2012-11-28 00:00:00

Özgür Kocaeli, gazetesinden Ali Gündoğdu eski alışkanlıklarını yine devam ettirmiş. İnsan yedisinde ne ise, yetmişinde de o olacak, iflah olmayacak.

Ali Gündoğdu başörtüsü ve MAZLUMDER hakkında yazdığı bir yazı ile yine konuları birbirine karıştırarak belden aşağı vurmuş.

http://www.ozgurkocaeli.com.tr/yazi/basortusu-eylemlerine-neden-birden-ara-verildi-79438.htm

Başörtüsüne özgürlük yönündeki açıklamaların güya başka bir niyetle yapıldığını ima etmeye çalışmış. Bu ifadelerine kendisinin de inanmadığını anlıyoruz ve fakat zihinleri bulandırma niyetinde olduğunu görüyoruz.

2003 -2007 arası Kocaeli şube başkanı ve ardından bir dönem Genel başkanı olduğum MAZLUMDER mağdura kimliğini, inancını sormaz. Mağduriyet varsa zulme müdahil olur. Haklarda sıralama yapmaz. Her hakkın insanın korunması gereken bir parçası olduğu düşüncesiyle mağdurla özdeşleşmeden onun yanında durarak ilkeli duruşunu devam ettirir. Kürt meselesi bu ülkede devletin kendi eliyle oluşturduğu ve bunu son yıllarda iktidardaki birçok yetkili ağzıyla itiraf ettiği bir konudur. Devlet bu konudaki hatalarını giderebilmek amacıyla MGK’nın da onay verdiği bir proje ile yanlışlarını düzeltmeye çalışmıştır. Önceleri Kürt açılımı denen daha sonra milli birlik ve kardeşlik projesi denen bir proje ile yıllardır topluma dayattığı tek tipçi ve asimilasyoncu politikalarından geri adım attığını ilan etmiştir. Şu anda çatışma ortamının hakim olması ise kimseyi şaşırtmamalıdır. Kürt meselesi hakkında devletin yıllardır yaptığı yanlışlar ile sorundan dolayı ortaya çıkmış olan savaş ortamının ayırt edilmesi gerekir. Tabiî ki bunu iyi niyetli olanlar yapar. Yazar yazısında başörtüsü açıklamaları sırasında Kürt meselesinin de konu edinilmesini eleştirerek açıklamalarda zaman zaman “barıştan, halkların kardeşliğinden falan söz ediliyor.” demiş. Bu konuda iyi niyetli olmayanlar yıllardır bu konunun çözümü için insan hakları temelindeki adil yaklaşıma “ halkların kardeşliğinden filan bahsediyorlar” diye yaklaşır. Kafası ırkçılık ile dolu olanlar her ırkın birbirine eşit hakları olduğunu anlayamaz. İster Türkçe ister Kürtçe olsun halkların kardeşliğinden ve insan haklarından bahsetmenin ve yanlış politikaları eleştirmenin neresi kötüdür? Türkiye’de zenci muamelesi gören tüm sorun sahiplerini kucaklamanın ırkçı ve inanç alerjili kafalar için çok garip olduğunu biliyoruz. Ama bunun erdemli bir fiili olduğunun da bilincindeyiz. Kürt sorunu ve başörtüsü hakkında adil konuşmanın hedef gösterme amaçlı kullanılabildiğini de biliyoruz. “Kim olursa olsun zalime karşı ve kim olursa olsun mazlumdan yanayız” demenin bedeli olduğunu bilsek de aynı söze devam edeceğiz.

