2016-09-05 00:00:00

Dünyadaki acı, ölüm ve gözyaşının yegâne nedeni olan savaşlara karşı barışın varlığını yükseltmek için kutlanan Dünya Barış Gününün 77. yıldönümündeyiz. Geçen yıl takvimler yine 1 Eylül’ü gösterdiğinde barış talebimizi ve yaşanan gelişmeleri ele alıp kamuoyuyla paylaşmıştık. Geçen 1 yıllık süre zarfında ülkemizde yaşanan gelişmeler ve çatışmalar sonucu çok sayıda insanımızı toprağa verdik, çok sayıda yerleşim birimi birer enkaza dönüştü, onarılması güç mağduriyetler ortaya çıktı ve en son 15 Temmuz'daki gayrimeşru darbe girişimi sırasında, tanklara karşı direnen vatandaşlarımız yaşamlarını yitirdiler.

İnsan hakları savunucuları ve barış talepçileri olarak bilançonun ağır olduğu son 1 yılı göz önünde bulundurarak toplumsal barışın önemini tekraren belirtiyoruz.  Çok sayıda patlamanın olduğu, çatışmaların hız kesmediği bir dönemden geçiyoruz.  Yaşanan çatışmalar ve patlamaların meskûn mahallerde gerçekleşmesi ve faillerin gözü dönmüş tutumu sivil vatandaşlarımızın yaşamını ciddi manada tehdit etmektedir.

 

Kürt sorununun çözümünde önemli bir merhale olan “Çözüm Sürecinin” geçtiğimiz yıl sona erdirilmesinden bu yana kan, gözyaşı, yaralanma  ve göç olguları ile tekrar karşılaştık. Silah ve çatışmanın bir hak arama yöntemi olmaktan çıktığını ifade ederken, Kürt sorununu inkâr etmenin de çözüm getirmeyeceğini, sorunu çözmeyeceğini ve çözümlenmeyen bu tarihsel meselenin her seferinde ağır bedel olarak karşımıza çıkacağını belirtiyoruz. Örgütün şehir/hendek savaşları ile kentleri yıkıma uğrattığını, siyasal iktidar ve siyaset kurumlarının çözüm üretemediğini ve devletin izlediği strateji ile Kürt sorununu daha da çözümsüz bir noktaya ittiğini müşahede ediyoruz. Şehir/Hendek çatışmaları sonucunda çok sayıda sivil yaşamını yitirirken, bu yerleşim birimindeki insanlar  başka merkezlere göç etmek zorunda kaldı.  Geldiğimiz noktada siyaset kurumunun ve muhatapların beyanlarından çözüm ve barış için çıkarımda bulunmak oldukça güç görünüyor.  Meseleyi “terör sorunu” olarak adlandıran ve vatandaşlar ile örgütü ayrı gördüğünü iddia eden iktidar ve hükümet temsilcilerinin Kürt sorununun zeminini oluşturan konularda bir programının olmadığını, meseleyi bir bütün olarak bölgesel ekonomik eşitsizlik olarak görmelerinin çözüm oluşturmayacağını, güçlü ve barış dolu bir ülke oluşturmak için Kürt vatandaşların taleplerinin dikkate alınmasının önemli olduğunun altını çiziyoruz. Örgütün eylemleri ile  Kürt halkının oyunu almış siyasetçilere hareket alanı bırakmadığını, onları işlevsizleştirdiğini, izlediği stratejiyi bırakarak derhal  tek taraflı ateşkes ilan etmesini, polis-asker öldürerek bir sonuca varamayacağını da ayrıca belirtmek isteriz. İlan edilmesi gereken bu tek taraflı ateşkese devletin de uyum göstermesi ve barış görüşmelerinin bir an evvel başlaması gerektiği, sorunların daha da içinden çıkılamaz hale gelmesini önlemek için elzemdir.

 

Öte yandan defaten vurguladığımız üzere, insanlık değerlerini yok sayarak İslami referanslar ile gerek ülke sınırları içinde gerekse de dünyanın çeşitli merkezlerinde terör saldırıları düzenleyen IŞİD’e karşı farkındalık oluşması gerekmektedir. Başta İslam toplumları ve Müslümanların bu kanlı örgütün beslendiği alanlara karşı dikkatli olması gerekmektedir. Cihat vb. kavramlar ile çeşitli ülkelerden insanları bünyesine katan örgüt, kontrolünde bulunan alanlarda  acımasızca insan öldürme, yaralama, tecavüz, taciz gibi fiilleri sıklıkla uygulamaktadır. Öte yandan en son Gaziantep'te bir düğünde canlı bomba patlatacak kadar insani değerlerden yoksundur. Kamuoyunun “Gerçek İslam bu değil” klişesi ile kendisini sorumluluktan kurtaramayacağını, IŞİD’e hiçbir İslami görüşün cevaz veremeyeceğini ifade ediyoruz.

 

Son olarak bertaraf edilen darbe girişiminin ardından uygulanan OHAL ile “FETÖ”nün tüm yönleriyle ortaya çıkarılması hedeflenmektedir. Ancak uygulamalara bakıldığında kamuoyunda Gülen Örgütü ile ideolojik bağı bulunmayan, fikirleri kamuoyu tarafından bilinen çoğu isim “FETÖ” soruşturmaları kapsamında görevden uzaklaştırılıp, gözaltı ve tutuklama gibi işlemlere maruz kalmaktadır. Şüphesiz seçilmiş hükümete ve parlamenter demokrasiye dönük bu gayrimeşru oluşumun içerisinde bulunan insanlar yargılanmalı ve adil bir şekilde cezalandırılmalıdır. Ancak somut isnatlara dayanmadan, duyum, iddia gibi soyut ifadelerle bu yapının  açığa çıkarılması mümkün değildir. Dernek üyelikleri, sendika üyelikleri ve banka hesapları gibi şüphe uyandıran kriterler tek başına cezalandırma unsuru olmamalıdır.  Unutulmamalıdır ki geçmişteki örneklere (Ergenekon, Balyoz)  göz atıldığında masumiyet karinesi göz ardı edilerek gerçekleştirilen soruşturmalar zaman içerisinde bağlamından koparak içinden çıkılamaz bir hal almaktadır.

 

Barışın, huzur dolu bir yaşamın vazgeçilmez öznesi olduğu açıktır. Ülkemizdeki meselelerin çözümünde diyalogun tek seçenek olduğunu, çoğulculuğa ve hoşgörüye dayalı bir yaşam dışında seçeneğimizin olmadığını belirtiyoruz.

 

BARIŞ HAYATTIR.

 

Ömer Faruk Gergerlioğlu

Kocaeli Barış Platformu sözcüsü

Yorumlar