2017-03-29 00:00:00

.

.

Cihan Tuğal’ın “Pasif Devrim” olarak tanımladığı AK Parti iktidarı, “devriminin” çocuklarını yerken, ortaya ucube kalıntılar bırakıyor: Mazlum-Der.
26 yıllık insan hakları savunucusu Mazlum-Der, “Kürtlerin insan haklarına” sırtını dönen bir “hak” savunucusu örgüt artık. Gezi isyanı sırasında Mazlum-Der’de çatlak yaşanmıştı. Müzakere sürecinin “light” ikliminde o kriz ötelenmiş, mevsim kışa dönünce ertelenen kriz sonuca ulaşmıştı: Çoğunluğu bölge illeri olmak üzere 16 şube kapatıldı. Hem de referendum öncesinde, OHAL şartlarında.

İstanbul Şubesi’nin darbesi ile ağır yara alan Mazlum-Der’deki bu yıkım memleketin siyasi ahvalinden bağımsız değil. Dindar kesimlerin vicdan-hak değerlerini entelektüel ve aktivist tutumları ile savuna gelen isimlerin iktidarlaşmanın çemberinin dışında kalanların Mazlum-Der’in kurucuları arasında olan isimler olması da tesadüf değil. Ömer Faruk Gergerlioğlu; derneğin başkanlığını yapmış isimlerden. Vicdan ve hak tutumunu bırakmayan Gergerlioğlu, basına yansıyan bir fotoğrafla ilgili attığı “…Analar aynı, bayraklar farklı..! Ölünce farkımız kalmıyor birbirimizden. Çocuklarımızın tabutu yanyana duracağına, dirisi yan yana dursun, eşitçe, kardeşçe ve omuz omuza..!” sözleri nedeniyle önce Kocaeli Valiliği tarafından açığa alındı, yetmedi KHK ile işsiz bırakıldı.

Fatma Bostan Ünsal; AK Parti kurucuları arasındaydı, Başkent Kadın Platformu ve Mazlum-Der üyesi olarak uzun yıllar insan hakları mücadelesi verdi. O da AK Parti Hükümeti kararnamesiyle çalıştığı üniversiteden atıldı. Kocası Mazlum-Der Başkanı Ahmet Faruk Ünsal ise Gazze’ye dönük ablukaya karşı uluslararası duyarlılık oluşturmak için yola çıkan, 10 insanın hayatını yitirdiği Mavi Marmara gönüllülerindendi. İstanbul Şubesi’nin iktidar oyunlarıyla başkanlıktan edildi.

Cihangir İslam; o da Mazlum-Der’in kurucuları arasından. Yıllarca bölgede hekimlik yapan İslam da hükümet kararıyla işsiz bırakılanlardan.
Pasif devrimin yediği evlatlarının kurucusu olduğu Mazlum-Der, abluka-hendek sürecinde hazırlanan insan hak ihlalleri raporlarını suçlayan İstanbul Şube’den bir ekip tarafından iktidarın sesine rücu etmeyi seçti.

Hak-adalet dengesinde “bazılarının hakları gözardı edilebilir” noktasına gelen Mazlum-Der, varoluş nedenine ihanet ederken, kuruluşunda yoğun emekleri olan ve güç-kibir çemberini dışında durmayı tercih edenler ise yollarına devam ediyor. Hoyratlığın iktidarına “evet” demeyen bu isimler şimdi Hak ve Adalet Platformu’nun parçası olarak dindar kesimlerle buluşuyor. Referandum sürecinin ötesinde bir bakışla, istismar dilini deşifre edecekler. İman-Küfür arasına sıkıştırılmaya çalışan dolaşımdaki egemen sese, karşı ses oluşturmaya çalışacaklar.

Referandum sürecinde dindar mahallenin korkularını yakından bildikleri için, “Hayır” çıkması durumunda mevcut durumun hala devam edeceğini, ama bununla yetinmeyerek hiçbir toplumsal kesimi dışarda bırakmayacak, hak ve adaleti esas alan yeni bir anayasanın yazılım sürecinin başlatılması gerektiğini söyleyecekler. Zira 12 Eylül Anayasası’na da razı değiller.

Dindar kesimin hızla sağcılaştırılmasından rahatsız olan eski Mazlum-Der’in içindeki bu isimler, tepeden tabana yayılan milliyetçiliğin, AK Parti eliyle aşağıdan yukarıya doğru yaygınlaşmasının tedirginliğini, olası yıkımlarını tartışacaklar.

Buluştukları AK Parti tabanının vicdanlarına seslenecekler, geçmişten bugüne taşınan korku kodlarını yok saymayacaklar. “Mazlumları birbirine düşürecek fitneyi kendi siyaset dillerinde yeniden üretmeyecekler.

Toplumdaki sessiz, derinde olduğu için duyulmayan feryadı “hayır” diline tercüme etmeye çabalayacakları yeni yolculuklarında mahalleler arasında bağ kurma hedefleri karşılık bulacak gibi görünüyor. Çünkü kara göründü.

artıgerçek

Yorumlar