16 Temmuz 2020

YouTube

Gündemimizde önemli konular var en başta malum dün 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin 4. Yılıydı. Lanetli darbe girişimini,15 Temmuz 2016’da ilk olarak lanetleyen ve şiddetle karşı duran bir insan olarak bugün 16 Temmuz 2020 gününde de 15 Temmuz 2016’dan sonra iktidarın OHAL ilan ederek her türlü Anayasal hakkı ayaklar altına alarak,kendi iktidarının devamı için hukuku ayaklar altına alarak,yaptığı anti-demokratik eylemler ile oluşturduğu darbeleri de lanetliyorum. Çok net söylüyorum,15 Temmuz 2016 darbe girişimini nasıl ki lanetliyorsam ondan sonra ki süreçte tüm insanlarımıza yapılan demokrasiye yapılan,hukuka yapılan,annelere yapılan,babalara yapılan,çocuklara yapılan darbeleri kınıyorum. Milletin temsilcilerine yönelik darbeleri kınıyorum. Milletin belediye başkanı olarak seçtiği kişilerin KHK ile ihraç edilmiş diyerek mazbatasının verilmemesinin bir darbe olduğunu ve ardından milletin temsilcilerinekayyum atanarak darbe yapıldığını net bir şekilde söylüyorum. Milletin vekillerinin düşürülmesinin bir darbe olduğunu,ülkede Anayasa’nın ortadan kaldırılması,KHK rejimi kurulması dolayısıyla bir darbe yapıldığını net bir şekilde söylüyorum ve 15 Temmuz’u nasıl ki lanetliyorsak, sonrasını da aynı şekilde lanetlediğimizi söylüyoruz. Türkiye her geçen gün bu iktidarın eliyle çok daha kötüye gidiyor,tüm demokratik değerler ayaklar altına alınmış durumda,tüm insani ve hukuki gelişim dünya endekslerinde Türkiye Afrika ligine düşmüş durumda. Bakın OHAL’in ilan edilmesiyle,demokrasiye darbe yapıldı ve adil yargılanma hakkı en başta ihlal edildi,adil yargılanma hakkının ihlal edilmesiyle yargı tamamen siyasallaştı cezaevleri yüzbinlerce insan ile doldu,120 bin kapasiteli cezaevlerinde 300 bin insan oluştu,iktidar tüm muhaliflerini cezaevine doldurmaya başladı ve hakkı,hukuku,adaleti ayaklar altına aldı,insanlar hak,hukuk,adalet diye yürüyüşler yaptı,partimiz darbelere karşı demokrasi yürüyüşü yaptı ama iktidar bildiğini okumaya devam ediyor. O istediği kadar bildiğini okumaya devam etsin,biz hak,hukuk,adalet,demokrasi,insan hakları ve hukuk mevzisindeyiz ve sonuna kadar bunları söyleyeceğiz.

Değerli arkadaşlar biz geçtiğimiz günlerde bir OHAL Raporu hazırladık OHAL’in 3. Yılının Toplumsal Maliyetleri raporumuzun,o denli uzun sürdü ki üzerinde 1 yıldır bilim insanları ile beraber çalıştık,4. Yıla yaklaşırken ancak açıklayabildik,o denli zulümler,o denli haksızlıklar yapılmış ki üzerinde çok uzun süre çalışmamız gereken 1667 sayfayı bulan dev bir rapor. Bu çok önemliydi bu raporun içeriği hakkında size bilgi vererek 15 Temmuz 2016’dan sonraki gerçek darbelerin ne olduğunu size açıklayacağım. Bakın 1667 sayfalık dev raporumuz Türkiye’de bir 10 yıl sonra Türkiye siyasi tarihine ışık tutacak net,kalıcı,somut bulgularla adeta bir iddianame oluşturacak bu raporumuzdan kısa kesitler sunmak istiyorum size. Bakın bazı veriler Türkiye’de ki yaşadıkları olaylar veya travmalar sonrası eğer Türkiye dışına çıkmak ve orada yaşamak imkanları olsaydı mağdurlar yabancı bir ülkeye göç etmek ve orada yaşamak isterler miydi? Diye sormuşuz. Bakın mağdurların %91.2’si artık bu ülkede durmak istemiyor. OHAL Mağdurları illallah etmiş bu ülkeden ve bu ülkeden yurt dışına bir beyin göçü gerçekleşiyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli beyin göçü gerçekleşiyor. Devam ediyorum.

Bakın bu beyin göçünü biz net istatistiksel bulgular ile bulduk. 15 Temmuz 2016 öncesi görüyorsunuz insanların yurt dışına sığınma oranı ve 15 Temmuz 2016 sonrası oranlar ve bu gidişlerin %99’u en az üniversite mezunu kişiler tarafından yapılmış,büyük bir beyin göçü olmuş görüyorsunuz Türkiye’yi nasıl bir darbeye uğratmışlar gerçek anlamda bu ülkeyi nasıl bir geriletmeye uğramışlar,burada net bulgularıyla ortada. Devam ediyoruz.

Bakın insanlarımız yurt dışına gitmiş ve Türkiye’de yapacağı yatırımları artık yurt dışında yapmaya başlamış,bu grafikte onu gösteriyor. Devam ediyoruz.

Merkez Bankası Döviz Rezervleri’nde büyük bir düşüş yaşanıyor. Bakın 2015’de ki döviz rezervleri,2016’da düşüyor,2017 düşüyor,2018,2019 ve 2020’de nerelere düşmüş bakın şuralardayken 125 milyar dolardan 55 milyar dolara düşüyor. Görüyorsunuz. Hani biz boş laflar ile konuşmuyoruz,net somut,analizler ile konuşuyoruz,net,somut istatistiksel verilerle konuşuyoyuz arkadaşlar. Devam ediyor.

Bakın bilimsel açıdan da Türkiye OHAL Döneminde büyük bir darbe yedi. Ekonomik açıdan darbe yedi,siyasal açıdan darbe yedi,bilimsel açıdan darbe yedi,biz bunları bütün,hep bilimsel istatistiklerle açıklıyoruz,alın işte tüm Türkiye ve tüm Dünya’da ki bilimsel istatistikler ile bilimsel yayın oranları. Amerika Birleşik Devletleri ve tüm diğer ülkeler,Türkiye hepsi dahil Nature İndeks Ülkelerin Yayın   Sıralamaları 2015-2019 arası bakın burada da Türkiye kaçıncı sırada sondan gördüğünüz gibi ülkelerin arasında sondan 10-12. Sırada maalesef ve hızlı bir düşüş gerçekleştirmiş. Türkiye’de OHAL Döneminde bilimsel yayınlarda %30 oranında bir düşüş oldu. Bu dehşet verici bir oran. Bakın biz artık neredeyse 3. Dünya ülkeleri ligine düştük,Meksika,Tayland gibi ülkelerle kıyaslanıyoruz,Güney Afrika,İran,Tayland gibi ülkeler ile ve bakın bu ülkeler bile yükselişe geçmiş,Meksika yükselişe geçmiş,Tayland yükselişe geçmiş ve İran yükselişe geçmiş bu son 4 yıl içinde düşüşe geçen tek ülke Türkiye arkadaşlar. Zaten diplerde yer alıyorduk,iyice düşüşe geçmişiz. Devam ediyorum.

