17 Ekim 2019

Değerli arkadaşlar maalesef ülkemizde kan dökülmeye devam ediliyor,Kürt meselesi halledilmemeye devam ediliyor ve içerde kürt meselesini çözemeyenler dışarıda kürt meselesini silahla çatışmayla çözmeye çalışıyorlar ve bu boşuna bir girişim oluyor ve insanlarımızın kanı akıyor.Dün Mardin Nusaybin’deydik Mardin Nusaybin’de bu savaş başladıktan sonra atılan havan topları dolayısıyla ölen insan sayımız 12 oldu maalesef Nusaybin’de sadece onlarca yaralı var,dün Genel Başkanımız Sezai Temelli ve diğer vekillerimizle beraber Mardin Nusaybin’e gittik ve taziye ziyaretlerinde bulunduk 12 kişi ölmüştü kimisi genç kimisi orta yaşlı kimisi yaşlı her yaştan her kesimden insan vardı ve 12 ocağa ateş düşmüştü,bu insanların halini gidip görmenizi isterdim değerli arkadaşlar buradan konuşmak kolay İstanbul’dan Ankara’dan konuşmak kolay ocağına ateş düşen Nusaybin’li kardeşlerimizin evine bir gitseniz o taziyelerde bulunsanız savaşı niye eleştirdiğimizi çok daha iyi anlarsınız.Hiçbir kalıcı sonuç vermeyecek boşuna bir çaba şuandaki bu harekat boşuna bir çaba ve sonuçta ölen siviller oluyor evet değerli arkadaşlar Nusaybin’de biz ağlayan anneleri gördük ağlayan babaları gördük ağlayan evlatları gördük ağlayan genç kadınları gördük perişan aileleri gördük savaş kötüdür değerli arkadaşlar ne derler normal zamanlarda çocuklar babalarını gömer ama savaş zamanlarında babalar çocuklarını gömer bu çok çarpıcı bir sözdür ve herkese bir ibret vesikasıdır,savaşla varılacak bir yer yoktur ve Türkiye’de Kürt meselesini çözemeyenler sınırlarımız dışında kalkmış Kürt meselesi çözmeye çalışıyor bu trajikomik bir hadisedir bu savaş girişimi sivillerin kanını dökmekten canını almaktan başka bir şeye yaramamaktadır,onlarca yaralı vardı hastanede Nusaybin’e kaç gündür milletvekillerimiz giremiyordu ancak dün genel başkanımız ile gittiğimizde bu barikatı aştık ve Nusaybin’e girdik taziye ziyaretlerinde bulunduk,yakını olan tüm Nusaybin’li Kızıltepe’li vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum Allah’tan sabırlar diliyorum ve acılarının bir an evvel dinmesini diliyorum değerli arkadaşlar savaşa hep hayır diyeceğiz kim ne derse desin hep hayır diyeceğiz çünkü savaşın sonu bir kan gölüdür,savaşın sonu acı ve hüzündür,savaşla çözülecek bir mesele yoktur,buradan tekrar sesleniyoruz sivillere bu zararı veren bu savaşı durdurun bölgedeki sorunları halklar arasında bir mesele yok,işte bir takım güçler bu meseleleri dayatıyor ve insan haklarına uygun olmayan çözümleri dayatıyorlar hakkaniyeti hukuka uygun çözümler olması gerektiğini söylüyoruz tekrar ve tekrar söylüyoruz bu arada gelinen noktada savaşın geldiği noktada Türkiye harekatı başlatması sonrasında zor duruma düşmüştür çünkü Suriye’nin Kürtlerle anlaştığı apaçık ortadadır Türkiye şuanda boşa düşmüş bir durumdadır hesapsız kitapsız işlerin sonucuda buraya varmıştır değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar yargı reformu 1. Paketi dün akşam meclisten geçti işin aslına esasına taahhuk etmeyen maddelerle geçti Türkiye’de yargının ana problemlerine temas etmeyen maddelerle geçti KHK’lıların büyük sorunlarına temas etmeyen maddelerle geçti yüzbinlerce kişinin mağduriyetine temas etmeyen maddelerle geçti,geçiştirici göz boyayıcı makyaj içeren maddelerle geçti bakın yargı reformu deniliyor yargı reformu deniliyor ama ülkede ifade özgürlüğü halen yok.Yargı reformu denilen paketin adı da yargı reformu ama sadece ve sadece yargısal bir takım düzenlemeler içerdiğini söyleyebiliriz ancak yargı reformu deniliyor ama Türkiye’de ifade özgürlüğünden dolayı son günlerde yüzlerce kişi gözaltına alındı ve tutuklandı değerli arkadaşlar bakın yargı reformunun konuşulduğu günlerde savaşa hayır diyen insanlar gözaltına alındı ve tutuklandı çok basit gerekçelerle evlerine baskınlar yapıldı gözaltına alındı gece yarıları ve ardından keyfi gerekçelerle tutuklandı ne yargı reformu değerli arkadaşlar nerede yargı reformu nasıl bir yargı reformu bu ben size sorarım,yargı reformunu güya mecliste konuşuyoruz Türkiye’ye poz veriyoruz avrupaya güya bir mesaj veriyoruz ama ülkedeki hal bu.

