2014-03-27 00:00:00

Geçtiğimiz günlerde bir yemeğe davetliydim.

Süleyman Demirel’le birlikte politika yapmış etkili isimler varda masada…

Nuri Karaca, Hüseyin Çiftliklioğlu, Kamuran Yılanlı, Erol Kılıkçıer ile Abdullah Biçen…

Doğru Yol Partisi’nde önemli görevlerde bulunmuş bu isimler bana Bursa ve Türk siyasetindeki gelişmelere ilişkin düşüncelerimi sordular.

Ben dilim döndüğünce tabloyu anlattım.

Sonra onların görüşlerini aldım.

Sağ görüşlü olmalarına karşın Adalet ve Kalkınma Partisi’nin politikalarına karşı çok tepkiliydiler.

Ülkenin gidişatından duydukları kaygıyı dile getirdiler sürekli olarak…

 

***

 

Gecenin ilerleyen saatinde onları şoke edecek bir cümlem oldu:

Bugünkü Tayyip Erdoğan, Süleyman Demirel’den daha kötü değil!” diye…

Nasıl yani?” dediler!

Şunu anlattım…

Yıl 1980…

Yer Trabzon, Karadeniz Dev-Genç…

Trabzon’un tam merkezi…

Ülkücü polislerin örgütlü olduğu Pol-Bir’li polisler gelip arama yapıyorlar, yarım saat sonra silahlı bir grup gelerek, beş genci katlediyor.

Dönemin masum Ülkücüleri ile polis işbirliği sonucu beş genç insan öldürülüyor.

İşte tam bu ölümlerin olduğu dönemde Süleyman Demirel kürsüden haykırıyor:

Bana Milliyetçiler adam öldürdü dedirtemezsiniz!”

 

***

 

Başbakan Erdoğan’ın “Camide içki içtiler” sözünün çok daha ağırı 24 Aralık 1979’de Kahramanmaraş’ta meydana geldi.

Komünistler camiyi bombaladı!” sözleriyle harekete geçirilen halk, Alevilerin oturduğu mahallelere saldırdı.

Süleyman Demirel yine saldırganların yanında yer aldı.

Böyle onlarca örnek sayabilirim!

 “Bir elinde Kuran, bir elinde bayrak, geliyor Muhteşem Süleyman!” sloganlarını unutmadık herhalde…

 

***
Konu konuyu açınca biraz daha geriye gittik ve Avukat Erol Kılıkçıer, Demokrat Parti ve Menderes’in “Tahkikat Komisyonu’nu” anlattı:

O hukuk açısından bir felaketti. Düşünün şimdi Tayyip Erdoğan milletvekillerinden oluşan bir mahkeme kursa ne dersiniz?”

 

***

 

Yani anlayacağınız sevgili okurlar, “Biz bunların cibilliyetini de biliyoruz!”

 

 

VİCDANLI BİR MÜSLÜMAN AYDIN

 

Geçtiğimiz günlerde Taraf Gazetesi’nde İslamcı Camia’nın etkili örgütü Mazlum-Der’in eski genel başkanlarından Ömer Faruk Gergerlioğlu ile yapılan bir söyleşi vardı.

“AKP tabanı yalana açık hale geldi. İktidardan gitmemek için her türlü yalanı kabul etme eğilimine girdiler” değerlendirmelerinin havada uçuştuğu bir dönemde sağduyulu bir Müslüman ayrın gibi konuştu Gergerlioğlu…

Berkin Elvan’ın annesinin Tayyip Erdoğan tarafından halka yuhalatılmasına nasıl bakıyorsunuz sorusuna şöyle yanıt verdi:

“Acı duydum. Bir başbakanın, ne olursa olsun, evladını kaybetmiş bir anneyle polemiğe girmesi olacak şey değil. Belki, bu sana bir iki puan kazandıracak, ama insani açıdan eksiklik oluşturacak. İnsafın, merhametin kabul edebileceği bir durum değil bu.”

 

***

 

Mazlum-Der Başkanı Gergerlioğlu, vicdanlı bir Müslüman olarak yolsuzluklara ilişkin de kitabın ortasından cümleler söyledi:

 

“Hâkimiyeti kaybetmeyelim diye. Hemen bahaneler üretiliyor. Komplodur ya da herkes çalıyor kardeşim, bunlar da az çalıyordur. Oysa en büyük günah çalmak.”

 

***

 

“Toplumun vicdanın kabul etmediği yolsuzluk alametleri, bunları örtbas etmek çabaları… Yolsuzluk demokrasiyi yıkmak kadar kötü değildir sözleri! Yolsuzluk kadar kötü bir şey olabilir mi?”

 

***
“Yolsuzluk olduğuna inananlar, sadece Ak Partiye değil dindarlara karşı da büyük tepki göstermeye başladı.  Dindarlara “Hırsızsınız siz!”diyorlar. Sen ne yapıyorsun? Hırsızlığı kabul eden bir dindarlar topluluğu mu oluşturmaya çalışıyorsun?”

yenidönem

Yorumlar