katlara çok rahat bir şekilde yangın çıkabilmiş.En sonunda diyor ki sonuç Yangının çıkış nedeninin yangın raporunda olduğu gibi havalandırma sistemindeki toz yapısındaki uçucu metaryellerin yanmasıyla statik elektirk v.d. Başladığı ve aynı sistem üzerinden yayıldığı yangın sondurma ve yağmurlama ikaz sistemlerinin çalışmaması nedeniyle hızla yayıldığı ve bütün tesisi kaplayarak can ve mal kaybına neden olduğu kanaatine varılmıştır ve bundan sonra bakın ne diyor.Artık bina kullanılamaz haldedir betonlarda erimiştir diyor statik olarak ve şüpheliler Fatih Akpınar İle Mahmut Genç’in  asli kusurlu olduğuna karar veriliyor.İşyerinde ki iki işyerinin sahibi binayı ona kiralayan ve kiralayandan kiralayanın asli kusurlu olduğu söyleniyor.Burada A’dan Z’ye hatalar silsilesi var ne valilik denetimi var ne Bakanlık denetimi var,birisi gelmiş bir fabrika kiralamış orada yangın uyarı sistemleri çalışmıyor artı üstüne başka yere kiralamış onunda mevzuata uygun olup olmadığı düşünülmemiş taşeron işçiler doldurulmuş,yangın eğitimi verilmemiş,çalışma izni olmayan işçiler türkçe bile bilmeyen işçiler ve ard arda silsile gelen durumlarda ne diyor bakın şüpheli Fatih Akpınar ve Şüpheli Fatih Genç’in işveren olarak,6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunu 4.1a maddesine göre her türlü tedbirin alınmasını,gerekli araç ve gereçleri sağlamalıydı.Bununla beraber aynı kanunun 4.1.b maddesine göre çalışanların alınan önlemlere uyup uymadığını denetlemeliydiler.Aynı kanunun 16 ve 17.maddesinde iş güvenliği eğitimi almamış ve yangın tatbikatı yapılmamış işçilerin çalıştırılmasına izin vermemeliydi diyor.Şüpheliler işveren olarak bina ve eklentilerinde alınacak sağlık ve güvenlik önlemlerine ilişkin yönetmeliği ek-I madde 11,12,13 ve 14 kapsamında işyerinde yangına karşı algılama ve söndürme sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmasını tesis etmeliydi.Dosya içerisinde yer alan bilgilerden olay sırasında yangın söndürme sisteminin devreye girmediği,yangın algılama sisteminin bulunmadığı veyahut düzgün çalışmadığı,bu sebepten yangının çok geç fark edildiği anlaşılmıştır.Şüheliler binaların yangından korunması hakkındaki yönetmeliği kapsamında yangın anında panik çıkmasını önleyecek,binanın emniyetli bir şekilde boşaltılmasını sağlayacak ve güvenli bir ortam oluşturacak şekilde önlemler almalıydı.Bununla beraber işyeri bina ve eklentilerinde alınacak yönetmelipe göre işyeri sahasında işlevsel ve etkin bir denetim mekanizması kurması gerekirdi diyor.Yangına karşı gerekli önlemleri almayan,yangın söndürme ve algılama sistemlerinin etkin ve işlevsel çalışmasını sağlamayan,iş güvenliği eğitimi almayan ve yangın tatbikatı yapılmayan kişilerin çalışmasına izin veren Şüpheli Fatih Akpınar ve Şüpheli Mahmut Genç’in olayın meydana geldiği tarihte yürürülükte bulunan 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunu madde 4.1,madde 4.1.b,madde 16,madde 17;ek-Imadde 11,12,12 ve 14 ve binaların yangından korunması hakkındaki yönetmeliğinin ilgili maddeleri kapsamında yükümlülüklerini yerine getirmediği ve meydana gelen olayda asli kusurlu oldukları kanaatine varılmıştır.Evet bunlar asli kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır.Evet bunlar asli kusurlu fakat ben Kocaeli valiliği,çevre il müdürlüğü ve çalışma bakanlığına soruyorum bu kişiler hatalı ama onları denetlemeyen bu kurumlar hatalı değil mi niye açıklama yapmıyorsunuz niye denetim eksikliğini açıklamıyorsunuz belgeleri açıklamıyorsunuz sayın Kocaeli Valisi Sayın Bakan size buradan sesleniyorum susarak bilgi belge kapatarak kimse bir yere varamaz,ben buraya gelmeden önce geçen hafta sayın Kocaeli Valisi’nden de randevu talep ettim bu belgeleri konuşmak için kendisinden randevu talep ettim ve konuyu da söyledim bu konuda sizinle konuşmak istiyorum dedim randevu talebimize cevap verilmedi değerli arkadaşlar.Bu devletin kamu görevlileri milletin sorunlarını çözmekle görevlidir.Milletin sorunlarını örtbas etmekle görevli değillerdir.Milletin vekillerine randevu taleplerine cevap vermemekle görevli değillerdir ama bakın hiçbir şekilde gerçekler   örtbas edilemez üstü örtülemez.İşte belgeler ortadadır.Hatanın apaçıklığı ortadadır.İdari ve adli soruşturma ne durumdadır?Bize açıklama yazsınlar belgeler burada bu belgelere verebilecekleri  bir cevap var mı idari bir soruşturma var mı?Geniş kapsamlı denetimin yapılıp yapılamadığıyla ilgili kurum sorumlulukları sorgulanmış mıdır?Evet bakın bu bilirkişi kimlerden oluşuyormuş?Doktor Öğretim Üyesi Murat Tuna Sakarya Üniversitesi Fen Ve Edebiyat Fakültesi Kimya Öğretim Üyesi,Mehmet Dinç İnşaat Yüksek Mühendisi,Recep Güner Çalışma Bakanlığı İş Müfettişi İş Güvenlik Uzmanı,İsmail Okumuş Elektrik Mühendisi,Cengiz Durmuş,İtfaiyeci Yangın Uzmanı.Evet ya ilk günden  bu işin ne olduğu belliydi.Gelinen noktada 3 ay geçmiş 5 haziran’da ki olay hakkında bir açıklama yok 5 haziran temmuz ağustos eylül daha fazla geçmiş bakın 5 hazırandaki olay hakkında tek bir açıklama yok 10 eylül’e gelmişiz,belgeleri biz buluyoruz kamuoyuna açıklıyoruz.Bundan sonra cevap vermesi gereken bakanlık yetkilileridir bize cevap veremiyor.Şunu da sormak isterim bu işçiler nasıl oluyorda çalışma izni olmadan burada çalışabiliyorlar.Çalışma bakanlığı bu konuda nasıl böyle bir büyük boşluk bulundurabiliyor biz çalışma bakanlığı yetkilileri meclis araştırma komisyonumuza geldiğinde onlara bire bir de sormuştuk Türkiye’de mülteci olan geçici ikamet belgesiyle türkiye de bulunan kişilerin yüksek oranda çalışma izninin olmadığını burada zaten istatiksel bilgilerle bize açıklamışlardı ve biz orada çalışma bakanlığı yetkililerine bire bir sorularla sormuştuk ve cevap verememişlerdi biz cevapları hazırlayıp size gönderelim demişlerdi aradan 2.5 ay geçti oradan da bir cevap gelmedi değerli arkadaşlar,devlet bu halde  sorduğumuz sorulara cevap vermeyerek devlet işlerini götürüyorlar ne güzel zamanında bir maarif bakan öyle demiş bu okullarda olmasa maarif bakanlığını ne güzel de yönetirdik demiş maşallah diyoruz evet çok güzel skandal durumlara karşı cevap vermiyorsunuz,devleti yürütüp götürüyorsunuz bravo elinize sağlık diyorum.Değerli arkadaşlar bakın Türkiye’de vahim olaylar devam ediyor ve zaman süreç sürekli bizi haklı çıkarıyor işte Çayırova fabrikası hakkında söylediklerimiz haziran ayının başlarında söylediklerimiz işte sonuçlar.