Bakın dün Ankara’da Kızılay’da Yüksel Caddesi’nde ki bazı görüntülerden örnekler sunacağım size. Dün Ankara’da Kızılay’da Yüksel Caddesi’nde ne yaşandı biliyor musunuz?Acun Karadağ ve Merve Demirel ve diğer arkadaşları Türkiye’de ki hukuksuzlukları KHK haksızlıklarını protesto etmek için basın açıklaması yapmak istiyordu ama polisler izin vermedi derdest edilip darp edilerek ağır bir şekilde darp edilerek onları gözaltına aldılar yerlerde sürüklediler.Bakın daha öncesinde taciz edilen Merve Demirel’in morarmış vucüt görüntüleri bunlar neden bu görüntüler ortaya çıktı Merve Demirel ve arkadaşı eşi tutuklu bir annenin gözaltına alınmasını protesto ediyordu,eşi tutuklu bu anne çok hukuksuz bir nedenle gözaltına alınmıştı ve çocukları da kan kanseriydi ölmek üzere olan bir çocuk düşünün babası tutuklu ve annesini de gözaltına alıyorsunuz ve çocuk son derece ağır tüm vücuda yayılmış bir kanser hastası acımasızca bu çocuğu annesinden ve babasından ayırmış durumdasınız Harun Reha Ataç baba tutuklu Ahmet Burhan Ataç kan kanseri 8 yaşında bir çocuk ve anne Zekiye Ataç birileri ona maddi ve manevi çok zor durumda diye yardım ettiği için gözaltına alınmış bakın gerekçe bu arkadaşlar başka bir şey değil sordum da avukatımdan maddi ve manevi zor durumda olduğu için birisi destekçi olmuş  ve bu kadına niye yardım alıyorsun denilerek gözaltına alınmış bunu protesto etmek için Merve Demirel dün Ankara’da Kızılay’da Yüksel Caddesi’nde bir basın açıklaması yapmak istedi arkadaşlarıyla beraber Acun Karadağ ve Nazan Bozkurt ile beraber ama ağır bir şekilde darp edildi ve şu gördüğünüz görüntüler bakın vucüdu mosmor olmuş her tarafı darp edilmiş yerlerde sürüklenmiş değerli arkadaşlar hangi yargı reformundan bahsediyoruz ya bakın çok haklı bir eleştiri yapmak üzere birisi kalkmış 5 dakika bir basın açıklaması yapacak hiç kimseye bir zarar vermeden 5 dakika ifade özgürlüğüyle bir basın açıklaması yapacak anayasa madde 34’e göre ve çok yürek yakan bir konu bu annesi ve babası yanında olmayan kan kanserli bir çocuğun dramını anlatacak ve bu haksızlığı eleştirecek bu insanlar ve biz anormal bir şekilde yerlerde sürüklenerek darp edilerek gözaltına alınıyor ve götürülüyor ve bu sırada mecliste yargı reformu konuşuluyor bu nasıl insafsızlık bu nasıl vicdansızlık bu nasıl ikiyüzlülük diyorum, bu nasıl bir çifte standar diyorum ayıp diyorum utansınlar şu hallerine İçişleri Bakanlığı şu ülkeyi bu denli hukuksuz bir hale getirdi değerli arkadaşlar bakın bu denli hukuksuz bir hale getirmiştir şuanda bu ülkeyi,kamuoyu baskısı sonucunda o anne Zekiye Ataç dün mahkemece serbest bırakıldı kamuoyu vicdanı bunu kabul etmedi yüzbinlerce kişi sosyal medyada feryad etti ve sonunda anne çıkarıldığı mahkemede serbest bırakıldı değerli arkadaşlar işte Türkiye’de bunlar yaşanıyor yargı reformu falan kimse bahsetmesin bize yargının ana sorunlarına yargının siyasallaşmasına yargının bağımsızlaşması gerektiğine vurgu yapmayan bir yargı reformu anlamsız bir yargı reformudur.Ben yine buradan İçişleri Bakanlığı ve Ankara Emniyeti’ne sesleniyorum Yüksel’de Acun Karadağ,Merve Demirel ve arkadaşlarına yapmış olduğu basın açıklamalarına yönelik sert polis müdahalesini şiddetle kınıyorum ve bir daha olmamasını diliyorum bir hukuk devleti isek yargı reformu güya geçmişse yargıda bir reform ihtiyacı hissediliyorsa ve ifade özgürlüğü ile ilgili maddeler varsa burada yaptıklarına dikkat etsinler yarın öbür gün ağır bir şekilde yargılanabilirler bakın bu görüntüler kamuoyu vicdanının kabul edebileceği görüntüler değildir daha öncesinde polis tarafından taciz edilen ve şimdi de adeta intikam hisleriyle ağır bir şekilde darp edilen yerlerde sürüklenen Merve Demirel görüntüleri kesinlikle kabul edebileceğimiz görüntüler değildir.

Şuanda yine yargı reformu ile ilgili bir önemli hususuda vurgulamak isterim bu da bizim uzun süredir gayret ettiğimiz bir konuydu yargı reformu dün gece geç saatlerde meclisten geçti şuanda resmi gazetede daha yayımlanmadı ama merak edilen bir husus var.Örgüte yardım suçları madde 30’da temyize yürüyen suçlar arasında anılmamıştı ama gördüğümüz kadarıyla biz HDP olarak da yoğun bir gayret sarfettik bu suçların da yargıtay’a yürüyeceği yönünde bir son durum var onu da kamuoyuna bildirmiş olalım yani istinaf ile ilgili bir çok kararın Yargıtay’a temyiz yolunun açıldığını biliyoruz bunlar arasında tartışılan önemli bir konu vardı,yardım konusu yardım konusunun da yargıtay’a yürüyecek temyize yürüyecek maddeler arasında olduğunu buradan kamuoyuna deklare edelim dün akşam da bu konu tartışıldı ve yargıtaya yardım meselesinin yürüyeceğini AKP’Li yetkililerde söylediler komisyon üyesi milletvekilleri de söyledi muğlak bir konuydu biz salahate kavuşması gerektiğini açıklığa kavuşması gerektiğini söylüyorduk bu muğlaklık konusunda komisyon yetkililerinin sözel de bir açıklaması oldu 220/7’nin de 314/1,2,3’e dahil suçlara dahil edildiğini bu anlayışla maddenin geçtiğini belirttiler sözel olarak belirttiler umarız ki pratikte mahkemeler de bu konu yanlış anlaşılmaz ve bir aksama olmaz diye diliyorum.

