27 Kasım 2020

YouTube

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Sayın Oktay burada yok ama ona söyleyeceğim önemli sözler vardı ve AK PARTİ’li vekillere de aynı zamanda.
    İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Siz devam edin.
    ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Evet, yani aslında olması lazım.
    DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Gelsinler yerlerine.
    HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Yani gelmeden neyi anlatsın?
    OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER – Evet, lütfen devam edin Sayın Gergerlioğlu.
    ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Peki.
    Değerli arkadaşlar, biz millet adına soruyoruz. Öncesinde de Sayın Oktay’a sordum millet adına ama o bize mugalatayla cevap verdi. Ben tekrar soracağım sorularımı. Türkiye’de kaçırılanlar ve işkence gerçeği var. Bunu tekrar gündem etmek istiyorum. Bakın, bu, bu ülkenin de reddettiği bir olay değildir.
    Cumartesi Annesi Zeycan Yedigöl geçtiğimiz hafta vefat etti. 2011’de Sayın Erdoğan onu kabul etmişti ve beyaz Torosların yok ettiği kişileri bulacağına söz vermişti ama kimse ortada yok. Ve ardından, günümüzde de çok kişi kaybolmaya başladı, kaçırılmaya başlandı ve işkence edilmeye başlandı. KHK’liler, Kürtler, solcular, EĞİTİM-SEN’liler… Ha bire kaçırılıyor; çok açık, net. Biz bunu soruyoruz, bakın, onlarca soru önergesiyle size soruyorum Cumhurbaşkanlığı makamına, İçişleri Bakanlığına; cevap vermiyorsunuz, veremiyorsunuz iyi biliyorum çünkü Türkiye’de kaçırılanlar ve işkence gerçeği var. Bunu 2014’te o günün Sayın Başbakanı Davutoğlu da kabul etmişti. “Eğer biz gelmezsek beyaz Toroslar gelir.” demişti.
    Bakın, değerli arkadaşlar, ben size birisini göstereceğim, bu skandal bir olaydır. Bu kişinin adı Yusuf Bilge Tunç. On altı aydır bu kişi kaçırılmış durumda, Türkiye’de. Ve bu kişi dört yüz seksen gündür ortada yok, kaçırılmış. KHK’li bir kişi ve her gün akşam eğer eve gelmeyecekse eşini arayan bir kişiydi; dört yüz seksen gündür yok. Ne ölüsü var ne dirisi. Babası emekli Öğretmen Mustafa Tunç ne diyor, biliyor musunuz? “Yusuf’um kaybolalı on altı ay oldu. On altı aydır ailecek dayanılmaz acı çekiyoruz. Yok mu Allah’ını seven birileri, bizim sesimizi de duyun, oğlum Yusuf Bilge Tunç on altı aydır kayıp. İmdat diyorum, bağırıyorum, sesim duyulmuyor; ne olur bir haber verin.” Ama hiçbir haber verilmiyor.
    Bakın, ben size önemli bir şey soracağım: Biz, Malezya ve Kosova’dan kaçırılıp Türkiye’ye getirilen Türk vatandaşlarını sormuştuk, resmî olarak açıklama yapılmıştı “MİT tarafından Türkiye’ye getirildi.” denmişti. Daha sonra Birleşmiş Milletlere başvuru yapıldı ve Birleşmiş Milletler geçen hafta kararı verdi, Türkiye’yi suçlu buldu ve cezalandırdı. Türkiye şu anda insan kaçırma suçundan cezalandırılmış bir ülke durumuna düştü.
    Yine, bu OHAL döneminde kaçırılan onlarca kişiyi gündem ettik ve cevap vermediniz. Sonra o kişilerin mahkemesi şu anda nerede görülüyor biliyor musunuz? İki yıl önce kurulan Ankara 34. Ağır Ceza Mahkemesinde. Ankara 34. Ağır Ceza Mahkemesi sadece MİT davalarına bakıyor, başka bir davaya bakmıyor; anlayan anlar.
    Bakın, Ankara Emniyet Müdürlüğünde işkence olduğunu söylemiştim ben bir buçuk yıl önce, mayıs 2019’da. Benim kamuoyuna duyurmamdan sonra Ankara Barosu, Ankara Emniyetine gitti ve bir rapor düzenledi. Gözaltında olmasına rağmen bu kişiler “Biz işkence görüyoruz.” dediler ve Ankara Barosunun “web” sitesinde hâlen var bu rapor, duruyor. Ve bir buçuk yıldır hiç kimse bu konu hakkında tek bir adım atmıyor, idari ve adli bir işlem yapılmıyor. Ondan sonra da dönüp kalkıp bize diyorsunuz ki “İşkenceye sıfır tolerans var.” Ya, koca baro raporlarıyla ispatlanmış. Baro raporunu da geçin, bakın, geçen gün o işkenceye uğrayanlardan birisi cezaevinden bana mektup yazdı, ne anlatıyor: “İntihar etmediysem sizin sayenizdedir Ömer Bey. Beyin ameliyatlı, sol tarafı felç bir engelliyim. Ankara Emniyetinde işkence gördük ‘Sol bacağıma vurmayın, felçli.’ deyince daha çok vurdular 5’inci katta. ‘Tecavüz de ederiz.” dediler. İşkenceyi duyurdunuz, Ankara Barosu avukatları gözaltında bizimle görüşünce işkence durdu.”
    OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER – Sayın Gergerlioğlu, süreniz bitti; lütfen tamamlar mısınız.
    ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Arkadaşlar, ben Sayın Oktay’a ilk geldiği zaman, bu işkenceleri ve kaçırılmaları söylediğim zaman dönüp bana demişti ki: “Siz örgütü kınadınız mı?” Ben kendisine sorarım: Bir hukuk devleti kendisini bir örgütle kıyaslar mı? Ki ben bu ülkenin bir hukuk devleti olduğuna inanmıyorum çünkü işte bu işkenceler ve kaçırılmalar konusunda bir işlem yapılmıyor.
    OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER – Teşekkür ediyorum Sayın Gergerlioğlu.
    Lütfen tamamlayın.
    ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, bir dakikalık bir gecikmeyle başlamıştım; lütfen, bir dakika daha istirham ediyorum.
    OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER – Yok, ben sürenizi tam başlattım.
    Tamam, buyurun tamamlayın.
    ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Bir de şunu söylemek isterim: Bundan öncesinde de Anadolu Ajansı milletin ajansı değil mi arkadaşlar, bu nasıl bir ajanstır ya? Bizim burada daha önceki tartışmamızda bizim gündeme getirdiğimiz konuyu haberleştirmeyip Sayın Oktay’ın cümlelerini haber yaptırmak nasıl bir ajansçılıktır? Milletin vekilinin sözünü gündem etmemek, sadece ona verilen cevabı haberleştirmek ve tetikçilik yapmak mı ajansçılıktır? “Bu nasıl devlettir!” diyorum. El insaf!
    Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
    


ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Oktay, kaçırılanları gündeme getirdiğimizde inkâr ediyorsunuz ama çok açık bir olay var: Bahtiyar Fırat. Zindaşti’nin yeğeni olduğunu öğrendiğimiz bir kişiydi, İstanbul Hava Limanında, İran’a gidişi resmî polislerce engellendi, oteline dönerken 4 araba tarafından sıkıştırıldı ve eşini aradı: “Ben eğer gözaltına alınırsam savcılığa git.” dedi ve telefonu kapandı. Savcılığı giden eşi… Gaziosmanpaşa Savcısı ona şunu dedi: “Senin eşini MİT almış, biz karışamıyoruz o işe.” Kırk üç gün geçti aradan, hiçbir haber yok Bahtiyar Fırat’tan, hiçbir haber yok; ne ölüsü var ne dirisi var. Bir sürü güvenlik kamerasının olduğu İstanbul Havaalanı’ndan alınan bir insan buharlaşıp yok mu oluyor, ne oluyor? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ – Tamamlayalım lütfen.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – İkincisi, on binlerce KHK mağduru kamu görevlisi şu anda yargıya ulaşamıyor. Bu, dünya çapında bir skandaldır. Aradan dört-dört buçuk yıl geçmiş, insanlar -on binlerce kişi- uğradıkları haksızlıktan dolayı herhangi bir yargı mercisine ulaşamıyor. Bu olay dünyanın başka hiçbir yerinde yoktur. Bu konuda mutlaka bir açıklama yapmanız gerekmektedir.
    Teşekkür ediyorum.

Yorumlar