Bir başka konu daha var Türkiye’de  son 7 ayda kaçırılan kişiler her basın toplantısında gündem ettim ve sonunda yine biz haklı çıktık kaçırılan 6 kişiden 4 ü 3 ayrı şehirde kaçırılmış olmasına rağmen bir anda nedense ışınlanmış gibi Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde ortaya çıktı bu 4 kişi yine inanılmaz bir şey birisi Edirne’de kayboldu birisi İstanbul’da 2 si ankara da nasıl olduysa ışınlanmış gibi ankara emniyetinde ortaya çıktılar değerli arkadaşlar biz bunları 7 aydır soruyoruz tek bir cevap verilmiyordu aniden aa bu insanları gbt den bulduk dediler ayrı illerdeki insanlar beraber yürüyorlarmış ondan sonra bunları gözaltına almışlar ve ankara emniyetinde bulunduğu ifade edilmiş böyle güzel güzel anlatımlar dinliyoruz tabi biz koyun değiliz değerli arkadaşlar. Neyin ne olduğunu da çok iyi biliyoruz.Kaçırılan 6 kişiden 4 ü bulundu evet ama 2 si bulunmadı.Gökhan Türkmen hala yok 200 günü geçti nerede bu insan Antalya’da yok olmuştu ortada yok hala.hiçbir mobese kamerasında izi yok çünkü hiçbir araştırma yok hiçbir açıklama yok.Mustafa yılmaz 200 günü geçti hiçbir açıklama araştırma yok.Bakın ben çok ilginç bir bilgiye rastladım değerli arkadaşlar 6 kişiden 4 ü için uluslararası başvurular yapılmıştı basıncı arkadaşlar çok dikkatli dinlesin burayı,çok vahim bir durum var burada 4 ü için uluslararası başvurular yapılmıştı ve aihm bm türkiye den bu konuda soru soruyordu eylül ayına kadar T.C. Adalet Bakanlığı’nın cevap vermesi gerekiyordu,cevap veremiyorlardı ve sonunda aniden uluslararası başvuruları yapılmış kişiler aniden ankara emniyetinde çıkıverdi ama bu 2 kişinin başvuruları gecikmişti.Mustafa Yılmaz ve Gökhan Türkmen’in uluslararası başvuruları geciktiği için acil olarak Türkiye’ye bu konuda soru sorulmamıştı.Akla şu soru geliyor bu insanların başvurusu geciktiği aihm ve bm türkiye ye soru sormadığı için mi bu insanlar ortaya çıkmıyor evet bunu birisi cevaplamalı illginç değil mi size de garip gelmiyor mu?Uluslararası kuruluşların sordurttuğu kişiler bir anda ortaya çıkıyor,sormadığı kişiler ortaya çıkmıyor ilginç değil mi arkadaşlar ve bu arada gözaltına alınan 4 kişi çok garip bir şekilde 12 gün gözaltına bulunduğu 6 aylık garip bir şekilde kaçırılma döneminden sonra 12 gün’de kendi avukatları onlara avukat olamadı CMK avukatı da katılamadı hiç bilinmeyen avukatlar geldi bu kişilerin avukatlığını yaptı,gözaltındakiler avukatların ismini bile bilmiyordu,birileri bu avukatları bulmuştu,nasıl olmuşsa ve avukatlarda bu kişilerin neden tutuklandığı konusunda ailelere tek bir açıklama dahi yapmadı.Arkadaşlar öyle bir skandallar silsilesi var ki, aile şimdi o kişilerin neden tutuklandığını bilmiyor 4 kişinin ve işte o gün ankara da bir başka kaçırılma olayı daha oldu üzerinden 1 ay geçti 6 ağustos da Yusuf Bilge Tunç fotoğrafta gördüğünüz kişi Ankara Gimat’ta kaçırıldı.Arabasını da bulduk arabasında herhangi bir olay yeri incelemesi de yapılmamıştı ve parmak izi de  çalışması yapılmamıştı.Savcısı 7 gün sonra ancak atandı gariplikler zinciri devam ediyor bu kişi içinde şuan için ciddi bir araştırma görülmüyor ailesi en azından bir an evvel uluslararası kuruluşlara başvurayım ki bu kişi ortaya çıksın diyor bize.Evet Türkiye’nin hali bu arkadaşlar biz ailesiyle görüştük şahsın babasıyla görüştük hepsi 2 gözü 2 çeşme çocukları babam nerede deyip duruyorlar,2 3 yaşında ki çocukları bu aile şuanda perişan durumda ve tek bir yetkili açıklaması yok bu kişiler ölmüş mü kalmış mı herhangi bir vucütlarıyla ilgili bir buluntu da yok hiçbir şey yok ortada bu da son derece önemli bir skandal olarak önümüzde bir halen bir ciddi açıklama yapılmamaktadır.Tüm dünyanın gözünü çevirdiği çok önemli bir konudur,dünyanın bir çok ülkesi büyükelçiliği yetkilileri beni ziyaret etmiştir ve bu kaçırılan kişiler hakkında açıklama yapmışımdır avrupa birliği delegasyonuna açıklama yapmışımdır,avrupa birliği büyükelçisi christian berger’e açıklama yapmışımdır bir çok büyükelçi yetkilisi bizi ziyaret ederek bu konular hakkında bilgi istemiştir,ama gelinen noktada tam bir esrar perdesi vardır bu olayın üzerine.