Değerli arkadaşlar bir başka yargıyla ilgili husus var bakın skandal üstüne skandal dün akşam güya yargı reformu meclisten geçti 1.paketi ama bugün şuanda şu saniyelerde görülen bir mahkeme var bakın mahkemenin konusu ne biliyor musunuz?Utanç verici bir konu Alparslan Kuytul Furkan Vakfının kurucusu biliyorsunuz uzun süredir 1.5 yılı geçkin bir süredir cezaevinde ve siyasi nedenlerle hukuki değil siyasi nedenlerle yargılanıyor bir müddet tecritte tutuldu tek başına şuanda yanında bir iki kişi ancak var ağır bir siyasi baskıyla bir ara tahliye olmasına rağmen tekrar tutuklandı siyasi bir tutuklama kararı olduğunu çok iyi biliyoruz buna rağmen halen tutukluluğu devam ediyor ve Alparslan Kuytul’un tutukluluğu ile ilgili durumu eleştiren her türlü açıklama da yargılanıyor bakın Alparslan Kuytul’un çocukları ve vakıf üyeleri bir etkinlik yapmışlar Alparslan Kuytul’a özgürlük yazılı atkılar takıp yürümüşler,yolda yürüyor yani başka bir şey yaptığı yok Alparslan Kuytul’a özgürlük yazılı atkılarla yürüyorlar ve şuanda bundan dolayı yargılanıyorlar değerli arkadaşlar,yargı reformunun TBMM’den geçtiği günün ertesi gününde Furkan Vakfı üyeleri Alparslan Kuytul’a yönelik tutuklama kararının siyasi kararı eleştirmek için Alparslan Kuytul’a Özgürlük yazılı atkılarla yürüdükleri için yargılanıyorlar Türkiye’nin son tablosu bu böyle abuk subuk yargılamalarla uğraşıyoruz güya ifade özgürlüğü konusunda bir serbestiyet getirilmişti yargı reformunda hiçbir alakasının da olmadığını görüyoruz evet bu insanlar böyle mahkeme koridorlarında görüyorsunuz mahkeme koridorlarında bekleyen Alparslan Kuytul’a Özgürlük konulu atkı taktığı için yargılanan insan görüntüleri Türkiye’nin 21.Y.Y.’da ki utanç görüntüleri bunlar değerli arkadaşlar.Bu sözler bu afişler suç olarak kabul edilmiş ve bu insanlar yargılanıyor zaten bu tutukluluk hali hukuksuz bu hukuksuzluğu eleştirenlerde hukuksuz bir şekilde yargılanıyor ben bu hukuksuzluğu eleştirmek için Alparslan Kuytul’un eşi Semra Kuytul’u mecliste odamda kabul etmiştim ve kendisiyle bir canlı yayın yapmıştım şu gördüğünüz gibi bakın Semra Kuytul bana tüm bu yargılamaları anlatmıştı Alparslan Kuytul’un eşi ve kendisini dinlemiştim ve Alparslan Kuytul’a Özgürlük yazılı atkıdan dolayı yargılandığını anlatmıştı bende bunu protesto etmek için Alparslan Kuytul’a Özgürlük yazılı atkıyı da boynuma geçirerek bu hali protesto etmiştim bunun da görüntüsü burada görüyorsunuz.

Evet biz usulsüzlüklerle cezaevlerindeki konularımıza devam ediyoruz bakın bize cezaevlerindeki sıkıntılarla ilgili çok ileti başvuru mektup geliyor değerli arkadaşlar bunları gündem edeceğiz bugün bana gelen bir mektup zarfındaki görüntüler bunlar arkadaşlar mektup zarfının arkasına çizilmiş kim göndermiş Fatma Usul Eskişehir L Tipi Kapalı Cezaevi’nden göndermiş 6 yaşına kızı girdiği zaman yanından ayrılmak zorunda kalmış 6 yaşının üstünde çocuklar anneleriyle kalamıyorlar Fatma Usul kızının özlemini bana yazdığı mektup zarfının arkasına çizmiş bir kız çocuğu elinde balonlarla ailemi çok özlüyorum yazıyor bu balonlarda ve özgürlük temalı güvercinler uçuyor çocuk elinde balonları tutmuş hasretle özlemle bakıyor evet bunlar böyle işte 21.Y.Y.’da Türkiye’de onbine aşkın anne cezaevlerinde ya çocukları cezaevinde ya çocuklarından ayrı çok büyük dramlar yaşanıyor ve yargı reformu denen bu birince pakette anne baba tutukluluklar annelerle ilgili bebeklerle ilgili tek bir madde yok arkadaşlar bu kabul edilebilecek bir durum değil bakın Fatma Usul ne yazmış bana mektubunda kızı kendisine demiş ki’Anne sen ölürsen bana kim bakacak?’6 yaşında cezaevinden ayrılmak zorundayken şunu söylemiş ‘keşke hiç 6 yaşına girmeseydim,ya sen de gel ya ben de kalayım’ anne demiş bu kızın annesi de babası da tutuklu ve şuanda yaşlı anneannesinin yanında çok zor durumda.

Bakın yine bir mektup zarfında yine çok çarpıcı bir tema var eşiyle beraber tutuklu bir hanım yazmış temayı görüyorsunuz bir kadın ve erkek demir parmaklıklar arkasında çocukları var 2 tane çocukları çocukları ayrı illerdeler anne ve baba cezaevinde çocuklarını düşünüyorlar hem çocukları hem kendileri bir aile düşlüyor bir ev düşlüyor ve hasret dolu özlem dolu resimler bunlar değerli arkadaşlar gerçekten bunlar kitaplardan çok daha fazla şey anlatan resimler bu kişi bana gönderdiği mektubunda ne diyor biliyor musunuz?Çocukları da ayrı illerdeymiş ve anne de MS şüphesi varmış çok ciddi bir hastalık ve anne bana diyor ki:” ‘Öyle acılara şahit oldum ki, hangi birini anlatayım?” diyor.

Bakın yine çocuklar nasıl etkileniyor,Sümeyra Duygu Özyiğit Eşi de tutuklu 3 yavrusundan ayrı gözaltına alındığında polisler silah dayayarak evde arama yapmış, çocuğu ne diyor biliyor musunuz:’Artık asker olmak istemiyorum, onlar evimize postallarıyla girdi,anneannemin seccadesine bastılar.’ demiş  ve kadın da :’Ahlarımız yerde kalmaz.’ Diyor.

Seynur Özdemir bakın bu kadın hasta bir kadın Gardner Fibrom hastalığı var bacağında ilerleyen büyüyen bir kitle var şuanda bu kadıncağız iki bacağı var görüyorsunuz ama bir bacağının kesilme tehlikesi var son derece ağır bir hastalığa yakalanmış durumda Gardner sendromu rahatsızlığı var ve Antalya Tıp Fakültesi biz bu ameliyatı yapamayız demiş ve başka bir hastaneye sevkini uygun görmüş son derece zor durumda cezaevinde ,2 çocuk annesi, bir anne ve bacağının kesilme durumu var ve bu insanı bakın yargı reformunun konuşulduğu bu günlerde 3 aylık cezaevinde yatıyor ve halen yargılanacağı mahkeme bile belli değil yargılanacağı mahkeme belli değil içeride ağır bir hasta bacağının kesilme ihtimali var ve güya TBMM’den yargı reformu geçiyor artık başka yorum yapmak istemiyorum.

