29 Eylül 2019 – 11:55

OHAL sonrası artan hak ihlalleri, KHK’lilerin mağdur edildikleri ihraçlar, yasa dışı kaçırılma olayları ve cezaevlerinde yaşanan kötü muamele ile ilgili konuşan Gergerlioğlu, yaşananları “Türkiye Cumhuriyeti tarihin en karanlık yılları” ve “anayasa ile hukukun ayaklar altına alındığı bir dönem” olarak değerlendirdi. Gergerlioğlu cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri üzerinde de durarak, cezaevlerinin büyük toplumsal felaketlere neden olabileceği uyarısında bulundu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu, yaşanan ihraçlar, cezaevlerindeki hak ihlalleri, son dönemlerde artan kaçırılma olayları, yargı reformu, ihraç edildikten sonra Batman’da özel bir hastanede çalışmaya başladığı süreçte kentteki deneyimleri ve Hasankeyf konuları üzerine Jiyan Haber’e konuştu.


15 Temmuz ve sonrasında ilan edilen Olağan Üstü Hal’in (OHAL) beraberinde getirdiği hak ihlallerini sürekli gündemine taşıyan milletvekillerinden biri olan ve özellikle sosyal medya üzerinden birçok kesimden insanın kendisine ulaştığı ve mağduriyetlerini gündeme taşıyan Gergerlioğlu, kendisinin de OHAL sonrası ilan edilen KHK’ler ile yaşadığı ihraç edilme durumuna ilişkin ve yaşanan ihraçlarla ilgili değerlendirmelerde bulunarak, KHK’lilerin yaşadıkları sorunları aktardı. OHAL’in anayasayı iptal eden bir uygulamaya dönüştüğüne dikkat çekerek, bu süreç ile birlikte Türkiye demokrasisi ve hukuku adına adeta büyük bir cinayet işlendiğini aktardı.


OHAL, KHK, İHRAÇLAR VE MAĞDURİYETLER


OHAL’in Türkiye’nin insan hakları karnesine çok kötü ve ‘kara harflerle yazılan bir süreç’ olduğunu ifade eden Gergerlioğlu, “Zaten kötüye giden Türkiye demokrasisi ve hukukunu tamamen kötüleştiren bir dönem yaşadık. Kürt illeri OHAL’i çok iyi tanır. Batı illeri de tanımaya başladı. Türkiye’nin dört bir tarafında kamu emekçileri, STK’lar, sendikalar, gazeteler, medya kuruluşları, OHAL’in ne olduğunu hatırladı. Acı bir şekilde hatırladı. Çünkü OHAL uygulamaları acımasızca, vicdansızca ve insafsızca mağdurların üzerinden geçti. OHAL uygulamaları anayasaya aykırıydı” diye konuştu. Gergerlioğlu, Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) hatırlatarak, KHK’ler ile binlerce insanın bir gecede sorgusuz , sualsiz işlerinden edilerek mağdur edildiklerini ve bununla birlikte mağdur edilen kişilerin ise “terörist ve vatan haini” olarak ilan edilerek onlara yapılacak olan her şeyin müstehak sayıldığını belirterek, KHK’liler için bir sürek avı başlatıldığını anlatarak hem kamudaki görevlerinde son verildiğini hem de özel sektörde çalışmalarının önüne geçildiğine dikkat çekti. Gergerlioğlu bu süreçte akademisyenlerle birlikte 61 bin kamu emekçisinin zarar gördüğünü söyledi.

