2012-01-16 00:00:00

Hrant Dink cinayeti 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi tahmin edilebilengerilim ortamının ilk hazırlıklarındandı. Hrant Dink cinayeti hakikaten de yurtta vedünyada büyük yankı uyandırmıştı. Ancak cinayet sonrası derin devletin tetikçilerleortaya çıkan bağlantıları Türkiye’nin demokratikleşme çabalarının ne denli baltalanmaya müsait olduğunu ortaya çıkarmıştı.

 

Dava süreci 5 yıllık bir safahattan sonra karara bağlanıyor. Süreç içinde tetikçiler veazmettiricilerin mahkeme tutanaklarına geçen pişmanlıklarına tanık olduk. Sadece birpiyon olarak kullanılan bu gençler kurban olarak seçildiklerini sonradan anlayabildiler. Daha bunun ilk işaretleri Samsun terörle mücadele şubesinde görülmüştü. “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” imzalı Atatürk’ün sözünün yanına konuşlandırılarakçekilen fotoğraf ve Samast’a yapılan “Vatanı kurtaran kahraman genç” muamelesi olayın içeriğini gözler önüne seriyordu.

 

Türkiye yumuşak karnından vurulmaya çalışılıyordu. Gerginlik oluşturarak demokrasiyine kesintiye uğratılmaya çalışılıyordu. Süreç içinde hükümetin çabalarına farklı kesimdenpek çok aydın destek verdi. Ancak gelinen noktada davanın sonucundan ziyade oluşmasıgereken siyasi değişiklikler önemli. Bu davanın sonucunda verilen karar hükümetinkararlarını ne derecede etkileyecek. Zira hükümet devletin sürekliliği anlayışı içine girmiş durumda. Devlet içindeki karanlık odaklar yok edilememiştir,  uykuya dalan, fırsatınıbulunca uyanıverecek olan mikroplar gibi beklemededir.

 

Davanın şu ana kadar olan seyri pişman tutuklu ifadeleri dışında büyük hayal kırıklığıoluşturacak düzeydedir. Göz göre göre gelen bir cinayet olduğu ortaya çıktıktan sonrabile zanlılar hakkında esaslı hukuki girişimler yapılmayıp bir de zanlılardan bazılarınıngörevlerinde terfi ettiğini gözlemledik. Vicdanlı bir aydın olan Dink’in öldürülmesi belkitoplum nazarında biraz karşılık buldu. Cinayet sonrası “Ne olmuş, soykırım diyen birErmeni öldürülmüş, o da böyle düşünmeseymiş” diyen çoğunluk zamanla Ermenimeselesinde daha insaflı bir noktaya gelebilmiştir. Bu süreç içinde keskin milliyetçi söylemler biraz yumuşamış ve fakat yurt dışındaki ulusalcılık atağa geçmiş ve Ermenimeselesinde siyasi ataklar yapılmıştır. Ancak sağduyu hep tartışılmaz haklılığını korumuş,kardeşi Orhan Dink, görmezden gelme ve milliyetçilik ajitasyonu arasındaki adaletliduruşu korumuş ve kardeşinin kemiklerini sızlatmamıştır.

 

Mahkemenin kararı tahmin edildiği gibiydi. Suç bazı kişilerin üstüne yıkılarak örgütlü yapı ve derin devlet gizlendi. Bu karar derin devlete cesaret verir. Yeni cinayetler için beyinsiz katiller bulmak zor değildir.

 

Karar ne olursa olsun önemli olan ırkçılığın cezalandırılmasıdır. Kişilerin ne kadar cezaaldığı tartışmasından ziyade ülkenin evrildiği nokta önemlidir. Yargı son yıllarda büyükhayal kırıklıkları yaşattı. Siyasetin yapılabilmesi ile yargının da az çok işlemeye başladığınıgörmeye başladık. Yargı kararları artık sadece Türkiye ile sınırlı değil. AİHM kötüörnekleri de olsa yargının ulusal siyasetten etkilenmiş kararları üzerinde demoklesin kılıcıgibi durabiliyor.

 

 

Hrant Dink arkasında büyük bir acı bırakarak gitti. Ancak 301 gibi yasalar yüzündenöldürüldüğünü herkes biliyor. Dava sonucundan ziyade yeni anayasa konusundakisamimiyet öne çıkarılmalı, konu tartışılmalı ve uzun süreli bir çözüm oluşmalıdır. Hrant Dink bize derin devlet ile mücadelenin öyle kısa süreli bir mücadele olmayacağını düşe kalka ama emin, ısrarlı adımlarla bir yürüyüş gerektirdiğini öğrettti. Hrant için, adalet için yürüyüş karanlıkları aydınlatacak, buna tüm yüreğimle inanıyorum.

Yorumlar