Suna Ayna Rize Cezaevi’nden bana ulaşmış.”Eşim ve ben 19 aydır tutukluyuz, 5, 9 yaşında çocuklarım Erzurum’un ücra bir köyünde dedeleriyle kalıyor, anne babalarını 4-5 ayda bir görüyorlar, psikolojileri çok bozuk,aile birliğimiz, bütünlüğümüz bozuldu.Bu çaresiz bir evladın ve annenin feryadıdır.”diyor.Suna Ayna düşünün anne baba tutuklu çocuklar köyde ücra bir köyde okuma yazma bilmeyen dedelerinin yanında bu çocukların neresi iyi olabilir ne eğitimleri ne sağlıkları hiçbir şeyleri iyi olmaz anne baba tutukluluklar bu denli büyük dramlara neden oluyor değerli arkadaşlar.

Yine bana gelen bir mektuptaki ifadeler son derece ağırdı son derece zalimce hukuksuzca gözaltı görüntülerine dair bir andı. Nirgül İstemi Şanlurfa cezaevi’nden bana yazıyor.Gözaltına alınmışlar eşiyle beraber “Yavrularımın üzerine kapıyı kapatıp eşimle pencereden hıçkırıklarını izleye izleye götürüldük ve tutuklandık.Psikiyatri hastası oldum,bir kapalı görüşte soğuk camların arkasından küçük kızımın”anne ne zaman geleceksin?”sorusu karşısında yıkıldım.”diyor Nirgül İstemi.Evet Türkiye cezaevlerinde bu dramlar yaşanıyor adil olmayan yargılanmalar ve keyfi tutuklamalar sonrasında aile mefhumu yıkılıyor,aile birliği,bütünlüğü yıkılıyor ve maalesef Türkiye cezaevleri büyük cinayetlere büyük dramlara imza atıyor.

Hamile tutuklular var bakın hamile tutukluluklar devam ediyor,bir kadın Güzin Mızrak Karabük Cezaevi’nden yazıyor diyor ki:”5.5 aylık hamileyim ve 5 aydır cezaevindeyim,çok zayıfladım, defalarca acile kaldırıldım,7-8 asker,memurla hastaneye gidiyorum 5 aydır nerede yargılanacağım belli değil, cezaevinde doğum yapmak istemiyorum.”diyor.Düşünün hamile tutukluluk yasalara aykırı 5275 sayılı yasanın Madde 16/4’üne aykırı  ve siz bu insanları cezaevinde tutuyorsunuz.5.5 aydır hamile bir kadın sağlığı bozulmuş halen cezaevinde yasalara aykırı bir şekilde cezaevinde sağlık kontrollerinde erkeklerle beraber gidiyor hastaneye ve bu insanın bir de daha bakın 5 aydır nerede yargılanacağı belli değil yani o denli bir keyfilik usulsuzluk ihmal var ki bu kişi cezaevinde tutuklu ama hangi mahkemede yargılanacağı ne zaman duruşma olacağı bunlar hepten belirsiz düşünün bunu hangi vicdan kabul eder?

Şu resim bize cezaevinden gönderildi Açlık grevindeki Grup Yorum üyesi Bahar Kurt bana gönderdi.Grup Yorum biliyorsunuz 1985’lerden beri yorum yapan yüzlerce müzisyen yetiştirmiş milyonlarca kişiye hitap etmiş çok önemli bir müzik grubu müzikleri nedeniyle siyasi yorumları nedeniyle grup yorum üzerinde son 3 yıldır ağır bir baskı var İdil Kültür Merkezi’nde müzik icra ediyorlar oraya sürekli baskınlar var ve konser vermelerine müsaade edilmiyor sürekli yoğun ağır bir baskı altındalar.Düşünün yargı reformunu güya konuşuyoruz ama bir müzik grubu 3 yıldır müzik bile yapamıyor müzikten bile korkan bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız değerli arkadaşlar grup yorum üyesi bana gönderdiği mektubunda diyor ki:’112. Günündeyim açlık grevinin kendilerine yönelik bu hukuksuzluklar ve cezaevlerinde ki ihlallerden dolayı 112 gündür arkadaşlarıyla beraber 4 arkadaşıyla beraber açlık grevindeler ‘Tüm bu işkenceleri üyesi oldugum Grup Yorumu savunmaktan vazgeçemediğim, hak ve özgürlüklerimizin gasp edilmesine karşı direndiğim için yaşadığımı biliyorum.Sesimizi herkes duysun’ diyor.Bizde onların mesajını buradan iletiyoruz ve Adalet Bakanlığı yetkililerine bu soruna el atmaları gerektiğini söylüyoruz çünkü şuanda bir takım insanlar cezaevlerinde açlık grevinde yapıyor ve ilerlemiş günlerde bu duruma müdahale edilmezse açlık grevlerinde ölümler olabilir,birincisi Grup Yorum beş kişilik üye grubuyla açlık grevinde ikincisi Mustafa Koçak adil olmayan bilgi aktarılması sonucunda müebbet hapse mahkum edilmiş durumda o açlık grevinde yine Kaymakam Safi Türk davasında hukuksuz bir şekilde katil ilan edilen yazı işleri müdürü Şerif Mesutoğlu şuanda 110 günü aşmış bir durumda cezaevinde açlık grevinde ve bu kararları kabul etmediklerini söylüyorlar son derece ciddi bir durum bu insanlar yakın zamanda ölebilirler ben bir insan hakları savunucusu siyasetçi olarak Adalet Bakanlığı’na buradan sesleniyorum bu 3 grup açlık grevcisinin durumuna kulak kabartın göz yummayın onların ölümlerini mi bekliyorsunuz diye size buradan tekrar ve tekrar soruyorum?