‘”BEYİN GÜCÜNÜ” YOK EDEN UYGULAMALAR ZİNCİRİYDİ’

Türkiye bilim dünyasınında bu durumdan kötü etkilendiğini dile getiren Gergerlioğlu, konuşmasının devamında “Düşün en az 6 bin akademisyenlerinizi sokağa atmışsınız. Bu insanlar bilimden başka bir şey bilmez ama pazarda pazarcılık yapan profesörler, salça satan doçentler bu dönem içinde çok tanıdım. Utanç verici bir halde ama utanması gerekenler o bilim insanlarını bu hale düşürenlerdi. 10 binlerce insanın çok zor anlar yaşadığını iyi biliyorum. İşte temizliğe giden hakime hanımlar, kapıcılık yapan polisler, taksicilik yapan öğretmenler gibi, Türkiye’nin beyin gücünü yok eden, iptal eden uygulamalar zinciriydi. Bununla da kalmadılar anayasal seyahat hürriyeti iptal ettiler ve koca bir Türkiye hapishanesinde yüz binlerce insan, yakınları, eşleri, çocukları ile 1 buçuk milyonu bulan bir topluluk büyük bir mağduriyet yaşadı. 3 yıldır karamsarlıkla, üzüntüyle bekleyen çok kişiyi biliyorum. Aileleri ile birlikte ne yapacaklarını bilmez haldeler. Yeni bir iş girişimine girse başlayamıyor. Çünkü ‘acaba geri mi dönerim. Bu iş için bu masrafı yapmaya değer mi’ diyor. Kimisi iş girişiminde bulunuyor başarılı olamıyor. Kimisi o girişimde bile bulunmuyor” diyerek yaşanan mağduriyetleri paylaştı.

‘MUHAFAZAKAR KESİM BÜYÜK BİR ŞOKLA KARŞILAŞTI’

Gegerlioğlu, yaşanan ihraçlar ve KHK’lilerin yaşadıkları mağduriyetler ile ilgili yaptıkları çalışmaları aktardı ve şöyle devam etti: “Ülkenin ayrımcılığa uğrayan kesimleri bu devlet uygulamalarını iyi biliyordu. Yani solcular, Kürtler, Aleviler ve diğer her açıdan aşağılanan kesimler bu devlet uygulamalarını çok iyi biliyordu. Bu sefer tanıma sırası muhafazakar camiadaydı ve büyük bir şokla tanıştılar. Çünkü bir buldozer gibi devlet üstlerinden geçiyordu. Acımasızca geçiyordu ve çok büyük depresyonlar yaşandı.”

‘İNSANLARIN YÜZDE 86’SI SOSYAL DIŞLANMA YAŞADI’


Yaşanan hak ihlalleri ile ilgili çalışmalar yaptıklarını aktaran Gergerlioğlu, bu çalışmalarda ortaya çıkan ve karşılaştıkları mağduriyetleri şu şekilde paylaştı: “Bizim yaptığımız çalışmalar oldu bu konuda. İki büyük çalışmamız oldu. Şuanda üçüncü büyük çalışmayı arkadaşlarımla birlikte yürütüyorum. Bunlar büyük toplumsal araştırmalar. İlki OHAL’in birinci yılında 2 bin 173 kişi ile birlikte yaptık. İkincisini de 3 bin 776 kişi ile yaptık ve dehşet veren bir tabloydu. O raporları okuduğunuz zaman gözyaşlarınızı tutmanız mümkün değil. Öyle insani dramlar anlatılıyordu ki bir insan bir insana bunu nasıl yapar diyeceğiniz zalimlikleri oralarda okuduk. Ben bu dönemde bireysel olarak birçok başvuru almış bir insanım. Bu konuya çok duyarlı bir insanım. Yılların insan hakları savunucusuyum ve bunu ‘büyük bir felaket’ olarak değerlendirdim. Düşünün büyük bir felaket olur. Binalar yıkılır ve insanlar ölür. Bir yaralıyı bile kurtarmanız bile sizin için büyük bir sevinçtir. Ben bu döneme öyle baktım. Bir kişiyi bile kurtarmak, bir kişiyi bile iş sahibi yapmak ve bir kişiyi bile o depresyonlardan kurtarmak büyük bir hedefti benim için. Bunun için bireysel açıdan çok büyük uğraşlar verdim. Toplumsal çalışmalara hep bu açıdan yaklaştım ve gördüğümüz tablo çok kötüydü. Yüzde 95 civarında insanlar işsiz kalmıştı. İnsanlar büyük bir felaket yaşamışlardı. Yüzde 86 insanlar sosyal dışlanma yaşamışlardı. Yüzde 84 oranında da insanlar depresyona girmişlerdi. Tam bir felaket ortamı.”

