2008-11-30 00:00:00


ÖZGÜR EĞİTİM-SEN'İN DÜZENLEDİĞİ PANELDEN NOTLAR..

ÖZGÜR EĞİTİM-SEN''İN DÜZENLEDİĞİ PANELDEN NOTLAR..
Özgür Eğitim Sen''''in “Eğitimde İnsan Hakkı İhlalleri” konulu paneli dün Ankara Mola Otel’de düzenledi. Eğitim, Öğretim ve Kemalist İdeolojinin eğitim üzerindeki etkilerinin yoğun olarak ele alındığı panelde konuşmacılar; “Eğitim sistemini eleştirmek, resmi ideoloji karşıtlığı olarak yorumlanıyor”, “Kemalizm projesine, ilk başkaldırıyı başörtülü kadınlar yapmıştır”, “YÖK kaldırılmalıdır” , “Anayasa değiştirilmelidir” , “Resmi törenlere gitmeyeceğiz” , “Bu zorba eğitim sistemine karşı ayağa kalkmalıyız” ve “Din eğitimi halka bırakılmalı” mesajlarını verdiler.

Panelin açılış konuşmasını yapan Özgür Eğitim Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi; Özgür Eğitim-Sen’in diğer sendikalardan farkı nedir, sorusuna övünçle verdiğimiz cevap; “Herkes için adalet, herkes için özgürlük” ilkesine olan inancımız, olmuştur. Yaşadığımız coğrafyada, inancına, diline, etni-sitesine bakmadan, insanı muhatap alıp onun; inancıyla, etnik kültürüyle hiçbir baskı ve dayatma altına alınmadan yaşam hakkına inandık.” Diyerek sözlerine şöyle devam etti; “Her yanı resmi ideoloji ve sembolleriyle tahkim edilmiş eğitim sistemini, okulu eleştirmek sizi direkt olarak resmi ideoloji karşıtlığına oturtacaktır. Bunu yapmazsanız da bu defa eğitime dair kuracağınız cümleler boya badana, sıra masa ve öğretmen eksikliği boyutunu aşmaz” dedi.
“TÜM SÜREÇ, KEMALİZME KARŞI VAROLMA MÜCADELESİDİR” “Resmi ideolojinin tepeden modernleştirmeci projesinin “aydınlık mabetleri” olarak gördükleri okulları, çocuklarımız için birer özgürlük mekânları haline dönüştürmek için sivil toplum örgütlerine, eğitim sendikalarına ve bizzat eğitimcilere oldukça fazla sorumluluk düştüğünü düşünüyoruz” diyen Tanrıverdi; “Ulus devletin tepeden modernleştirici Kemalizm projesine, başkaldırısıyla kırılmayı ilk yaşatan başörtülü kadınlar olmuştur. Baskı ve dayatmalara karşı direnerek kamusal alanda İslami kimliklerini görünür kılmışlardır. Ardından etnik kimlikleriyle var olmaya çalışan ve ana dilde eğitim talepleriyle Kürtler kırılmayı derinleştirmiştir. Özgürlükçü liberal aydınlar eleştirileri ve önerileriyle sürece ciddi katkılar sağlamışlardır. Her ne kadar resmi ideolojiyle bağlarını kopartamasalar da, ötekine karşı resmi ideolojinin jargonunu kullansalar da, Alevilerin taleplerini de bu cümlede değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. Azınlıklarınsa; “özde değil sözde Türk sayılarak” yurttaşlık haklarını ayrımsız bir şekilde yaşamaları mümkün olamamaktadır. Türkiye’de yaşanan süreç tüm kimliklerin, Kemalizm’e karşı sürdürdükleri bir “var olma” sürecidir aslında” dedi.
“YASAKÇILAR, BAŞÖRTÜSÜNÜ KANGRENE DÖNÜŞTÜRDÜ” İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da panelde yaptığı konuşmada; “YÖK özgür eğitimim önündeki en büyük engeldir. Eğitim sistemimiz insanları tek tipleştirmektedir. YÖK'ün yapısı değiştirilmelidir” dedi. Başörtüsü konusuna da değinen Türkdoğan; “Anayasa Mahkemesi başörtüsü sorununu kangrene dönüştürmüştür. Anayasa Mahkemesinin anlayışına göre bütün yasalar iptal edilmelidir. Mahkemenin kararı siyasi olmuştur. Mahkeme başörtüsü kararıyla meclis iradesini geçersiz saymıştır. Başörtüsü konusunda oluşturulan yasakçı hava sorunu kangrene dönüştürmüştür. Anayasa bir defa ve toptan değiştirilmelidir” diye konuştu.