Bakın Türkiye’de dört bir yerden acı dolu ihlal dolu haberler geliyor.Şu gördüğünüz kişinin adı Cumali Yıldırım bir öğrenci Ahi Evran Üniversitesi’nin öğrencisi Kürt bir öğrenci ve bu insan kürtçe müzik dinlediği için HDP seçim çalışmalarına katıldığı için hukuk dışı bir yargılanmayla örgüt üyesi ilan edilerek 30 aydır cezaevlerinde 15 arkadaşıyla beraber tutuklu ve ağır bir 8 9 yıllık bir cezaya çarptırılmış durumda şimdi ülkedeki kürt meselesi nereden çıkıyor diye soruyor bazı insanlar,işte Kürt meselesi böylesine Kürtlerin kendi kimliklerini talep eden isteklerinin ağır bir şekilde ayaklar altına alınmasından çıkıyor değerli arkadaşlar bu üniversiteye giden öğrenciyi ve 15 arkadaşını abuk subuk gerekçelerle siz 30 aydır cezaevinde tutarsanız ve ağır cezalar verirseniz hukuksuz yargılamalarla Türkiye’de Kürt meselesi bitmez istediğiniz kadar tankla topla sağa sola harekat düzenleyin yurtiçinde ve yurtdışında harekatlar düzenleyin siz kendi vatandaşınıza böylesine ağır insan hakları ihlalleri uyguladığınız müddetçe Türkiye’de Kürt meselesi bitmez bakın Cumali Yıldırım hali bu yakınları ziyaretine gelmiş ve bu çocuk üniversiteden de atılmış durumda hayatı karartılmış istikbali karartılmış ve cezaevinde 15 arkadaşıyla adalet bekliyor.Bizde onun sesi oluyoruz bana gönderdiği mektubunda dertlerini anlatmış bizde onun sesi oluyoruz yakın bir süredede kendisi hakkında daha etkili bir çalışma yapacağız inşallah.

Yine bakın şu mektup kim yazmış bunu Faruk Arvaz Siit İl Müftüsü bakın bu mektubu arzu eden ayrıntılı bir şekilde okuyabilir ben size belge olarak sunuyorum bu mektup KHK ile ihraç edilmiş bir imam hakkında yazılmış il müftüsü tarafından bir takım iftiralarla Abdullah Ekinci isimli Siirt’de görev yapan bir imam işte Kürtçe vaaz vermek efendim vaazlarında Kürt-Türk kardeş değildir demek 6 7 Ekim Kobani olaylarında camiyi eylemcilere açmak suçlamlarıyla KHK ile ihraç edilmiş ama Abdullah Ekinci isimli imam diyor ki 6-7 Ekim’de Kobani olaylarında camiyi eylemcilere açtığım söyleniyor,6-7 Ekim’de ben Almanya’daydım ya bu nasıl bir yalan diyor bu nasıl bir kuyruklu yalan ve diğer ithamlarında kesinlikle doğru olmadığını söylüyor ve bu insan 3 yıldır görevinden ihraç edilmiş durumda il müftüsüne gitmiş benim hakkımdaki iddialar yalandır demiş ve il müftüsüde kendisini doğrulamış kendisi hakkındaki iddiaları yalan olduğunu yanlış olduğunu beyan eden açıklama yazmış buna rağmen bu kişi halen iade edilmiyor,niye?Kürt olduğu için mi iade edilmiyor nedir sebep bunu sormak isterim gerçekten?Kürtçe konuştuğu için mi iade edilmiyor? Apaçık bir şekilde il müftüsü bu iddialar yalandır demiş daha artık bu insan ne yapsın değerli arkadaşlar size açıkça soruyorum iddialar yalan diyor müftü dahil tüm iftiracılar ifadelerini geri aldı ama halen iade yok ve kalkıp bize soruyorlar bu ülkede Kürt meselesi niye var? İşte bunlardan dolayı var.

Bakın başka örneklerde var.Şu delikanlı bakın 19 yaşında bir delikanlı Diyarbakır’lı bu çocuk,Öz Diyarbakır firmasında muavin olarak çalışıyormuş daha sonra yazın da biraz daha para kazanırım diye Sakarya’ya fındık işçisi olarak gitmiş,abisiyle konuştum bana şunu anlatıyor,bir arkadaşıyla beraber Sakarya’da 21 plakalı bir araca Diyarbakır plakalı bir araca Kürtçe ‘Diyarbakır’a selam.’diye bağırmış böyle yürürken bir araç görünce orada oturup 3 4 kişi orada oturuyormuş içki içiyorlarmış onun bu kürtçe seslenmesine itiraz edip bağırmışlar,”Bağırma lan.”falan gibi itirazlarda bulunmuşlar ve şişe atmışlar içtikleri içki şişelerini bu iki delikanlının üzerine atıyor delikanlılar kaçmaya çalışıyor ama içki içen şahıs ve o şahsın gerçekten bir takım asayiş sorunları olduğunu da belirledik çıkarıyor silahını ve Şirin Tosun’un kafasından vuruyor ve çocuk orada hayatını kaybediyor,suçu ne Kürtçe konuşmuş maalesef faşizan bir anlayış bunu duymuş ve çekmiş silahını vurmuş değerli arkadaşlar bu işte Türkiye’de yaşandı abisiyle de konuştum  taziyesi şuanda Diyarbakır Kırklar küyünde devam ediyor çok hüzün verici bir olay ama maalesef işte Türkiye’de bu yaşanıyor daha sonra da bize niye Kürt meselesi var diye soruyorsunuz?Evlat acısı kolay değil arkadaşlar bakın dün de MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın oğlunun vefat ettiği haberini aldık Allah’tan rahmet diliyoruz ve yakınlarına da başsağlığı diliyorum ama herkes bilsin ki bakın ben burada basın toplantısının başından beri evlat acılarından bahsediyorum evlat acısı kolay bir iş değildir değerli arkadaşlar evlat acısı karşısında ne ideoloji kalır ne siyasi bir fikir kalır tüm insanlar birleşir ve evlat acısı çeken insanın acısına eşlik eder biz de eşlik ediyoruz,MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’a başsağlığı dileklerimi iletiyorum,Allah rahmet eylesin diyorum ama tüm kamuoyuna da tüm evlat acılarına duyarlı olun diyoruz ve meselelerin nereden çıktığını bilin diyoruz.

Bakın size başka vahim bir örnek daha göstereceğim.Ülkede güya silahlı harekatlarla tankla topla Kürt meselesi halledilmeye çalışılırken ülkede neler yaşanıyor bir size örnek vermek isterim.Bakın bu da 2 gün önce yaşandı bu amca eşini göz ameliyatı için hastaneye götürüyor ve eşiyle Kürtçe konuşurken aynı odada bulunan  diğer kişiler bu Kürtçe konuşmaya itiraz ediyorlar tartışma çıkıyor ve kafasına bir şişe indiriyor o kişiler ve darp ediliyor bu amca 74 yaşında bu amca Kürtçe konuştuğu için darp edilen bir insan ülkemiz Kürt meselesini tankla topla tüfekle çözmeye çalışıyor bu arada.Daha biz biraz evvel işte 3 4 gün önce Şirin Tosun vakasını konuşuyorduk Kürtçe konuştuğu için öldürülen Diyarbakır’lı delikanlıyı konuşuyorduk,şimdi bu amca saldırıya uğramış evvelsi gün bir de bize demezler mi bu Kürt meselesi de ne ki nereden çıktı öyle bir şey yok bu sözleri duyduğumuz zaman da gerçekten üzülüyoruz çünkü memlekette maalesef çok ağır bir Kürt meselesi var Kürtlerin kimliklerini kabul etmek istemeyen bir anlayışın dayatmaları var ve halen bu da böyle ağır vakalarla devam ediyor.