CEZAEVLERİNDE YAŞANAN HAK İHLALLERİ

Türkiye’de cezaevlerinin en kötü ve kalabalık günlerini yaşadığını ifade eden Gergerlioğlu, cezaevlerindeki doluluk oranlarına ve yaşanan hak ihlallerine dikkat çekerek şu ifadelere yer verdi: “Kapasitenin üstünde tıkış tıkış doldurulmuş insanlar var. 120 bin kapasiteli cezaevleri arttırılmış kapasitesiyle 211 bin kapasiteli şuanda cezaevinde olanlar 290 bin’i buluyor. Kimi yerde 3-4 kat fazla insan var. Kimi yerde 5-6 kat fazla sayıda insan var. 24 saatte bir yatağı üç insanın kullandığı yerler var. 8 saat, 8 saat, 8 saat uyuyanlar var. 15-20 kişilik koğuşlarda 60 kişi kalabiliyor. Düşünün bir tane tuvalet, bir tane banyo. İnsanlar tuvalet sırasında saatlerce bekliyor. Sıcak su yok. Soğuk su günde 1-2 saat gelebiliyor. Cezaevleri zaten Türkiye’nin ekonomisine paralel bir şekilde yemekler açısından çok sıkıntılı bir durumda. Her gün yemekler azaltılıyor. Ekonomi kötü. İki kişilik yemek 4-5 kişiye veriliyor. Oldukça kısıtlı öğünler veriliyor ve insanlar çok büyük bir mağduriyet yaşıyor. Nakiller çok sıkıntılı şuanda. Düşünün Diyarbakır’dan Silivri’ye gideceksiniz. Büyük bir sıkıntı, masraf. Çoluk çocuk okulda onlar annesini, babasını görmek istiyor. Okullarından oluyorlar. Yollarda saatlerce gidiyorlar. Sabaha doğru yola çıkıyorsunuz. Saatlerce yollardasınız. Yorgun, uykusuzsunuz ve trafik kazaları oluyor. Bu sene Türkiye Cumhuriyeti tarihinin cezaevi yollarındaki trafik kazalarının en çok yaşandığı yıl oldu. İnsan evine yakın bir cezaevine konulsun diye bir kriter yok ve bu yüzden ailecek büyük dramlar yaşadı insanlar. Kadınlar cezaevine girişte tacize uğradılar. Çünkü insan değeri düşmüştü ve o turnikelerden geçişlerde, aramalarda ve en ince aramalara kadar çok utanç verici tacizlere uğradılar. Bunları çok yakından takip ettim. Hep bakanlığa götürdük, sorduk. Çünkü görevliler çok rahattı ve karşılarındaki insanları çok zayıf görüyorlardı.”

HASTA TUTUKLULAR VE ANNELERİYLE BİRLİKTE HAPSEDİLEN BEBEKLER

Gergerlioğlu, özelikle son dönemlerde hastane sevkleri yapılmayan veya geç yapıldığı için yaşamını yitiren hasta tutukluların durumuna ilişkin yaşadıkları hak ihlallerini aktararak, 450’si ağır, bin 200 civarında hasta tutuklu, 10 bin civarında kadın tutuklu, 0-6 yaş arası 864 bebek ile 200 civarında da 0-1 yaşa arası bebeğin anneleri ile birlikte ağır koşullarda cezaevinde kalmaya maruz bırakıldığını anlattı ve özellikle kadınların cezaevlerinde kötü muamele ve tacizle karşı karşıya kaldıklarını, hamile olan tutuklu kadınların doğum süreci boyunca kötü muameleye maruz kaldıklarını belirtti.