Evet değerli arkadaşlar gündemle ilgili bazı konulara değinmek isterim malum okullar açıldı eğitim öğretim yılı başladı ama birileri için hiç mutlu mestu başlamadı,kimler khk’lı öğretmenler ohal ve khk zulmünün en büyük mağduru eğitimcilerdir.55 bin öğretmen 6 bin akademisyen ohal khk zulmünün en büyük kurbanlarıydı düşünün 61 bin kişi eğitimci bu ülkenin en nadide eğitimcileri bir anda sokağa atılıyor ve özelde çalışmalarının bile önüne geçiliyor bu ülkede bilim olur mu bu ülke ilerleyebilir mi değerli arkadaşlar bakın bu insanlar okullar başladı ama okullarında değiller bakın şu fotoğrafa bana bir khk’lı öğretmen göndermiş.Burası neresi biliyor musunuz?Trabzon Salı Pazarı.Gece yarısı saat 3 hoca da orada işte mısır patlıcan falan getirmiş,satıyor anca bulduğu iş bu çünkü özel sektör ona iş vermiyor,özel okullarda ona öğretmenlik yapamıyor ancak bir pazar da pazarcılık yapıyor bu öğretmen arkadaşımız,gece yarısı 3 den itibaren pazarda ki tezgahını hazırlamış.

Daha da vahimi var bakın okulların başladığı gün biz bir eğitimcinin bir öğretmenin bir hocamızın çok acı bir haberini aldık değerli arkadaşlar.Mehmet Emin Çepni bir öğretmen 20 yıllık bir öğretmen khk’lı bir öğretmen işinden ihraç edilmiş vebalı ilan edilmiş açlığa susuzluğa mahkum edilmiş 3 çocuk babası 46 yaşında bir öğretmenimiz bu işinden atıldığı yetmemiş cezaevine konulmuş cezaevinden çıktıktan sonra yine iş bulamamış özelde ve bir inşaatda zor bela bir işçilik bulmuş.Yaşadığı bir sürü acı keder sonunda inşaatda pazar günü namaz kılarken geçirdiği bir kalp krizi sonucu yere yığılması ve bu dünyadan göç etmesiyle son buluyor.Mehmet Emin Çepni hocamız 46 yaşındaydı 3 çocuk babasıydı ohal’in zalimlerinin yapmadığı zulümler kalmamıştı ona ve maalesef bu pazar günü son nefesini verdi namaz kılarken yere yığıldı ve bir daha kalkamadı Amasya’da Akyazı kçyünde pazartesi öğlen namazında toprağa verildi bunun gibi nice öğretmen inşaatlarda bilmediği işi yaparken iş kazaları geçirdi,fabrikalarda ellerini kafasını makinalara kaptırarak hayatını kaybetti öğretmenin işi öğretmenliktir değerli arkadaşlar 20 yıllık bir öğretmeni aç susuz sokağa atıp onu bilmediği biri işe sevk edenler,çekilmedik çile bıraktırmayanlar bu işin meshuludur ve mutlaka bir gün hesap vereceklerdir.Mehmet Emin Çepni gibi binlerce öğretmen bu hali şuanda yaşamaktadır,binlerce akademisyen bu hali şuanda yaşamaktadır.Bırakın beni sevmiyorsanız bu ülkeden gideyim yurtdışına gideyim orada üniversitelerde okullarda ders vereyim diyen akademisyenlere pasaport da verilmemekte ve burada işkence dolu bir sivil ölüm sunulmaktadır.İşkence dolu uzun süren bir sivil ölüm onlara sunulmaktadır değerli arkadaşlar bu bizim kabul edebileceğimiz  bir durum değildir ve ne zaman olursa gece gündüz biz bunu gündem edeceğiz.