Yargı reformunun görüşüldüğü bu günlerde Dilovası Belediye,meclis üyesi Metin Dalgalı belediye meclis salonunda savaş kötüdür insanlar birbirine düşmesin dediği için maalesef gece yarısı gözaltına alındı ve ardından tutuklandı siyasi bir kişiliktir görüşlerini beyan etmiştir güya ifade özgürlüğünün konuşulduğu bugünlerde gözaltına alınıp tutuklanmıştır,İbret-i Hamiz bir vakadır.

Bakın Iğdır HDP Eski İl yöneticimiz Kinyas bey,Kinyas Gülce cezaevinde vefat etti ağır bir ihmalle ihlalle vefat etti cezaevinde hastane sevkleri konusunda bir gecikmeler yaşandığını hep söylüyoruz bu 65 yaşındaki vatandaşımızda hastane sevklerinden dolayı hastaneye geç gitti ağırlaştığı zaman hastaneye götürüldü hastaneye yattığı zaman 1 hafta boyunca ailesine haber verilmedi hastanede vefat ettiğinde ancak ailesinin haberi oldu,kabul edilecek bir durum değil.

Yine aynı cezaevinden Patnos Cezaevi’nden ayrı bir başvuru daha aldık Mustafa Akyol bu hasta da  yutma refleksinin bozulmasına rağmen yani yediği yiyecekleri ciğerlerine kaçma ihtimali olmasına rağmen yattığı hastanede kelepçeyle yatağa bağlıydı bakın kelepçeyle yatağa bağlıydı şuuru bile yerinde değildi çocuğu ziyarete gitti bu ne hal dedi doktor bey babamın şuuru yerinde değil beni tanıyamıyor,yatağa kelepçelemiş jandarmalar yanında refakatçi olarak benim durmam gerekir lütfen buna izin verilsin dedi ama izin verilmedi ve bu kişi ciğerlerine kaçan yemek artıkları dolayısıyla boğularak vefat etti Mustafa Akyol Patnos cezaevinde tutukluydu ve son hali buydu değerli arkadaşlar bir de Adalet Bakanlığı yargı reformu demiyor mu cezevlerinde durumu iyileştireceğiz demiyor mu gerçekten çıldırmamak mümkün değil.Daha geçen hafta yaşanan iki vakayı size söyledim ikisi de Patnos cezaevi’nden,Patnos cezaevi zaten bizim açımızdan sabıkalı bir yer bir çok ihlal başvurusu aldığımız bir yer ve maalesef geçen hafta 2 böyle ağır sağlık hakkı ihlaliyle vefat eden kişi başvurusunu aldık.

KHK lıların eğitim hakkı da engellendi, vatandaşlıktan çıkarıldılar adeta.! Bir Doçent KHK!’lı yazmış bize ‘Yarın doçentlik müracaatları başlıyor ve biz KHK’lı olarak müracaat edemiyoruz.Anayasamızın tanıdığı eğitim hakkımız engelleniyor.diyor.

Yine bir başvuru aldım. Sompo ve Doğa Sigorta açıklama yapmasını istiyorum.Bu iki sigorta sırf KHK’lı diye vatandaşlara sigorta yaptırmıyormuş,bu ayrımcı uygulama iddiası hakkında Sompo Sigorta ve Doğa Sigorta açıklama bekliyorum buradan ilan ediyorum.Iktidar her ayrımcılığı yaptı, ona mı özendiniz.? Ve bu işten Çok zararlı çıkarsınız diyorum bu iki sigorta şirketine.

Anayasayı çiğneyen, yüzbinleri vatandaşlıktan ve hatta hayattan ihraç eden zalim, hukuksuz, vicdansız KHK zulmüne son dediğimizi tekrar söyleyelim! İstediğiniz kadar dayatın, daha fazlasıyla çalışacağız KHK Zulmüne son vereceğiz Başka yolu yok diyoruz.Bakın cezaevlerinde insanlar zor durumda bazen avukatlar cezaevlerine giriyor onlar daha zor durumda kalabiliyor maalesef bana stajyer avukat Naim Feyzullah Eminoğlu göndermiş.”Halkın Hukuk bürosunda staj yapmamdan dolayı 2 yıldır tutukluyum.” diyor 9 aydır Hakim yüzü görmemiş, 9 aydır Segbis’le ifade veriyor.Son duruşmada Hakim tatildeymiş, tahliye edilebilecekken tekrar duruşmayı atmışlar 3 4 ay sonraya yine tahliye edilmemiş Avukata bunu yapan, müvekillere ne yapmaz?Değerli arkadaşlar.

Yine Mustafa Kaylı İzmir’den tanıdığımız entellektüel düşünür savaş karşıtı sözleri nedeniyle o da tutuklanmış şiddetle kınıyorum.

Bakın bize gelen çok başvuru var diyor ki başvuru da Bursa Gürsu’da pazarlarda çorba satıp geçimimi sağlamaya çalışıyorum.Resmi olmam gerektiğini söylediler.Dükkan açmalıymışım.Dükkan açacak param olsa seyyar olmazdım dedim,ilgilendirmez diyorlar.Okulumdan ettiler ama ekmek de vermiyorlar.’Ülkenin son hali bu.

Batman’da ki Kürtçe konser olayına müdahale iddiasını da inceledik,Önceden de ruhsatsız alkollü yer işlettiği icin baskına uğrayan kafeye Kürtçe şarkı esnasında baskın yapılmış,Kürtçe şarkı iddiasını ifade eden tweetimi bu konuda sildim, yani sonuçta bizim eleştirilerimiz var ama doğru bir şekilde eleştiri yapmamız gerekiyor ve bu konularda hassas ve doğru bir şekilde açıklamalar yapmamız gerektiğini de söylüyorum doğruya doğru yanlışa da yanlış deriz.

