29 Kasım 201922

    ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, barış elçisi Tahir Elçi’yi saygıyla, rahmetle, minnetle anıyorum. O, bu dönemin ruhuna uyan bir insan değildi, bir barış insanıydı. İktidarın başlattığı çatışma döneminin insanı değildi ve maalesef silahlar onu aramızdan aldı götürdü. Vefatından iki ay önce Tahir Elçi’yle bir barış toplantısındaydım. Bu toplantının içeriğinde çok nitelikli, barış talep eden konuşmaları vardı Tahir Elçi’nin, çok samimiydi, çok içtendi. Bu toplantının ikinci ayağındaysa biz toplandık ama o gün Tahir Elçi yoktu. Tahir Elçi o gün öldürülmüştü ve toplantımıza onun ölüm haberi düşmüştü, kalbimizden vurulmuştuk. Tahir Elçi’yi saygıyla, rahmetle, minnetle anıyorum ve onun değerinin, kıymetinin bilinmesi gerektiğini söylüyorum.
    Değerli arkadaşlar, önergede -dikkat etmişsinizdir- “İçişleri Bakanlığı” ifadesi “İçişleri Bakanlığınca” olarak değiştirildi. Sayın İçişleri Bakanlığı yetkilileri de burada, beni dikkatle dinlesinler. Bu değişim çok önemli değil, çünkü İçişleri Bakanlığının vazifesi yerine getirilmiyor. Güvenliktir vazifesi ama güvenlik yerine getirilmiyor. İçişleri Bakanlığının uygulamalarında biz baskı, hukuksuzluk ve güvensizlik görüyoruz. Nasıl mı? Evet, kayyumlar, gözaltılar yoğun bir şekilde devam ediyor. Yüz yılı aşkın bir süredir devam eden Kürt meselesini yine baskıcılıkla, hukuksuzlukla çözmeye çalışıyorlar, boşuna. Onlarca belediyemize kayyum atadılar, boşuna. Her gün onlarca üyemizi gözaltına alıp tutukluyorlar, boşuna. Kürt meselesi böyle çözülmez arkadaşlar, kaç defa diyeceğiz bunu? Anlamıyorsanız binlerce kez diyeceğiz, bıkmadan usanmadan diyeceğiz çünkü biz bu ülkede Türk’ün de Kürt’ün de ölmesini istemiyoruz. Bırakırsak yüz yıl daha Türk de ölür Kürt de ölür, aklımızı başımıza alalım.
    Ve İçişleri Bakanlığını güvenliğe davet ediyorum. Bakın, Ankara’da her gün bir eylem oluyor. Acun Karadağ, Nuriye Gülmen, KHK’li arkadaşlarımız sadece barışçıl bir eylem yapıyor “İşimizi geri istiyoruz.” diyorlar ve İçişleri Bakanlığı polisleri onları yaka paça, darbederek, yerlerde sürükleyerek gözaltına alıyor. Ne diyor bu insanlar? Ne yapıyor ki böyle darbederek gözaltına alıyor? “İşimizi geri istiyoruz.” diyor. Öncesinde, polis tacizine uğrayan Merve Demirel isimli genç kız her gün yerlerde sürükleniyor.
    Acun Karadağ ve arkadaşları KHK konseri düzenleyecekti, her etkinliğin yasaklanması gibi bu etkinlik de yasaklandı. Konser ya, konserin nesini yasaklayacaksınız? Ama o da yasaklandı ve onlar konseri yapmak istedi, bunun üzerine İstanbul’da darbedilerek gözaltına alındılar, gözaltında dört gün boyunca boş yere tutuldular ve darbedilmeye devam edildiler, işkence edildiler.
    Bitmedi, yine, bakın, Furkan Vakfı. Furkan Vakfını da düşman olarak bellemişler. Bir basın açıklaması yapmak istedi Ankara’da Furkan Vakfı üyeleri ama muhalif gördüğüne o kadar düşmanca bakıyor ki, polis memuru -kayıtlara da yansıdı- başörtülü kadına “Sen mi vatandaşsın?” diyor, aynen cümle bu. Bir polis memuru vatandaşa bunu diyor: “Sen mi vatandaşsın?” Yani artık dönemin ruhu bu arkadaşlar. İçişleri Bakanlığı personeli vatandaşa “Sen mi vatandaşsın?” diyor. Soruyorum: Bu konuda bir soruşturma var mı? Kesin yoktur, hiç tahmin etmiyorum çünkü başka birçok şeyde de yok.
    Yine, Alparslan Kuytul’a “özgürlük” atkıları takmışlar “O atkıyı takarsan seni gözaltına alırım, atkıyı çıkar.” diyor. “Niye?” diyor, “Orada ‘özgürlük’ yazıyor, slogan olabilir, tehlikeli; çıkar bunu.” Bu derece trajikomik sözler söyleniyor.
    Değerli arkadaşlar, bakın, Ankara Emniyetinde kaç gündür işkence var. Tutanak burada, avukat tutmuş, bakın, okuyorum: “Abdülkadir Yılmaztürk, bir memurlarının eline plastik eldiven geçirerek kendisinin kulak memesi ve göğüs ucunu -gözaltındakinin- defalarca sıkarak işkence ettiklerini, bu sırada sürekli hakaret ettiklerini, bir soda şişesi getirerek bu şişeyle tehdit ettiklerini… Soda şişesiyle ne yapılır, tahmin ediyorsunuzdur herhâlde. Ankara Barosunun öncesinde Ankara Emniyetindeki işkencelerle ilgili hazırladığı raporla ilgili İçişleri Bakanlığı tek bir işlem yapmadı değerli arkadaşlar. Bakın, gene, kaçırılanlarla ilgili, İçişleri Bakan Yardımcısı Muhterem İnce burada, kendisi…
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    BAŞKAN – İlave süre vermiyorum Sayın Gergerlioğlu, sadece selamlama için açacağım, buyurun.
    ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Tamam.
    İnsan Hakları Komisyonunda Haziran ayında kaçırılan 6 kişi için “Biz onları bilmiyoruz.” diyordu ama ben bunu dedikten iki gün sonra Ankara Çamlık mahallesinde kaçırılan insanların bulunduğu yere, apartmana gittim, bırakın 1-2 kişiyi tüm mahalleli diyordu ki: “13 Şubat günü buradan 2 insan 50-60 kişilik polis ekibi tarafından kaçırılıp götürüldü, başına bir çuval geçirilerek götürüldü.”
    BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gergerlioğlu.
    ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bununla ilgili kendilerine cevap vermelerini istedim, hiçbir cevap verilmedi.
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, teşekkür ettim.
    ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Apaçık doğru olmayan bir beyandı. İçişleri Bakanlığının güvenlikle ilgili iddiasına inanmıyorum.
    Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

YouTube

Yorumlar