ZİNDANLAR BÜYÜK TOPLUMSAL FELAKETLERE NEDEN OLACAK’

Çocukların anneleriyle birlikte cezaevlerinde cezalandırıldığını dile getiren Gergerlioğlu, çocukların cezaevlerinde yaşadıkları sorunları ve travmayı şu sözlerle paylaştı: “Bir bebek acı bir şekilde cezalandırılıyor. Çünkü cezaevleri kötü ortamlar. Yerlerde halı yok. Çocuk nerede emeklesin. Tehlike nedir bilmez. Anneler bütün o tehlikeli ortamları ortadan kaldırmaya çalışıyor. Kesinlikle çocuğa uygun bir ortam değil. Kapılar kapatılıyor. Çocuk kapıyı açmaya çalışıyor. Kapı açılınca da oradan kaçmaya çalışıyor. İçeridekiler onu oradan ağlayarak alıyor. Bu çocukların hemen hepsinin psikolojisi bozuk. Bir de buz dağının görünmeyen yüzü var. Bu cezaevlerindeki anne-baba tutukluların cezaevi dışında dede, nine, hala, teyze, dayı yanında kalan çocuklar. Onlar daha büyük sorun yaşıyor. Çünkü anne-baba yanında değiller ve binlerce çocuk böyle var. Türkiye bu açıdan adeta bir ‘mayın’ taşıyor. Bu çocuk Türkiye için yarın öbür gün her biri bir ‘mayın’ olacak. Toplum için. Çünkü o çocukların psikolojileri bozuk, öfke dolular. Nasıl ki Kürt meselesini alevlendiren zamanında Diyarbakır zindanlarıydı, bugün de bu zindanlar yarın öbür gün büyük toplumsal felaketlere neden olacak.”

753 HAK İHLALİ ÖNERGESİ’NE YÜZDE 10 ORANINDA CEVAP

Yaşanan çeşitli hak ihlalleri ile ilgili 753 soru önergesi verdiğini dile getiren Gergerlioğlu, KHK’liler ve cezaevleriyle ilgili soru önergelerinin ağırlıkta olduğunu söyledi. Gegerlioğlu, buna karşı devlet yetkililerinin duyarsızlığına dikkat çekti ve önergelere yüzde 10 oranında cevap alabildiklerini aktardı. Bunlara rağmen cezaevlerinde sonuç aldıkları olumlu gelişmelerinde yaşandığını sözlerine ekleyen Gergerlioğlu, bu konuda özellikle sosyal medya üzerinden çalışmalar yürüttüklerini ifade etti ancak buna karşı karşılarında siyasete göre konuşan, insan hakları ihlallerini umursamayan ‘vicdansız bir mekanizma’ olduğunu anlatarak tepki gösterdi.

‘ANAYASA VE HUKUKUN AYAKLAR ALTINA ALINDIĞI BİR DÖNEM’

Her kesim ve düşünce ile ideolojiden insanların yaşadıkları hak ihlallerini duyurmaya çalıştığını vurgulayan Gergerlioğlu, bu dönemin acıların unutulmaması gerektiği bir dönemin yanı sıra, Türkiye Cumhuriyeti tarihin en karanlık yılları, anayasa ve hukukun da ayaklar altına alındığı bir dönem olduğunun altını çizdi. Gergerlioğlu, ayrıca kendisinin cezaevinde kalan tutukluları ziyaret etme taleplerinin de sürekli olarak engellendiğini paylaştı.

