2007-03-05 00:00:00

İNSAN  HAKLARI   UCUZ  BİR DEĞER Mİ?

 

İnsan  hakları  ve  güvenlik  ikilemi  önemli  bir  sorun. Son günlerde  yerel bir  gazeteye yapılan saldırı ile  kentimiz medyasında da konu yoğun bir şekilde gündemin ilk sırasına oturdu. Hiç  şüphesiz  basın  özgürlüğü  çok    önemlidir ve  bir    gazeteye  yapılan  saldırı  son  derece  çirkindir. İşin  asıl  problemli  olan  tarafı,   tutuksuz  yargılanmak  üzere  salıverilen  sanığın  bu  saldırıyı  ikinci  kez  tekrarlamasıdır. Can  kaybına  bile  neden  olabilecek  bu  saldırı  nedeniyle  gazeteye  ve  çalışanlarına  geçmiş  olsun  diyorum.Ancak  bazı  önemli  hususları  da  göz ardı  etmemek  gerekir.

Hiç  şüphesiz  birçok  farklı  insanın  yaşadığı  toplumda  önemli  sorunlar  olabilir. Toplumun  sosyal  ve    ahlaki  düzenini  bozacak  eğitimsiz  ve  başıboş  insanlar  yetişebilir. Doğrusu  gençlik,  büyük  bir  hızla  bu  yöne  kaymaktadır. Böyle  bir  yönelişten  ortaya  çıkan  sorunları  halletmek,  toplumu  yönetenlerin  boynunun  borcudur. Bu sorunları halletmek için   sadece  güvenlik  önlemlerinin  alınması  yeterli  gelmez. Hatta  güvenliğin  aşırıya  vardırılmasının  bile  kesin  çözüm  getirmediği  ortadadır.

İnsan  hakları  kavramı  her  geçen  gün  dünyada  ve  Türkiye’de  önemini  artırmaktadır. Yönetimlerin   eksikliklerini  ve  haksız  uygulamalarından  kaynaklanan  sorunları  imha  etmek  için  de  güvenlik  önlemlerine  daha  sıkı  sarıldığı  ortadadır. Toplum için  esas  olan,   halkın  en  çok  haklarına  sahip  olduğu  ve  güvenlik  önlemlerinin  özgürlükleri  en  az  kısıtladığı  bir  ortamdır. Halledilemeyen  ve  birçok  etkene  bağlı  olan  sorunların  kaynağına  inmektense,  güvenlik  önlemlerini  artırarak  kestirme  çözüm  bulmak  kolaydır. Fakat  bu  toplumsal  açıdan  gelişmiş  ülke standartlarını yakalayamamaktır. Bilinmektedir  ki  her  açıdan  gelişme,  birey  özgürlüğünün  artması  ve  sorumluluk bilincinin artması iledir.

 

AB  uyum  yasaları  Türkiye’yi  birey  hak  ve  özgürlüklerinin  daha  geniş  olduğu  ülkelere  yaklaştırma  amacı  ile uygulamaya konmuştur. Türkiye’de  uzun  yıllardır  halkın  kendini  ifade  etmesinde  önemli  sıkıntılar  vardı. İnsanların  kendini  ifade  etmesi,  yanlış   gördüğü  konuları  eleştirmesi  başına  büyük  sıkıntılar  açabiliyordu. Memleketin  bir  çok  düşünce  adamı  ömrünün  uzun  yıllarını  hapishanelerde  geçiriyordu  ve halen de bu tehdit ile karşı karşıyadır. Cumhuriyet  tarihimizin  büyük  bir  bölümü  tek  parti  yönetimi,  darbeler,  muhtıralar  ile  doludur. Devleti  sorgulanamaz,  hukuk  işlemez,  ceberrut  bir  güç  gibi  gören  halkımız  en  basit  hak  arama  işleminden  bile  halen  uzak durur. Dünyanın  değişmesi, merkeziyetçi  otoritelerin  çökmesi,  değişmemekte  direnen  komünist  ülkelerin  her  açıdan  geri  kalmaya  başlaması  birey  haklarının  vazgeçilmez  önemini  herkese  hatırlattı. İnsan  haklarını  kısıtlamak,  devletlerin  güvenliğini  sağlamada  geçici  bir  çözüm  oluyordu.Dünyaya  geniş  bir  ufukla  bakan  liderler,  insan  haklarını  güvenliğe  önceleyen  bir  tutum  içine  girdiler  ve  başarılı  oldular.Yönettikleri  insanlar  da  haklarını  alan  ve  sorumluluklarına  dikkat  eden  kişiler  oldular.Bunu  gerçekleştirmek,  İnsan  haklarını  öncelemek  belki  zor  olanıdır.Fakat,  kalıcı  çözümü  getiren  en  doğru  yoldur.

