2012-07-03 00:00:00
Zana ‘nın çıkışı ve sorumluluğumuz
Zana’nın çıkışını önemli bulmak zorundayız. Zira tıkanan bir süreç var ve önemli isimlerin bir şeyler yapması gerekiyor. Zana’nın çıkışı ve ardından gelen başbakanla görüşmesinden çok önemli bir şeyler çıkmadığını düşünenler için aceleci olunmaması gerektiğini söyleyeceğim.
Leyla Zana herkesin bildiği gibi Kürt sorunu konusunda çok önemli bir isim. Yılların getirdiği kendi cephesindeki yoğun çabaları, hapis hayatı ile büyük bir birikim sahibi. Sadece kendi cephesinden slogan atmakla bu işlerin çözülmeyeceğini görerek başbakana bir barış eli uzattı. Bu el ise sıcak bir şekilde karşılandı.
“Zana’nın getirdiği teklifleri, BDP’nin yıllardır tekrar ettiği talepler zaten PKK ‘da desteklemiyor, boş bir çaba ” diye önemsizleştirmeye çalışmak sorumlu bir tavır değil. Zana olayın tıkandığı anda bir şekilde sorumluluk almak istemiş ve sonunda kendi karizması çizilse bile bu konuda kararlılık gösterecek bir imaj veriyor. Yılların getirdiği çözümsüzlük süreçlerinin boş sloganlarla devam ettirilmesindense bir adım atmak, bir el uzatmanın neresi kötü. Zana yıllardır devam eden çözümsüzlük ve akan kan karşısında vicdan sızlaması hissediyor sanırım. Yılların yorgunluğu ile insiyatif almanın gerektiğine inandığını hissediyorum.
Zana’nın adımını tüm kesimlerin desteklemesi gerekir. Kürt sorunu gibi içinden çıkılması çok zor bir konuda adım atan herkese iyi niyetle yaklaşmak zorundayız. Barış her zaman kolay değildir, ama barışa da mecburuz. Zana ‘nın görüşmesi belki uzun yıllar sürecek barış hamlesinin durağanlaşmasından sonra başlatılacak ikinci hamledir. Sert çıkan BDP’nin görüşme sonrası vitesi küçültmesi önemli bir olaydır. Temennimiz sorumluluk sahibi herkesin bu süreçte olumlu adımları cesaretlendirmesidir.
Bu ülkede barış adımlarına en çok toplumun zayıf kesimlerinin ihtiyacı var. Madden zafiyet içindeki ailelerin çocukları çoğunlukla ölüyor çünkü. Ölen askerlerin ardından “unutmayacağız, unutturmayacağız” nutukları atanların canının yandığı yok ve sonuçta ölenler kendi yakınları için derin bir acı olarak kalıyor.
Leyla Zana’nın “Barışın önünü açmak için kaç kuşak, kaç ölüm daha bekleyeceğiz” diyen çığlığını duymak, anlamak yürekten hissetmek gerekir. Hükümetin ümit vaad eden girişimlerinden sonra Habur ve Oslo fiyaskolarından sonra önemli bir muhataptan adım atılmasının şansını yitirmeyiz inşallah.
Zana ‘nın çıkışı ve sorumluluğumuz
Zana’nın çıkışını önemli bulmak zorundayız. Zira tıkanan bir süreç var ve önemli isimlerin bir şeyler yapması gerekiyor. Zana’nın çıkışı ve ardından gelen başbakanla görüşmesinden çok önemli bir şeyler çıkmadığını düşünenler için aceleci olunmaması gerektiğini söyleyeceğim.
Leyla Zana herkesin bildiği gibi Kürt sorunu konusunda çok önemli bir isim. Yılların getirdiği kendi cephesindeki yoğun çabaları, hapis hayatı ile büyük bir birikim sahibi. Sadece kendi cephesinden slogan atmakla bu işlerin çözülmeyeceğini görerek başbakana bir barış eli uzattı. Bu el ise sıcak bir şekilde karşılandı.
“Zana’nın getirdiği teklifleri, BDP’nin yıllardır tekrar ettiği talepler zaten PKK ‘da desteklemiyor, boş bir çaba ” diye önemsizleştirmeye çalışmak sorumlu bir tavır değil. Zana olayın tıkandığı anda bir şekilde sorumluluk almak istemiş ve sonunda kendi karizması çizilse bile bu konuda kararlılık gösterecek bir imaj veriyor. Yılların getirdiği çözümsüzlük süreçlerinin boş sloganlarla devam ettirilmesindense bir adım atmak, bir el uzatmanın neresi kötü. Zana yıllardır devam eden çözümsüzlük ve akan kan karşısında vicdan sızlaması hissediyor sanırım. Yılların yorgunluğu ile insiyatif almanın gerektiğine inandığını hissediyorum.
Zana’nın adımını tüm kesimlerin desteklemesi gerekir. Kürt sorunu gibi içinden çıkılması çok zor bir konuda adım atan herkese iyi niyetle yaklaşmak zorundayız. Barış her zaman kolay değildir, ama barışa da mecburuz. Zana ‘nın görüşmesi belki uzun yıllar sürecek barış hamlesinin durağanlaşmasından sonra başlatılacak ikinci hamledir. Sert çıkan BDP’nin görüşme sonrası vitesi küçültmesi önemli bir olaydır. Temennimiz sorumluluk sahibi herkesin bu süreçte olumlu adımları cesaretlendirmesidir.
Bu ülkede barış adımlarına en çok toplumun zayıf kesimlerinin ihtiyacı var. Madden zafiyet içindeki ailelerin çocukları çoğunlukla ölüyor çünkü. Ölen askerlerin ardından “unutmayacağız, unutturmayacağız” nutukları atanların canının yandığı yok ve sonuçta ölenler kendi yakınları için derin bir acı olarak kalıyor.
Leyla Zana’nın “Barışın önünü açmak için kaç kuşak, kaç ölüm daha bekleyeceğiz” diyen çığlığını duymak, anlamak yürekten hissetmek gerekir. Hükümetin ümit vaad eden girişimlerinden sonra Habur ve Oslo fiyaskolarından sonra önemli bir muhataptan adım atılmasının şansını yitirmeyiz inşallah.
Not: 15 günlük umre ziyaretimi yapmak üzere Suudi Arabistan’a gideceğim inşallah. Bu süre arasında bana müsaade. Tüm okuyucularımdan, kardeşlerimden helallik diliyorum. Benden yana hakkım herkese helal olsun. İnşaallah umre dönüşü buluşmak üzere Allahaısmarladık.
Not: 15 günlük umre ziyaretimi yapmak üzere Suudi Arabistan’a gideceğim inşallah. Bu süre arasında bana müsaade. Tüm okuyucularımdan, kardeşlerimden helallik diliyorum. Benden yana hakkım herkese helal olsun. İnşaallah umre dönüşü buluşmak üzere Allahaısmarladık.
Yorumlar