2008-12-13 00:00:00



IRAK  İZLENİMLERİM  



IRAK  İZLENİMLERİM  



 

İnsani  yardım  vakfı  İHH’nın  davetlisi  olarak  2008  Kurban  organizasyonuna yardımcı olmak    ve   Irak’ın  insan  hakları  alanındaki  son  durumunu  gözlemlemek  için   6 Aralık  2008  günü  İstanbul’dan  Bağdat’a  gittik. 2.5  saatlik  bir  yolculuk  sonrası   uçağımız    Bağdat  semalarındaydı. Dicle  nehrinin  iki  yakasına  serpilmiş  yapılarıyla     Bağdat  karşımızdaydı. Çevreye  yayılan  yerleşim  birimlerinden  sonra  uzun  derin  bir  çöl  görüntüsü  dikkat  çekiyordu. Bağdat’ın  uzaklarında  görünen  göl  görüntüleri,  ortasına  kuyu  açılmış  daire  şeklindeki  tarla  görüntüleri  aslında  emek verilse  çölün  bağa  dönüşebileceğini  ilham  ettiriyordu.

Bağdat  havaalanına indiğimiz  zaman  Atatürk  havaalanına  göre  oldukça sade  bir  görünüm vardı .Bizi  karşılamaya  gelen  Irak  koordinasyon merkezinin  üyeleri  sıcak  bir  şekilde  bize  hoş geldin diyorlardı. Havaalanından  çıkışta ise  İlk  Irak  görüntüleri  ile  karşılaşıyorduk. Havaalanından  çıkışta  Amerikan  askerleri sıkı  bir   kimlik  sorgulaması  yapıyor  ve .Irak’a  ilk  girdiğimizde  ve  sonrasında artık  alışmamız  gereken bir  görüntü karşımıza  çıkıyordu. Kontrol noktalarında  yolları  daraltan  dev beton  bloklar  vardı  ve yollar  daraltılmıştı. Kontrol  noktaları eski tank  paletlerinin yola  serilmesiyle  geçiş  engellemesine uğratılmıştı. Kontrol  noktalarına  yapılan  saldırıları  önlemek  için  azami  özen gösterildiği belli oluyordu. Irak  yardım koordinasyon  merkezine  vardığımızda  oranın  sorumlusu   Muhammet  Halit   bizi karşıladı. Hemen  Bağdat  ziyaretimiz  hakkında projeksiyon  ile  sunulan  bir  sinevizyon  sunumu  ile  bilgi  verdi. Daha  önceden  Türkiye’de  yaşamış babası  Türkmen  annesi  Arap  olan  Hukuk  2. sınıf  öğrencisi  Selma  hanım  bize  tercümanlık  yapıyordu. Selma  hanım  tüm  Bağdat  gezimizde  biran  olsun  bizi  bırakmayan  gönüllü  bir  kardeşimizdi. İlk görüntüler ciddi bir  organizasyonla Irak’ta  ziyaretler  yapacağımızı  ve  hizmetlerin  oldukça   düzenli  olduğunu  düşündürüyordu.

 IRAK  BÜYÜK BİR  TOPLUMSAL  KAOS  TEHDİDİ  ALTINDA, MİLYONLARCA DUL,YETİM  VE  GÖÇMEN  VAR

 

Irak’ta  işgalden  sonra  birçok  yardım kuruluşu  kurulmuş. Bunların iyi hizmet vermesi için  bir koordinasyon kuruluşu kurulmuş. Koordinasyon,  yardımların daha    düzenli, doğru ve  emin  bir  şekilde  dağıtımını  sağlamış.  Iraklılar  işgal  ve Saddam’ın  devrilişine “ihtilal”  diyorlar. “İhtilalden önce  böyle  kuruluşlarımız  yoktu,  Bizim  zorluğumuz bu  tür  yardım, eğitim organizasyonlarını  yaparken öğrenmemizdi. Bu  işlerin  içindeyken  öğrendik ve  profesyonelleştik . Büyük  yıkımları  gördük ve bunların  yüzeysel   ve  geçici  bir  anlayışla   değil,  kalplerdeki acıları  yok  etmek  için  somut işler  yapılması ile  yok edilebileceğini  anladık  ve  bunun için    kolları  sıvadık”  diyorlar. İHH  bu  yardım kuruluşları kanalıyla yardımlarını  ulaştırıyor.Yardım kuruluşlarında  büyük  fedakarlık  gösteren  gönüllü  çalışanlar  var. Irak  büyük bir  toplumsal  kaos  tehdidi  altında.1.5 milyon  kişi  ölmüş. 5  milyon  yetim,  3  milyon  du,l  2  milyon    göçmen, 2  milyon  dış göçmen olmak  üzere  4 milyon  göçmen  var. Bu  rakamlar  eğer  önlem  alınmazsa  Irak’ı  ileride  çok  daha  büyük  bir  sosyal  felaketin  beklediğini  gösteriyor.  Acil  yardım, eğitim,  sağlık,  geliştirme  vb.  hizmetlerin  çok  arttırılmasına  ihtiyaç var. Türkiye’ye karşı büyük bir  sempati  var. İHH’ya  karşı    büyük  bir sevgi  ve  taktir  var. “En  çok yardımı  Türkiye’den  aldık,  başka  bir  çok   ülkeye  göre sizlerden  büyük  destek  gördük,   bunu  hiç  zaman     unutamayız”  diyorlar.  Başkent  Bağdat  her  grubun  temsilcisinin  olduğu  ve  herkesin  hakim olmak  istediği  bu yüzden  çok  bunalmış  bir  şehir  görüntüsünde.Şehrin  her   alanında    büyük harabiyet  var.Yardım kuruluşları  ayırt  etmeksizin  herkese  yardım  yaptıklarını,  herkesin  büyük  mağduriyet  yaşadığını    hatta  yardım  isteyen  kiliselere de  yardım  ettiklerini  belirtiyorlar. Bazı  illerde  yoğun  bazı  illerde daha  az  olmak  üzere  ayırt  etmeksizin herkese yardım  ediyoruz  diyorlar. İlkönce  farklı  tepkiler aldık,  saldırılara uğradık  ama  sonra  her şey  yoluna  girdi  diyorlar. 2009 da  yapacaklarını tasarlamakla  meşguller. Projeler  hazırlıyorlar.

