2010-04-25 00:00:00

Son zamanlarda gündeme oturan “hislerine kapılıp” burun kırma nöbetleri  geçirenlerin  artışı  ülkenin ne kadar kaygan bir zeminde olduğunu gösterdi. Asker cenazeleri oluşturmak artık hiç zor değil. Asker cenazelerinde ajitasyon yapmak hiç zor değil.Müthiş bir gerilim içindeki insanlarımızı somut saldırılara sevketmek artık çok kolay.

Son olaylar ülkenin nasıl bir uçurumun eşiğinde olduğunu iyice gösterdi. T.C. nin yaşı ile yaşıt bir sorun olan Kürt sorununu insani bir düzlemde çözmeye çalışmazsanız sorunun çözümü hepten imkansızlaşacak. Sorunun çözümü için yıllar sonra cesur bir irade ortaya çıkmıştır. Bir açılım denemesi yapılmıştır. Ancak bu, Öcalan’ın Habur karşı taktiği ile PKK boyunduruğuna tabi tutulmuştur. Sorumsuz ve acımasız Türk ulusalcılığı ise bunu fırsat bilip sanki açılım 40.000 kişinin katili imiş gibi ajitasyonlar üretmektedir. Sistemin uygulamaları sorunu ortaya çıkarmış ve savaş boyutuna vardırmıştır. Sorunun çözümü çok zor değil iken zorba fikriyatının sonucunu düşünmeyip bunu fiiliyata dökenler sorunu harlamıştır. Soruna adil ve iyi niyetli yaklaşan kazanacaktır oysa.

Ülke’de sadece son zamanlarda gergin kişiler ortaya çıkmadı. Bu gerginliğin Ege, Karadeniz ve iç Anadolu bölgelerinde daha yoğun bir şekilde pusuya yatmış bir büyük tehlike olarak beklediğini biliyoruz. Son yıllarda en ufak ilgisiz bir olayla Türk, Kürt çatışmasına döndürülebilen provokasyonları unutmadık, iyi hatırlıyoruz. Ergenekon örgütünün bu hassasiyeti kaşıyan bir çok somut iş yaptığını da biliyoruz. Memleket “bir an gözüm karardı ne yaptığımı bilemedim” deyip burun kıranların insafına kalmışsa halimiz hiç iyi sinyaller vermemektedir. Milletin hassasiyetlerini acımasız bir şekilde kaşımakla adını duyurmuş Ergenekon örgütünün insafına kalmışsak halimiz daha bir vahimdir.

Bu yumruklar sadece milletvekili burunları ile iktifa etmez. Bunun sonrası cinayetlerdir. Kan bir şekilde akmaya devam ederse toplumsal bir kan davası halini alır ve bunu artık bir daha kimse durduramaz. Böyle bir son kime fayda sağlayacaktır? Herkes yumruğunun kuvvetine inanırsa sonunda o yumrukları sıkacak bir kol kalmaz. Zira öfke ve intikam duyguları iki taraftan birbirine doludizgin koşuyor.

Hislerine hakim olamayan sadece sokaktaki vatandaş değil. En talihsiz meşhur olma yolunu seçmiş olan gazete köşe yazarları da bugün aleni hedef göstermeler içinde ise söylenecek bir başka kelime kalmıyor. Irkçılık ve milliyetçilik akarsularının ister istemez faşizm çukuruna dökülüp kin ve nefret denizini oluşturacağı bellidir. Aklımızı başımıza almayıp Afrika’da karşılıklı olarak birbirlerini yüzbinlerce kişi boğazlayarak yok eden Huti ve Tutsi’ler gibi mi olalım? Kafasını kuma gömmüş Türk ve Kürt ulusalcılarına soruyorum. At gözlüğü takarak ulaşmaya çalıştığınız son bu mudur?

Hutu ve Tutsi’lere özenmek ülkemiz için çok daha ağır bir sonucu işaret eder. Zira bu topraklar bir büyük medeniyet bakiyesidir ve birçok İslam ülkesi fertlerinin örnek aldığı topraklardır. Sadece bu topraklarla sınırlı kalmayacak bir büyük trajediye besi ortamı hazırladığını düşünmez mi milliyetçiler. Milliyetçilik sorumludur, zira karşı ırka nefreti tetikleyen, kibriti çakan kendisinde üstünlük vehmeden, milliyetçilik anlayışıdır. Bu vehim 800.000 Hutu ve Tutsi’yi öldürmüştür. Kim bu vehimin masum olduğunu söyleyebilirki?

Yorumlar