2010-04-08 00:00:00

Söz  konusu  olan  İnsan  ise  gerisi  teferruattır

 

 

Bu  cümleyi  hep  farklı  şekilde  duyanlar  için  belki  garip bir  değişiklik oldu. Ama  aslında  olması gereken  bu  ifadedir.

 

Bu  ifade  bize  ilk  Ogün  Samast'ın  bayrak  önünde  polislerin  yanındaki  gururlu  duruşunu hatırlatıyor. Söz konusu olan vatan  ise  katiller  bile  omuzları  dik,  göğsünü  gererek  durabilir. Vatan'ın ali  menfaatleri için bir  istihbarat  operasyonu(yalanı)  ile  Atatürk'ün  Selanik'teki  evi  yıkıldı şayiası çıkartıp  6-7  Eylül'de  azınlıkların  mallarını  da   yağmalayabilirsiniz. Vatan'ın  ali  menfaatleri  için barışçıl  yollar  bulma  ve  sulh  sağlama  .imkanı  varken  bir  kavmi tehcire  tabi  tutup vatan'ı kurtarabilirsiniz. “Önce  vatan” diyerek. “bu  belayı  ancak  bu şekilde hallederim”  diyerek  Kürt  ırkını cumhuriyet  tarihinin  başlangıcından  itibaren  inkara  yeltenebilirsiniz. Bir  plastik  topu  ellerinizle denizin  dibinde  tutmak  ne kadar  imkansız ise  aslı  Kürt  olana  “Ne  mutlu Türküm  diyene” dedirtebilirsiniz.  Ama  söz  konusu  olan  vatan  ise  yine  gerisi  teferruat olur ve siz  toprağa  düşen 40.000  canı  eğitim  zayiatı  olarak  görebilirsiniz. Zira   söz  konusu olan  vatan'dır  ve  eğer  kriter vatan  ise   endişe  etmeyin  doğru  yoldasınız.  Darbeler  yaparsınız  insanları  cezaevine  tıkarsınız  ama çözüm  için  değil  vatan'a  uygun  itaatkar  vatandaş olsun  diyedir  bu  yaptığınız. Vatandaş  olmaları için  kimi   zaman insan  dışkısı  yedirilir  mahkuma  reddedilemeyecek  bir  komut  ile. Dişlerinin  arasına sıkışan  dışkıyı  temizleyemeyip  dişini  çeker  mahkum  ama  kimseden  hesap  sorulmaz,   “Vatan sağolsun”  yeterki. Gün  gelir,  sorunları  kurucu  ideoloji değişikliği  ile  çözmek  varken varolan grupları  birbirine  kırdırırsınız. Kenarda elinizi  ovuşturururken  gevrek  gevrek  gülüp “iti  ite  kırdırmak gerek” önce  vatan için   dersiniz. Fakir  ana  babasının  uykuları  kaçar,  kabuslar  birbirine  karışır evlatları  gece yarısı bir  sığınakta  yakalanır  ölüme  sonra. Heronlardan  izlersiniz  karaltılar yaklaşır bombalar  atılır,  bombalar patlar  karışır  karaltılar  ve  bir  an  bakarsınız  hareketli  karaltı donuklaşıverir . Anlarsınız  askerleriniz  ölüyor ,  donuk  gözler  ile  bakarsınız ,  kılınızı  kıpırdatmazsınız 7  dakikalık  mesafeye.  Aklınızda siyasi  çıkarlar vardır,  siyasetçi  olmasanız da. “Nasıl  olur da  barışı isteyenleri hüsrana  uğratırım”  dersiniz,  “Nasıl  olur da  bir  çıkış  yolu  olan  açılımı  başarısızlığa uğratırım”. Daha  sonra  hepten iş  açığa  çıkar,   duyulur  bir  ses  “çok  zayiat veriyoruz  çekin  şu Heron'ları”  der  vererek  komutu.. Hiç  kimse   duymaz, hiç  kimse   hesap  sormaz,  hiç  kimse  hesap vermez  söz  konusu  olan vatan'dır  ya. Kimbilir  ne  hesaplar  yapar  ne  dolaplar  döndürürsünüz de yine  dersiniz “her  şey  vatan  için”.  Göz  göre  göre  vurulur  askerler,    keklik  gibi  avlanır da  bir  an aklınıza gelmez  sorumluları  yargılamak.  En  mahreminize  saldırı  düzenlenir de  siz  o  zaman  irtica raporları  düzenlemekle  meşgulsunuzdür. Gülünç  irtica  günlüklerini de   iyi  hazırlarsınız  parçalanmış asker  cesetlerinin  önünde saf tutmayı da iyi  başarırsınız. “Vatan sağolsun” der    yüreği  yanan  analar, babalar  bacılar da  siz  söylemezsiniz  “parçalayan  mayın  bizim  mayınımız”   diye.

 

Söz konusu  olan  vatan'dır  tabii. Gerisi süprüntü , çer  çöptür  tabiiki. . “Bazen  hukukun  dışına çıkılabilir”     dersiniz    amiral  geminizden   daha  sonra  darbe  hazırlamayı  beceremeyen  komutanınız yakınır da  o  zaman  aklınıza  gelir  hukuk. Hatırlarsınız birileri  bir  zamanlar  size “bir  gün  insan hakları size de lazım  olabilir”  demişti. Özür  diler,  nedamet  dilersiniz  ama  bellidir  3  gün  sonra  aynı  şeyi diyeceğiniz.  Dış ilişkilerinizi  düşmanlık  üzerine  bina  edersiniz  tüm  komşularınız  düşman'dır  artık. Tüm  sorunların  adresi  bellidir  “dış güçler,  dış  mihraklar”.  İnsan’a  değil  Vatan'a  endeksli  iseniz hep  bir  gard  alırsınız.  Yıllarca  akrabalar  bayramlaşır  yapay  sınırlar,  tel  örgüler  örersiniz  aralarına,   ulaşamaz  elleri  birbirine. “Neden  niçin” diye  sorarlar da  gösterirsiniz  en yüce  tepelere  yazdırdığınız “önce  Vatan”  ibarelerini.

 

 

Anayasa mahkemesi  kurarsınız da  yılların  sorunlarını  getirirsiniz  önüne .  İlkönce  onlar  çiğner anayasayı şekil  esas  karışır  birbirine  kağıt  helva  olmuştur  artık  anayasa. Sorsanız “niye  böyle” derler  bu  da  “vatan  hullesi”.  Söz  konusu  olan  ideolojiniz  ile  süslediğiniz  vatandır  ya  huzursuz kalsın vatan   evlatları  yeterki  sizin korumanızda  olsun  Vatan. “Gelin  şu  anayasayı  ıslah  edelim” derler    topluca  kaçışırsınız  söz  konusu  olan insan'a  uygun  bir  anayasa  değil,    tabularınızdır  çünkü.

.  

   Önce  insan  deseydiniz  ne  olurdu? “Ya  sev,  ya  terk et” yerine  “hem  sevelim  hem de  sorun varsa  oturup  konuşalım”  deseydiniz  ne  olurdu?  “Ya  savaş,  ya  savaş”  demeyi  bırakaydınız  ya  karşılıklı.  Söz  konusu  olan  insan  ve  onun  mutluluğu  ise devletleriniz , ırklarınız  sınırlarınız,  örgütleriniz    olur muydu  bir  sorun?  Her  şey  insan  için  ,  her  şey  dini, dili rengi  farklı  olsa da  tüm insanlar  için  deseydiniz  ne  kaybederdiniz? Samimi  ve  kendine  güvenen biriniz  cevap versin, neden?

Yorumlar