Yurt İçi Yerleşiklerin Döviz Mevduat Stokunda da yine aynı şekilde insanların yatırımdan uzaklaştığını görüyoruz,bakın yatırımdan uzaklaşan bir Türkiye’yi görüyoruz.

Yine Türkiye’de Kişi Başına Düşen Milli Gelir bakın 2015’de 10 bin 910’muş. 2016’da 10 bin 882. 2017’de Ekonomik açıdan darbeyi yemeye başlamışız,10 bin 616,2018’de 9 bin 692 ve 2019’da 8 bin 960’a düşmüşüz. Ekonomik açıdan da darbe yiyen Türkiye Gayri Safi Milli Hasıla’da da çok önemli bir düşüş kaydetmiş.

Şimdi böyle bir ülkeye bir başka kuruluşun yaptığı çalışmadan aldık bunu,bu şuana kadar söylediğimiz OHAL’in Toplumsal Maliyetleri raporumuzun 3. Yıl verileriydi,bir de SODEV verilerinden size bir örnek sunmak isterim. Bakın insanlara böylesi bir ülkede yaşamak ister misiniz diye sormuşlar. Büyük bir çoğunluk yaşamak istemiyoruz,imkanınız olsa yurtdışına yerleşip orada yaşamak ister miydiniz? Türkiye genelinde %62.5 evet denmiş. Bu %62.5 genel olarak evet denmiş,burada ilginç,çarpıcı olan AK Parti seçmeninin de %47,3’ü yurtdışında yaşamak istiyormuş,CHP %74,HDP %63 olarak sıralanıyor. Burada önemli olan AK Parti seçmeni de bu gidişattan rahatsız bunu da hepimizin çok iyi görmesi lazım arkadaşlar.

Evet bizim OHAL’in Toplumsal Maliyetleri’nin 3. Yılı çalışmamızı biz bilahare daha geniş bir şekilde açıklayacağız. Dev bir çalışma,çok geniş bir dosya tüm analizlerimiz ile biz bunu ayrıntılı bir şekilde bir dahaki toplantımızda sizlere sunmaya devam edeceğiz.

Bakın neler oldu? Biz bunları boşuna anlatmıyoruz değerli arkadaşlar. Türkiye’de yargı alanında tamamen bir siyasallaşma yaşandı,bağımsızlıktan uzaklaşıldı ve cezaevine doldurulan insanlar büyük bir zulüm gördüler,daha bize gelen son 3 örneği aktaracağım size,bakın bana binlerce örnek geliyor,İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na en fazla dilekçe veren milletvekili benim. Adalet Bakanlığı’na en fazla soru önergesi veren milletvekili benim neden? Çünkü bize çok şikayet geliyor,her kesimden şikayet geliyor,her yerdeki insanlar uğradıkları tüm zulümleri bize anlatıyor ve bu yüzden bizde görevimizi yapıyoruz,her yere gereken işlemleri ulaştırmaya çalışıyoruz. Bakın isze 3 tane örnek vereceğim.

1.si: Turan Canpolat isimli bir hukukçunun yargılanma süreci ve daha sonra cezaevine düştüğü zamanki başına gelenler ile ilgili çok çarpıcı bir hadiseyi size anlatmaya çalışacağım arkadaşlar. Gerçekten olacak bir iş değil,ama burası Türkiye ve maalesef bu inanılmaz hadiseler Türkiye’de olmaya devam ediyor. Turan Canpolat bakalım neler yaşamış; Malatya Barosu’na kayıtlı bir avukat. Ocak 2016’da daha darbe bile olmadan önce bir müvekkilinin evinde arama yapılıyor ve kendisi aramaya katılıyor avukat sıfatıyla ve daha sonra avukat sıfatıyla adliyeye gittiğinde kendisi gözaltına alınıyor. “Neden gözaltına alınıyorum.” Diyor. Çünkü bu müvekkilinin ev araması sırasında polislerle bir ufak tartışma yaşıyor,demek ki bir şekilde mimlenmiş,adliyeye gidiyor avukatı olduğu dosyada şüpheli olduğunu öğreniyor ama nasıl? Şüpheli olan isimlerin bir takım hileler ile birisinin isminin çıkarılıp kendisinin dahil edildiğini öğreniyor. Bakın inanılmaz hadiseler oluyor,Türkiye’de hukuka nasıl darbe yapılıyor. Bakın şüpheli insanlar var değil mi? Siz de o meselenin avukatısınız ve bakıyorsunuz daha sonra sizi birisi mimlemiş ve o şüphelilerden birisi silinmiş siz oraya şüpheli olarak yazılmışsınız. Daha sonra tutuklanıyorsunuz,tutuklandıktan sonra bir kişi 3 tane beraat eden kişiyi gerekçe göstererek baskı altında emniyette özel avukatı olmadığı halde,özel avukatı varmış gibi gösterilerek 3 kişi ile Turan Canpolat’ın bir ilişkisinin olduğu,adliyede illegal işler çevirdiğine dair bir beyanatta bulunuyor ve bu kişi daha sonra bu beyanından vazgeçiyor,benim özel avukatım da yoktu ve baskı altında böyle bir ifade verdirildim demesine rağmen,Turan Canpolat yine şüpheli olarak tutukluluğa devam ediyor. Daha sonra ne oluyor? Ocak 2016’da tutuklanan bu kişi cezaevindeyken Temmuz 2016’da darbe dosyasına dahil ediliyor. Ya cezaevindeki bir insan darbe dosyasına nasıl dahil edilebilir arkadaşlar. Cezaevinden çıkıp darbe mi yapmış? Türkiye’de böyle saçmalıklar oluyor ve ardından kendisi hakkında bir bylock delili ileri sürülüyor ama bu delil bir başka davada takipsizlik aldığı halde kendi tutukluluğunun devamı için bir başka dosyada delil olarak yer alıyor. Bütün bu inanılmaz hukuk skandallarından sonra ki bunlar bir hukukçunun başına geliyor. Malatya Barosu’na kayıtlı,deneyimli bir hukukçunun başına geliyor. 4.5 yıldır bu insan cezaevinde,aylardır bir de hücrede. Elazığ Cezaevi’nde hücrede. İnanılmaz bir şekilde anti-demokratik hukuk dışı baskılarda yapılıyor. Tüm bunlara,tüm bu yargı skandallarına rağmen şu safahat içinde görüyorsunuz yani bir takım mimlemeler,fişlemeler ile alevere,dalevereler ile bir avukatın isminin kendisi o davada avukat iken şüpheli kişiler arasına katılarak tutuklu olarak cezaevinde tutulmasına devam ediliyor ve ardından kendisine ceza da veriliyor. 10 yıl bir ceza da veriliyor ve Yargıtay’ı şuanda bekliyor. Eğer Türkiye’de zerre miktarda bir hukuk varsa Yargıtay’ın bu kararı bozması lazım ve uzun süredir de Yargıtay bu karara bakmıyor, baktığı anda bozması lazım ama halen dosya bekletiliyor,inanılmaz hukuk skandalları ile dolu bir dosya biz bunu daha öncesinde de gündem etmiştik,yine gündem ediyorum,zindanın dibindeki bir insanın uğradığı haksızlığı gündem etmek kadar önemli bir şey yoktur arkadaşlar,biz bunları böyle gündem ediyoruz ama,Türkiye Barolar Birliği ve Malatya Barosu’nun çıtı çıkmıyor. Bu 1. Örnek.

