13 Temmuz 2023

Bugünlerde Meclis’te tartıştığımız son yasa tasarısı hakkında konuşmak istiyorum. Gereken önlemleri almayıp, depremde büyük bir felakete neden olan iktidar bunun faturasını halktan çıkartmak istiyor. Çığırından çıkardığı enflasyon ile ezdiği, çalışana, emekliye, asgari ücretliyi bir de KDV, ÖTV, MTV zamları ile iyice perişan etmiş durumda. Hele ki emeklinin hali perişan bir durumda, emekliler ne yapacaklarını bilemez bir haldeler ve asgari ücretlinin altında maalesef maaş alan emeklilerimizin hali oldukça sıkıntılı. Öncesinde neredeyse 1.5 asgari ücrete yakın maaş alan emeklilerimiz şu anda neredeyse asgari ücretlinin yarısına yakın oranda bir maaş almak durumundalar. 1-2 ay önce yapılan zamlar kesinlikle yetersiz ve son yasa ile emeklilerin mağdur edildiğini görüyoruz. 15 Milyon civarında emekli var ve kaderine terk edilmiş durumda! %180’leri bulan bir enflasyon oranı var, apaçık ortada ve bunun karşısında çalışana, asgari ücretliye, emekliye biçilen sadece büyük bir sıkıntıyı yaşamak başka bir şey değil! O yüzden biz emeklilerimize yönelik nitelikli bir artış, artık bu seyyanen bir artış mı veya farklı şekillerde insan onuruna yakışır bir nitelikli artış mı bunların sağlanması gerektiğini söylüyoruz. İktidarın bu konuda adım atmak istemediğini ama emeklinin feryat ettiğini de çok iyi biliyoruz. Çığırından, raydan çıkmış bütün ayarları bozulmuş bir ekonomi içinde mutlak surette çözüm bulunması gereken bir durumdur emeklilerimizin hali. Biz bugün de emeklilerimizin hakkını hukukunu savunmaya devam edeceğiz. Dünkü oturumlarda da yoğun bir şekilde emeklilerimizin hakkını hukukunu savunduk, tüm çalışanlarımızın, asgari ücretlilerimizin artan zam oranlarına rağmen ne kadar mağduriyetler yaşadığını da çok iyi biliyoruz. %300-400-500’e yakın artışlar yaşandığı, kiraların çok fazla arttığı bir ortamda siz kalkıp 3 kuruş zam vererek bir yere geldiğinizi söyleyemezsiniz!

Değerli arkadaşlar bazı ölüm haberleri var ve şüpheli bunlar. Milli Gazete Yazarı Mustafa Kasadar’ın oğlu Muhammed Nur Kasadar’ın cesedi bir dondurucuda parçalanmış bir şekilde bulunmuş ve bu konuda bir soruşturma başlatılmış. Maalesef korkunç bir şekilde bulunmuş, bu hususta da ayrıntılı bir soruşturma yapılması gerektiğini söylüyoruz. Muhammed Kasadar’a da Allah’tan rahmet diliyoruz, tüm gazeteci camiasına da baş sağlığı diliyorum. Cinayet zanlısı eski bir çalışanmış ve bu konuda ayrıntılı bir soruşturma ihtiyacı olduğu apaçık ortada.

Geçtiğimiz haftalarda çok konuşulan Maserati’si olan polis memurunun intiharı ile ilgili bir gelişme yaşandı. Bitişik atış şeklinde olduğu ve intihar olduğu açıklandı fakat bu kişinin bağlantıda olduğu kişiler ile ilgili araştırma gerekliliği yine apaçık ortada. Belki kendisi girdiği bir depresyondan dolayı intihar etti, belki de bir başka şekilde bilemiyoruz. Ayrıntılı bir soruşturma yapılması gerekiyor. Bunun da altını çizmek istiyoruz. Hüseyin Tayfun Üçgül’ün otopsi raporu da yapılmış. Eşi de bu duruma isyan ediyor ama aniden, çok büyük bir zenginleşmenin bir polis memuru olması ayrıntılı bir şekilde araştırılması gereken bir husus. Zaten İçişleri Bakanlığı’nda birçok uyuşturucu ile ilgili skandallar ortaya çıkmışken bir polis memurunun çok lüks bir yaşam içinde olması, Maserati’si, villaların olması önemli bir soru işaretiydi fakat net bir durum yoktu, birtakım soru işaretleri vardı ve bunun ardından da intihar geldi. Konunun bu kişiyi de aşan tüm boyutlarıyla araştırılması gerektiğinin altını çiziyoruz.

