2016-12-07 00:00:00

.

Toplumsal olarak öyle bir toplum haline geldik ki bir kısmımız felaket dolu bir ortam oluştuğunu düşünürken bir başka kesim adeta bir Cennette olduğunu düşünüyor.

 

Birbirine tahammül oranı azaldı, önceden başkasının fikrini dinleyen, tahammül eden şimdi hemen kapıları kapatıyor.

 

İhtiyacımız olandan dört nala uzaklaşıyoruz. Eksiğini gidermek için bir yere varması gerektiğini bilip de köşe bucak aradığından aslında kaçmaya çalışması bir insan için nasıl bir duygu durumu, nasıl bir ruh hali?

 

Toplumda diğerini anlamak için ön yargılarını bırakıp yeni sesler, sözler duyma ihtiyacı çok azalmış durumda. Araştırma, inceleme ihtiyacı yok denecek düzeyde. Yeni istatistiklere, anketlere kulak kabartan çok az, sonuçlar düşündüğü gibi değilse sonuçları aşağılama eğilimi çok fazla.

 

Bu bağnazlaşma eğiliminden tahsil seviyesi ne olursa olsun her kesimden insan aynı oranda etkileniyor. Birbirini anlamayı, düşünmeyen tercih etmeyen ama gettolarının arkasına saklanmayı marifet bilen bir toplum haline geldik.

 

Oluşan siyasi kamplaşma eğilimi düşünceyi, düşünmeyi, akletmeyi, araştırmayı vuruyor, herkes gettosunda sloganlarıyla mutlu.

 

 

Gerçekle yüzleşme yerine sloganlara sarılmayı tercih eden halimiz, maalesef günümüzde asıl sorunumuz.

 

Kimse farklı ses duymak istemiyor, farklı bulgulara, düşüncelere karşı zırhını giymiş durumda. Kendisine ok atıldığını düşünüyor ve karşılık olarak attığı ok, çok keskin ve sert oluyor.

 

Farklı gördüğünü itham etmek, etiketlemek, dışlamak, suçlamak, cezalandırmak o kadar normal ki bunları yapmayan anormal görülüyor.

 

Bu tüm görüntü toplumsal bir gerileme yaşadığımızı gösteriyor. Parlak teknolojik görüntülerin, renkli modern aygıtların arkasında gizlenen toplumsal bir düşünsel gerileme hali yaşıyoruz.

 

Yetişkinlerimiz kutsallarına daha çok bağlanıyor, gençlerimiz görüntüdeki eğitim geliştirme gayretlerine karşın zihinsel gerileme ve üretememe halindeler.

 

 

Bu tespitlerimizin ne kadar doğru olduğu PISA sonuçlarıyla ortaya çıkıyor. 

 

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün üç yılda bir hazırladığı Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) 2015 açıklandı. 

 

OECD okul sonrası beceri araştırmasında en çarpıcı sonuç sorun çözmede. Ortalama puan 32, Türkiye 8. Her iş niye kavgaya varıyor anlaşılıyor. Sorunları çözmek için iletişim araçlarını kullanmak gerekiyor, konuşmak gerekiyor. Üzerine dokunulduğunda içine kapanma refleksi gösteren ilkel bir hayvan gibi değil, farklı alternatifleri masaya yatırıp üzerinde düşünen zihinler oluşturmak zorundayız.

PISA'ya göre bilimsel bilginin önemi ve bilgiyi öğrenmekten zevk almada 70 ülke içinde 65. sıradayız, buna rağmen kariyer beklentisi olansa %30. 2015'te bilim ve matematikte 2006'nın gerisine, okumada ise 2006 seviyesinin de altına düşmüşüz. 72 ülke içinde ilk 50 arasında değiliz. Her alanda düşüş ve son sıralarda görünme, genel halimiz. İnsani, hukuki gelişmişlik endekslerindeki belirgin gerilememizden sonra bu tablo iyice moral bozucu ve çözüm gerektirendir.

 

PISA sonuçları ülkenin demokratik gelişimini yansıtıyor adeta. 2012'ye kadar zar zor olan yükselme eğilimi 2015'te sert bir düşüş yaşamış.

 

 

Hal bu, pekiyi ne yapmalıyız? Tarihte toplumların gerileme yaşadıkları dönemler yok değil. Yöneticiler bir gaflet dönemi sonrası bunu görmeye başlarlar. Genellikle toplumdaki düşünsel duraklama ve donuklaşmayı değil, binaları, kurumları, giysileri değiştirmeyi tercih ederler. Geç kalmışlardır ve buldukları çözümler yine aldatıcı, palyatif çözümlerdir. Osmanlı da böyle olmuştur. Gerileme geç fark edilmiştir, çözümler de kaynaktaki probleme yönelik değildir.

 

Toplumlarını dirilten peygamberler, bilim adamları, usta yöneticiler neler yapmış, bir bakmak lazım. Akletme, ahlakın yükseltilmesi, araştırma, çalışkanlık, boş ve çok konuşma yerine sorun tespiti ve çözümüne yönelmek, gördüğümüz ortak özelliklerdir.

 

Çözümü birlikte bulmak zorundayız. “Karşı taraf hatalı, çözümü ancak ben bulurum ” demek hatalı, ortak düşünme aktivitelerine, ortak paydalara ihtiyacımız var.

 

Birbirimizi kabul etmesek, onaylamasak da dinlemeye çok ihtiyacımız var, ortak dinleme toplantıları düzenlemek şu ara yapılacak en önemli iş. Farklı kesimlerin diğerini kabullenme endişesi taşımadığı ama öteki gördüğünü öteki gördüğünün ağzından dinleme ihtiyacı o kadar fazla ki.

 

Ortaya çıkan tabloyu suçlayıcı yönelişlerden ziyade yeni tekliflerle nasıl giderebileceğimiz üzerine yoğunlaşmalıyız.

@gergerliogluof

Yorumlar