2.örnek’e gelelim. Keskin Cezaevi’nden bir örnek. Bakın Türkiye’de hukuka öylesine darbeler yapılmış,kamu görevlileri öylesine keyfi bir şekilde hareket ediyor ki inanılmaz bir durumda. Keskin Cezaevi’nde bir eski Yargıtay hakimi Hüsamettin Uğur cezaya çarptırılmış yatıyor,tamam bunu anladık ama cezaevinde uğradığı haksızlıkları kızı sosyal medyada gündeme getirdi diye kendisi bir gün kendisinin iddiası bu şubat ayında bir şekilde bir odaya çekilerek 1 saat kadar 5 infaz koruma memuru tarafından darp edildiğini söylüyor,Hüsamettin Uğur ve daha sonra kendisi darp edildiği halde kendisi için bir doktor raporu alma şansının olmadığını,doktor raporu alamadığını,doktora çıkamadığını söylüyor ve ardından bu hukuksuzluklar devam ediyor. Tehditler devam ediyor,bu kişiye bu kötü muameleler yapıldıktan sonra müdür görüşmesindekendi yüzüne : ”Sana savaş açtık deniliyor ve kızında zarar görür,aklın başına gelsin.” Denilmeye başlanıyor.

3. olarak bir örneği anlatacağım ama düşünün Yargıtay Hakimi olarak cezaevine girmişsiniz ve orada bile size bile ağır inanılmaz haksızlıklar yapılıyor,darp ediliyorsunuz bunun üstü örtülüyor,sanki infaz koruma memuru darp edilmiş gibi muameleler yapılıyor,doktor raporu kişi alamıyor ve ardından hücrede kalmaya devam ediliyor. Bunu kamuoyuna bildirmek üzere mektup göndermeye çalışıyor dışarı,mektuplarına en konuluyor ve inanılmaz hadiseler devam ediyor arkadaşlar. Biz bununla ilgili bir soru önergesi verdik,Adalet Bakanlığı’na: Hüsamettin Uğur isimli yurttaşın Kırıkkale Keskin T Tipi‘nde kötü muameleye maruz kaldığı iddiaları doğru mu Sayın Abdulhamit Gül diyorum. E Eğer bu iddialar doğruysa Hüsamettin Uğur isimli yurttaşa kötü muamele ve işkence yapan infaz koruma memurları hakkında açılmış bir soruşturma var mıdır? Varsa akıbeti ne durumdadır? Soru önergesi ile sordum buradan tekrar tekrarlıyorum.

Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü konu ile ilgili soruşturma başlatmış mıdır? Eğer soruşturma başlatılmışsa akıbeti ne durumdadır?

Bakanlığınızın bu konu hakkında bilgisi var mıdır?

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun tarafınızdan Hüsamettin Uğur isimli yurttaş hakkında bilgi istenildiği iddiası doğru mudur? Eğer bu iddia doğruysa bu konu hakkında hangi incelemelerde bulunulmuştur ve hangi sonuçlar elde edilmiştir?

Kırıkkale Keskin T Tipi Kapalı Cezaevi’nde infaz koruma memurlarının kötü muameleleri ve işkencelerle ilgili tutuklulardan / hükümlülerden veya yakınlarından Adalet Bakanlığı’na ulaşmış herhangi bir şikayet var mıdır? Eğer şikayet varsa bu şikayetler sonucunda soruşturma açılmış mıdır?

Son 5 yıl içerisinde hakkında işkence ve kötü muamele iddiasıyla soruşturma açılan personel sayısı kaçtır? Bu soruşturmalar neticesinde ceza alan personel sayısı kaçtır? Diye sormuşuz değerli arkadaşlar.

Evet yine az evvel bahsettiğim Turan Canpolat için de sorduk. Malatya’da ki avukat için Elazığ Cezaevi’ndeydi onun içinde; Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’nda 2 aydır tek kişilik odada tutulduğu iddiaları doğru mudur? Eğer bu iddialar doğruysa Turan Canpolat isimli yurttaş neden tek kişilik koğuşta tutulmakta diye soruyoruz?

Bahsettiğim 2 hukukçu da hücrede tutuluyor.

Turan Canpolat isimli yurttaşın müvekkillerinin olduğu dosyada sanık olarak yargılandığı iddiası doğru mudur? Eğer bu iddia doğruysa Turan Canpolat isimli yurttaş müvekkillerinin olduğu dosyada neden sanık olarak yargılanmıştır?

Turan Canpolat isimli yurttaşın darbe girişiminden 6 ay önce cezaevinde olmasına rağmen darbeye teşebbüs suçundan hakkında başka bir dosya açıldığı iddiası doğru mudur?

Turan Canpolat isimli yurttaşın sağlık durumu ve psikolojik durumu nasıldır?

Turan Canpolat isimli yurttaş hangi suçlar nedeniyle yargılanmakta?

Neden tek kişilik hücrede kalacaktır?

buna benzer şikayetler var mı? Diye soruyoruz.

Türkiye’de OHAL Döneminde öylesine keyfi hadiseler yaşandı ki ağırlaştırılmış müebbet mahkumların kalması gereken tek kişilik hücrelerde tutuklu insanlar kaldı arkadaşlar ve halen kalmaya devam ediyor. Hukuksuzlukta çağ atlayan bir ülke ile karşı karşıyayız,asıl darbeyi gelin konuşalım diyorum size. Asıl darbeyi gelin konuşalım,asıl darbe hukuka yapılmıştır,demokrasiye yapılmıştır,insan haklarına yapılmıştır ve özgürlüklere yapılmıştır,bunu herkes de böyle bilsin sonuna kadar bunu söylemeye devam edeceğiz.

