2006-09-02 00:00:00

SİVİL  GÜCÜMÜZÜN  FARKINA  VARALIM

 

Ülkemizde  uzun  yıllardır  halkımızın  etki  gücü  tartışmalıdır. Demokrasi’nin  var  olduğu  iddia  edilen  bir  ülkede  kararları  gerçekten  halk mı  alıyor?

Yoksa  halk  alıyor  gibi  görünüyor  fakat   antidemokratik  bazı  güçler mi  alıyor?

Aslında  görüntüsel  olarak  4  veya  5 yılda  bir  yapılan  seçimlerde  sandık  halkın  önüne  konur.Halk  gider oyunu  atar  ve  demokrasi  güya  cereyan  etmiş  olur.Daha sonrasında  teşkil  eden  hükümet  icraatlarına  başlar.Bu  arada  cumhuriyet  tarihimiz  boyunca  seçim  sonrası  yapılan  milletvekili  transferi  ile  kurulan  hükümetleri  saymamış  olalım(!).Sık  sık  yapılan  darbeler ve  ara rejimleri  ise  hiç  görmemiş  olalım.(!).Kurulan hükümetlerin  aldığı  kararlarda  halkımızın  genelde  pek  müdahil  olduğu  söylenemez.Bahsettiğimiz  müdahillik  ancak  yeni  seçimden  yıllar  sonra  gelecek  bir  sonraki  seçimde  vuku  bulabilecektir.Sonraki  seçimler  geldiğinde  ise  halkın  ensesinde  boza  pişiren  , semirmeye  doymamış , gözünü  ancak  toprak  doğuracak  güçlerin  elinde  bulundurduğu  medya  patronları  gereken  tezviratı  yapar. Fotomontajlar   kullanılarak  tehlikeli  gördükleri  kişileri  halkın gözünde  alaşağı edip  yardakçılarını  baş  üstü yapabilirler.Ve  sonuçta  maalesef  halkın tepkisi  yine boşa çıkar.

Bu  gidişatı  bir çok  kesim  sürekli  eleştirir.Fakat  halkımızda  da sivil  bilinç  yeterince  yine de  oluşmaz.Bizim  adımıza  tarihi  kararlar  alınan  milletvekillerimiz  çoğunlukla  vekil  olduklarını  unutur  ve  parti  başkanları  veya  derin  devletin  kuklası  haline  gelirler.Gerçekleşen  bir  olay  olması  hasebiyle anmadan  geçemeyeceğim  bir  anekdotu  aktarayım.Anadolu’da  milletvekili  seçildikten  sonra  eski  arkadaşları  ile  bir araya  gelen  bir  kişi  arkadaşlarına  “Bende  seçim  olana     kadar sizin  gibi  sıradan  biri  idim”  der.Bilinçaltındaki  farklılaştığı  iddiasını  böyle  dışarıya  yansıtır.Birilerinin  böylelerine gereken hatırlatmyı  anlayacağı  dilden yapması gerektiği  açıktır.

 

Son  günlerde  yoğun  bir  şekilde  halkımızın  gündeminde  olan  Lübnan’a  asker  gönderme  ile  ilgili de  aynı  tartışmaları  yaşıyoruz. İsrail  bölgede  haydutluk  yapmayı  zorla herkese  kabul  ettirmeye  çalışan  bir  ülkedir.BM  askerlerini  dahi  öldürüp BM  tarafından   kınanamayan  bir  ülkedir.Genişleme  peşinde  koşan  bir  ülkedir.Yahudi  ırkının  üstünlüğüne inanıp  yaptığı  her zulmü  sıradan bir  korunma refleksi  gibi  gören  ve  gördürmeye  çalışan  bir  ülkedir.

Güya  çatışmaya  olağanüstü  koşullarda  ancak  girebilir  şeklinde  bölgeye  gönderilen  Türk  askeri son  derece  tehlikeli  bir  görev  üstlenmektedir..Türk   Arap  ilişkilerine,  Sünni  şii  ilişkilerine  büyük  zarar  verebilir. Hükümetin  Lübnan’a  asker  gönderme  konusundaki  ısrarı  maalesef  halka  rağmen  alınmış  bir  karardır.

Halkımız  sivil tepkisini  gösterme  konusunda  adeta  imtihana çekiliyor. Halkımızın  büyük  çoğunluğu  Lübnan’a  asker  gönderme konusunda olumsuz düşünürken  hükümetin böyle  bir  karar  alıp meclis’ e sunması  üzücüdür.Sonradan  komşularımızla derin ayrılıklar  oluşmadan  bu  karara  halkımız  “hayır”  demeyi  başarmalıdır.Bu  da batıda  çok  gelişmiş  olan  sivil tepki geleneğinin  arttırılması ile  olacaktır.Milletvekillerine  ulaşarak  gerçek  vekillik  yapılması  gerektiği hatırlatılmalı  ve  insiyatif  ele  alınmalıdır.Asıl  olan  halktır  vekillerini  sürekli  denetlemelidir.Unutulmamadır ki  5 yıl sonra  denetlenmek  üzere vekil  seçiyorsak  sandık  başına gitmemiz  boşunadır.

 

Yorumlar