Yine bakın başka bir olay nasıl bir sosyal kırıma uğradığına dair geçtiğimiz gün bana gelen bir olay khk’lı bir çalışan bir çok yerde iş bulamayınca sonunda bir işe giriyor ve orada da gayet başarılı bir iş ortamında çalışıyor,verimli bir iş ortamı sunuyor patronu ama 1 hafta geçmeden patron, çalışan khk’lının yanına geliyor hatta böyle utana sıkıla ya diyor hocam seni çıkarmak zorundayız.Hayrola diyor bir hatamı mı gördün.Hayır hatanı görmedik ama ya bizim hanım söyledi bizim kız hakim olacak seni burada çalıştırırsak onun hakim olmasına zarar verirmiş hocam seni işten çıkarıyoruz kusura bakma bunun gibi binlerce olay on binlerce olay yaşadık arkadaşlar bakın size basit bir örnek verdim,bunun onbinlercesini size sabahlara kadar sunabiliriz bir nazi uygulamasından farksız bir uygulamadan örnek verdim bir insan nasıl dışlanır nasıl toplum dışına atılır size bir örnek verdim değerli arkadaşlar bunun gibi binlerce örneği de yine size verebiliriz.Ülkede ki eğitimci khk’lıların hali budur ama biz bu hale boyun eğmeyeceğiz arkadaşlar buradan kamuoyuna duyuruyorum artık türkiye de her ilde khk zulmüne uğramış insanlar bir araya geliyor platformlar oluşturuyor her kesimden insan bu zulme karşı ellerinden geleni yapıyorlar ve khk’ların iptali yönünde önemli bir sosyal gündem siyasi gündem oluşturmaya çalışıyorlar.Biz mecliste buna hız veriyoruz sivil toplumda sivil toplum mecrası buna hız veriyor.Buradan tüm kamuoyuna duyurmuş olayım büyük türkiye Khk buluşması olacak illerimizde khk çalışmasından sonra sivil toplumun bu zalim vicdansız uygulamaya reddiyesiyle ilgili il çalışmalarından sonra 5 ve 6 ekim 2 gün Türkiye Büyük KHK Buluşması Ankara’da olacak Yılmaz Güney Sahnesi’nde tüm duyarlı vatandaşlarımızı bu toplantıya çağırıyorum,tüm khk’lıları bu toplantıya çağırıyorum,tüm şuanda bahsettiğim sorunlara duyarlı olan tüm kamuoyunu çağırıyorum,tüm insanım diyenleri çağırıyorum,tüm hukuk ve vicdan talep edenleri bu toplantıya çağırıyorum değerli arkadaşlar bakın bugünlerde yine çok önemli hadiselerde oluyor ben biliyorsunuz haftalık basın toplantımda çok ağırlıklı bir şekilde cezaevleri ile ilgili gündemler oluşturuyorum ve cezaevleriyle ilgili ihlalleri size bildiriyorum,ben burada 1 yılı aşkındır bir çok hasta tutuklunun geç sevkten dolayı öldüğünü söyledim değerli arkadaşlar.Halime Gülsu ilaçlarının verilmemesi ve geç sevkten,Nesrin Gençosman geç sevkten,Muzaffer Özcengiz geç sevkten dolayı hayatlarını Türkiye cezaevleri’nde kaybettiler ve bu kişiler hakkında şuanda yapılmış üzerinden 1 yılı 15 16 ayı geçmesine rağmen ciddi bir işlem yok ,bakanlığa sorduğumuz sorulara tek bir cevap yok,örtbas ediliyor Adalet Bakanlığı’na tekrar söylüyorum,bu kişiler hakkındaki örtbaslarınızdan sonra gerçeğin yok edilebileceğini sanmayın Adalet Bakanlığı yetkilileri sanma Abdülhamit Gül,çok açık söylüyorum bakın dün bir vaka daha oldu.Türkiye trajik ve skandal vakalarda 1.sırada dünya da artık.Hukukun üstünlüğü sıralamasında sonlara inmiş durumda bakın,türkiye barış endeksinde 163 ülke arasında 152.sırada.Somali bile bizden iyi durumda bizim ligimiz Irak,Suriye gibi ülkelerin yanında bakın böylesine bir ülkede cezaevinin durumu ne olur büyük ihlaller olur ve insanlar inim inim inler sonunda da ölür işte size bir vaka daha.87 yaşında ağır hasta uzun süredir bu adamı çıkarın bu adamın yeri cezaevi olamaz deniliyor  itiraz ediliyor hastanelere götürün 87 yaşında bir amca bu bakın adı ne Selim Buğrahan nerede Maraş Türkoğlu cezaevi’nde bu kişi cezaevinde ağır hasta ve ileri yaşta olmasına rağmen tutuldu çok itiraz edildi kesinlikle dinlenmedi hiç duyarlı davranılmadı ve dün aniden cezaevinde öldü bu kişi yetkililerden yine bir açıklama yok ohal dönemindeki skandal vakalara bir vaka daha eklendi bu kişinin hastane talepleri neydi nasıl ihmaller oldu bilemiyoruz ama biz bu konu hakkında bugün soru önergesi veriyoruz,meclis insan haklarına dilekçe veriyoruz.Hiçbir şekilde peşini bırakmayacağız değerli arkadaşlar ben inatçıyımdır hiçbir şekilde peşini bırakmam Allah şahittir ki bu zalimliklerin peşini bırakmadım bırakmam,5 haziran daki olayın peşini bırakmadım,çoğu bu yangını unuttu bile hayır ben unutamadım hep peşindeydim ve sonunda bu belgelerde bana ulaştı,değerli arkadaşlar meraklıysanız işinin peşinden koşuyorsanız size bilgiler belgeler gelir,biz meraklıyız ve hassasız ve milletin derdinin peşinde koşuyoruz Allah’ın izniyle Allah’da önümüzü açıyor ve bize bizim haklılığımızı ispatlayan bilgiler belgeler ardı ardına geliyor.