Bakın 3. Olarak ne oluyor? Biz bunları bir milletvekili olarak soruyoruz,ben milletim adına soruyorum bunları. Cezaevlerindeki kötü muameleler bize OHAL Döneminde çok geldi. Ben gelen sadece son 3 şikayet dolayısıyla OHAL’de ne yaşandığını anlatıyorum. Şimdi de Elazığ Cezaevi,Keskin Cezaevi’nden sonra Silivri 5 No’lu Cezaevi’nde bakın ne olmuş? Daha geçtiğimiz gün mahpusun avukatı bana ulaştırdı,mahpusun yakınları ulaştırdı diğer mahpusların yakınları da ulaştırdı,öyle bir kişiden gelen bir haber değil,bir çok kişiden gelen ve aynı şekilde gelen bir haber ciddi bir haber,İnsan Hakları İnceleme Komisyonu alt Komisyonu Tutuklu ve Hükümlü Alt Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman her toplantımızda bize cezaevlerinde işkence yok diyor. Bakın ben size 2 ayrı kötü muamele örneği sergiledim,dayak,işkence olayı sergiledim ve 3.sünü şuanda anlatıyorum.

Silivri Cezaevi 5 nolu Cezaevi’nde Tunahan Kurt isimli bir tutuklu. 3,3.5 aydır kapalı görüş yapılamamış,yakınları ile kapalı bir görüş yapılmış o sırada bir infaz koruma memuru adının Haktan olduğu söyleniyor,mahpusları uyarmış hadi artık demiş fakat bu arada bir sürtüşme yaşanmış,bir kaba ifade kullanmış sanırım bir tartışma yaşanmış ve infaz koruma memurları Tunahan Kurt’un avukatının ifadesine göre Tunahan Kurt’u bir kenara çekmişler. Kamerasız bir yere çekmişler,boğazını sıkmışlar ve darp etmişler. Veyahut da bu infaz koruma memuru alenen “Benim adım Haktan,gidin şikayet edin istediğiniz yere bir şey olmaz bana ama siz nasılsa hepiniz elime düşersiniz.” Diyerek tehdit etmiş ve daha sonra oranın baş memuru da :” Bize itiraz edecek varsa gelsin gününü görsün.” Gibi ifadelerle mahpusları tehdit etmiş. Değerli arkadaşlar bu ifadelerin bu iddiaların araştırılması gerekiyor. Biz bunları soru önergesi olarak Adalet Bakanlığı’na sorduk,bakın anında sordum. Cezaevleri’nde işkence yok,kötü muamele yok,hikayeleri çok kolaydır değerli arkadaşlar. Biz olayları yerinde takip edip anında müdahale eden bir milletvekiliyiz ve öyle kafadan atma sözlerle hareket etmiyoruz,yerinde tespitlerle,tutanaklarla ve işkencenin peşinde koşarak bu işleri takip ediyoruz ve ben bu konunun araştırılması gerektiğini söylüyorum,tekrar söylüyorum, Elazığ Cezaevi’nde Turan Canpolat isimli hukukçu neden tek kişilik hücrelerde tutulmakta ve adil yargılanma hakkı ihlal edilmekte?

Keskin Cezaevi’nde eski Yargıtay Hakimi Hüsamettin Uğur işkenceye uğradığını iddia ediyor neden bu iddalar hakkında bir soruşturma başlatılmıyor? Neden Doktor raporu alamadı? Neden dışarıdaki kızının tehdit edildiğini söylüyor?

Silivri 5 No’lu Cezaevi’nde de Tunahan Kurt’un uğradığı işkence konusunda herhangi bir şey yapılmış mıdır? Adalet Bakanı Abdülhamit Gül bana cevap versin. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı bana bu konuda cevap versin. Hasıraltı etmesinler,şuana kadar yaptıkları gibi hasıraltı etmesinler biz bunları takip edeceğiz değerli arkadaşlar.

Bakın geçtiğimiz gün ilginç bir olay yaşandı onu da söylemek isterim. Müebbet hapis cezasının 27 yıl sonra bozulmasıyla cezaevinden çıkan bir kişi çok ilginç bir ifade kullanıyor. Türkiye’de neler oluyor bakın,adam 27 yıl yatmış sonra demişler ki:”Pardon,cezan bozuldu.” Dilavet Keklik gözaltında bana işkence yapan kişi mahkeme salonunda karşımda hakimdi diye bir iddiada bulunuyor. Düşünün böyle çok ciddi bir iddianın da açıklamasının yapılması gerekiyor.

Değerli arkadaşlar bir de bakın çok önemli bir iddia hakkında sizi bilgilendirmek isterim,Kırşehir Cezaevi’nde,şuanda tamamen adeta bir polis devleti var,hukuk devleti yok,Kırşehir Cezaevi Müdürü oraya giden milletvekillerimiz ile bile görüşmek istemiyor,kötü muamele,işkence,darp iddiaları yoğun bir şekilde geliyor ve maalesef Kırşehir Cezaevi’nde bir çok üniversite öğrencisi Kürt genci uğradıkları kötü muamelelerden dolayı açlık grevine girmiş durumdalar. Tek kişilik hücrelerde kalıyorlar ve açlık grevindeler günlerdir.

Bakın onlardan birisi Emrah Kına Kırşehir E Tipi Cezaevi’nde açlık grevinde şuanda ve bu konuda halen bir soruşturma yok. Ben Adalet Bakanı’na soruyorum;Kırşehir Cezaevi kendi kafasından uygulamalar yapan bir cezaevi midir? Oradaki açlık grevini takip etmiyor musunuz? Umrunuzda mı değil? Kırşehir Cezaevi bir derebeylik mi? Bunu kim söyleyecek bize? Bakın insanlar açlık grevinde tek kişilik hücrede ve bunlar üniversite öğrencileri,gencecik yaşta bu insanların hayatını karartıyorsunuz. 68 gündür açlık grevinde olan bir insandan bahsediyoruz.

Değerli arkadaşlar darbe edebiyatı yapmak çok kolay. Şehit,gazileri konuşmak onlar üzerinden siyaset yapmak çok kolay ama bakın şuanda dün ne konuşuldu? 15 Temmuz 2020’de ne konuşuldu? Şehit,gazi yakınları kendilerine şehit,gazi yakınları için toplanan paralardan verilmediğini,maaş verilmediğini ve bundan istifade edemediklerini söylüyorlar. Öncesinde AK Parti Genel Merkezi önünde toplanıp,asıl Pensilvanya burasıdır diyen bu insanlar dün de gösteri yapmak istediler,yürümek istediler polis tarafından engellendiler. Evet birileri kullanıldı ve paçavra gibi bir tarafa atıldı gördüğümüz kadarıyla. 309 milyon liralık bağış var. Darbede şehit ve gazi olanlara tahsis edilen bir bağış var,Türkiye toplumu tarafından ve bu bağıştan hala bu insanlar istifade edemiyor,artık ayağa kalktılar,onların en başında Nihal Olçok geliyor eşi ve oğlu darbe girişimi sırasında darbeciler tarafından öldürülmüştü,Nihal Olçok şuanda uzun yıllar boyunca sustu,mırıldandı ama şuanda yüksek sesle konuşuyor ve iktidarı eleştiriyor. Kendi eşi ve çocuğunun hakkını arıyor ve ben eğer bana bu paradan verilirse çocuğum için belki okul açtıracaktım ama bu para bana verilmiyor diyor.

