2016-04-25 00:00:00

Sessizlik… Haksızlıklara, zulme, masumların gözyaşlarına karşı sessizlik nasıl mümkün olur? Sessizlik zulmü onaylamak, meşru görmek değil mi? Sessiz kalınarak kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz? Sessizliğin zalimi güçlendireceğini, yeni zulümleri için cesaretlendireceğini bilmiyor muyuz? Sessizliğin mazlumu bir kez daha kahredeceğini, umutlarını solduracağını bilmiyor muyuz?
 
Sessizliğin en çok da sessiz kalan bize zararı olduğunu bilmez miyiz? Kalbimizi kararttığını, sustukça iyice karardığını bilmez miyiz? 
 
Ya sessizliğimizi sorgulamamak ? Haline razı olmak, zalimin yardımcısı olmak değil mi? Kişiliğinin adım adım zalime doğru kaymasına izin vermek değil mi? Zalimin daha da güçlenmesi, pervasızlaşması değil mi? Zalimin zulmüne kendi elimizle kendimizi teslim değil mi?
 
Adalet arayışını nasıl yapabiliriz? Bunu en iyi, en sağlam, zulme düşmeyen şekliyle nasıl yapabiliriz? İlk önce kişiliğimizi güçlendirmek, adalet arayışına layık olmak zorunda değil miyiz? Zulme meyleden, sözünün eri olmayan, lafının adamı olmayan, nasıl adalet arayışında olacak ki? Adalet dediğinin gerçekten adalet olduğuna emin olması için kendisinin o yolda yanması, pişmesi, kavrulması, çelik gibi kavi olması gerekmez mi? Her kişinin değil, er kişinin işi olduğunu bilmez mi bu kutlu arayışın?
 
Adalet arayışında olan, zalimin ve askerlerinin her türlü yaftasına hazırlıklı olunması gerektiğini bilmez mi? Adalete sesini çıkaramayacak olanın her türlü belden aşağı vuruşa, tuzağa, yalana, iftiraya hazırlıklı olduğunu ve bunlara boyun eğmemesi, sabretmesi, direnmesi gerektiğini bilmez mi?
 
Adalet arayan belki en başta  yakınıyla, ana babasıyla, eşi kardeşiyle ters düşeceğini, toplumundan dışlanacağını, yoluna taş konulacağını ama bunlara aldırmadan yoluna devam etmesi gerektiğini bilmez mi? En sıkıntılı anında bir rahmet nefhasının kendisine yetişmesinin mümkün olacağını düşünmesi bile ona yeterli destek değil mi?
 
Adaleti bazen mazluma rağmen araması gerektiğini bilmez mi*Zulme uğradığından habersiz olan için adalet ve mazlum kavramı hatırına adalet arayışında olması gerektiğini bilmez mi?
 
Adaleti bazen de görünüşte kendisine en uzak, en ters görünenle birlikte aramak gerektiğini hatırlar adalet arayışçısı. Farklı olanla aynileşmeye lüzum hissetmeden, ortak paydada zulme karşı durabilmenin en erdemli tavır olduğunu herkese gösterir ve zor görünenin aslında en kolay ve etkili yol olduğunu görür. İşte adalet zemini bunu gerçekleştirmeye soyunuyor. 
 
Tarihin her evresi adalet için farklı kimliklerin buluşmasının nadide kıymetini konuşuyor. Mesela İslam tarihinden kesitler alalım. Habeşistan'ın Hristiyan kralının çok yakın dostu Mekkeli Amr bin As'ın krala sığınan Müslümanları kendisisine vermesi isteğine bırakın vermeyi,  mazlum olduklarından dolayı adalet zemininde onları koruyan olması, mesela peygamberin amcası Müşrik  Ebu Talib'in Müslüman olmasına rağmen Hz. Muhammed'in koruyucusu olması, sahabelerin ana babalarının mallarını ve  mülkünü de reddederek Hz. Muhammed'e İman etmesi, Hz. Hamza'nın Müşrik olduğu halde zalim Mekkelilere karşı Müslümanları koruması, Hz. Muhammed'in Müslüman görünenin bir Yahudi ile hukuki ihtilafında iktidar Müslümanlarda olsa da  Yahudi'nin lehine karar vermesi gibi örnekler,  farklı kimliklerin adalet zemininde buluşmasıdır.
 
Kutuplaşmanın arttığı bugünlerde farklı kimliklerin adalet zemininde buluşması gözler aydınlığı bir umut ışığıdır. 

Yorumlar