MİLLİ GÜVENLİK DERSLERİ KALDIRILMALIDIR Mazlum-Der Başkanı Ömer Gergerlioğlu; “bilhassa milli güvenlik dersinin zorunlu hale getirilmesinin ve resmi üniforma ile okullarda görev yapan subayların öğrencilerin inançlarını rencide etmektedir. Kocaeli’nde bir okulda milli güvenlik dersine giren albayın peygamberimize hakaret etmeye başladığı anda, bir öğrencinin karşı çıkmasıyla albayın öğrenciye karşı gösterdiği şiddet Mazlum-der tarafından yasal çerçevede değerlendirilmesi sonucu albayın mahkûm edildi ve bu kararın bir ilk olmuştur” diyerek dinleyicilerle paylaştı. Mazlum der başkanının insan hakları ile ilgili kitaplarda yer alan bilgilerin tamamen devletin masumiyeti üzerine karşı bir ders verildiği dile getirdi. Devletin en başında devletin zorunlu eğitim uygulamasından vazgeçmesini belirtirken 80li yıllardan sonra ise eğitim denilen bir şeyden bahsedilemeyeceğini ve ailelerin de sadece iyi bir para getiren mesleğe hangi okul kazandırır mantığının var olduğunu dile getirerek bu meselenin içselleştirildiğini belirtti.
“BU ZORBA EĞİTİM SİSTEMİNE KARŞI AYAĞA KALKMALIYIZ” Bağımsız ve güdümsüz bir sendikal mücadelenin sürdürülmesinin zorluklarına değinen Hülya Şekerci Özgür Eğitim-Seni tebrik edip başarılar dileyerek sözlerine başladı. “Eğitim sistemimiz insanları tek tornadan çıkmış gibi tek tipleştiren bir yapıya sahip” diyen Özgür-Der Başkanı Hülya Şekerci de “Eğitim sistemimiz zorbadır. Kişi putlaştırılması vardır. Kutsanan bir eğitim sistemidir. Çocuklarımızın zihinleri Kemalist ideoloji doğrultusunda allak bullak ediliyor. Bugün bu sistemi tartışmak bile çok zor, çünkü hemen soruşturma açılıyor ve insanlar mahkemelerde süründürülüyor. Bizler başörtülü anneler olarak resmi törenlere gitmeyeceğiz ve çocuklarımızı da göndermeyeceğiz. Her resmi törende hakaretlere ve aşağılanmalara maruz kalıyoruz. Milli Güvenlik dersleri kaldırılmalı, okullar kışla olmaktan çıkarılmalıdır. 9 kişilik çete başörtüsü yasağını işin içinden çıkılamaz hale getirdi. Oligarşik despotizmle yönetiliyoruz. Meclisin hikâye olduğunu gördük. Bu zorba eğitim sistemine karşı ayağa kalkmalıyız” dedi.
DİN EĞİTİMİ TOPLUMA BIRAKILMALI Üyesi olduğu Özgür Eğitim-Sen adına konuşan Doç. Dr. Bekir Berat Özipek de panel’de yaptığı konuşmada tutarsızlık ve çelişkileri nedeniyle sendikalara uzak durduğunu, ancak Özgür Eğitim-Senin özgürlükler konusundaki tutarlı ve net çizgisi nedeniyle kayıtsız kalamayarak üye olduğunu belirterek; “Eğitim sistemimizin özgür olabilmesi için öncelikle devlet aygıtının tarafsız olması gerektiğini söyledi. Özipek; “Devlet ırk, din, dil ve renk gibi farklılıklar karşısında kör olmalıdır. İdeolojik devleti besleyen Anayasa, YÖK, Siyasi Partiler Yasası gibi yasakçı kurumlar yeniden düzenlenmelidir” dedi. Katsayı adaletsizliğine de değinen Özipek; “İmam Hatipli öğrenciler eğitim haklarından mahrum bırakılıyor. Yasakçı uygulamaya göre başörtülüler eğitim haklarından mahrum bırakılıyor. Din eğitimi topluma bırakılmalıdır, cemaatler kendi ibadethanelerini açabilmeli sevk ve idare edebilmelidir” dedi. Bu özgür eğitim talebi konusunda tutarlı olmamız gerektiğini söyleyen Özipek; “başörtüsü yasağına karşı çıkarken, diğer toplum kesimlerinin taleplerini de görmeliyiz. Örneğin anadilde eğitimi, Alevilerin din dersi konusun da ki haklı itirazlarına da sahip çıkmalıyız” dedi. Özipek cemaatlerin sivil toplum kuruluşlarının da okul açabilmelerini, eğitimin ve okulun devlet tekeline bırakılamayacağını, bunun önünde ise tevhidi tedrisat kanunun engel teşkil ettiğin bu kanun değiştirilmesi gerektiğini söyledi

 KAYNAK; SİVİL DÜŞÜNCE

Yorumlar