Fatma Yurt isimli bir vatandaşımızdan bahsetmek isterim. Kendisi cezaevinde ve cezaevinden İstanbul’a gidip geliyor,63 yaşında bir kadın,cezaevi aracı ile gidiyor,zor şartlar altında belki 15 saat bir yolculuk yapıyor,gidiyor,geliyor o sıcakta perişan oluyor. Fatma Yurt evinde sohbet verdiği genç hanımlara kuran öğrettiği iddiasıyla örgüt üyesi olduğu düşünülerek cezaevine konulmuş yaşlı bir hanım ve cezaevinde çok büyük zorluklar çekiyor,çok büyük sıkıntılar çekiyor bunu da çok iyi bir şekilde biliyoruz.

Yine Selman Çalışkan isimli bir ufak çocuktan bahsetmek isterim. Rasim Çalışkan isimli bir mahpusun çocuğu Selman Çalışkan. Selman Çalışkan 6 yaşında ve beyin kanseri ve babasının onun başında olması gerekiyor,babası defalarca infaz erteleme istedi ama onu maalesef tahliye etmediler. Eğer ki son çıkan yasaya göre adli bir mahpus olsaydı cezaevinden çıkıp çocuğunun başında durabilirdi ama siyasi bir mahpus olduğu için KHK’lı olduğu için ölüme doğru giden çocuğunun başında duramıyor. En son olarak 2 gün önce doktorlar artık bu beyin kanseri olan çocuk için tedavinin de faydası yok,alın eve götürün dediler. Düşünün böyle bir çocuğun başında babası yok. Hangi baba bunu kaldırabilir? Kendi çocuğunuz için bunun olduğunu düşünün normalde adli bir mahpus için 1 yıl infaz erteleme verilir mahpusun hasta eşi veya hasta çocuğu için ama siyasi mahpus olduğu için bu infaz ertelemeyi alamıyor. Hangi vicdan kabul ediyor arkadaşlar sorarım size ? Böyle bir ayrımcılık olabilir mi? Böyle bir yasa olabilir mi? Bu yasayı Anayasa Mahkemesi’nin iptal etmesi gerekmez mi? Hani birisinin oğlu olunca bir muamele,bir başkasının oğlu olunca bir başka muamele olacak iş mi bu? Dünyanın neresinde görüldü? Binlerce yıllık hukuk tarihinin neresinde görülmüş? Devam ediyoruz.

Bakın Türkiye’de öylesine manzaralar oluşuyor ki; OHAL Döneminde az önce bahsettik,Türkiye’de adil yargılanma hakkına ne kadar ağır darbelerin yapıldığından bahsettik. Bakın şu fotoğraf tarihi bir fotoğraftır dikkatle bakın bir anne adliye bahçesinde tutuklanma kararı alınmış,kucağında çocuğu çok büyük bir hüzün ve dram yaşıyor. Dilek Deveci. Çocuğu 5 yaşında Ahmet Eşref annesi tutuklanınca sabahlara kadar ağlayıp,annesini sayıkladı ve kamuoyu da buna büyük tepki gösterdi,bu çok hüzünlü fotoğraf sonrasında avukat itiraz etti,kamuoyunun büyük tepkisi oldu ve itiraz neticelendi sonunda Dilek Deveci tahliye oldu. Aslında hiç tutuklanmaması gerekiyordu. Tutukluluk bir tedbirdir,cezalandırma değil, böylesine acımasızca anneleri çocuklarından ayıran,çocukları annelerinden ayıran zalim bir OHAL rejimi olmuştur. Hukuka böyle darbeler vuruluyor,annelere darbe vurulduğu,çocuklara darbe vuruldu derken ne kastettiğim işte bu fotoğrafta vardır arkadaşlar. Devam ediyoruz.

Diyor ki bize gelen bir şikayette: Cezaevinde yine hak ihlalleri Mustafa Zeybek ve eşi Dicle Balıkesir Kepsut Cezaevi’nde iç görüş Korona bahanesiyle yaptırılmıyor,gardiyanlar hergün girip çıkıyor,eğitim için öğretmenler gelip gidiyor ama bizi kapalı görüşte bile görüştürmüyorlar diye büyük bir sıkıntı yaşıyorlar buradan söyleyelim. Hani cezaevinde karı koca bulunan mahpuslar var,bir takım gerekçeler ile bu kişiler yok işte Korona var diye aylarca zaten görüşememişler kapalı görüşlerin başladığı bu sıralarda da görüştürülmüyor,böyle şey olur mu arkadaşlar bu kadar insanları sıkmaya hakkınız yok,dışarda herkes görüyorsunuz artık biraz daha öncesine göre bir rahatlama var.

Bir başka cezaevi ihlal şikayeti,diyor kİ:”Eşim Şakran T3’te kalıyor Tel görüşünde sıkıntınız var mı diye sordum? Çok şey var konuşursak ama boşver. Dedi. Su istiyoruz gelmiyor,kantin çok yoğun olduğunu söylüyorlar. Dilekçelerimizin çoğu işleme bile alınmıyor. Allah’a inancımız olmasa kafayı yeriz,intihar ederiz haksızlıklar karşısında.” Diyor mahpuslar. İşte OHAL sonrası tablodan bir örnek daha. Cezaevlerinde nasıl keyfi muameleler yapıldığı ve o görevlerden nasıl hesap sorulmadığına dair son bir örnek daha.

Evet arkadaşlar bu arada Srebrenitsa katliamını geçtiğimiz günlerde yıl dönümünü yaşadık,katliamlar hiçbir zaman için unutulmaz,100 yıl 200 yıl geçse bile bu katliamları unutmayacağız ve tekrar edeceğiz ama biz bu katliamları yapanlara yönelik bir katliam yapmayacağız. Onların adil bir şekilde yargılanmasını isteyeceğiz. OHAL’de darbe yapanların da yarın adil bir şekilde yargılanmasını isteyeceğiz. Zalimane ve hukuksuz bir muamaleyi onlara yapmayacağız.

Bakın Ayasofya meselesi hala konuşuluyor. Ayasofya üzerinden dini bir rant elde etmeye çalışan,düşmekte olan siyasi iktidarını din istismarı ile tahkim etmeye çalışan bir iktidar var karşımızda ama islami açıdan dini açıdan baktığımızda bu böyle mi? Mesela müslümanlar kiliseyi camiye çevirmeye çok mu meraklı? Bakın bunu islam tarihinden öğreniyoruz,Hz.Ömer bir keresinde kliseyi ziyaret ederken o kilise de namaz vaktinin geçmesi üzerine rahip :”Burada namazınızı kılın,burası da bir ibadethanedir.” Demesine rağmen burada kılabilirim evet ibadethanenize saygım var ama ben burada namaz kılarsam yarın öbür gün burayı camiye çevirebilirler ve sizin hakkınızı çiğnerim o yüzden ben dışarda namazımı kılacağım diyor. Hz. Ömer’in şu inceliği,şu dini hassasiyeti,şu din özgürlüğü perspektifi nerede,bizimkilerin şuanda din adına yaptığı din istismarı nerede? Utanmadan Ayasofya üzerinden binlerce yıllık tarihi bir bina üzerinden insanlık mirası olan bir tarihi bina üzerinden rant elde etmeye çalışıyorlar. Siyasi rant elde etmeye çalışıyorlar. Biz tekrar söylüyoruz,Ayasofya’yı camiye çevirerek şuana kadar yaptığınız hukuksuzlukların,kötülüklerin,darbelerin üstünü örtemezsiniz. Ne cami ile ne başörtüsü ile yaptığınız istismarların üstünü örtemezsiniz.

