11 Nisan 2020
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle size bir soru sormak
isterim. Düşünün ki bir deprem olmuş, karşınızdaki bina yıkılmış ve enkazının
altından iniltiler geliyor, “Beni kurtarın!” sesleri geliyor. Ne
yaparsınız? Hemen kurtarmaya koşarız değil mi? Oradaki enkazın altındaki
kişiler Türk mü Kürt mü, dindar mı ateist mi, sağcı mı solcu mu diye sorar
mısınız? Hiçbirinizin sormayacağını biliyorum ama şimdi niye soruyorsunuz?
Şimdi de bir afet zamanında değil miyiz arkadaşlar? Hepimiz maskelerimizle bir
afeti yaşıyoruz, sokağa çıkma yasağı var, bir büyük afet var ve infaz yasası
görüşülürken “Şunlar çıksın -o çok tehlikeli cezaevlerinden- diğerleri
çıkmasın.” diyoruz. Bu depremdeki örneğe uyar mı? Size soruyorum.
Bakın, bu infaz yasası tekrar bir cezalandırma
getiriyor. Zaten adaletsiz bir yargı yapısıyla bir cezalandırma yapıldı. Bunu
sadece ben söylemiyorum, bakın, Türkiye’nin en saygın hukukçularından Sami
Selçuk hoca söylüyor, diyor ki: “Türkiye’de yargılama, duruşma, denetim
yargılaması hukuka uygun değildir ve bir genel af gerekir.” Adem Sözüer,
İzzet Özgenç hocalar bu yasa derhâl Komisyona geri gönderilmelidir diyor, en
saygın hukukçular bunu diyor arkadaşlar. Ama siz bunu bir infaz yasası olarak
değil intikam yasası olarak uygulamaya çalışıyorsunuz. Bakın, eğer 300 bin
kişiden 90 bini çıkar ve geri kalan 210 bin kişi orada kalırsa ve aylar sürecek
bu salgın devam edecek olursa o insanlar kendilerini nasıl hissedecek? Kurban
gibi hissedecek, kurban. Bakın, bu çok tehlikeli bir duygudur, psikolojik
olarak çok tehlikelidir. Mahpuslar için, mahpus yakınları için kurban gibi
hissetme duygusu son derece tehlikelidir arkadaşlar.
Bakın, büyük dramlar yaşanıyor. Dün beni İnebolu’dan
bir teyze aradı, Kepsut’ta kızı varmış, cezaevinde. “Her ay on dört saat
yoluculuk yapıyorum.” dedi köylü teyze. “Köyümden çıkıyorum, 5 otobüs
değiştiriyorum, Kepsut’a varıyorum, cebimde zaten param yok, her gidişim 300
lira, 2 kuruşun hesabını yapıyoruz ve kızım tutuklu. Bunları da geçtim, bize bu
çileleri yaşatıyor bu iktidar, bir de, en büyük korkum coronavirüsten dolayı ya
kızım ölürse ne olur?” Bunu düşünen on binlerce, milyonlarca insan var
arkadaşlar, basit bir hadise değil.
Bakın, cezaevinde yaşlılar var, hastalar var. Size bir
fotoğraf göstereceğim, Gaziantep HDP üyemiz Fatma Lebe, kendisi diyabet hastası
-kalp, tansiyon, depresyon- ve kapalı alan fobisi var ama beş aydır iddianame
olmaksızın maalesef cezaevinde. İşte, bunun gibi hastalar şu anda ölüme mahkûm
edilmiş durumda, kurban edilmiş durumda. Yarın öbür gün bu insanlar ölürse
vicdanlarınıza hiçbir şey anlatamayacaksınız. Biz size son hatırlatmaları
yapıyoruz. Bakın, burada kaç gündür son hatırlatmaları yapıyoruz ama
vicdanınızın sızlamadığını görüyoruz.
Size, değerli arkadaşlar, bir anekdot anlatmak
istiyorum. Bakın, AK PARTİ’liler daha dikkatli dinlesin, lütfen, dinleyin. Hastanede
doktordum ve bir mesai arkadaşım vardı, Salih. Salih arkadaşımla zaman zaman
siyasi konularda da konuşurduk, fanatik AK PARTİ’liydi ve hep bana savunurdu,
ben de, işte, onun yanlışlarını söylerdim. Salih de bütün bunları kabul eder
ama en sonunda “Ama Ömer Ağabey, işte, başörtüsünü serbest bıraktı.”
derdi bana. Daha sonra, birkaç ay sonra ben Salih’le tekrar bir görüştüm,
aradan bir müddet geçmişti, Salih’i aradım, baktım, Salih çok üzgün, “Ne
oldu Salih?” “Ya, Ömer Ağabey, bildiğin gibi değil, başımıza bir
felaket geldi.” “Ne oldu?” “İnfaz koruma memuru kardeşim
vardı, ne olduğunu anlamadık, KHK’yle ihraç edilmiş. Bu yetmedi, ardından, bu
ani ihraç karşısında 3 çocuk annesi yengem, kalp krizi geçirip iki gün sonra
vefat etti. Ailece perişan durumdayız, ne yapacağımızı bilemiyoruz Ömer
ağabey.” dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Sonra, bana ne dedi
biliyor musunuz? “Çok şeyi anladım Ömer ağabey.” dedi. “Sen, çok
haklıymış be Ömer ağabey.” dedi. “Şu ana kadar ben hep savundum
iktidarın icraatlarını ama çok haklıymışsın be Ömer Ağabey.” dedi. Değerli
arkadaşlar, bunu yarın siz de söyleyeceksiniz. Nasıl mı olacak? Bu ayrımcı
yasayı getirdiniz ya, yarın öbür gün düşüncenizden dolayı AK PARTİ’liler olarak
yargılanacaksınız büyük ihtimal ve bu ayrımcı yasadan dolayı terörist muamelesi
göreceksiniz. O zaman dönüp bana yine diyeceksiniz ki “Çok haklıymışsın be
Ömer Bey, çok haklıymışsın be HDP.” aynen bunları diyeceksiniz arkadaşlar.
Bakın, biz size hatırlatmaları yapıyoruz ama kalpleriniz katılaşmış, anlamıyor.
Size diyorum son olarak: “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste. Zulüm
ile abad olanın sonu berbattır.” Bakın, son olarak bir ayetikerime ile
hatırlatayım: “Sonra, bunun arkasından yine kalpleriniz katılaştı. Şimdi
de taş gibi ya da taştan da beter hale geldi. Çünkü…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
…taşlardan öylesi vardır ki içinden nehirler
kaynıyor. Yine öylesi var ki çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor. Öylesi de
var ki Allah korkusundan yerlerde yuvarlanıyor ve sizin neler yaptığınızdan
Allah gafil değildir.” Bu yaptıklarınız kesinlikle kimsenin yanına da
kalmayacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)
Yorumlar