2011-07-20 00:00:00

Sağlıkta dönüşüm öncesi hastaneler oldukça sıkıntılı idi. Devlet ve SSK hastaneleri kapasitelerinin üzerinde bir hasta başvurusu ile karşı karşıyaydı. Bu kapasite aşımı direkt hastanelere başvurudaki sağlık hizmetlerinden yararlanma kalitesini düşürüyordu. Bunun sonucunda doktor muayenehanelerine uğramak bir alışkanlık halini alıyordu. Doktorlar da bu sistemi, tıp fakültelerine başladıklarında çevrelerinden kendilerine hedef olarak gösterilen yüksek standartlı hayata ulaşmanın bir yolu olarak görüyorlardı. Sistem tıkanmıştı. Zira her geçen gün artan hasta yüküne devlet ve SSK hastaneleri dayanamıyor., birbiri ardın sıra sağlık skandalları patlak veriyordu. Poliklinik sırası almak için uğraşan, saatlerce hastanelerde muayene olmak için bekleyen yetersiz ve ilkel teknik düzeydeki hastane binalarına arı gibi doluşan hasta ve yakınları çaresizlik içindeydi. Muayene olup hastane eczanesinden ilaç alıp doktora tekrar ilaçları tarif ettirme kuyruğuna giren hastalar haddinden fazla  yüküyle bunalmış doktor ile bir kez daha muhatap oluyorlardı. Bu normal insanları bile hasta edebilecek süreç hastane içindeki adli vakaları da arttırıyor., hasta ve doktor arasında birçok sürtüşmeye yol açıyordu. Sistemin değişmesi ve dönüşmesi gerekiyordu. Böyle bir sistem değişikliği olmasa hastaneler her geçen gün önü alınamayacak olumsuz gidişatı ile patlamak üzereydi.

Sağlıkta dönüşüm sistemi ile performans sistemi getirildi. Bu sistem kurum ve çalışanın statik bir devlet memuru gibi olmasını engellemeyi hedefliyordu Yıllarca hastaneler devletten ödenek alamayan, tıbbi cihazlarını geliştiremeyen bir durumdaydı. Devlet zor durumunu bahane ederek hastanelere gereken desteği vermiyordu. Hastaneler dışarıdan radyolojik ve laboratuar tetkikleri için hizmet alıyordu. Bu hizmet, özel sağlık işletmelerinin kar etmesine, hastanelerin ise atıl ve hantal yapısını devam ettirmesine yol açıyordu. Tıp fakültelerinde eğitimle yeterli bir şekilde uğraşmayan hocalar buraları özel muayenehanelerine çevirmiş ve bu normalleştirilmişti. Öğrenci iken bu çarka itiraz edenlerin öğretim üyesi olunca sistemim bir dişlisi olmaya genelde itirazı olmuyordu. Performans sistemi hastanelere “bir KİT olmayı terket, kendi ayakların üzerinde dur kendini geliştir ve rekabet et” demek istiyordu. Bir özel işletme mantığı ile hareket etmesini istiyordu. Haksız değildi, zira yıllarca hastaneler devletin sırtında bir kambur olmuştu. Hizmeti bir şekilde veren ve fakat rantabl bir hizmet sunumu sorunu ile ilgilenmeyen hastaneler zararlarını devlete ödettirmeye alışmışlardı.

Sağlıkta dönüşüm programı ile sağlıkta cumhuriyet tarihinin en köklü değişikliği yapılıyor. Aile sağlığı merkezleri, Kamu hastaneleri, eğitim ve araştırma hastaneleri özel işletme mantığı ile kendi ayakları üzerinde durmaya teşvik ediliyor. Sağlık kurumu yöneticilerine ayağını yorganına göre uzatması tavsiye ediliyor. Bu sistem “zararını, giderini, israfını azaltarak daha çok hizmet üreten bir yapı ol” mesajı veriyor.Ancak eski sistemin klasik devletçi ve hantal yapısını değişmekte ama bu sefer hizmet kalitesi düşebilmektedir. Zira poliklinik sayıları gözetilerek hesap yapılmaktadır. Daha kaliteli hasta bakma yerine hızlı ve performans gelirlerini arttırıcı bir tarz hedeflenmektedir. Hastaneler çalışanlarına yüksek performans dağıtmak için sağlığı değil, maddi geliri esas alıcı yönelişlere girebilmektedir. Önceden statik bir anlayışla sunulan ve halk tarafından büyük şikayet alan sağlık hizmetlerine belki büyük bir bütçe ayrılmıştır ama bu seferde deontolojik olmayan hastane ve doktor davranışları olmaktadır. Lüzumsuz tetkik ve ameliyatlar yapılabilmekte bunları yeterli denetim yapmayan SGK’dan talep edilebilmektedir.

Sistemin yeterince denetlenmemesi sadece insan faktörünün insafına bırakılması sağlıkta dönüşümün sağlığa zarar vermesine yol açacaktır. Vatandaşın Doktorunu seçmesi vb. yeniliklerolması tabiî ki hizmet kalitesini yükseltecektir. Ama bunu denetimsiz bir şekilde yapmak başka bir kara deliği oluşturacaktır. Sağlıktaki statikliği düzelteyim derken özel sektörün sadece kara endeksli yapısına dönüşmek sağlıklı bir durum değildir. Bunun dengesini sağlamak gerekir.