Köşe yazarı hakkımızdaki iftiraları uydurduğu yetmiyormuş gibi bunu köşesi yoluyla halkı kandırma aracı olarak kullanıyor. Güya şahsım zamanında bir başörtüsü yürüyüşü sırasında Emniyet müdürünün yakasına yapışmış, boğazını sıkmışım. Bunun için kendisi yazı yazmış ve bundan dolayı onu mahkemeye vermişim. Olayın aslı şudur. 2007 yılında bir başörtüsü yürüyüşü tertip edip gereken bildirimleri Emniyet müdürlüğüne yaptığımız halde yürüyüş günü topluluk Perşembe pazarı alanına yürütülmemişti. Aralarında kadın ve çocukların bulunduğu topluluğa dönemin Emniyet müdürü biber gazı sıktırmıştı. Ardından topluluğun onurlu duruşu kazanmış ve yürüyüş gerçekleşmişti. Emniyet müdürünün yakasına sarılmak veya boğazını sıkmak gibi bir olay olmamıştır. Gündoğdu uydurduğu bu olay hakkında yazı yazdığını ve bundan dolayı kendisini mahkemeye verdiğimi belirtiyor. Bir kere kendisi hakkında manevi tazminat davası açmam daha önceki iftira dolu bir başka yazısına dayanıyordu. Bu olaydan dolayı değildi. Gündoğdu ya hafıza zafiyeti geçiriyor ya da meydanı boş bulmuş serbest atıyor. Kendisine ne zaman dava açıldığını bile unutan kafası karışık bir kişinin köşe yazarlığı yapabildiği bir ülkedeyiz. Bir yalan atıp bunu herkese yutturmaya çalışmakla kalmayıp gazeteciliği yüzünden kendisine dava açtığımızı iddia etmektedir. Manevi tazminat davası açtığımız konuda da o gün olay mahallinde olmamasına rağmen gayet pişkince iftiralar atabilmişti. Herkesin hakkında dava açtığını dalga geçerek anlatıyor. İnsanlar kendisine hakaret edene tabiî ki dava açacaktır başka ne yapsın, sizin gibi hakaret yolunu mu seçsin? Hakaret davasından mahkemede beraat ettiğini gururla anlatıyor ama bir de kurtulunamayacak bir mahkeme var sayın Gündoğdu. Mahkeme-i Kübra’da nasıl kurtulacaksınız? Açık hakaretin cezasız kalmadığı yerlerde var, unutmayınız. Ali Gündoğdu eğer unutarak boğaz sıkma olduğundan bahsediyorsa kendisine bir doktor olarak yardımcı olabilirim. Hafızayı kuvvetlendirici, dimağı açıcı, ona buna hakaret etmeyi telkin eden depresyon halinden insanı kurtaracak iyi ilaçlar biliyorum. Bana müracaat ederse kendisine yardımcı olacağım. Ama eğer kötü niyetinden bunu yapmışsa ona yabancısı olduğu ve alerji duyduğu dini ve ahlaki değerleri araştırmasını ve anlamasını öğütlerim. Aslında çok muhtaç olduğu ve fakat hiç hazzetmediği bu değerler onun kalbini aydınlatabilir.

İstifa eden MAZLUMDER yönetim kurulu üyesinin “Türkiye’nin sağlık, eğitim, tarım gibi birçok alanda sorunları varken, tek sorunumuzun Kürt meselesi gibi görülmesine tepki göstererek istifa ediyorum” sözlerini hatırlatarak okuyucularının zihnini bulandırmaya çalışmış. Biz yıllardır başörtüsü konusundaki yasakların kalkmasını isterken bazı kesimler “farklı bir çok sorun varken, niye başörtüsünü gündem ediyorsunuz ” diye sorarlardı. Şimdi de eski yönetim kurulu üyesi böyle sormuş, hata etmiş. Farklı konu da olsa aynı anlayış maalesef. Bu yaklaşımı biz iyi tanırız. Hakkında konuşmaktan çekindiğiniz konularda bu yaklaşım tarzı biz insan hakları savunucuları için yabancısı olmadığımız bir yaklaşım türüdür. Hangi konu olursa olsun sorunu başka bir sorunu bahane ederek örtme taktiği bizler için tanıdık taktiklerdir. Yazar bu sözü duyunca heyecanla kaleme sarılmış. Önceden şahsımıza yaptığı gibi iftira dolu kurgularla dolu bir yazı yazmış. “Başörtüsünün altındaki amacın başka olduğunu düşünüyordum” diyen yazar “sanırım haklı çıktım” diyor. Sayın Gündoğdu sanmakla köşe yazarı olunmuyor. Somut bulgulara dayanmayan uydurmalara dayanarak senaryolar üreterek de köşe yazarı olunmuyor. Eski Emniyet müdürü uzak değil, iddia ettiğiniz ama görmediğiniz bir olay için eski müdüre bir telefon açarak bilgi edininiz. Gazetecilik onurlu bir iştir. Basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt ederek yola çıkılır. Telefon edin ve cevabı yayınlayınız. Medya gücünü kullanarak ona buna kara çalmak doğru bir iş midir? Bir de çalakalem makale yazmayınız, size tavsiyem olsun. Sonra kendisine niye dava açıldığından bihaber bir insan durumuna düşüyor ve mahcup oluyorsunuz.
 

Yorumlar