 

  Hemen  yardım  kuruluşlarını  gezmeye  başlıyoruz. Bizi  bekleyen  yardım kuruluşlarına  programlanan  saatlerinde  ulaşıyoruz. Onların  teknik  sunum  donanımları  ile  bizi  beklediklerini  görüyoruz. Hemen  kuruluşları  ile  ilgili  bir  sinevizyon  sunumu yapıyorlar. İlk ziyaret  ettiğimiz  Muslim Hands ‘a  bağlı  bir  hanım  kuruluşu.Adı  Cennet  kuşları  derneği. Klasik  bir  Bağdat  evini kiralamışlar   ve  bir  eğitim  kuruluşuna  çevirmişler  orasını. Başkan  hanım  hacda  olduğu için  başkan  yardımcısı Saba  Elhalhatıp   hanım  bize  sunum  yapıyor.Ardından  çeşitli  komisyonlarda  yer  alan  genç  yaşlı  hanımlar  konuları  ile  ilgili  sunumlar  yapıyorlar. Yetimlere  yönelik  eğitim  çalışmaları  yapıyorlar.Çocukların ruhsal  durumlarının  çok  kötü olduğunu  Türkiye’den  psikiyatrist  desteğine  ihtiyaç  duyduklarını  belirtiyorlar. Yetimlerin  eğitimi  ve  rehabilitasyonu  için    spor,bilgisayar vb.  eğitimleri  veriyorlar. Bahçesine havuz  yaptırdıkları  okulda  çocuklarla  gönülden  ilgilendikleri  belli  oluyor. “Amerikalılar müdahale  ediyor mu?” diye  soruyoruz. “Hayır  kendilerine  zarar  olmadığını  düşündükleri müddetçe    bir  müdahalede  bulunmuyorlar” diyorlar. Ardından  bir  başka  derneğe  geçiyoruz. Onun  adı Mutlu  aile  derneği. Daha  çok  Diale  şehrinde faaliyet  gösteriyorlar.Yetimlere  destek  ve  eğitim çalışmaları  yapıyorlar. “3461  yetim  bize  müracaat etti , bunların  ancak  317 sine  destek olabiliyoruz” dediklerinde  tablo  ortaya  çıkıyor.Ama sadece  Diale’de   10.000  civarında  yetim  olduğunu öğrenince  daha da  üzülüyoruz. “Kurbanla  yardımcı  olmaya  çalışıyoruz  ama  Irakta bu  sene  kurban fiyatları  %50  arttı” diyorlar. İHH’yı övgü ile  anarak  desteğin  yarısını İHH’dan  aldıklarını  belirtiyorlar.

 

Irak’ta  maalesef  mezhep  ve  ırk  grupları  arasında  çekişme  var. Sünniler  ayrımcılığa  uğradıklarını  düşünüyorlar. İlk  seçimi  boykot  etmelerinden  dolayı  pişmanlar. İşgal  olduğu  için  seçimin  işgali  kabul  anlamına  geleceği  için  seçimi  katılmayarak  protesto  etmişler. Şiilerin  tüm  kadroları  ellerine  geçirdiklerini  ve  dışlandıklarını  düşünüyorlar. İşgal  öncesi  olmayan ayrımcılığın  sonrasında  ortaya  çıktığını  düşünüyorlar.  Şiiler  ve  Kürtler  nüfus  dağılımına  göre   uygun    bir  yönetim  şekli  olduğunu  düşünüyorlar.  Irak’ta  direniş  kelimesi  pek  geçmiyor . Çeşitli  gruplarda  daha  çok milletvekili  sayıları ile  ilgili  hayıflanmalar  olduğunu  anlıyoruz. Farklı  dini ve  etnik gruplar  bundan sonrasında  nasıl  daha etkin olabileceklerinin  hesabı ile meşgul.