Daha önceden doktorların hastanede bulunma süreleri muayenehane ve özel kuruluşlarda çalışma nedeniyle daha azdı. Muayenehanelerin kapanmasıyla birlikte daha uzun süre ile doktorun hastanede kalması sağlandı. “Ne kadar hizmet üretirsen o kadar gelirin olur” mantığınıoluşturup bu hizmetin kalitesini sadece uygulayıcıya bırakmamak gerekiyor. Zira maddi gelir söz konusu olunca hizmette niceliğin artıp niteliğin düştüğünü görüyorsunuz. Konu maddi gelirin artıp artmadığına endeksli olursa sistem değişikliği konusunda ciddiyet olmayacaktır. Doktorların elde edilen performans geliri az çok tatminkar düzeydeyse sesini çıkarmaması, performans gelirlerinin  kısılması halinde şikayetlenmesi de doğru değildir. Sağlıkta dönüşü sistemini uygulayarak sağlık çalışanını tam gün hastanede tutmayı, hastaneyi zarar etmeyen bir yer haline getirmeyi isteyen sistem, sağlık çalışanını da sadece çarkın bir dişlisi gibi görmemelidir. Sağlık çalışanının sistemi iyileştirmeye yönelik eleştirileri dikkate alınmalıdır. Zira gerçekçi olarak düşünüldüğünde sağlıkta dönüşüm sisteminden geriye gidişin mümkün olmadığı gözlenmektedir. Siyasi erkin seçimle yeniden aynı sistemi uygulayanlarca devam ettirilmesi iyi niyetli ve realist eleştirilerle sistemi iyileştirmenin en mantıklı olduğunu gösterir. Eski sisteme göre halkın belirgin bir memnuniyet içinde bulunduğu bu sistemde devletin sağlık çalışanını “parasını verip çalışan bir nesne” olarak görme eğilimi çalışma barışını bozmaktadır. Hastaneler daha çok para kazanıp çalışana iyi performans geliri dağıtmak isterken sağlık hizmeti kalitesinden taviz vererek daha nitelikli sağlık hizmeti yerine daha iyi gelir getiren bir tarza yönelmektedir. Bu tüm sistem çalışanları için de böyledir. Bunu önlemenin yolu sadece niceliğin ölçüsüz artması (çok hasta bakmak) yerine kaliteli hizmeti ödüllendirme çabası olmalıdır. Kalitenin artması kimsenin insafına bırakılmamalı, devletin düzenlemesi ile olmalıdır. Eleştiriler dikkata alınmadan yürüyen “ben yaptım, oldu” mantığı sistemde sıkıntılara yol açacaktır. Özel hastaneler için de aynı olay geçerlidir. Yapılan hizmetleri şişirerek gelir elde etme çabası kalite esas alınarak düzeltilmelidir.

Sağlıkta asıl problemli alan ilaç giderleridir. Önceden SSK’lı hastalar özel eczanelerden ilaç alamazdı. Hastane eczanelerinde uzayan kuyruklar hastaları, hasta yakınlarını çileden çıkarır ilaç kalitesi açısından da tartışmalar yaşanırdı. Hastaneye ilaç alımları ya bakanlık düzeyinde yapılır ve sonra büyük firma-bakanlık skandalları patlardı yada hastane bünyesinde gayriahlaki promosyon pazarlıkları yaşanırdı. Sağlıkta dönüşümde ilaç fiyatlarında bakanlığın yaptığı büyük fiyat indirimleri olmasına rağmen ilaç giderlerinde büyük düşüşler yaşanmamıştır. Bu artan hasta sayısı ile ilişkili olsa da ilaç firması eczane doktor arasında gayriahlaki menfaat ilişkilerinin bitmediğini göstermektedir. Büyük promosyonlarla sağlık üzerine oynanan bir pazarlamada ahlaki ve vicdani kriterler esas alınmadığı müddetçe istismarların önü alınamamaktadır. Aslında sağlık alanındaki en büyük kara delik ilaç giderlerindedir. Sağlığı bir kazanç kapısı olarak görebilen sağlık piyasasına yönelik ciddi tedbirler alınmazsa büyük istismarlar devam edecektir. İnsan düzelmeden hiçbir şeyin tam anlamıyla düzelmeyeceğinin bilincinde olarak denetime önem verilmelidir.

Sağlıkta dönüşüm projesi hasta hakları kavramının kurumsallaşmasına yol açmıştır. Bu yapı ile hastane yöneticileri ve bağımsız STK üyelerinin de katıldığı bir kurul, hastaların şikayet başvurularını incelemektedir. Bunun hizmet kalitesini artıcı rolü olmakla birlikte çalışan hakları ile ilgili bir birimin kurulması da özel işletme mantığına yönlendirilen hastanelerin kontrolünü daha iyi sağlar. Doktorlar risk oranlarına göre sigortalanmaktadır. Bu pratikte hem hastanın hem de sağlık çalışanının korunmasını sağlaması açısından önemlidir.

Sağlıkta dönüşüm sistemi ile hastanelerde yoğunluk nispeten azalmakta bununla doğru orantılı olarak hasta sağlık çalışanı sürtüşmeleri azalmaktadır. Yeni sistemi oturmayan, hatalı yönleri yüzünden eleştirenler sağlıkta istismarların dönüşüm öncesi dönemde ne kadar yoğun olduğunu da unutmamalıdır. Mesele sadece eleştirmek değil daha iyi bir sağlık sisteminin nasıl sağlanacağıdır.

Sağlıkta dönüşüm sistemi halkı memnun etme amacı ile çıkarılmış bir sistemdir. Hastalar genel olarak sistemden memnundur ancak sadece hasta memnuniyetine endekslenmek hataları da peşinden getirebiliyor. Hasta, sağlık çalışanı, kamu ve özel kurumlar arasındaki bu ilişkinin her boyutunun adalet ve ahlakilik üzerine yürütülmesi gerçek rehabilitasyonu sağlayacaktır.

Yorumlar