Türkiye’de baskı yoğun bir şekilde artıyor arkadaşlar bakın dün akşam ESP başkanı Şahin Tümüklü MYK üyesi Hüseyin İldan ve diğer üyeler gözaltına alındı.Muhalif iseniz bir anda sabaha karşı  gözaltına alınmanız,çok kolaydır.Ezilenlerin Sosyalist Partisi üyeleri çok rahat bir şekilde gözaltına alındı ne olacağı da belli değil.Türkiye tablosu maalesef bu arkadaşlar.

Cezaevleri’nde ki sıkıntı maalesef devam ediyor.Bakın burada onlarca sayfa cezaevleriyle ilgili sıkıntılar var en başta daha son gelenlerden başlayayım da hani işin vehamet boyutuyla ilgili bilgi edinin bana gelen bir ileti diyor ki:Silivri 1 No’lu Cezaevi’nde anne göndermiş bana bu iletiyi çocuğu adına ya diyor o kadar fare varmış ki cezaevi’nde farelerden mahkumlar uyuyamıyor,yatakların üzerinde dolaşıyormuş fareler,her gece 3 4 tane fare öldürüyormuş tutuklular fareler o kadar çoğalmış ki çocuğunda reflex olmuş ufacık karaltıda zıplıyor,fare sanıyor bu durumdan nasıl kurtulabiliriz?Bana sormuş bende Adalet Bakanlığı’na soruyorum.Adalet Bakanlığı cezaevlerini tepe tepe doldurdunuz sonunda bu haller oldu.

Geçtiğimiz gün de Şakran Cezaevi’nde bakın 7 eylül tarihinde  T2 ve T4 koğuşlarında akşam yemeği olarak verilen çiğköfte ve çorbalardan mahkumlar zehirlendi.100 küsür mahkum hastaneye gönderildi kimin bu konularda ihmal yaptığı konusunda hiçbir bilgi verilmedi herşeyin üstü kapatıldı Türkiye cezaevleri’nden size son örnek.

Değerli arkadaşlar yine 19 ağustos günü itibariyle biliyorsunuz türkiye de büyük bir darbe yapıldı bu konuda size bilgi vermek isterim.Bu darbe neydi halkın iradesine bir darbeydi darbeler illa tankla tüfekle olmaz bazen de  işte böyle kamu görevlileri eliyle bir anda milletin iradesine darbe yapılır ve büyükşehir belediye başkanları görevden alınır.Mardin,Diyarbakır,Van  belediye başkanları görevden alındı 19 ağustostan bu yana 20’yi aşan gün geçti ve halen orada sivil toplum etkinliklerine müsaade edilmiyor,ben Van’a gittim bu hali 19 Ağustos’un ertesi günü Van’daydım 20 Ağustos’ta bu hali protesto ettik ve değerli arkadaşlar şunu gördüm,Van halkı HDP’li olması şart değil bu hali kabul etmiyor,sahada biz bunu gördük binlerce polis yığmışlar insanların milletvekillerinin açıklama yapmasına izin vermiyorlar,yani emniyet müdürlüğü yetkilileri milletle mücadele ediyor biz milletvekilleri olarak milletin verdiği yetkiyle dokunulmazlığı olan kişiler olarak basın açıklaması yapmaya çalışıyoruz önümüze etten bir duvar oluşturmaya çalışıyorlar ve yürümemizin önüne geçiyorlar ve bize şiddet uyguluyorlar,ülkede anayasa çiğneniyor milletvekillerinin açıklama yapma hakkı ellerinden alınıyor değerli arkadaşlar Van’da hiçbir kimse  bir şiddet eylemi yapmadı ne bir cam kırıldı ne bir kimsenin burnu kırıldı ama milletin iradesi çiğnendi millet hak yoluyla hakkını talep ediyor,bakın biz orada 5 gün boyunca hakkı talep ettik ve gördük ki Van Halkı,Diyarbakır Halkı,Mardin Halkı’nı da biliyorum Kayyım’a karşılar zaten sonrasında yapılan bilimsel saha çalışması Ravest Araştırma’nın yaptığı çalışma Diyarbakır,Mardin ve Van’da halkın ¾’ünün kayyım’a karşı çıktığını gösteriyor bu benim görüşüm değil bir bilimsel araştırma şirketinin görüşü halkın ¾’ü kayyım’a karşı çıkıyor biz kayyım olayının kesinlikle bitirilmesi gerektiğini söylüyoruz,hiçbir şekilde yasal bir gerekçe olmadan hukuki bir gerekçe olmadan ve vicdanlarda da bir karşılığı olmadan belediye başkanlıklarına el konulmuştur,halkın sevdiği çok değerli belediye başkanlarımız görevden alınmıştır ortada yasal bir dayanak da yoktur bir yargı kararı da yoktur hiçbir şey yoktur ama artık ülke biraz evvel söylediğim gibi bilgi belge saklama veyahut da keyfi olarak kararlar verme ülkesi haline gelmiştir bunu net bir şekilde söylüyorum. Süleyman Soylu’nun ülkesi haline gelmiş istediği gibi kararlar veriyor iki dudağının ucunda. Geçtiğmiz gün dedi ki ; İstanbul Ankara için de kayyum atanıp atanmayacağını söyleyeceğim, kamuoyu ona kilitlendi. Bir kişinin iki  dudağı arasına kilitlendik. Anayasanın maddeleri arasına kilitlenmedi bir bakanın keyfine kilitlendi, o ne diyecek, aldım veya almadım diyecek istediği olacak bu kadar. İstediğine itiraz mı ettin tepene binlerce polis yığılsın adım atmanın önüne geçilsin tek bir kelime bile konuşama. Burada bir demokrasi var mı burada bir hukuk var mı değerli arkadaşlar.

Ben cezaevleri ile ilgili sıkıntıları aktarmaya devam edeceğim. Bakın cezaevlerinde çok büyük sıkıntılar oluyor.