Bakın bitmeyen OHAL’e dair başka örnekler ile devam ediyoruz. Bir KHK’lı öğretmen,2 çocuk babası,işimi istiyorum dediği için gözaltında platin olan belinde sıkıntı varmış ve polisler onu gözaltına alırken niye gözaltına alıyorlar,işimi istiyorum diyor adam,saçmalık burada zaten bir insan işini istediği için gözaltına alınır mı arkadaşlar. Ne yapmış bu insan. İşten hukuksuzca atılmış çıkmış işimi istiyorum diyor,derdest edip,darp edilip polisler gözaltına alıyor,platin var bu arada platin zedeleniyor iyice iş yapamaz hale geliyor ve sonra depresyona giriyor ve sonra işler iyice sarpa sarıyor,depresyon,işsizlik,işsizlik,depresyton en sonunda eşi ile de arası bozuluyor,boşanıyor evde yalnız kalıyor 2 çocuk babası bir kişi geçtiğimiz hafta ilini ve ismini söyleyemiyorum bu kişinin geçtiğimiz hafta depresyon ilaçlarının hepsini içerek bir videoyu sosyal medyada yayınlayarak KHK rejimine nalet okuyarak beni bu hale düşürdünüz,ben de canımdan vazgeçiyorum bu hayata veda ediyorum diyerek bir mesaj yayınlayarak bir sosyal medya mesajı yayınladı ve ilaçlarını içti. Arkadaşları bunu sosyal medyada görünce koşturarak geldiler uzak yerlerden kapıyı zorla açtıkları,içeri girdikleri anda yerde baygın bir halde yatan öğretmen arkadaşımızı gördüler,hemen yoğun bakıma kaldırıldı son saniyede kurtarıldı Allah’dan yarın öbür gün ne yapar bu kişi tekrar bir intihar girişiminde bulunur mu bilemeyiz ama sadece bu kişinin mağdur olmadığını OHAL döneminde binlerce kişinin intihar düşünceleri ile yaşadığını çok iyi biliyoruz,bizim yaptığımız OHAL’in Toplumsal Maliyetleri raporunda çok genel bir tablo var bakın %96’sı OHAL Mağdurlarının ekonomik sıkıntılar yaşamış,%88’i psikolojik sıkıntılar yaşamış,%83’ü sosyal dışlama yaşamış,%78’i sosyal güvenceye ulaşamama sıkıntıları yaşamış,böyle bir duruma ittiğiniz sivil ölüme uğrattığınız,soykırıma uğrattığınız insanlar ne yapar? İntihar etmez de ne yapar Allah aşkına. Maalesef bunlar yaşanıyor,kesinlikle intihar düşüncesi kimsede olmasın lütfen. Hayata bağlanın diye tekrar söylüyorum. Tüm gücünüzle,tüm inadınızla mücadele edin ve hayata bağlanın diye tüm KHK’lı kardeşlerime söylüyorum aklınızda kötü düşünceler,kahretmeler olmasın lütfen.

Yine bir başka örnek bakın; Türkiye’de OHAL Döneminde insanlara yapılan darbenin,insanlara yapılan soykırımın bir başka örneği. Bana yazan bir KHK’lı asker. Diyor ki:”701 KHK’lı askerim. Az önce iş görüşmesine gittim. Her şeyde anlaştık fakat firmanın Ulus’ta ki mağazası Vakıflar’a aitmiş, önce KHK’LI çalıştırdığımız için Genel Müdürlük’den yazı geldi. Bu personeli ya işten çıkarın diye.Soykırım devam ediyor.”diyor düşünün siz Vakıflar tarafından kirada olan bir işyerinde çalışacaksınız,kirada olan bir işyerinde çalışacaksınız,oranın ev sahibi diyor ki:”Sen diyor KHK’lı bir kişi çalıştırırsan zarar uğrarsın ve işte ya bu personeli işten çıkar ya da anlaşmamızı iptal ederim.” O iş yeri KHK’lı bir kişiyi çalıştırır mı ? Düşünün yani Vakıflar Genel Müdürlüğü kiracısının çalıştırdığı kişiye bile karışıyor,böylesine bir manevi soykırım yaşanıyor bu topraklarda arkadaşlar.

“672 KHK’lı Diyanet’de Kur’an Kursu Öğreticisiyim, 18 yıl görevim süresince onlarca hafız yetiştirdim yüzlerce insana Kur’an öğrettim, STV izlemek, Kimse Yok mu’ya 5 TL lik birkaç sms atmak ve yasal dernek yöneticiliğinden Silahlı Terör Örgütü’ne üyelikten 6 yıl 3ay ceza aldım ve Yargtay’da onandı birkaç güne cezaevine gideceğim,siyasal islamcılara duyurur musunuz?” diye bir hocaefendi bize bir mesaj yollamış. Bir cami imamı bakın insanlara,dini anlatmak,hafız yetiştirmek,suçları bu,bir Kimse Yok Mu’ya sms bağışlamış başına gelenlerde bunlar silahlı terör örgütüne üyelikten 6 yıl 3 ay ceza almış şuanda cezaevine girdi maalesef,değerli arkadaşlar OHAL böyle kırımlar yaptı. Yüzbinlerce kişiyi haksız,hukuksuz,Anayasa’yı çiğneyen KHK’lar ile işinden attı ve onların geri dönüş umutlarını da yerle bir etti. OHAL Komisyonu 2 yıllık süresince bütün bu başvuruları değerlendirecekti,125 bin 600 başvuru yapılmıştı,2 yıl sonunda ancak %40’ına baktı,1 yıl daha süre istedi o 1 yılda da yapmadı,1 yıl daha istedi şuanda 3.5 yıldır başvuruları bitirmedi,125 bin 600 başvurudan 103 bini hakkında işlem yaptı,%90’ına hayır dedi geri kalan 18 bin kişiye işlem bile yapmadı,geri kalan 18 bin kişi daha bir işlem bile yapılıp yargı unsurunun karşısına bile çıkmış değil,muhtemelen Aralık 2021’de OHAL Komisyonu İşlemlerini bitirecek ve insanlar düşünün aradan 5 yıl geçtikten sonra mağduriyetinizden 5 yıl geçtikten sonra bir hukuk devleti! Ancak yargısal bir kuruma başvurabilecek ve onun sonunun da ne olacağı belli değil. İdare mahkemesi,Bölge İdare Mahkemesi,Danıştay,Anayasa Mahkemesi,AİHM derken 15 20 yıl sonra belki bitecek,yani siz değil çocuklarınız değil belki torunlarınız sonucu görecek. Böylesine acımasız bir imha sürecindeyiz.

