2012-03-16 00:00:00

Devlet Bahçeli,“Pozantı’daki pisliğin, işlenen insanlık dramının, müfettiş soruşturmasıyla ve 200 çocuğun Ankara Sincan Çocuk Kapalı Cezaevi’ne nakledilmesiyle temizlenmesi ihtimal dahilinde değildir. Peki cinsel nitelikli suç ve saldırılar, bu kez de Sincan Cezaevi’nde vuku bulursa, AKP hükümeti ne yapacak ve burada bulunanları nereye sevk edecektir? Buna benzer adli ve hukuki yaptırımlara, daha önceki hadiselerde de müracaat edilmiş, ancak başarılı bir sonuç elde edilmemiştir. Asıl mesele AKP’nin bozuk zihniyeti, gözü dönmüş ve aşağılık kişilere karşı sergilediği toleranslı yaklaşımıdır.”
 “Pozantı’da çocuk mahkumların ırzına, haysiyetine, şerefine, insan olmaktan kaynaklanan dokunulmazlıklarına kast eden soysuzların ve hasatlıklı ruhların cezasız kalmaması için de her türlü tedbiri bir an önce almalıdır. MHP bu konunu takipçisi olacak ve asla peşini bırakmayacaktır” demiş MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli.
 
Pozantı cezaevi'ndeki  rezaletin sebebi nedir peki?

TMK'daki anlayış ile  bu  çocukları ağır cezalar almalarına neden olan yasa   karşısında ne yaptınız sayın Bahçeli?

Zamanında tüm insan hakları örgütleri TMK anlayışı ile taş atan çocukların ağır cezalara çarptırılmasını eleştirirken neredeydiniz sayın Bahçeli?

TMK  mağduru çocukların bu hallere düşebileceğini, Türkiye cezaevlerindeki  gerçekler ile  bilmez misiniz sayın  Bahçeli?
 
Parti grup toplantısında atıp tutmak kolaydır, Kürt sorununu çözmek için adalet, barış, empati gibi kavramları aklından bile geçirmeyen hatta  Uludere'de öldürülen  mazlumlar için “Devlet gereğini yapmıştır” diyebilen sizlerin Pozantı eleştirisi yaparken bir an durup düşünmeniz gerekmez mi? TMK'nın devamı için üstün gayretler gösteren sizler değil miydiniz? Cezaevleri ile ilgili insan hakları derneklerinin  raporlarına kayıtsız kalanlar  sizler değil miydiniz?
 
TMK'nın sonucu budur işte. Taş atan çocuğa terör örgütü üyesi muamelesi yaptırıp 25 yıllık cezalarla tehdit edersiniz,  çocukları sapıkların önüne cezalandırmak için atarsınız da sonra “cezaevi görevlilerini sağa sola sürdük,  yetmez mi?”  diyerek pişkince cevaplar verirsiniz.

Vahşete acımak marifet değildir, vahşetin ortaya çıkmasını önlemek marifettir. İnsan hakları örgütleri cezaevlerinin durumunu yakın takibe alıp raporlar yayınlarken birileri onları “teröristlerin yardımcıları” gösterirdi. Cezaevlerinin kalın duvarlarının ötesine geçemeyen nice zulümat olduğunu çok iyi biliriz. Bunu daha doğrusu düşen bilir. “Düşene bir tekme de  ben atayım” diyenlerin  ise işi gücü insan hakları ve adalet peşinde koşanları damgalamaktır. Bu memleket karakollardaki Filistin askısını sergiledi diye  insan hakları örgütlerini “bozguncu” diye niteleyen adli ve idari makam sahipleri ile doludur. Zamanında hatırlarsınız  meclis insan hakları komisyonu İstanbul'da bir  karakolu teftiş ederken Filistin askısı bulmuştu.Dönemin valisi Erol Çakır İlker Başbuğ'un lav silahına “boru” demesi gibi bir tavırla karakoldaki Filistin askısını normalleştirmeye çalışmıştı.  O  dönemler Filistin askısını eleştirmek bile netameli işlerdendi. Dönemin MAZLUMDER  Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu ile  istanbul ve Bursa'lı dernek üyeleri sembolik bir Filistin askısı yapıp bir dağ başına gömmek istemişlerdi. Onları yolda durduran Jandarma “yürümenize izin veririz ama askıyı gömdürmeyiz” demişler ve başarmışlardı. Daha sonra Tv. kanalları olayı  “MAZLUMDER'in gömmek istediği Filistin askısı Jandarma tarafından kurtarıldı.” şeklinde vermişlerdi. Ağlanacak halimize güldüğünüzü görür gibiyim ama Türkiye böyle bir ülke işte. Devlet nazarında Filistin askısını eleştiren bozguncudur.

Sayın Bahçeli “Devlet”'i sorgulamadan vahşetleri eleştirmek kolay, değil mi?
 
Belki bu insan olanı çıldırtacak alçaklıkları görüp de sorunların çözümünün demir yumruk politikası olmadığını anlarsınız. Amacımız sizi aşağılamak değil bundan sonrasında   çözümden yana  olmayan savaş dilinizi değiştirebilmenizdir. İnsan hakları , mahkum hakları gibi kavramlara olan   alerjinizin geçmesidir.

 

Yorumlar