YARGI REFORM PAKETİ

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mayıs ayında açıkladığı ve “Yargı Reformu Strateji Belgesi” çerçevesinde hazırlanan “Yargı Reform Paketi” ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Gergerlioğlu, bu konuda kendisine birçok insandan soru geldiğini belirtti. Yargı reformu’nun birinci paketinde herhangi bir af ve ceza indirimi olmadığını aktaran Gergerlioğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Terörle Mücadele Kanunu” kapsamında “örgüt propagandası suçu” ile ilgili bir düzenleme olacağı söyleniyor. “örgüt propagandasından” genellikle 5 yılın altında cezalar oluyor ve bu şekilde yatan insanlar eğer istinaflarda yargıtaya doğru yürürse bundan istifade edecekler. Diyelim ki 2 buçuk 3 yıl ceza almış ve istinaf onaylanmış ve cezaevinde infaz ediyorsa eğer yargı reformu kabul edilirse, bu kişiler tahliye edilecek ve yargıtay da onarsa cezalarını tamamlamış olacaklar. Bu nispeten bir gelişme tabi. İnsanlar en azından bir nefes alır. Tahliye olur. Bunu ben çok önemsiyorum ama genel olarak baktığınız zaman yargı reformu, Türkiye’nin yargı sorununa kesin çözümler getirmiyor. Türkiye’de yargı siyasallaşmış durumda. Bağımsız değil. Yargıçlara ‘coğrafi güvence’ gibi güvenceler getirileceği belirtiyor ama tabi bu ne derece uygulanacak, bir makyaj mı yapılıyor bunlar hepsi uygulamayla ortaya çıkacak.”

“Yargı Reformu” ile ilgili HDP olarak bir mücadeleye hazırlandıklarını söyleyen Gergerliğlu, “Parti olarak ta çok özgürlükçü Yargı Reformu Paketi hazırladık. Bu pakette ‘örgüt suçları’ ile ilgili ceza indirimi, af teklifleri, ‘Terörle Mücadele Kanunu’ nun yeniden tanımı ve ‘düşünce suçları’ ile ilgili öneriler var. Aslında bu her mağdur için önemli teklifler ama Ak Parti iktidarı yargı reformunu bize getirmedi bile. Oldukça ön yargılı ve kendi aralarında tartışmaya meyilliler. Basına yansıdığı kadarıyla biz bu yargı reformu paketini inceledik” dedi.

Kamuoyunun bir ceza indirimi ve af teklifi beklediğini söyleyen Gergerlioğlu, bunun da cezaevlerindeki doluluk oranlarının tetiklediğini belirtti.

Yargı Reformu’nun ikinci paketinde adli tutuklular dışında 20- 30 yıldır cezaevlerinde kalan tutuklulara yönelik herhangi bir gelişmenin yaşanmayacağının gözüktüğünü belirten Gergerlioğlu, Hizbullah ile ilgili davalarda yaşanan tahliyeleri hatırlatarak, neden diğer tutuklulara uygulanmadığı konusunda tepkisini dile getirdi.

ÜSTÜ ÖRTÜLMEYE ÇALIŞILAN KAÇIRILMA OLAYLARI

Yaşanan kaçırılma olaylarına dikkat çeken Gergerlioğlu, sadece Şubat ayı içerinde Türkiye’de 6 kişinin 3’ü Ankara, 2’si İstanbul, 1’i Edirne ve 1’i de Antalya’da olmak üzere şehrin ortasında ve mobese kameralarının önünde ard arda kaçırıldığını söyledi. Kaçırılmalarla ilgili herhangi bir araştırma yapılmadığını ve bu konuda hem Adalet hem de İçişleri Bakanlığı’nın cevap vermekten kaçındıklarını ifade eden Gergerlioğlu, kaçırılmalar ile ilgili kamu görevlilerinin duyarsızlığının olduğunu ve kaçırılmalarla ilgili görüntülerin de esrarengiz şekilde kaybolduğunu hatırlatarak, OHAL dönemi içerisinde 28 kişinin kaçırıldığını ve kaçırılanların 27’sinin erkek, 1’inin de kadın olduğunu paylaştı. Kaçırılanlar içerisinde bulunan 1 kadın ve 1 erkeğin kendisine cezaevinden mektup göndererek ulaştığını aktaran Gergerlioğlu, kaçırılanların kaçırıldıkları yerlerde ağır işkenceler gördüklerini, cinsel şiddet, taciz ve kötü muamele ile hakaretlere maruz bırakıldıklarını ancak buna ilişkin kim veya kimlerin bunları yaptığına dair meclise verdiği araştırma önergesinin ‘kaba ve yaralayıcı’ bulunarak reddedildiğini ve esrarengiz şekilde bu kaçırma olaylarının üstünün örtülmeye çalışıldığına dikkat çekti.