‘701 sayılı KHKliyım, yargılanıp beraat ettim. Eşim özel sektörde faaliyet gösteren bir kreşte öğretmen olarak çalışmaya başladı fakat beraat etmeme rağmen güvenlik soruşturması nedeniyle işten çıkarıldı.Sivil ölüm nedir diye mi sormuştunuz arkadaşlar?Bakın KHK ile ihraç edilmiş beraat etmiş kişi halen iade edilmemiş bir de eşi kendisinden dolayı mağdur edilmiş ve kreşteki işinden çıkarılmış.Buna sivil ölüm değil de ne denir?

“24 yaşında Sivas Cumhuriyet Psikoloji’de son sınıf öğrencisiydim, içerik yok ama bylock var diye tutukladılar,25 aydır tutukluyum,başka mahkemeler durumumdakilere beraat veriyordu,sınıf arkadaşlarım mezun olup çalışmaya başladı,fakir bir aileyiz,kimsemiz yok”diyor,Zehra Tunç.Düşünün bakın bir üniversite öğrencisi genç kız 25 aydır tutuklu ve hukuksuz bir şekilde bu durum devam ediyor üniversitesinden olmuş arkadaşları mezun olup çalışmaya başlamış o halen cezaevinde.

Keyfi pasaport yasakları tüm hızıyla devam ediyor, havaalanında engellenen maddi, manevi zarara uğrayan çok kişiden şikayet alıyoruz,evet bakıyor pasaportunda sorun yok havaalanında aniden bir sorun çıkabiliyor,biz yetkililerde keyfiliği bırakın,hukuka dönün, anayasayı çiğnemeyin, her vatandaşın seyahat hürriyeti vardır diyoruz.

Van’dan bir anne “Kızım PDR mezunu, kapatılan bir eğitim kurumunda iŞKUR kontenjanından 2 ay çalıştı diye şimdi 36 koduyla damgalanmış, hiçbir yer onu almıyor, yazık günah değil mi, ne zorluklarla okuttuk onu, bunu yapanların hiç mi vicdanı sızlamıyor.”diyor.Yani düşünün bir özel kurumda çalışmışsınız SGK kaydınıza 36 diye bir damga basılmış ve şuanda hiçbir yer almıyor işe alırken 36 kodunu görüyor önceden KHK ile kapatılan bir yerde çalışmış bu denli vahşi uygulamalar yaşanıyor Türkiye’de.

Bakın yine çok vahim bir vaka.

2012’de üniversite sınavında 1. olmuş,genç hanımla görüştüm Tıp Fakültesi’ne girmiş, dersane birinci olduğu için bir araba parası hediye etmiş ve genç hanımda Bank asya’ya yatırmış, Erdoğan da bu başarıyı tebrik etmek için  tıp fakültesini kazanan bu doktor adayının telefonunu bulmuş ve aileyi aramış,genç kızı tebrik etmiş Recep Tayyip Erdoğan sonra bakın ne yaşanmış? 2018’de mezun olunca güvenlik soruşturması olumsuz gelmiş Bankasya’ya para yatırmış ya orada herhalde güvenlik soruşturması olumsuz gelmiş TUS’u da kazanmış bu arada onu da başlatmamışlar ve 1.5 yıldır bu doktor hanım işsiz güçsüz ortada bekliyor,bakın Türkiye’nin hali bu.

70 yaşında ki Alzheimerli,’Ailemdeki herkes işinden oldu. Özgürlüğünden yoksun kaldı. Bugün de 70 yaşında ki Parkinson ve Alzheimer hastası babamı gözaltına aldılar. Sebep bir yalancının iftirasi ve bankada parasının olması.ydıArtik diyecek söz kalmadi.’diyor bize başvuran başvurucu Neyse ki bu 70 yaşındaki kişi daha sonra gözaltından serbest bırakılmış.

KHK’lıların Pasaport hakları maalesef şuanda yargı reformundaki 2.maddenin geçmesiyle İçişleri Bakanlığı’nın keyfine bağlı resmen keyfine bağlı beraat eden,takipsizlik ve soruşturması olmayan kişilere pasaportunun verileceği belirtiliyordu 2.maddede ama İçişleri Bakanlığı’nın tekrar araştırılması ile olacaktı İçişleri Bakanlığı zaten şuanda 200 civarı polisi Ohal komisyonu iade ettiği halde işe başlatmıyor böyle bir İçişleri Bakanlığı’nın insafına bırakılacak KHK’lılar.

Bakın nesli kurutacak iddailar var ortada. ‘Babamı en son KHK ile rütbesini aldılar, bende 2018 eylül itibariyle yüksek lisansa başladım,çok yüksek ALES Yökdil puanlarımla ve gano ile araştırma görevlisi ilanlarına başvurdum,kapatılan üniversitede okuduğum icin güvenlik soruşturmam olumsuz geldi.’diyor başvurucu.Bunlar işte bakın KHK’ların OHAL mağdurlarının neler yaşadığını gösteriyor kendisi mağduriyet yaşadığı gibi bir de çocuklarına mağduriyet yaşatmaya çalışıyorlar yani KHK’lıların neslini kurutmaya çalışıyorlar.

Evet bakın size bir trafik kazası görüntüsü sunuyorum bunlar yine uzak cezaevi dönüş yollarında oldu.Türkiye’de şuanda bu konu çok büyük bir sorun insanların yakınları uzak cezaevlerinde ve uzak cezaevi yolculukları yapıyorlar, yorgun uykusuz bir şekilde ve çoğunlukla kazalar oluyor bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en fazla kazalar olduğu Sivas’ta bu kaza da 5 ölü 4 yaralı var arkadaşlar,yaralılardan birisi ayağı kırılmış kız görüyorsunuz.

