2013-06-29 00:36:13

Yazar, gazeteci ve akademisyenlerden oluşan onlarca aydın “İtidal çağrısı” adı altında ortak bir metin hazırlayarak devlete sakin ol çağrısında bulundu. Bildiride “barış dili” vurgusu yapıldı 

Aydın, yazar, gazeteci ve akademisyenlerden oluşan yüzlerce kişi Gezi Parkı eylemlerinden dolayı toplumsal kutuplaşmayı körükleyecek tehlikeli turumlar gözlemlediklerini belirterek devlete itidal çağrısında bulundu. Hazırlanan imza kampanyası metninde aydınlar, “Belirleyici olması gereken; barış, özgürlük, eşitlik, insan hakları, adalet ve demokrasidir. Partizanlık, militanlık, taraftarlık ve fanatizme davet eden tavır ve söylemlerini tehlikeli buluyoruz. İnsanların düşüncesine, giyimine kuşamına, başını örtmesine, açmasına, yaşam tarzına, eylemine, protestosuna, sivil itaatsizliğine saygı gösteren, ‘itidalli bir devlet’ istiyoruz” dedi.

Gezi eylemlerinden sonra başlayan sert tartışmalara ve yaşanan kutuplaşmaya dur demek için aralarında, Ahmet İnsel, Aydın Engin, Baskın Oran, Cengiz Aktar, Cengiz Çandar, Doğu Ergil, Ümit Aktaş, Tuba Çandar, İzzet Yaşar, Tarhan Erdem, Erol Katırcıoğlu, Ferdan Ergut, Ferhat Kentel, Garo Paylan, Huseyin Hatemi, İbrahim Betil, Mehveş Evin, Oya Baydar, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Rober Koptaş, Taner Akçam, Turgut Tarhanlı ve Ümit Kıvanç’ın da bulunduğu onlarca aydın devlete “itidal çağrısı” yaptı. www.sessizkalmamakgerek.com adlı internet sitesinden imzaya açılan imza metninde şu ifadelere yer verildi:
Toplum, fikrinin dinlenmesini, hesaba katılmasını istiyor

“Taksim Gezisi olayları vesile edilerek, toplumsal bir kutuplaşmayı körükleyecek tehlikeli tutumlar gözlüyor, gözlemliyoruz. Belirleyici olması gereken; barış, özgürlük, eşitlik, insan hakları, adalet ve demokrasidir. Partizanlık, militanlık, taraftarlık ve fanatizme davet eden tavrı tehlikeli buluyoruz. Gezi protestosu, dünya âlem herkese, bu ülkede sivil toplumun devlete söyleyecek sözü olduğunu ve bu sözün önemsiz olmadığını gösterdi. Devlet de toplum da; yukarıdan bir üslubun, otoriter bir söylemin belirleyici olamayacağını gördü. Devlet toplumu dinlemeli, hassasiyetlerini anlamalıdır, bunun şart olduğu anlaşıldı. Paralel olarak da, toplumsal hak arama eyleminin, başka insanlara ve kamusal alana karşı hakaret ve şiddet içermemesi gerektiği anlaşıldı. Tam tersine; yazma çizme yeteneğinin, mizah duygusunun, dinleme yetisinin, anlama isteğinin; saygı, güleryüz ve nezaketin nelere kâdir olduğu ortaya çıktı. Ve ayan beyan belli oldu ki toplum artık, fikrinin dinlenmesini, mutlaka hesaba katılmasını istiyor.”
Devleti çoğulcu bir toplumu temel almaya çağırıyoruz

“Bizler devlet aygıtını; “provokasyonlar”, “komplolar”, “dış güçler” tedirginliğine dayalı pozisyonlar seçmek yerine, açık ve çoğulcu bir toplumun temel şart olduğunu anlamaya çağırıyoruz. Özgürlükler en iyi birleştiricidir. Gergin ortamlar kamplaşmalara, bölünmelere kapı aralar. Gerginliğin olduğu yerden demokrasi çıkmaz. Amaç zafer ilan etmek, birilerini acizleştirmeye, ezmeye çalışmak, alt etmek değil, hepimizin özgürleşmesine doğru bir adım daha atabilmektir. Sivil toplumun, yurttaşın dili budur, devletin dili de bu olmalıdır.
Barışı da barış dilini kullanarak sağlayabiliriz

Barışı da, en başta barış dili kullanarak sağlayabiliriz. Yoksa bu zehirli ortamdan, barış için çözüm arayışları da zarar görebilir. Devlet, insan için vardır; insan devlet için değil. Biz yurttaşlar; grup taassubunu, parti taraftarlığını, inanç ve mezhep çekişmesini değil, öncelikle adaleti, toplumu, insanı eksen alan bir devlet istiyoruz. Bizler; insanların düşüncesine, giyimine kuşamına, başını örtmesine, açmasına, yaşam tarzına, eylemine, protestosuna, sivil itaatsizliğine saygı gösteren, ‘itidalli bir devlet’ istiyoruz. Böyle bir ülkenin yurttaşları olmakta kararlıyız” denildi.

Yorumlar