Gergerlioğlu, kaçırılanların 3 farklı şehirde kaçırılmasına rağmen Ankara Emniyeti’nde ortaya çıktıkları ve ardından tutuklanarak cezaevlerine gönderildiklerini ayrıca dosyaya gizlilik getirildiğini belirtti. Gergerlioğlu, son olarak Ankara’da kaçırılanlarla ilgili geçtiğimiz günlerde yapılan basın açıklamasında bir polis müdürünün kendisinden 7 aydır haber alınmayan Mustafa Yılmaz ile ilgili ‘O hain ve yurt dışında’ sözlerini ve ailelerle maruz kaldıkları polis şiddetini hatırlattı ve polis memurunun bu tavrıyla Türkiye’nin gerçek fotoğrafı olduğunu ifade etti.

MUHAFAZAKARLARIN YAŞADIKLARI PİŞMANLIK

Her geçen gün gayrı meşruluklarını meşrulaştırıldığını dile getiren Gergerlioğlu, kamu yetkililerin, devlet yetkililerinin Kürt meselesinde yıllardır böyle mücadele ettiğini ve beraberinde çözümsüzlüğe sürüklediklerini söyleyerek “Şimdi başka muhaliflerle bu şekilde mücadele ediyorlar. O muhalifler de sessiz kaldıkları, görmedikleri bu devlet uygulamaları karşısında bir yerde de büyük bir pişmanlık yaşıyorlar. Kürt meselesi konusunda muhafazakar camianın büyük bir şok yaşadığını görüyorum. Çünkü ‘dün bizim önemsemediğimiz olaylar, kaçırılmalar, infazlar, işkenceler gibi insan hakları ihlallerini önemsemezdik’ diyen insanlar büyük bir şokla, ‘bunların bizim başımıza geldiğini ve maalesef kimse tarafından önemsenmediğini, otoriter bir devletin insafına bırakıldığımızı ‘ dediklerini görüyoruz ve tedirgin oluyorlar.

İHRAÇ EDİLDİKTEN SONRA BATMAN’DAKİ DENEYİMLERİ

KHK ile ihraç edilen bir doktor, İnsan Hakları savunucusu ve bunların yanı sıra Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği’nin (Mazlum-Der) kurucularından biri de olan Gergerlioğlu, Kocaeli’nde işinden edildikten sonra taşındığı Batman’da bir özel hastanede yaşadıklarını ve bölgede yaşadığı deneyimleri paylaştı.

“İhraç edildikten sonra yüz binlerce KHK’li gibi ‘vebalı’ ilan edildik” diyen Gergerlioğlu, yaşadıklarını şu şekilde aktardı: “27 yıllık bir uzman doktor olmama rağmen hiçbir özel hastane bizi kabul etmek istemedi. Kocaeli’nde dahi ticari olarak onlar için ‘avantajlı’ olan bir şeydim ona rağmen kabul etmediler. Kimse karşısına devleti almak istemediğini söyledi. Farklı şehirlerden daha ucuz ücretleri kabul etmemize rağmen kimse bizi almak istemedi ama sağ olsun Batman’da bir hastanede iş bulabildim. Batman bize yüreğini, kalbini açtı. Özel bir hastanede işe baldık. Benim için yeni ve zor bir hadise değildi. Kürt meselesi ile ilgili yakından ilgilenen bir insana burada bulunmak, ikamet etmek, sahada takip etmek zaten sevdiğim bir şeydi ve meslek olarak ta burada mesleğimi yapmak dezavantajlı bir şey değildi. Geldiğime de çok memnun oldum. Yakın dostluklarımız, arkadaşlıklarımız oldu. Burada çok güzel günlerimiz oldu.

