2008-01-15 00:00:00

2007’de  Türkiye’nin manzarasına bakınca çok olumlu bir tablo  göremiyoruz. Güneydoğu’da çatışmaların devam ettiği mayın yüzünden ölümlerin sık yaşandığı bir yıl oldu 2007. Kürt sorunu hakkında emekli paşalarımın “sorunu bize yanlış anlatmışlar, yanlış eğitilmişiz” yollu itirafları yılımıza damgasını vuruyordu. Devlet’in halka  dikte ettiği siyasi anlayışın nasıl büyük sorunlar oluşturabileceğini bu itiraflar net bir şekilde gösteriyordu. Devlet  enen mekanizma demek ki tüm dil, din, mezhep ayırt etmeden tüm halkı kucaklamalıdır. İnsan hakları alanındaki bir ufak sapması ileride büyük sapmalara meydan verebilir. Ancak mesafe katedileceği söylenen kürt sorunu hakkında pratiğe inildiğinde net adımların atılmadığı ortaya çıkar.

devletten ve hükümetlerden bağımsız olması gereken yargının statüko reflekslerinden  ayrılamayan yargıçlar tarafından yönetildiğini görmek hüzün vericiydi. TESEV’in  yaptırdığı ankete göre adaletten, haktan ilham alan bir çizgiden yana değil “devletin ali  menfaatleri her şeyin üstündedir” diyen bir anlayışla karşı karşıya olduğumuzu görürüz. 301. maddenin kaldırılmasına karşı olan, AİHM’den hazzetmeyen bir hakimler güruhu ile karşı karşıya olduğumuzu görürüz.

Düşünce ve ifade özgürlüğü ile ilgili keskin yargılar ve kısıtlamalar getiren 301. madde her kesimden düşünce adamının tepesinde demoklesin kılıcı gibi durmaktadır. Bu yasanın bir an önce kaldırılması gerekmektedir.

Din ve vicdan özgürlüğü alanında ise 2007 geriye gidiş yılı oldu. Halkın büyük çoğunluğunun dini olan İslam’ın bayanlara emri olan başörtüsüne, devlet tarafından getirilen yasaklamanın hükümetçe devam ettirildiği bir yıl oldu 2007. Başörtüsü yasağı artık eğitimin yapılmadığı bina dışındaki alanlarda da yaşandı. Kocaeli’nde Çanakkale gezisine katılmak için otobüse binen öğrencilerden başı örtülü olanlar indiriliyordu. Böylece bir okul gezisinde bile yasağı korumanın ne kadar gerekli olduğu ortaya  çıkıyordu. Ardından törenlerde sahneden sırf başörtülü olduğu içinin dirilen kız’ın görüntüsü tesadüfen ekranlara yansıyınca yasağın ne kadar vicdan sızlatıcı olduğu ortaya çıkıyordu.Her mağduriyet öyküsünün ekranlara yansımadığı belli ise yasağın ne kadar incitici olduğu ortaya çıkmaktadır. Yıl boyunca istikrarlı bir şekilde yurdun dört bir tarafında yapılan başörtüsüne özgürlük isteklerinin görüntüsü bu yasağın daha çok devam edemeyeceğini göstermekteydi.

Farklı din mensuplarına yapılan saldırılar ise bir İslam hristiyan çatışması olduğunu göstermez. Sadece hukuk dışı güçlerin dini paravan olarak kullanarak düşünce ve ifade özgürlüğünü katletme girişimidir. Zaten şiddete eğilimli bir gençliği kurtlar vadisi gibi hukuksuzluğu özendiren filmler ile eğitirseniz ortaya sonradan pişman olup kafasını duvardan duvara vuran rahip katilleri ortaya  çıkar. Görüntüye İslam hristiyan çatışması olarak çıkan bu halin hukuk ve hukuksuzluk arasında olduğu yakında daha net örnekleriyle ortaya çıkacaktır.

 Eğitim alanında meslek liselerine yönelik katsayı uygulamasının mağdur ettiği binlerce öğrenci tablosu anayasal eşitlik idiasına gölge düşürüyordu. Genç kafaları yontulması  gereken kafalar olarak görmeye çalışan hakim zihniyetin son görüntüsü ezberden kurtulamayan, keşfedemeyen ve zevklerinin peşinde koşan bir gençlik tablosudur.

Terör bahane edilerek yetkileri arttırılan polis’i bir çok olayda orantısız güç kullandığını  gözlemledik. Elinde silah ve güç olanların çok sıkı bir şekilde  dizginlenmesi gerektiği ortaya çıktı. Güvenliği sağlarken insan haklarını yargısız infaza kurban veren bir ülke  görünümü arzetmeye başladık. Polis vazife ve selahiyetleri kanununda polise sonradan cinayet işetecek kadar genişletilecek yetkilerin iptal edilmesi gerekmektedir.

Askeri vesayetin Ülkenin üzerinden elini çekmediğini yılın en olumsuz olayı olan 27 Nisan muhtırasında gördük. Halkın bu muhtıraya sivil bir cevap verdiğini gözlemlemek ise insan hakları alanında olumlu bir gelişme idi.

Özetle  2007 insan hakları alanında sadece paşaların tarihi itirafları ve 27 nisan muhtırasının tutmaması ile olumlu hatırlanabilecek maalesef bir çok geriye gidiş ile malül bir yıldır.

Yorumlar