 

“GÜLÜYORUM, ÇÜNKÜ  BURASI  BENİM  TOPRAKLARIM,  BENİM  ÜLKEM”

 

Daha  sonra  insan  hakları  alanında  Irak’ın  son  durumu  hakkında  bilgi  almak  üzere  meclis insan  hakları komisyonu  üyesi    Seza  Manzuri El-Abusi  le  görüşmek  üzere  kaldığı  otele  gidiyoruz. Otele,  çünkü  meclis  sonrası  evlerine  gidemiyor  milletvekilleri. Ölüm tehdidi  altındalar. Aileleri  ile  Amerikalıların da  kaldığı  Yeşil  alan  içindeki  büyük  bir  otelde  kalıyorlar.  Bu bölgede  ancak   koordinasyon  yetkililerinin  mihmandarlığında     dolaşabiliyoruz. Yeşil  alan genelde  Amerikalıların  kaldığı ve  önemli  merkezlerin  olduğu bir  alan .Bu  alana  giriş,  yüksek  derecede güvenlik  önlemleri nedeniyle  ancak  özel izne  bağlı. Otele  girişte  tek  kimlik  yeterli  olmuyor. Tercümanımızda  ikinci kimlik olmadığı için Amerikan  askerleri  zorluk çıkarıyor. Tercümanımız  Selma  hanım mütebessim birisi. Askerle  İngilizce  konuşuyor. Asker  ona  çok  kötü  bir  ortamda  olduğunu,  Bağdatta  nasıl  gülebildiğini  soruyor. Hakikaten  elektriklerin  olmadığı,  dev  beton bloklar  arasında  kale  gibi korunan  bir  yerdeki  somurtkan  suratlı  A.B.D askerlerine karşı  cevap  verirken  neşeli olmak  çok  zor. Selma  hanım,  nasıl  olup da gülebildiğini  soran  A.B.D  askerine    “Niye gülmeyeyim  burası  benim  topraklarım, benim  ülkem  burası  benim”  diyor.

 

MİLLETVEKİLİ: “ONLAR  AMERİKAN ASKERİ,  İÇERİ ALMIYORLARSA  NE  YAPABİLİRİM?

Askerlerin  çıkarttığı  zorluk  üzerine  Selma  hanım  milletvekilini tel ile  arayarak  girişimiz  konusunda  yardımcı  olmasını  talep  ediyor. Cevap,  Irak’ın  kimin  elinde olduğunu gösteriyor. “Onlar  Amerikan  askeri  içeri  almıyorlarsa  ne  yapabilirim,  onlara sözümü geçiremem”  diyor  milletvekili. Irak’ta  meclis  var. Ama  meclisin  durumu ile  ilgili  halkın  anlattığı  bir  başka  olay  yöneticinin  kim olduğunu  gösteriyor. Meclis  girişlerinde  arama  yapan  köpekler  bir  nedenden  dolayı  2  gün  meclise  getirilememişler. Bu  yüzden  milletvekillerini  arayan askerler  boşuna  meclise  gelmeyin sizi  meclise  alamayacağız  demişler. Bunu  anlatanlar  meclis  için  “köpeklerin  insafına  kalmış  meclis”  ifadesini  kullanıyorlar.

 

Milletvekilini  ziyaret  edemeden dönüyoruz. Yarın  parti  merkezinde  buluşmak  üzere  gerisin  geri  dönüyoruz. Saat  19.00dan sonra  dışarıda  olmamızın  mahzurlu  olacağını belirtiyor  rehberlerimiz. Acele  ile  otelimize dönüyoruz. Her  sokak  başında  Irak  askerleri  tarafından  denetlenen  kontrol  noktalarında  durmak  zorunda  kalıyoruz. Otomatik silahlarını  üzerinize  çevirmiş  zırhlı  araçlar  ve  her  an  bir  aksilik  çıkaracak  gibi  duran  Irak  askerleri  var bu  kontrol  noktalarında. Binlerce  dev  beton  bloklarla  kapatılmış kontrol noktalarında  sıkı  bir  denetim  var. Ama  ırak  halkı  buna  alışmış  artık. Biz de  baştan  çok  garipsiyoruz. Ama  sonra  biz de  alışıyoruz. Ayrıca  el kaide’ye  karşı  Amerikan ve  hükümet  güçlerince  eğitilerek  maaşlı bir  şekilde  çalışan  ve  mahalleleri  koruyan  her  ara sokak  başında  denetim  yapan   Sahva  ordusu  denen  güçler de  var. Bunların   El Kaide’nin  zayıflatılmasında  çok  etkili  olduğunu  anlatıyorlar. Amerikan ordusunun Irak ordusu tam yapılanana kadar çıkmayacağı söyleniyor.Amerikan  askerlerinin çok  gergin  olduğu  ve hemen ateş açtığı  belirtiliyor. Arabadan dışarı   oyuncak  silahını  çıkarmış  bir çocuktan  ürken  amerikan  askerinin  hemen  ateş  ederek  çocuğu öldürdüğünü  anlatıyorlar.

 

Yorumlar