Ergin Aktaş şuanda Metris cezaeavinde elleri olmayan bir kişi verem tedavisi görüyor bakın. Hastanede yatarak tedavi görmesi lazım ama cezaevinde. Yanına ayakları olmayan birisini vermişler birbirini kompanse etsin diye. Mantığa bakar mısınız bu insanları tahliye etmeleri gerekirken 5 kez Ergin Aktaş Adli Tıp Kurumundan, bu ülkenin anayasal kurumu olan Adli Tıp Kurumundan 5 kez daha öncesinde 4 kez diyorduk son 10 gün önce bir kez daha aldı, infaz erteleme aldı ama bu adamı tahliye etmiyorlar. Hakimler diyor ki Adli Tıp’ın 5 kez infaz erteleme kararı olursa olsun ben bu adamı cezaevinden çıkarmıyorum. Böyle yani gayet rahat. İki eli olmayan verem hastalığı olan bronşiti olan, neredeyse içerde ölecek olan bir insan şu anda ya yanına iki ayağı olmayan birini verelim birbirlerini kompanse etsinler dengelesinler diyerek cezaevlerinde tutuluyor. Biz bunları yakından takip ediyoruz değerli arkadaşlar. Yarın öbürgün bu insanlar öldüğünde şey mi diyecek Adalet Bakanlığı yetkilileri ” aaa işte Takdiri İlahi ile ölmüş kader bu napalım zamanı gelmiş ölmüş.” diyecekler herhalde. Adam verem hastası günde 10 tane ilaç kullanıyor ve hastaneye yatamıyor nedense .Yanındaki insanlara da verem bulaştıracak kimin keyfi için, işte bir hakim Adli Tıp Kurumuna rağmen “hayır bu adam içerde kalsın ” diyor bu kadar .Tutukluluğu devam etsin hastaneye götürün en azından hastanede yatsın diyoruz , hayır ona da izin vermiyorlar. İnanılmaz bir şekilde bir verem hastasını güneş görmeyen sadece günde 1 saat havalandırması olan bir hücrede tutuyorlar. Yani arkadaşlar El insaf diyorum.

Yine cezaevlerinden çok haber alıyoruz. İaşe sıkıntısı çok fazla miktarda var, görüşlerde çok sıkıntılar var. Bunlarla ilgili ayrıntılara gireceğim ama bazı örnekler de vermek isterim, daha canlı canlı örnekler vermek isterim. Anne baba tutukluluklar devam ediyor vahim insani dramlar devam ediyor. Bakın bana gelen iletilerden mektuplardan size bazı örnekler vermek isterim. Anneler babalar bana mektup yazıyor ve cezaevlerindeki o vahim dramları insanlık dramlarını yazıyorlar.

İlknur Kesmen Afyon Ceza İnfaz Kurumundan yazmış bakın ne diyor. Anne baba yani karı koca tutuklu bir kişi. Eşim tutuklandıktan sonra yavrum doğdu babasını tanımıyor babası cezaevinde. Ziyarette babasına abi diyordu ben de tutuklandım ardından. Baba sevgisi bilmeyen yavrum şimdi anneden de ayrı düştü. Annesini de unutacak gören gözüm işiten kulağım olun diyor. Biz de en azından burada meclis kürsüsünden bu vahim durumu söylüyoruz.

Değerli arkadaşlar cezalar insanlık dışı durumlar oluşsun diye uygulanmaz . Yasalar vardır cezalar vardır ama insani dramlar ve sıkıntılar varsa bunlar hakkında gözden geçirmeler yapılır ve Yargı Reformunda anne baba tutukluluk konusunda mutlaka gelişmeler olması gerektiğini söylüyoruz. Bazı söylentiler olduğunu duyuyoruz en azından annelerin tutuksuz yargılanma veya ev hapsiyle çocukların başında olması gerektiğini tekrar tekrar söylüyoruz. Bakın annesini babasını unutan çocuklar var Türkiyede.

Eşim de 2 senedir tutuklu diyor Havva Torlak  Afyon Ceza İnfaz Kurumunda. 2 çocuğum var en son telefon görüşünde 3,5 yaşındaki oğlum”anne seni çok çok özledim” diye kaç kere söyledi hatırlamıyorum , boğazıma düğümlendi yutkunamadım yavrularımın sesi kulağımdan gitmiyor Allah kimseyi bu duruma düşürmesin diyor Havva hanım. Yine Hüseyin Torlak , onun eşi bakın yine o da Afyon Cezaevinde o da bana bir mektup göndermiş diyor ki; rüyamda büyük oğlumu gördüm “baba beni niye öpmüyorsun” diyordu ağlayarak uyandım. Normal hayatta fotoğrafını alıp yanaklarına değdiriyormuş kendini öptürüyor yani. Küçük oğlum zaten tanımıyor beni.

Değerli arkadaşlar bunlar olacak işler değil . Anne baba cezaevinde çocuklar anne babayı unutmuş bunlar kabul edilebilecek şeyler değil bunlara mutlak suretle Adalet Bakanlığı, TBMM bir çözüm bulmalı. Bu çocuklar suçlu değil bu çileler çektirilmemeli.

Cezaevi yollarında uyumaya çalışan çocuklar,  görüş yollarında büyüyen çocuklar ve bu çocuklardan binlercesini ne olduğunu anlayamıyor psikolojileri bozuluyor. Aile Çalışma Bakanlığı’na çok seslendim. Bu konu sizi hiç ilgilendirmiyor mu? Binlerce böyle çocuk var. 864 bebek cezaevinde annelerinin yanında 0-6 yaş arası ve çok daha fazlası buz dağının görünmeyen kısmı da anne veya baba veya ikisi birlikte tutuklu olduğu için dede veya ninelerinin yanında olup, annesiz babasız veya kimsesiz büyüyen çocuklar, Çocuk Esirgeme Kurumlarına verilen binlerce çocuk. Nasıl da çocuklara acımayan bir toplum olduk bunu soruyorum tekrar.