‘YAZMAKTAN, ÇİZMEKTEN UZAK DURMADIM’

Biz burada birçok KHK’li doktor arkadaşlarımızla çalıştık. Birçok farklı hastanede bu arkadaşlarımızın yoğun şekilde ve zor şartlarda çalıştığını gördük. Çünkü farklı illerden gelmiştik. Mesela ben Kocaeli’nden ailemi bırakarak Batman’da yeni bir hayat kurdum. Zorlandığımız durumlardı bunlar ama aştığımız da durumlardı. Bütün bunlara rağmen ben yazmaktan, çizmekten hiç uzak durmadım. Haftada üç kez makale yazan, kamuoyuna hitap eden birisi oldum ve bu zalimlikleri hep yazılarımda andım. Kamuoyu tarafından dikkat çekildi. Çünkü çok dramatik şeyler anlatıyordum. Çok gerçek şeyler. Kalın sislerin altındaki gerçekleri ortaya çıkarıyordum.

‘HAKKIMIZI ELİMİZDEN ALMAYA ÇALIŞIYORLARDI’

Batman’da bu günleri yaşarken, bizim çalışmamıza, KHK’li doktorların çalışmasına dahi tahammül edemeyen bir iktidar vardı. KHK’li doktorların özel hastanelerde çalışmasına karşı ‘tedbir alma’ çalışmaları yapıyorlarmış meğersem. Yani biz bu zorluklarla buralarda çalışırken, bu hakkımızı da elimizden almaya çalışıyorlardı ve Sağlık Yasa Teklifi bunun için getirilmişti. ‘Düşman hukuku’ uygulanarak getirilmişti. ‘Size eşitlik uygulayacağız’ diyorlardı. ‘Bak öğretmenler, hukukçular özel okullarda çalışamıyor, özel büro açamıyor sizi de o duruma getireceğiz hiç merak etmeyin anayasanın eşitlik ilkesini uygulayacağız’ diyorlardı. Gerçekten çok inanarak, ciddiyetle bu acımasız sözleri söylüyorlardı. Tabi biz arkadaşlarımızın da hakkını, hukukunu da korumaya çalıştık.”

‘ISRARLA BARIŞ DEDİK’

Batman’da güzel günlerimiz oldu. Bize zülm etmeye çalıştılar ama bize yeni kapılar açıldı. Yeni dostluklar oluştu. Yeni şeyler gördük. Bölge halkını, coğrafyasını tekrar tanıma fırsatı elde ettik. Bölgeyi yeniden inceleme fırsatı elde ettim. Bunlar benim için çok çok değerliydi. Çünkü ben bunlar hep yazan bir insanım. Yıllardır Kürt meselesini yazan bir insanım bundan dolayı cezalandırılmıştık ama umurumda değildi, zerre miktarı geri adım atmadım Kürt meselesi konusunda. Cezalandırılsak ta aynısını söyledik. Yine barış arayışında olduk ve o savaş kışkırtıcılarıyla da aynı çuvala girmedik. Biz yine de ısrarla ‘barış’ dedik.

‘HASANKEYF’İN YOK EDİLMESİ İNSANLIK ADINA BÜYÜK KAYIP OLACAK’

Gergerlioğlu son olarak Ilısu Barajı nedeniyle sular altında bırakılmaya çalışılan 12 bin yıllık tarihi ve kültürel yaşam belleği Hasankeyf’in yok edilmek istemesine karşı tepki gösterdi. Gergerlioğlu, Hasankeyf’in taşıdığı tarihe dikkat çekerek, Hasankeyf’in binlerce yıllık bir ‘insanlık hafızası’ olduğunu vurguladı ve şöyle devam etti: “Çok haksızca, çok çevreyi tahrip etme anlayışıyla, azgın ve hırslı bir kararla alınmış bir karar bu. Çevreyi, dokuyu, tarihi, Kürt halkının kültürünü yok etmeye yönelik bir karar. Bu kararın siyasi bir karar olduğunu da biz biliyoruz. Bunu birçok devlet açıklamasında da gördük ama bölgede yok edilmek istenen bir büyük tarih var. Bir büyük kültür, çevre, hatırlar silsilesi var ve bunlar sular altına gömülecek. gerçekten insanlık adına büyük bir kayıp olacak.” Sonya Bayık- Sedef Özdemir-

Jiyan Haber

Yorumlar