2017-04-28 00:00:00

Üst üste hukuktan uzaklaştığımıza dair kararlar yayımlanıyor. Dünya insani ve hukuki gelişim endekslerinde her geçen sene geriye gidip dip yaptığımız yetmezmiş gibi son günlerde uluslararası kuruluşların üst üste yayımladığı raporlarda da Türkiye adına vahim bir tablo var. 

Son yıllarda her alanda gerileyen bir Türkiye tablosu var. Bu hiç şüphesiz iç siyasi tercihlerden kaynaklanıyor. Rotayı hukuka değil güç sahibi olmaya kırmışsanız, varacağınız yer demokrasi sahili değildir. 2015 yılında hukukun üstünlüğü endeksinde 102 ülke arasında 21 sıra gerileyerek 80. sıraya düşen Türkiye, 2016 yılında iktidar üzerinde en az denetim yapılan 6. ülke olmuştu. Sanırım 2017 rakamları yayımlandığında utanç verivi bir yere düştüğümüzü göreceğiz.Medya özgürlüğü alanında 2016'da 151. sıradayken bu sene 155. sıraya düştük. Çok hızlı bir düşüş her alanda yaşanıyor, Türkiye 3. dünya ülkeleri liginde şu an.

Referandum sonrası YSK'nın azıcık hukuktan nasibi olmuş birisinin bile isyan edeceği kararlarını izledik. YSK'daki  mensuplarının iktidar aleyhine bir karar veremeyeceği zaten bellidir. Bu kararı yurt içinde verebilirsiniz ama  buna yurt dışı saygın kuruluşlar susmaz. AGİT, AKPM kararları Türkiye için tamamen bir geriye gidişi gösteriyor. 

AKPM'de zamanında başkanlık yapan bir ülke olmamıza rağmen hukuk devleti kriterlerinden ve demokrasiden uzaklaşmamızdan dolayı denetim altına alına ülkelerden olduk. Venedik komisyonunun yayınladığı son raporda da son derece vahim bir tablo vardı.

Avrupa'dan gelen her sese “bu kefereler ne zaman iyiliğimizi istedi ki, ne derlerse tersini yapmak lazım” amiyane  sözleriyle cevap veren ve halkı kandıranların toslayacağı bir yer var mutlaka. Bu hamaset ve yalan rüzgarı bir müddet götürülebilir ama bir yerde iflas edecektir.

Sedat Peker'in “oluk oluk kan akıtacağız” sözüne takipsizlik kararı verilen bir ülkede Cemevinde polis kurşunuyla öldürülen Uğur Kurt için 12 bin TL para cezası verilmesi garip değil. Keyfiliğin hakim olduğu bir yerde hukuk yoktur, zaten gücü hakim kılmak istediğinizde ilk yapmanız gereken hukuku ortadan kaldırmaktır.

Hukukun üstünlüğü endeksinde niye dünya sonuncularındanız sorusunun cevabı bir başka kararla daha çıktı. “Çocuklar ölmesin” diyen Ayşe öğretmene 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Bir ülkede barış isteyene vebalı muamelesi yapılıyor, en ağır şekilde cezalandırılıyorsa çok büyük bir suça sahip çıkılıyor demektir. Bu ülkede şu an en büyük suçun barış istemek olduğunu söyleyebiliriz, zira barış isteyenlerin başına getirilmedik iş bırakılmıyor.

Hangi uluslararası arası kuruluşun Türkiye'ye son ihtarı sizi uyandıracak ey gözünü bağlamış iktidar ve çevresi..! Çıkarınız ülkenin halinden ne de yüksek!

Hukuk, uygulayıcı eliyle ışık saçan bir güçten, zorba güce dönebilir. Siyasetçiler, hukukçular en başta buna dikkat etmeli. Ama ülkemizde zaten böyle bir kaygı yok. Özellikle hukuki açıdan alınan kararlar siyasetin kararlarını tasdik noktasında yoğunlaşıyor. 
 
Ekonomik açıdan bir müddet sonra imdat zilleri çalmaya başlayacaktır. Esnafımız şu anda somut anlamda cepte birşey hissettirmeyen kavramların kaygısını taşımamakta, ancak hukuk ve demokrasinin dibe vurduğu bir yerde ekonomik felaketin yaşanacağı kaçınılmazdır. O zamanda “hain Avrupa” söylemiyle idare edilemeyecek ve faturayı oluşturanın ödemekten kaçınacağı ağır bir bedelle karşılaşacağız.

Yorumlar