2017-03-27 00:00:00

Referandum için son 20 güne giriliyor. Anayasa değişikliği maddeleri üzerinden değil, kişilerin çıkarına, cemaatların hedeflerine yönelik mesajlar, değişiklik maddelerinden daha çok tartışılıyor. Gerçek anlamda tartışılsa veya Erdoğan'dan farklı birisi tarafından önerilse  Ak Partili camia tarafından büyük tepki çekecek bu teklif, şimdi taraftarlık duygularıyla savunuluyor. Bu teklifin kabul edilmesi sonrası hiç beğenmeyecekleri bir kişinin cumhurbaşkanlığı vuku bulursa büyük hayal kırıklığı yaşayacak İslamcı camia var gücüyle destek veriyor.
 

Evet için büyük destek veren camia bundan sonra devletin daha rahat yönetilebileceğini söylüyor. Evet, rahat yönetilecek, cumhurbaşkanı yasama ve yargıyı boyunduruğuna aldıktan sonra muhalefet edebilen kalmadığı için gayet rahat bir ortam oluşacak..! İstikrar da böyle, Saddam'ın yönetiminde gayet güzel bir istikrar vardı..!

 
Darbelerin önleneceği söyleniyor, aslında kolaylaşır. Fazla baskı patlama oluşturur. Bunu diyen ailede, işyerinde baskıyla iyi sonuçlar alınacağını da düşünüyor mu?
 
Ak Partili kardeşime şunu sormak istiyorum. 8. madde ile yürütmeyi, 12. madde ile yasamayı, 14. madde ile yargıyı boyunduruğuna alan cumhurbaşkanı ya Ahmet Necdet Sezer gibi birisi olursa ey kardeşim, yine de mi evet? Elini vicdanına koyarak cevapla..!

 
KHK'lar ile 200 bin kişinin hayatı zehir edildi, hukuk ayaklar altında, keyfiyet ve tahakküm had safhada, sorsan İslamcı kardeşime bunların hiçbirinden rahatsız değil, hatırlatanı “vatan haini, din düşmanı” vb. ilan ediyor, adeta farklı gezegenlerde yaşıyoruz. Bu insanlar mı yarın kendilerinden hissettikleri cumhurbaşkanının daha büyük hukuksuzluklarına hayır diyebilecek?
 
Günümüzde her kesimde müthiş bir taraftarlaşma başladı. Bu duyarsızlık en çok dindarlarda var. Çünkü taraftar olmuşlar ve birçok insani duygularını kaybetmeye başlamışlar. Taraftar olan kişileri bilirsiniz, yüksek sosyal statüden olsa bile sahalarda kendisini kaybeder, inanılmaz söz ve fiillerde bulunabilirler. Bir insanın taraftar zihniyetine bürünmesi çok tehlikelidir, yanlış anlaşılmasın, taraftarlık sadece evet diyecek olanda yok, hayır diyecek olanda da aynı hastalık var. Ama ülkenin gidişatına baktığınız zaman uygulamaları eleştirmemekte, görmemekte ısrar edenin daha fazla evet konusunda fanatik tavır içinde olanlar olduğu görülüyor.
 
Bir insanın dindarlık iddiasında bulunması için vicdani duygularının çok kuvvetli olması gerekir. Zira iddia, görmediği bir tanrıya yüksek ahlaki duygular için inanma ve nefsani tutkulardan uzaklaşma iddiasıdır. Bu vicdani duygularla iman etmesi ancak gerçek anlamda bir imandır, yoksa sadece kuru ritüelleri yerine getirir. İddia edilen dindarlık aktif, canlı bir vicdandan neşet etmiyorsa her türlü bağnazlığa ve taraftarlığa da açıktır.
 
Günümüzde inanılmaz vicdan sızlatan olaylarda dindarımızın olayı siyasi yönden tevil etmeye çalışması veya taş gibi olup hiç tepki göstermemesi mevzu bahistir. Dindarların çoğu taraftar olmuş, en değerli varlıkları olan insaf, vicdan, merhamet ve gözyaşlarını kaybetmiş, bundan daha büyük kayıp olur mu? Vicdan olmazsa iman olmaz, “bu denli vicdansızlığa nasıl susarsın, nasıl sorgulamazsın ey Müslüman..!” diye sormak gerekiyor, zira büyük iddiaya büyük ihtar gerekiyor. Günümüzde dindarlık adına yapılan dolayısıyla insanların dinden soğuduğunu görüyorsak, buna karşı açıklamamızda bu izahatlar olacaktır.
 
Bu yazdıklarım yanlış anlaşılmasın, başka dinden veya dinsiz olan kişinin vicdanının zayıf olduğunu söylemiyorum, aksine bu kişilerin arasında öylesine yüksek vicdan sahibi insan vardır ki birçok dindar onların eline su dahi dökemez.
 
Kurumuş vicdanlar, kararan kalpler son derece tehlikelidir. Hiçbir fazla ibadet bunları diriltemez artık. Yeter ki vicdanınız kurumasın, her türlü yanlışınızdan dönebilirsiniz, ama geri dönüşümsüz bir kuruma varsa işiniz çok zordur. Günümüzde yapılması gereken vicdanları sulamaktır, vicdan sızlatan işlere karşı insanın içini titretecek, gözyaşını akıtacak müdahalelerde bulunursak,umut kesilmemiş olanlar için büyük iyilik yapmış oluruz.

Yorumlar