Yoğun hak ihlalleri var önümüzde! Yurdun dört bir tarafından haksızlığa karşı feryatlar yükseliyor değerli arkadaşlar. Cezaevleri başta olmak üzere birçok kamu kurumundan mağdur olan insanın şikayetleri bize ulaşıyor ve bir şeyler yapmamız isteniyor. Biz önceki dönemde Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nu çok pasif bulduğumuz için burada bir komisyon gibi çalışarak mağdurların şikayetlerini gündem etmiş, soru önergeleri ile bakanlıkları sıkıştırmış, İnsan Haklarını Komisyonu’na dilekçeler vermiş, basın toplantısı ve sosyal medyada bu konuda mağdurun yanında yer alıp yürütmeye baskı yapmış bir milletvekili olarak aynı tavrımızı devam ettiriyoruz.

Hasan Bülent Beyli Gaziantep Cezaevi’nde yatarken Van Cezaevi’ne nakledilmiş, yakınları çok mağdur ediliyor bu sefer çünkü Gaziantep Cezaevi’nin yakınında Kilis Cezaevi var onun yerine Van’a nakletmek mahpus yakınlarına da zulmetmektir. Bir an evvel Kilis Cezaevi’ne nakledilmesi konusunun altını çiziyorum, bu nakiller son derece yaralı bir konu. Mahpusu cezalandırıyorsunuz ama bir de mahpus yakınını cezalandırıyorsunuz bu olacak bir iş değil değerli arkadaşlar!

Memur zammı oranı açıklandı fakat seyyanen bir zam verildi ve bu da taban aylığa yansıtılmayan bir zam oldu ve bu yüzden mağduriyet artıyor. Buna memurlar isyan ediyor, aile hekimleri de aynı zaman da bu duruma isyan ediyor. Aile hekimleri şunu söylüyorlar: “%17.5 oranında bizim cari ödeneğimize zam yapıldı ama çok daha fazla masrafımız arttı. Her kalemde çok yüksek oranda zamlar yapılmıştı ve biz %17.5 ile idare edemeyiz ve bu halde devam ettiremeyiz. Çalıştırdığımız kişilerin istihdamını devam ettiremeyiz ve o yüzden %17.5 zam oranı yükseltilmelidir. Seyyanen zammın taban aylığa yansıtılması sağlanmalıdır ve cari ödenek zam oranı, gider kalemlerinde artışlar dikkate alınarak en az bu oranlarda arttırmalıdır.” diyorlar.

Fatih Ortaç eşi de tutuklu, iki çocuğu olan bir mahpus. Eşen Cezaevi’nde eşi Bursa Yenişehir Cezaevi’nde iki çocukları var ve mahpus yakınları çok büyük çile çekiyor. Çocuklar gidip babayı göremiyor ve maalesef anne ve baba da farklı cezaevlerinde olduğu için aile birliği, bütünlüğü tamamen bozulmuş durumda. Fatih Ortaç’ın Esen Cezaevi’nden Bursa Yenişehir Cezaevi’ne nakli zor bir şey değil! Bunu gerçekleştirmesi gerekiyor, bu iki cezaevi arası seyahat 1 günü buluyor! Düşünün, mahpus yakınları perişan oluyor. Fatih Ortaç’ın cezası da kesinleşmemiş ama zulüm üstüne zulüm yaşatılıyor bu da olacak bir iş değil!

Anne baba mahpusluklar çok büyük sıkıntılara, aile dramlarına neden oluyor. Bir başka olay; Çiğdem Çelik ve eşi Aziz Çelik Sivas E Tipi Cezaevi’nde kalmaktalar. Çiğdem Çelik Sivas’tan Ödemiş Cezaevi’ne nakli çıktı, aile de Ödemiş’e yakın bir yerde fakat Aziz Çelik Ödemiş Cezaevi’ne nakli çıkmamış bu da aile için büyük bir mağduriyet oluşturuyor. Hatta başvurucular bize bu iki kız çocuğunun yaşadıklarını, söylemlerini aktardılar. Son derece duygusal, son derece üzücü hadiseler bunlar. İki kız çocuğu olan bu aile büyük mağduriyet yaşıyor ve kız çocukları bir kedi bulmuşlar ve kedi bir müddet sonra kaçmış yakınları da “Ya kedi annesine kaçmıştır üzülme.” deyince bu annesiz çocuklar da: “Kedi annesine kavuştuğu için bizim sevinmemiz gerek değil mi?” diye annelerine sormuşlar ve bu da son derece yoğun bir duygusal ortamın oluşmasına yol açmış. Çocuklara bunu yaşatıyorlar, ailelere bunu yaşatıyorlar, büyük zulümler yaşatıyorlar ve biz de bunu kesinlikle vicdani olarak kabul etmiyoruz. Anne baba tutukluklar bir zulümdür diyoruz yıllardır Adalet Bakanlığı, Aile Bakanlığı acımasızca adım atmamaya devam ediyor. Biz hem Adalet Bakanlığını hem Aile Bakanlığını da uyarıyoruz anne baba tutukluklarla ilgili bir çalışma yaptık Sağlık, Aile ve Çalışma komisyonuna da verdik ve bu konuda artık bir çözüm bulunması gerektiğini söyledik. Çok büyük bir dram var, binlerce kişi bu büyük dramı yaşıyor. Anne baba tutukluluk çok büyük bir sıkıntı olarak maalesef devam etmekte.

Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde neler oluyor diye sormak istiyorum! İnanılmaz bir şekilde bu cezaevinden bize yoğun şikayetler geliyor çünkü denetimli serbestlikler koşullu tahliyeler verilmiyor, bilerek verilmiyor yokuşa sürülerek verilmiyor. Sincan 2 No’lu Cezaevi yetkililerini buradan tekrar uyarıyoruz zor durumda olan aileler, çoluk çocuğu olan o aileler maddi manevi büyük zorluk yaşayan insanlara bu çileyi çektirmeyin diyoruz. Bakın Fuat Parlak isimli bir kişi 22 Temmuz’da açık cezaevine çıkarılması gerekirken halen böyle bir işlem yapılmamış durumda ve ortalama 8 yıldır cezaevinde haksız bir kararla kalmış ve yine hakkı olan denetimli serbestlik hakkını alamamış. 22’sinde verilecek olan kurul kararının daha fazla uzatılmaması gerekiyor ve diğer arkadaşları yanında yatanlardan dolayı da son derece tedirgin bu mahpus çünkü koşullu salıverilmesi olan bir başka arkadaşının değerlendirme puanı da uygun olmasına rağmen 6 ay sonraki kurula bıraktığı ortaya çıkınca Fuat Parlak son derece tedirgin olmuş yakınları bize başvuruyor ve biz bunu maalesef Fuat Parlak için değil onlarca yüzlerce mahpus için alıyoruz bu başvuruları. Herkese bilerek bu denetimli serbestlikler verilmiyor.

Nurettin Kesici 12 Ocak 2016’da ihraç edilmiş ve hala pasaport sorunu yaşıyor. Diyanet’e yazmış kendisi bir din görevlisi emekli olduktan sonra ve Anayasal Hakkı olduğu halde kendisine halen pasaport verilmiyor bir Cimer’e yazmış, Diyanet’e yazmış İçişleri Bakanlığı’na göndermişler kurumdan kuruma gönderiyorlar ve şahıs mağdur.

Arif Demir 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezasına mahkum olmuş. 4 Mayıs 2023’de yatarı bitmiş fakat denetimli serbestlik verilmemiş. 60 gün geçmiş ve halen verilmemiş. Yine bakın Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevi oradan bir başka şikayet daha, denetimi serbestlik tedbiri uygulanmıyor, bilerek yokuşa sürülüyor insanların disiplin cezası yok ama denetimli serbestlikler verilmiyor. Nakil istekleri de reddediliyor “Yani burada kalacaksın ve biz sana denetimli serbestlik vermeyeceğiz.” denilmek istemiyor.

Fikret Diyar Orhan’ın yakınları bize başvurmuş Adil olmayan bir şekilde yargılandığı ve 2016’dan dolayı da Van F Tipi cezaevinde bulunduğu kendisiyle ilgili tüm ifadelerin çürütüldüğü ve olayla hiçbir alakası olmadığının defalarca resmi belgelerle belgelendiği halde adil olmayan bu yargılamadan dolayı mağdur edildiğini söylüyor yakınları. Adil olmayan yargılamalar maalesef çok büyük bir sıkıntı bundan sadece biz değil Anayasa Mahkemesi Başkanı bile şikayetçi! “Bu kadar adil olmayan yargılama artık yapılmasın çünkü herkes bize geliyor.” diyor gerçekten çığırından çıkmış bir ülkedeyiz. Sadece ben, mahpuslar, yakınları değil Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın bile isyan ettiği adil olmayan yargılamalar gerçekliğinin bir an evvel bitmesi gerekiyor. Fikret Diyar Orhan’ın yapılan tüm suçlamalarda başka şehirlerde olduğu halde ağır bir şekilde yıllardır cezalandırılması vicdanları sızlatmaktadır.