Evet bu hafta da yine Cumartesi annelerine yönelik ağır bir müdahale oldu,Cumartesi anneleri yıllardır kayıplarını arıyorlar ama harekatın başlamısından sonra bilemiyoruz Cumartesi Anneleri’ne ağır bir müdahale geldi ve açıklama yaptırılmamaya çalışıldı,yüzlerce polis Cumartesi anneleri’ne saldırdı şiddetle kınıyorum,yine Harbiye’li öğrenci anneleri en ufak bir basın açıklaması yapmalarına müsaade edilmiyor,her anne gibi en ufak bir basın açıklaması yapmalarına müsaade verilmiyor geçtiğimiz gün Dilovası’nda bir Er ailesini ziyaret ettim defalarca müebbet verilmiş er komutanının emrine uyarak o gün 15 temmuz gecesi meydandaymış ve tek kurşun sıkmamasına rağmen defalarca müebbet verilmiş ve darbeci ilan edilmiş aile perişan annesi babası abisi ve dedesiyle konuştum aile perişan ve konuya bir çözüm bulunmasını istiyor harbiyeli öğrenci anneleri perişan konuya çözüm bulunmasını istiyor,kimsenin umrunda değil  ve bu insanların tek kelimeyle açıklama yapmasını bile müdahale edilmiyor direk gözaltına alınıyorlar bunu da şiddetle protesto ediyorum.

Yine Osman Kavala yargılamaları çok üzücü bir şekilde devam ediyor,güya yargı reformunun konuşulduğu bugünlerde Osman Kavala 500 günü aşkın bir şekilde halen tutuklu adil olmayan bir yargılamayla tutuklu Ahmet Altan yine aynı şekilde siyasi kararlarla tutuklu,Nazlı Ilıcak yine aynı kararlarla tutuklu adeta bir kin nefret operasyonu yapılıyor bu hukuki olmayan siyasi gerekçelerle bu aydınlar halen cezaevlerinde tutuluyor,her kesimden önemli aydınlar şuanda Türkiye cezaevlerinde Alparslan Kuytul’u da,Ahmet Altan’ı da,Osman Kavala’sı da,Nazlı Ilıcak’ı da her kesimden farklı insan iktidardan farklı düşündüğü için hukuki olmayan bir şekilde uzun tutukluluklarla ağır bir şekilde cezalandırılıyor,şiddetle kınıyorum.

Son olarak da yine çok önemli bir konu biliyorsunuz biz bunu söylemekten hiç vazgeçmeyeceğiz,kayıp ve kaçırılmalar Türkiye’nin en ağır insan hakları ihlalleri olarak istediği kadar iktidar bunu görmezden gelsin istediği kadar ana akım medya görmezden gelsin en ağır insan hakları ihlalleri olarak devam ediyor.

Gökhan Türkmen 8 aydır,8 ayı aşkın bir şekilde kayıp kaçırılmış durumda ve halen İçişleri Bakanlığı,Adalet Bakanlığı’ndan tek bir açıklama yok,ne bize ne dünyaya AİHM’e ve BM’ye tek bir açıklama yapamıyorlar.

Mustafa Yılmaz için de aynı durum geçerli Şubat ayında kaçırıldı ve siyah Transporter’larla kaçırıldı gizli bir şekilde kaçırıldı,üstü örtülmek istenen bir şekilde kaçırıldı ve 8 aydır bu kişiden de haber yok nerede olduğu bilinmiyor.Aslında sanırım biliniyor da kimse söylemek istemiyor.

Yusuf Bilge Tunç iki ayı aşkındır bu kişide kayıp kaçırılmış durumda Ankara’da oldu bu vaka da arabası Gimat’ta bulundu anahtar ve ruhsat alınmış götürülmüştü arabada herhangi bir darp cebir izi bulunmadı ama hani polis olay yeri araştırması incelemesi bile yapmak istemedi Emniyet ve savcılık bu konuda son derece ağır kanlı bir şekilde hareket ediyor aile perişan Yusuf Bilge Tunç’un hayatından endişe ediyorlar ve halen tek bir gelişme yok maalesef.

Değerli arkadaşlar bugünkü basın toplantımız burada bitiyor haftanın önemli hak ihlallerini gündeme getirmeye çalıştık  ve bunu da gündeme getirmeye devam edeceğiz kim ne derse desin hangi iftiraları atmaya çalışsın hangi hakaretleri yapmaya çalışsın biz hakkı hukuku üstün tutmaya ve adaleti ikame etmeye çalışacağız hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Gazeteci:Donald Trump harekat öncesinde bir mektup gönderdi,bununla ilgili düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?Amerika ve Rusya seyahati hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?

Sn. Ömer Faruk Gergerkioğlu:Çok üzücü bir mektup dün akşam da tartışıldı bu mektup sosyal medyada çok üzücü bir mektup ifadeler son derece ağır ABD Başkanı Donald Trump Erdoğan’a bir mektup yazmış maalesef resmi bir mektup bu ve orada çok ağır ifadeler var,hani İngilizce çevirilerinde kimisi diyor ki:”Aptal olma.”,kimisi diyor ki:”Akıllı ol.”gibi ifadelerle çeviriyorlar son derece üzücü T.C. Cumhurbaşkanı’na yönelik aşağılayıcı ifadelerin olduğu bir mektup böylesi bir mektubu almak bile tüm T.C. adına çok üzücüdür değerli arkadaşlar yani böylesi bir muameleyle cumhurbaşkanının karşılaşması tüm Türkiye toplumunun karşılaşması demektir ve kabul edebileceğimiz bir durum değildir,ülkeyi bu hale getirmek kabul edilecek bir durum değildir zaten bu harekatın şuanda başarısızlıkla sonuçlanacağı ortadadır ve çizilen bir takım sınırların dışına çıkılmaması istenmektedir ama evdeki hesap çarşıya da uymamaktadır ve Donald Trump’ın bu ağır mektubunu biz büyük bir üzüntüyle karşıladığımızı söyleyelim çünkü ifadeler oldukça ağırdır T.C. Cumhurbaşkanı’na söylenen bu sözler maalesef toplumun her kesimini ilgilenmektedir,biz bu Amerikayla,Rusyayla yapılan görüşmelerin bir sonuç vermeyeceğini bölgede halklar arası bir anlaşma ve uzlaşma olması gerektiğini yıllardır söylüyoruz bölgede halklar kendi kaderlerini kendileri tayin etmeli Kürt meselesi bir düşman hukukuna tabi olarak değerlendirilmemeli ve adil insani hak ve özgürlüklerie riayet eden bir anlayışla değerlendirilmelidir bu yapılmadığı müddetçe işte onun bunun abuk subuk mektuplarına muhattap olursunuz ve tüm toplumu üzmüş olursunuz,ben tekrar Kürt meselesi’nde insan haklarına uygun bir çözümden başkasının olmayacağını vurgulamış oluyorum teşekkür ederim.

YouTube

Yorumlar