Ümran Çalış Afyon Cezaevinden, diyor ki; beni geç bizi geç çocuklarımın sesi ol diyor. 3 yıldır eşim tutukluydu 2 çocuğumdan birisi ağır depresyon hastası oldu diğeri Femurbaşı ameliyat oldu yine olacak 3 yıldır hayatımız hastane hapishane arasında. Şimdi ben de Bankasya’dan tutuklandım perişanız diyor. Yasal bir bankaya para yatırdığı için insanlar bu çileleri çekiyor arkadaşlar. Yarın öbür gün bu kararların hepsi AİHM den dönecektir , Türkiyeye ağır tazminat cezaları olarak dönecek biz bunları yakinen biliyoruz çünkü hukuki olmayan adil olmayan kararlarla insanlar cezaevlerinde, bir de üstüne aile dramları çekiyorlar.

Yine bir başka anneanne ne diyor bakın; anneannesiyim 21 aylık, babası da tutuklu, annesi tutuklanınca vermemiştik iştahı gitti . Anne diye seslenmez oldu, oyuncaklarını duvarlara atmaya başladı öfkesinden  gerginliğinden. Kapalı görüşe götürdük anneye dokunamayınca çok ağladı cama değdi annesine dokunamadı ve ağladı  ayrılırken çok zor oldu. Eve gelen polislerden korkmuştu. Bir çocuğun ruh dünyası bu durumda değerli arkadaşlar.