 

Yıllardır  ülkemizde  en  ufak  bir  asayiş  sorununda  bile  “Bu  halka  demokrasi  fazla  kardeşim” yollu sızlanmalar başlar. Sanki  insan  hakları  artırıldığında  hemen  suç  oranları  artacakmış  gibi  düşünür  bazı  kesimler. Kendi  çocuğunu  cezai  yöntemlerle  ıslah  edemeyen  düşünürlerimizin,  köşe  yazarlarımızın      kılıcı  toplum  karşısında  pek  keskindir. Eğitimin,  empatinin,  sevginin,  saygının  çocuklarımızı  eğitirken  çok  önemli  olduğunu  biliriz  de  toplumsal  olaylarda   “sallandıracaksın  üç  beş  tane,  işler  hallolacak”  söylemini  pek  fazla  benimseriz. Zira  en  kestirme  yoldur. Fakat,  bu  yolun da  kesin  çözüm  olmadığı  artık  bir  vakıadır.

Aslında    haklar   ve  özgürlükler  herkese  lazımdır. Kenan  Evren’e  tartışılan  açıklamaları  için  geçenlerde suç  duyurusu  yapıldı. Darbe  yaparak  uzun  yıllar  despotik  bir  tarzla  yönetim  sergileyen  ve  sorgulanamayan  kişi  de  şu   an  “düşünce  özgürlüğü  nerededir?”  diye  sormaktadır. Demekki  en  umulmadık  kişiler  bile  en  umulmadık  zamanlarda  insan  haklarına  ihtiyaç  duyabilmektedir. “Ne  derler”  kaygısı  taşımadan  bu  açıklamaları  yaptığını  söylüyor  Kenan  Evren. Engellemek  için  uğraştığı  ve  bir  çok  kişiyi  mağdur  ettiği  düşünce  özgürlüğü  mefhumu  şimdi  ona  da  lazım.

 

Unutulmamalıki  her  zaman  asıl  olan  insandır. Devlet,  güvenlik gibi   kavramlar  birey  içindir. Yakın  zamanlarda  Ümraniye  sapığı  diye  yakalanan  ve  afişe    edilen  şahsın  olayla  alakasız  bir  kişi  olduğu  sonradan  anlaşılmıştı. Fakat  bu  kişinin  hayatı  çoktan  kararmıştı. En  temel  hukuki  süreçler  işletilseydi  bu  yargısız  infaz  yapılmayacaktı.

 

Bu sorunların tartışılmasına vesile olan  kanun,   ceza muhakemeleri kanunudur. CMK, ceza yargilamasinin nasıl olmasi   gerektigini  anlatir. Bunun önemli bölümlerinden biri de sanıklarin ve süphelilerin temel haklarinin korunmasıdır. Bu temel haklar gözaltina alınma nedenini öğrenme, yakinlarina haber verme, lehe olan delilleri talep etme, suçsuzluğunu ispat edebilme, işkence ve kötü muameleye maruz kalmama, bir avukat yardımından faydalanma, özgür iradesiyle ifade verme (veya vermeme -susma- hakki), en kısa süre içinde hakim önüne çikarılma, hakim kararı olmadan hapsedilmeme hakki vs. hakları  içerir. 

 

Tüm bu hakların amacı, şüphe üzerine gözaltına alinan, yargılanan kisilerin, henüz kesinlesmis bir yargi karari olmamasi nedeniyle suçlu ilan edilemeyecegi ilkesi /prensibine dayanir. (Masumiyet ilkesi).

 

Muhakkak  ki  başkasına  yapılan  saldırı  ile  insanın  kendisine  yapılan  saldırı,  duygusal  açıdan  bir  değildir. Duygularla  hareket  ederek   özgürlükleri önceleyen    hukuki  gelişmeleri  baltalamamak  gerekir. Halihazırda  var  olan  sanık  haklarının  istismar  edilmesi veya tutuklaması gereken  sanığı tutuklamayan hakimin  eksiği,  duruşumuzu  bozmamalıdır. CMK'daki haklar herkes için olmalıdır. Bir kişi gerçekten suçu islemisse fakat hakkinda somut bir delil yoksa, sirf süpheye veya zanna dayanilarak ceza verilemez. Adalet açisindan, eskilerin deyisiyle, masum bir kişiyi    cezalandirmaktansa   bir suçlunun cezasız   bırakılması tercih edilir.

 

Halk  arasında  meşhur  olan  karakol  işkenceleri  ve  Polis’in  kötü  muamelesi    artık  biraz  düzelmişse , bu  kötü müdür?. “Nereden  çıktı  bu  insan  hakları”  söylemini  dillendirenlere  şunu  sormak   istiyorum. Hiç  umulmadık  bir  anda  başınıza  gelen  adli  bir  vakadaki  size  uygulanabilecek  haksız     muameleden  sonra  mı ancak  fikir  değiştireceksiniz?

Emniyet  tedbirlerinin   medyatik  yönlendirmeler  ile  yapılması   ise   uzun  vadede  olumsuz  sonuçlara  yol  açar. Yetkililerin   insan  hakları  ve  güvenlik  arasındaki  dengeyi  özenle  koruması  gerekir. Bunun yanı sıra  güçlü  ama haksız olanlar bile,  adaletin bir gün kendilerine  lazım olabileceğini    unutmamalıdır.                  

Yorumlar