2015-04-12 00:00:00

Seçime doğru hükümetin HDP'nin yumuşak karnına çalışacağı iyice belli oldu. Çözüm süreci boyunca görmezden gelinen Türkiye topraklarındaki  PKK varlığını artık hükümet ” görüyor”. Ağrı Diyadin'deki olay bunun ilk göstergesi. 

Şu ana kadar Türkiye topraklarından tam çekilmediği bilinen PKK varlığına karşı askerin sürece uygun davrandığı bir gerçekti. Görüşmelerin devam ettiği 2 yıl boyunca askeri güçlerin PKK ile teması hükümet tarafından engellendi. PKK'nın saldırıları da Öcalan tarafından durduruldu. Ufak tefek sürtüşmeler genellikle büyümeden söndürüldü. Bu olması gereken bir tavırdı. Zira 30 yıldır devam eden savaş, bir çözüm sürecine girmişti ve barışa doğru evriliyordu. Bu tavrın seçime kadar değişebileceği ihtimali vardı, ilk işareti de Diyadin olayı oldu. Pekiyi 2 yıl boyu devam eden çatışmasızlık sürecinde ne oldu ki devlet çatışmayı göze aldı?

Tayyip Erdoğan seçime kadar barajı geçmek için bir oy'a bile ihtiyacı olan HDP'yi zor duruma düşürmeyi tercih etti. Bu tercihi tetikleyen olay ise Selahattin Demirtaş'ın “Tayyip Erdoğan seni başkan seçtirmeyeceğiz” çıkışı idi. Erdoğan karşıtı oylarla barajı geçmeyi düşünen Demirtaş'ın bu sert çıkışına, kozların elinde olduğunu düşünen Erdoğan'dan çatışma seçeneğinin önünü açma şeklinde karşılık verildi. Bu karşılık, Öcalan'la belli bir süreci tamamlamış olan Erdoğan için Demirtaş'ı susturmak ve geri çekilmeye zorlamak için tercih edilmesinde çok mahzur görülmeyen bir seçenek oldu.
Diyadin olayında uzun süredir PKK'nın noktasal varlklarından  bile  haberdar olanve aktif çatışmayı pek tercih etmeyen  askerin bu sefer  aktif bir müdahale yaptığını görüyoruz. PKK'nın önemli isimlerinden Cemil Bayık'ın Alman televizyonuna verdiği demeçte “artık savaşmak istemiyoruz, barış istiyoruz, Almanya'dan da özür diliyoruz” açıklamasını yapmasının hemen akabinde PKK'nın savaşmak için bahane arayan bir saldırıda bulunması akla, mantığa uygun mudur? Çıkan çatışma sonucu verilen mesajlarda da Davutoğlu'nun söylemleri, bu tahminimizi güçlendiriyor. Askeri eleştiren Demirtaş'ı TSK'nın milli bir ordu olduğu söylemi üzerinden vurmaya çalışan Davutoğlu Batı'dan oy talebinde bulunan HDP'yi zor durumda bırakacak bir ivme yakaladığı  düşünülebilir. Ancak bu ucuz seçim hesaplarının  bu toprakların 100 yıllık sorununa ne denli zarar verdiğini Ak Parti yetkilileri hiç düşünmüyor mu?
Bir büyük çözüm sürecinin hassasiyetle korunmaya çalışıldığı bugünlerde güven sarsıcı girişimlerin barışa zarar vereceği ve can kayıplarına yol açacağı açıktır. Çözüm süreci devam etmektedir ve halen süreç emekleme aşamasındadır. Müzakereler yoluyla yürüyen bir aşamaya evrilememiştir. Bu aşamada yapılan her pragmatist hesabın büyük vebali vardır. 
HDP'nin yükseltilmek istenen tansiyon karşısında çok hırçın bir söylem kullanamayacağı bellidir ve Diyadin olayında da böyle olmuştur. Asker, PKK güçlerinin bu topraklarda olduğunu ve “seçim propagandası yapmak istediğini” yeni mi keşfetmiştir? Ateşle oynamak ve sadece kendi kartlarının geçerli olduğunu düşünmek Erdoğan ve hükümet için ne derece doğrudur?
Yılların kurt siyasetçisi Erdoğan elindeki kozları iyi görmekte ve karşısındaki genç siyasetçileri birkaç defa cebinden çıkarabileceğini göstermektedir. Ancak bu marifet değildir. Bu millet şimdiye kadar daha çok Erdoğan'ın hesapçı politikalarına değil, Kasımpaşalı duruşlarına oy vermiştir. T.C. tarihinin en uzun süreli  hükümet etme başarısını çözüm süreciyle taclandırma seçeneği yerine ucuz yollara başvurmak belki HDP'yi baraj altına itebilir ama bu toprakların kalıcı barışına büyük darbe vurur. 

Yorumlar