10 Ocak 2023

Ocak Medya – Emrullah Bayrak

Beylikdüzü Belediye Başkanıyken kimseler tanımazdı.

Ne yer ne içer bilmezdi.

Sonra kader bu ya gülüverdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, onu Türkiye’nin en büyük şehri için aday gösterdi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi.

İşte ne olduysa oldu;

O günden bugüne kendisine bir haller oldu.

Koltuğa oturduğu günden bugüne ‘Cumhurbaşkanı olacağım’ dedi de başka da bir şey demedi.

Bu nasıl bir meraktı bu nasıl bir hevesti bu nasıl bir istekti; kimseler anlayamadı.

Her fırsatı her söylemi her desteği her eylemi bu yola kilometre taşı olarak kullandı. 

En son çıkarma yaptığı Karadeniz’de gemilerini batırmıştı. 

Yerel mahkemenin kararıyla birlikte yeniden Cumhurbaşkanlığı için “Yelkenler Fora” dedi.

Geldiğimiz noktada kendisini kamuoyu ile tanıştıran Kılıçdaroğlu’nu dahi ezip geçmenin derdinde.

Bu girişiminde yalnız da değil.

Kendileri bir dönem MHP saflarındaydı.

Konuşmazdı.

Atacağı adımlarda Bahçeli’ye bakardı.

Sonra araya kara kedi girdi.

Yeni bir parti kurdu.

Kılıçdaroğlu olmasaydı, kendilerini ‘başlamadan biten hikayeler’ bölümüne ekleyecektik.

Bahçede kurumakta olan gül, Kılıçdaroğlu’nun can suyuyla yeniden yeşermeye başladı.

Açıp dallanıp budaklanırken nerden geldiğini unuturcasına konuşuyordu: 

“İYİ Parti kurulmamış olsaydı, bugün 13. Cumhurbaşkanı, altılı masanın diyebilir miydik? Bugün bu ülkede neler konuşuluyor olacaktı?”

Oysa bu bahsettiği şey kendilerinin değil aksine Kılıçdaroğlu’nun ‘Kemal Siyaseti’ sayesinde olmuştu.

Altılı Masa’nın mimarı da Kılıçdaroğlu’ydu.

Eğer Sayın Kılıçdaroğlu, 2018 yılında 20 milletvekili vermeseydi; Millet İttifakını kurmasaydı şimdi kendilerinin esamesi okunmayacaktı.

Hatta daha net bir şey söyleyeyim.

Bugün yaşadıklarımızın müsebbipleri arasında kendileri de yer almaktadır. 

Nasıl mı?

O dönem seçilme ihtimali hayli yüksek olan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ortak adaylığına taş koyarak.

“Ben kesin kazanıyorum” diyerek ortak adaylığa yanaşmayan bugün ise “Cumhurbaşkanı değil Başbakan olmak istiyorum” diyen liderimiz, o gün seçimlerde yüzde 7,29 alarak sondan üçüncü olmuşlardı. 

Şimdi ise “Birinci parti çıkacağız ve ben de başbakan olacağım” diyor.

Yüzde 9,96 alan partisi de ittifak barajı olmasaydı baraj altı kalmıştı.

Öyle ki kendisi dahi partisinden daha az oy almıştı.

Hile yapıldığı iddiaları hakkında 2018’de “YSK’nın önüne oturum, vallahi de billahi de beni jiletle kazıyamazlar oradan!” demişti de seçim gecesi Muharrem İnce gibi kendisinden haber alınamamıştı.

Bakmayın siz şimdilerde kendisini dev aynasında gördüğüne.

“Biz, hep haksızlığa uğrayanların yanında olduk” diyor ya beni alıyor bir gülme.

Neden mi?

EYT deyip KHK’yı ağzına almayan kendileridir.

6 yaşında kanserle mücadele eden Yusuf’un, cezaevindeki annesine kavuşması için bir tweet dahi atmayan kendileridir. 

Gel ki suikaste kurban giden Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş için de bir tweet atmamıştı. 

Sözcüsünün tweetini retweetlemekle yetinmişti.

Peki o zaman bu nasıl oluyor?

“İYİ Parti, ezilenin yanında, haklının yanında, haksızlığı yapanın karşısında, zulmün karşısında, zalimin karşısında duran bireylerin kurduğu bir siyasi partidir. Onun için cesuruz.”

KHK’dan bahsetmeyen bir cesurluk.

Kuyudaki Yusuf’a bir ip uzatmayan siyaset.

Ama ben bu tanıma uyan birini tanıyorum.

“Ezilenin yanında, haklının yanında, haksızlığı yapanın karşısında, zulmün karşısında, zalimin karşısında duran” Ömer Faruk Gergerlioğlu.

Rabbim ayağına taş, gözüne yaş değdirmesin.

Anlayacağınız ikisinin de bugünlere gelmesinde Kılıçdaroğlu’nun çok büyük emekleri oldu.

Onlar kadrini kıymetini bilmeseler de.

İkisi de aynı yola baş koysalar da. 

Biri Başbakan biri de Cumhurbaşkanı meraklısı olsalar da.

Netice itibariyle siyaset de nankör.

Vesselam.

Yorumlar