2018-04-28 00:00:00

Uluslararası Af Örgütü tarafından hazırlanan Türkiye raporunda, insan hakları savunucularının yaşadığı zorluklar anlatıldı. Raporda, 21 aydır devam eden OHAL’de, insan hakları için seslerini yükseltmekte ısrar edenlerin ağır bedel ödediği belirtildi.

Deutsche Welle Türkçe’den Burcu Karakaş’ın haberine göreUluslararası Af Örgütü’nün Türkiye şubesi, ‘Fırtınaya Göğüs Germek: Türkiye’deki Korku ikliminde İnsan Haklarını Savunmak’ başlıklı bir rapor hazırladı.

Reklam

Rapora göre genel ifadelerle kaleme alınmış muğlak terörle mücadele yasaları, muhalif görüşleri kriminalize etmek için kullanılıyor.

Rapor için tanıklığına başvurulan İnsan Hakları Derneği Genel Sekreteri Osman İşçi, hedefin, korku iklimini korumak olduğunu belirterek “Polis tarafından gözaltına alındığınızda aileniz için çok korkuyorsunuz. Bu durum keyfi, öngörülebilir değil, etkin bir biçimde itiraz edemediğiniz için de cezasızlık söz konusu”dedi.

Reklam

Af Örgütü, raporunda, sivil toplum alanında çalışmaları bulunan tutuklu iş adamı Osman Kavala’nın durumuna da değindi. İsnat edilen suçlamaların anlatıldığı raporda, Kavala hakkında henüz iddianame hazırlandığına da dikkat çekildi.

Afrin’e gerçekleştirilen ‘Zeytin Dalı Harekatı’ hakkında yönelttikleri eleştiriler nedeniyle ‘örgüt propagandası yapmak’ve ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek’ ile suçlanan Türk Tabipleri Birliği (TTB) üyelerinin gözaltına alınmış olmasıyla ilgili olarak da “Muhalefete yönelik hoşgörüsüzlüğün en bariz örneği” tanımlaması yapıldı.

Bir yıl boyunca Silivri Cezaevi’nde tutulduktan sonra Başbakan Binali Yıldırım ile Almanya Başbakanı Angela Merkel arasındaki görüşmeden sonra serbest bırakılan Die Welt Türkiye muhabiri Deniz Yücel de Af Örgütü’nün raporunda yer aldı. Raporda, iddianamede sunulan tek ‘kanıt’ın Yücel’in 2016 yılının haziran ile aralık ayları arasında kaleme aldığı altı makaleden alınan, suç olarak kabul edilemeyecek birkaç kısa alıntı olduğu belirtildi.

‘Muhalif sesleri susturma amacıyla tehdit, iftira…’

Tutuklu bulunan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç’ın da durumuna dikkat çekilerek, yöneltilen temel suçlamanın ByLock uygulamasını telefonuna indirmesi olduğu, bu iddiayı destekleyici herhangi bir inandırıcı kanıtın sunulamadığı belirtildi ve “Ancak herhalukarda bir mesajlaşma uygulamasının kişinin telefonunda bulunması ‘terör’ suçu işlendiğine dair bir kanıt olarak kabul edilemez”dendi.

Raporda ayrıca, insan hakları aktivistleri Orhan Kemal Cengiz, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Murat Çelikkan ve Eren Keskin hakkında devam eden yargılamalara da yer verildi.

Af Örgütü, muhalif sesleri susturma amacıyla gerçekleşen tehdit, iftira ve yıldırmalara dikkat çekerek şöyle dedi: “İnsan hakları savunucularını kamuoyu önünde (ve gerçeğe aykırı bir biçimde) ‘terörist’, ‘darbe savunucusu’, ‘vatan haini’, ‘yabancı ajan’, ‘düşman yandaşı’, ‘casus’, ‘devlet düşmanı’ olmakla ya da ulusal veya ahlaki değerlere karşı çıkmakla itham ettiği birçok örnek mevcut.  Son beş ay içinde toplanma özgürlüğü üzerindeki haksız kısıtlamalar ve protestoların bastırılması için aşırı güç kullanımı rutin bir hale geldi. Son üç yılda İstanbul ve Ankara’da birden fazla Onur Yürüyüşü etkinliği yasaklandı. Ankara Valiliği olağanüstü hal yetkilerini kullanarak Alman LGBTİ Film Günleri Etkinliği’ni, ‘organizasyona katılacak olan grup ve şahıslara yönelik olarak birtakım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği ve provokasyonlara neden olabileceği’ gerekçesiyle yasakladı.”

Diken

Yorumlar