Yine bakın hayatın her alanında OHAL Mağdurları yapılan darbe ile mağdur ediliyorlar. Askere gitmiş bir KHK’lı diyor ki:” Görevini yapan erler beraat ve takipsizlik alsa dahi bulunduğu birliğe sakıncalı asker olarak fişlenip gönderiliyor, mobbinge ve eziyete maruz kalıyor.” Ben diyor böyle KHK’lı kişi olarak gittima askerliğimi yaptım,her türlü mobbing ve fişlemeyi gördüm a askerliğim bitti ama başkalarının anayasal haklarının çiğnenmemesi,eziyet görmemesi gerekir diye size bildiriyorum diyor.

Bir başka bakın skandal belge göstereceğim size: İnsanları irtibat ve iltisakla atmakla kalmıyorlar,hukuk dışı tabirlerle atmakla kalmıyorlar insanlara diyorlar:” Sen babanın oğlusun seni o yüzden atıyoruz.” Bakın belki kulaklarınıza inanamayacaksınız ama bakın belgesi de bu,bakın kişiyi Milli Savunma Bakanlığı bir astsubayı işinden ihraç etmiş,ne zaman 2019 ekim ayında ihraç etmiş,suçu kendi ifadesiyle babamın oğlu olmak,burada da yazıyor bakın şahıs hakkında elde edilen bilgiler, tek bilgi yazmış bakın skandal bir belge Milli Savunma Bakanlığı’nın bir belgesi bu,babası Erdal Çetin 18.04.2019 tarihinde KHK ile ihraç edilmiş,rütbesi geri alınmış diyor. Kişi hakkındaki tek bilgi bu,baban ihraç edilmiş seni de ihraç ediyoruz. Babanı sevmezdim, seni de sevmiyorum. Yani 21.Y.Y.’da Türkiye’de oluyor arkadaşlar bunlar,bakın millat önce bir ülkede yaşanmıyor bu,21.Y.Y.’da Türkiye’de ve resmi belge ile söylüyor bunu Savunma Bakanlığı. Ben soruyorum bunun adı soykırım değil de nedir? Söyler misiniz bana?

 Şerif Mesutoğlu bakın adil olmayan bir yargılanma sonucunda halen cezaevinde,Yargıtay tarafından cezası da onandı,ama Şerif Mesutoğlu’nun suçsuz olduğunu herkes biliyor. Muhammed Safitürk’ün babası ve kardeşi de biliyor aslında,gerçek katilin bu kişi olmadığını maktul Muhammed Safitürk’ün babası ve kardeşi de söylüyor,gerçek katiller bulunsun diye feryat ediyorlar ama bu arada Mesut Şerifoğlu Yargıtay’ca cezası onanarak müebbet hapse mahkum edildi. Türkiye OHAL Döneminde böyle hukuksuzluklar yaşadı arkadaşlar. Bomboş dosyalar ile insanlar ağır cezalar yiyorlar,devam edeceğiz ve biz bunları söyleyeceğiz yine bakın bir başka kişi hakkında size bilgi vermek isterim.

Selçuk Kozağaçlı OHAL insanları mağdur ettiği gibi savunanları da mağdur ediyor,hukukçuları da mağdur ediyor,az evvel bir sürü hukukçudan örnek verdim. Zaten siz bir darbe yapmak isterseniz en başta hukuku ayaklar altına alırsınız,hukukçuları hedefiniz haline koyarsınız,işte size çok değerli bir hukukçu Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı’ydı. Selçuk Kozağaçlı savunmaya özgürlük dedi ama bunun karşısında cezalandırıldı,şuanda Selçuk Kozağaçlı çok mağdur edilmiş bir durumda,yine aynı şekilde Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal açlık grevindeler.

Aynı davalardan,aynı hukuksuz davalardan yargılanan Aytaç Ünsal,bakın bana da mektup yolladı,cezaevinden önceki seferlerde şimdi de kendi resmini yapmış,diyor ki:”Fotoğraf çekilmek için hapishane idaresine dilekçe verdim ama sizinle buluşmamı engelliyorlar. Onlar engelledi ben de vız gelire çektirdim. Hepinizi çok seviyorum. Sevgilerimle “ Av. Aytaç Ünsal. Avukat Aytaç Ünsal niye cezavevinde? Bomboş dosyalar ile hukuksuz gerekçelerle cezalandırıldığı için cezaevinde ve bu onur dışı muameleyi kabul etmediği için de ölüm orucunda her gün eriyip bitiyor. Biz ölüm orucunu her ne kadar desteklemesek de bir insan hakları savunucusu olarak Aytaç Ünsal’ın bu onuru,haysiyeti için yaptığı mücadeleyi sizlere duyurmak istiyoruz ve Aytaç Ünsal’ın bu sesini size duyurmaya çalışıyoruz. Aytaç Ünsal,Ebru Timtik ölmesin diyoruz,bu insanlar ölüm orucunda bu ikisi de hukukçu ve sırf savunma görevlerini yaptıkları için şuanda cezalandırıldılar ve onlar da buna tepki olarak açlık grevinde.  Bana gönderdiği bir mektubunda ki hikayeleştirilmiş karikatürü ile de yaşadıklarını anlatıyor ve kendisine açlık grevini bırak diyenlere adalet talebi konusunda başka talebim yoktur diye bir mesaj veriyor.

Bakın Kırşehir Cezaevi’nden bir başka üniversite öğrencisini göstereceğim. Fırat Altun  üniversite öğrencisi olarak Kırşehir Cezaevi’nde koğuşta. 11 kişi açlık grevinde. Cezaevi’nde kötü muameleler bitsin,gençlerin hayatı karartılmasın diyoruz. Hak,hukuk istedikleri için darp edilen gençler bunlar,üniversite öğrencileri,bu çocuklar üniverstielerinde olmadıydı,boş gerekçelerle tutuklandılar,cezaevinde bir de üstüne kötü muamele gördüler,bir de üstüne açlık grevindeler,bir de üstüne tek kişilik hücrelerdeler arkadaşlar olacak işler mi bunlar? Bu ülke OHAL Döneminde kendi birikimine ihanet etti. Bu ülke OHAL Döneminde kendi ayağına bile sıkmadı,beynine sıktı. Beyin birikimini mahvetti,bu ülkede niye beyin göçü yaşanıyor? Çünkü beyninize kurşun sıkmak isterseniz tabi ki beyin göçü yaşanıyor.