Bakın size bir başka vaka: Bebekler diyorum cezaevinde şu fotoğrafa bakar mısınız. Bu genç hanım bir Tıp Fakültesi öğrencisi, okulu bitirmesine 6 ay kala cezaevine atılmış diyor ki; doktor olmama 6 ay kala tutuklanıp 6 yıl 10 ay alan bir Tıp Fakültesi Öğrencisiyim. koğuş arkadaşım 18 aylık Seniha, benden 2 ay kıdemli, tüm gelişimini takip ettim. Koğuş kapısı açılınca dışarı kaçıyor kaç kere ağlaya ağlaya içeri aldım onu keşke Senihanın çabasını insanlık gösterse diyor. Ben de buradan insanlığa bu tabloyu sunuyorum değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar biz bu vakalarımıza devam edeceğiz cezaevleri ile ilgili çok ihlal sıkıntı var. Bütün bunların temelinde Türkiyede “insan hakları” kavramının malesef ayaklar altında olması var. Türkiyede insan hakları sorunları çözülmediği için Türkiye Cumhuriyeti kurulurken önünde olan kürt meselesi konusunu da çözmedi ve yıllardır bu konu çözümsüz halde, sonunda bu sıkıntılar silahlı çatışmalara dönüştü ve binlerce onbinlerce kişi öldü 50 bine yakın kişi 40 yıldır öldü . Malesef kan akıyor hiçbir şekilde de durmuyor her ilimizden insanlar gençlerimiz ölüyor ve bir çözüm de bulunmuyor. Kimi dağa çıkıyor kimisi askerde hayatını kaybediyor gençlerimiz ölüyor her kesimden annelerimiz ağlıyor. Biz yıllarca çocuklar gençler ölmesin anneler ağlamasın bu konulara çözüm bulalım dedik ama hayır biz bu işi silahla çözeceğiz, tankla topla tüfekle çözeceğiz diyen bir anlayışla karşılaştık . Parti olarak yıllardır  hep aynı şeyi söyledik;  gelin anayasal çerçevede eşit vatandaşlıkla ilgili sıkıntıları aşalım, kürt meselesinde sorunu halledelim gelin bu işi bitirelim, zor değil .Bu toplum Kürdüyle Türküyle iç içe geçmiş bir toplum bu meselede çözümü bulmamız çok zor olmaz dedik ama dinlenmedik. İnsan Hakları savunucusu olarak da kaç yıldır bu konuda söz söylüyorum bundan dolayı da işimden atıldım çeşitli şekillerde cezalandırıldım ama biz bu barış talebimizden vazgeçmiyoruz çünkü bu toprakların kurtuluşunun barışta olduğunu, çocukların ölmemesinde , analarımızın ağlamamasında olduğunu biliyoruz. Biz asker taziyelerine de gidiyoruz her farklı gencin ölümüne de üzülüyoruz değerli arkadaşlar.Asker analarıyla da gidip konuşuyoruz onlara başsağlığı diliyoruz ve bu acının bitmesi gerektiğini söylüyoruz. Yıllardır takip ediyorum PKK nın elinde asker esirler var , onların anneleri bize de ulaşıyor ve bu konuda yardım talep ediyorlar. Biz de bu konuda bir çözümün olması için yetkilileri göreve davet ediyoruz ve askerlerin bu esaretten kurtulması gerektiğini hep söylüyoruz ama hiçkimse de bir adım atmıyor, bu askerlerin anaları gece gündüz ağlıyorlar. Bunu da çok yakinen biliyorum bana da birebir başvuran anneler de oldu ama bu konu çözümsüzlüğe bırakılmış durumda. Yine çocuğu dağa çıkan anneler var. gençler Diyarbakır da Batman da ve birçok kürt ilinde dağlara çıkabiliyor, anneler üzülüyor , babalar üzülüyor hepimiz anne veya babayız hepimizin yüreği yanar böyle şeylere. Çünkü o gittiği yerde ölüm ihtimali çok yüksek ve o anneler babalar bu konuda büyük bir reaksiyon gösterebilir. Evet biliyorsunuz son günlerde çok önemli bir olay yaşıyoruz; Diyarbakır Halkların Demokratik Partisi il binasının önüne gelen anneler eylem yapıyorlar ve HDP Diyarbakır ın yetkililerinden  il başkanlarından partimizden gençlerin dağa çıkartıldığını söylüyor ve onları istiyorlar. Anneler eylem yapıyorlar il başkanlığı önünde. Bunlara örgütün elindeki asker anneleri de katılmış orada bekliyorlar. Değerli arkadaşlar bu annelerin hepsinin acısını çok yakinen anlıyorum en başta bunu söyleyeyim, o acıyı çok yakinen anlıyorum anlıyoruz ama bu işlerin çözümü topyekün bir çözümdür. Biz çocuğu dağa giden anneler, askerde çocuğunu kaybeden anneler, hepimiz hep birlikte barışı talep etmekten başka şey yapmamalıyız. Evet bu talepler var bu talepler aslında bu konunun ne kadar çok tartışılması gerektiğini gösteriyor. Biz bu konuyu tartışmalıyız bu konuyu kimse hasıraltı sümenaltı etmemeli. Çatışmayla tankla topla tüfekle biz bu işi bitireceğiz hiçkimse dememeli, işte bitmiyor . İşte analar ortalıklarda sağda solda çocuklarını arıyorlar. Biz diyoruz ki bu mesele bitsin, biz diyoruz ki her annenin acısı bitsin. Ülkede Anayasa ve Hukuk hakim olsun insan hakları hakim olsun kürt meselesini adil bir şekilde gelin çözelim hiçbir genç hayatını kaybetmesin . Ne dağa çıkan çocuk ne de askere giden genç hayatını kaybetmesin. Biz bunu yıllardır söylüyoruz ama bu barış talebi “teröristlik” olarak gösteriliyor. Bakın inanın ki böyle , barış dediğiniz zaman size terörist deniliyor ardından da İl binası önündeki anneler ana akım medyanın büyük bir ilgi odağı oluyor. ama o ana akım medya Cumartesi Annelerini hiçbir zaman görmedi veya da şu biraz evvel fotoğrafını gösterdiğim kaçırılan kişileri 7 aydır hiç görmedi ama her nedense Diyarbakır HDP il binası önündeki bu annelere karşı çok büyük bir ilgi gösteriyor. Hepimiz ilgi gösteririz ama kitle standartsız bir şekilde ilgi gösteririz. Bizim kalbimizde Cumartesi Annelerinin de yeri vardır, çocuğu dağa giden annelerin de yeri vardır, kaçırılan insanların eşlerinin annelerinin babalarının da yeri vardır.Bizim kalbimiz dar bir yer değildir, çifte standartlı bir yer değildir değerli arkadaşlar. kalbimiz herkese açık ve sorunların çözülmesine yöneliktir. Biz bu sorunun tartışarak çözülmesi gerektiğini söylüyoruz. Evet o anaları belki orada Diyarbakır HDP il binası önünde kullanmak isteyen devlet görevlileri var , bir takım STK lar onlara yemek sunuyor, ana akım medya birinci sıradan sunuyor diğerlerine göstermediği ilgiyi onlara gösteriyor. Evet bu konuyu gelin tartışalım hiçbir çocuk dağa çıkmasın ama bu konuda biz çifte standartı da görüyoruz değerli arkadaşlar. Malesef bu iyi niyetli olmayan tavır devam ettiği müddetçe barışın nasıl sağlanacağına dair ana damardan bir yakalama olmadığı müddetçe bizim çilemiz Ülke olarak devam edecek gördüğümüz kadarıyla. Biz bu meselenin burada halledilmesi gerektiğini söylüyoruz nerede Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde. Gelin yasaları ve anayasal bir sisteme oturtalım, anayasal bütünlük içinde insan haklarına uygun biçimde yasalarımız tatbik edilsin , milyar dolarlık silah masrafları bitsin. Çözüm süreci öncesi 300 milyar dolar silaha para gitmişti şu anda bunun 1 Trilyon Dolar olduğu yönünde bilgiler var. Bakın korkunç bir para gidiyor. Türkiye, Gayri Safi Milli Hasıla’sının %10’unu silahlanmaya harcıyor bu çok çiddi bir rakamdır. Bakın bu , Dünya Barış İndeksinde kriter alınan bir rakamdır . Bir ülke ülke halkının refahı eşitliği adilliği için mi para harcıyor yoksa silaha mı para harcıyor, biz malesef çok yüksek oranda silaha para harcıyoruz.İşte bunları bizim bitirmemiz gerekir değerli arkadaşlar ve bir an önce çözümün sağlanması gerekir.

Biz süreyi doldurduk ama anlatacağımız konuları bitiremedik. İnşallah haftaya basın toplantımıza devam ederiz. Anlatacağımız çok konu vardı onlara devam edeceğiz çünkü Türkiye de meseleler sorunlar bitmiyor anlatabildiğimiz kadarıyla anlattık hepinize beni dinlediğiniz katıldığınız için teşekkür ediyorum.

SORU: Sayın vekilim bu Diyarbakır’da ki annelerin sorunun çözülmesi için HDP’nin PKK ile bir görüşmesi var mı?Biliyor musunuz ?Size gelen bir bilgi var mı?

CEVAP:Öyle bir bilgi yok ama biz çözüm sürecinin olmasını ve devletin de bu noktada çözüm sürecinde olduğu gibi bir masa kurarak üçüncü bir gözü de alarak bir arabulucuyla beraber bu konuyu, çatıştığı tarafla çözmesi gerektiğini söylüyoruz çok açık bir şekilde çözümün masada olduğunu, çatışan iki tarafın masada bu konuyu çözmesi gerektiğini ve temasların ciddi bir şekilde devam ederek konunun nihayete erdirilmesi gerektiğini baştan beri söylüyoruz. Böyle çifte standartcı işi bi ucundan tutan tavırların insanlara belki oy kazandırır çok fazla bir anlamı yoktur ama bunu söylemiş olayım.

YouTube

Yorumlar