Yine bakın bir başka Kırşehir Cezaevi’nde ki kişi Çetin Yıldız. Kırşehir E Tipi Cezaevi’nde siyasi baskılara karşı ve işkenceye direndiği için 62 gündür tek kişilik hucrelerde ve tecritte tutuluyor,48 gündür açlık grevinde bu kişide. Bakın bu da bir üniversite öğrencisi ve infaz koruma memurları tarafından darp edildiği ve cezaevi idaresinin bunu sümenaltı etmek istediği için haysiyetleri ve onurları için bu gençler açlık grevinde arkadaşlar. Bu insanların sesini duyun lütfen.

Şakran Cezaevi’nden Özgür Karakaya açlık grevinde o da ve hukuksuz bir şekilde yargılanıp cezaevine konulduğu için bakın bana bir lamba resmi çizip göndermiş. Niye göndermiş? Ne diyor biliyor musunuz Özgür Karakaya bana mektubunda? Elimde bir lamba adalet arıyorum diyor,adalet istiyoruz diyen tüm kesimler kenetlenmeli diyor. kendisine açlık grevi için zorla sağlık müdahalesinde bulunulmuş bunu kabul etmiyor,tahliye olursam demlediğim nar çayımla size geleceğim vekilim diyor,biz de inşallah özgür kaldığı günlerde kendisiyle muhabbet,sohbet etmek istediğimizi buradan söyleriz ama çok çarpıcı bir şekilde yaptığı resmiyle elinde lamba ile adalet aradığını söylüyor.

Yine bakın bir başka örnek daha;Kırşehir Cezaevi’nden açlık grevini yapan üniversite öğrencilerinden bir başkası ÖMER Bedir 44 gündür baskılara ve hak ihlallerine karşı 44 gündür tek kişilik hücrelerde açlık grevinde. Bakın bu insanlar şuanda açlık grevinde aç,bugün hepimiz buraya belki kahvaltımızı yaparak geldik ama onlar ne bu kahvaltıyı yaptılar,ne dün yediler , ne de önceki gün yediler, mum gibi eriyorlar. Neden? Cezaevi idaresi bize kötü muamele yapmasın ve adil bir şekilde yargılanalım tek istekleri bu. Bakın arkadaşlar biz insan hakları savunucusu olarak bunları söylemeye devam edeceğiz.

Yine bir kaçırılma vakası Mehmet Bal 58 yaşında,Batman’lı en son İstanbul Avcılar’da Gebze’ye gidiyorum diye ayrıldı daha sonra aylardır bu kişi ortalarda yok,soruyoruz hiçbir yetkili açıklama yapmıyor,bu kişi muhtemelen kaçırıldı,kaçırılanlar listemizde biz bunu sürekli anıyoruz Mehmet Bal’ı hala bir açıklama,araştırma yok.  

Gökhan Türkmen bakın kendisi 9 ay sonra kaçırıldığını söyleyerek bulundu,emniyet müdürlüğünde ortaya çıktı ve 9 ay boyunca kendisini kaçıran polis yelekli kişilerin kendisine işkence ettiğini söyledi mahkemede,bunlar skandal olaylardır her hafta söylüyorum ve söylemeye de devam edeceğim. Birileri istediği kadar bunları sümenaltı etmeye çalışsın,biz sonuna kadar söyleyeceğiz sonuna kadar hukuk diyeceğiz,sonuna kadar bu skandalların,bu işkencelerin,bu kaçırılmaların aydınlatılmasını sağlamaya çalışacağız.

Gülistan Doku bakın bu genç kızın cesedi bile bulunmadı halen ve arama çalışmaları da durduruldu maalesef.

Hürmüz Diril yine her hafta söylüyoruz,eşi Şimuni Diril cesedi bulundu ama Hürmüz Diril’in cesedi bile bulunmadı,aylardır kayıp bu insan halen bir açıklama yapılmıyor,bir araştırma yapılmıyor,Hürmüz Diril karısının cesedi bulunmasından sonra halen kendisinden haber alınamayan Süryani bir vatandaşımız,biz kim olursa olsun,herkesin hakkını,hukukunu arayan bir insan olarak,bu Süryani vatandaşımızın bir an evvel nerede olduğu,ölü mü diri mi olduğu hakkında yetkililerden bilgi istiyoruz.

Değerli arkadaşlar basın toplantımızın sonuna geldik biz size bugün önemli çarpıcı OHAL gerçeklerini anlattık,önümüzdeki hafta da OHAL Raporumuz ile ilgili önemli başka verileri de sunacağız,20 Temmuz 2016’da OHAL ilan edilmişti ve sonrasında inanılmaz hadiseler yaşanmıştı,şuanda da iktidar tüm bu OHAL felaketini hamasi sözlerle,şatafatlı sözlerle örtmeye çalışıyor,ne kadar örtse bir şeyler ortaya çıkıyor,en çok belki reklamının yapılıdığı şehit,gazi yakınları bile isyan ediyorlar ve aldatıldıklarını söylüyorlar yarın öbür gün başk aldatıldık diyenler çıkacak bunu da size söyleyeyim. Bakın her gün başka aldatıldık diyenlerde çıkacak ve bunlar devam edecek. AK Parti iktidarı her gün eriyor,buz gibi eriyor ve içinden 2 parti çıktı,bir çok yanlış yapıyor ve maalesef kendi muhasebesini yapmıyor,vicdan ile hukuk ile hareket etmiyor ve kendi burnunun dikine gitmeye devam ediyor ama biz onlara yanlışlarını hatırlatmaya devam edeceğiz. Bugün basın toplantımız bu kadar.

Basın: Sosyal Medya düzenlemesi tekrar gündeme geldi çok kısa görüşlerinizi alabilir miyiz?

Cevap: Sosyal Medya yasakları toplumu çok tedirgin eden bir husus,Erdoğan Twitter’ı kapatacağını,Youtube’u kapatacağını beyan etti,bu inanılmaz şeyler,yasa son haliyle neler getiriyor bilmiyoruz ama meclis kapanmadan sosyal medya yasasını geçirmeye çalıştıklarını biliyoruz,sosyal medyayı kapatmaya çalışmak,bir takım hukuk dışı sınırlamalar getirmeye çalışmak,kabul edilebilir bir şey değil,Türkiye 21.Y.Y.’da ileriye doğru gitmesi gereken bir ülke olması gerekirken geriye doğru götürülmeye çalışan  bir ülke haline getirilmeye çalışılıyor,kabul edilecek bir şey değil,şuanda sosyal medya yasakları ancak işte Çin’de,İran’da belki bazı 3. Dünya ülkeleri bir iki ülkede daha var,tüm dünya gelişiyor,teknoloji gelişiyor,insanlar artık dünyanın öbür ucundaki insan ile bir saniye içinde haberleşebiliyor tüm bu özgürlükleri elinden alıp,baskıcı otoriter iktidarını devam ettirmek isteyen iktidar Ayasofya istismarından,başörtüsü istismarından bekçileri insanların tepesine dikmekten sonra şimdi de sosyal medya yasası ile tüm hak ve özgürlüklerini kısmak istiyor,biz bu yasa eğer getirilirse sonuna kadar çok çok önemli bir direniş sergileyeceğiz.

Yorumlar