Bünyamin Kayabaşı cezaevinde ve bu kişi genç bir kişi. 52 erden birisi, darbe gecesi “Size emir verdik havaalanına gidin.” deniliyor erdir yani hepimiz askerlik yaptıl er emre uymak zorundadır hemen alıyorlar silahlarını malzemelerini havaalanına gidiyorlar ve orada darbeci ilan ediliyorlar. Hiçbir şeyden haberi olmayan bu gencecik erlerden birisi Bünyamin Kayabaşı 12.5 yıl ceza verilmiş ve geçtiğimiz günlerde bayram öncesi arefe günü evden alınıp içeri atmışlar Düzce T Tipi Cezaevi’nde ailesi perişan “Buna bir çözüm bulun.” diyorlar. Biz yıllardır askeri öğrencilerin masum erlerin çektiği bu çileleri gündeme getiriyoruz ve gündeme getirmekte de devam edeceğiz.

Yine bir başkası bakın 15 Temmuz gecesi hiçbir şeyden habersiz “Eşim uzman çavuş İbrahim Karatepe emre sadece uydu.” diyor daha sonra 19 ay sonra beraat denilip çıkartmışlar, 19 ay yatmış sonra çıkarılmış ardından dosyanın şekli değiştirilmiş 4 yıl sonra aynı dosyayla anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardımdan 12 yıl 6 ay ceza verildi. “Biz daha yeni evlenmiştik bir buçuk yıllık evliydik üç buçuk aylık hamileydim şu an 8 buçuk aylık babasıyla bebeğim toplam 8 saat bile görüşmemiştir.” diyor düşünün 8 buçuk aylık bir bebek babasıyla hayatı boyunca 8 saat bile bir arada kalamamış çünkü bir iftiraya kurban gitmiş büyük bir mağduriyet yaşamış bu aile. Diyor ki:“Benim eşim hastaneye bile götürülmüyor sağlık ocağında muayene ediliyor oldukça önemli sağlık sorunları var ve Sarıkamış’ta darbe mi oldu? Biz sadece emre uyarak çıktı darbeyle bir alakası yoktu eşimin koğuşunda Albay Yarbay Yüzbaşı var en yüksek ceza uzman çavuş olan eşimin. Yüzbaşına 4 yıl verilerek tahliye edildi albaya ise 8 yıl verilmiş. Benim eşim korgeneral gibi mi yargılandı da bir albaydan yüksek ceza alıyor. Bu nasıl bir adalet aklım ermiyor.” diye eşi bize başvurmuş zaten A’dan Z’ye bu işlerin içinde bir mantıksızlık hukuksuzluk olduğu belli önümüzdeki günlerde yine bir 15 Temmuz anması yaşanacak ve bütün bu garabetler, akıldan, mantıktan, vicdandan uzak tutularak değerlendirilirse bu olacak bir iş değildir. Zaten son günlerde darbeci askerler de yaptıkları açıklamalarla darbe gecesi yaşananlarda çok büyük şüpheler olduğunu belirtiyorlar, çok büyük belirsizlikler var, kara kutular var, çeşitli bakanların açıklama yapmama gerçeği var. MİT Başkanı Hakan Fidan’ın, eski Hava Kuvvetleri Kuvvetleri Komutanı’nın açıklamaları son derece çelişkili. Vermedikleri ifadeler son derece büyük bir şüphe arz ediyor. Bütün bunlardan dolayı 15 Temmuz gerçekliğinin ortaya çıkması gerektiğini tekrar söylüyorum.

Bize başvuran erler bitmiyor. Bakın abisi Batuhan Koç için başvurmuş. Akşehir T Tipi cezaevinde 15 Temmuz günü sözleşmeli er olarak emre uymuş ve komutanları ne emrediyorsa onu yapmış ondan sonra darbeci ilan edilip 52 erle beraber 12.5 yıl hapis cezası onandı ve yıllardır zindanda kalıyor. Hiçbir şekilde darbe ile bir grupla alakası olmayan Batuhan Koç yıllardır büyük bir ceza çekiyor büyük bir sıkıntı yaşıyor.

Serdar Ekinci isimli vatandaş bize başvurmuş. Serdar Ekinci diyor ki: “Üç defa KPSS sınavına girdim çeşitli yerler kazandım ve fakat “Bana ait olmayan biri sosyal medya hesabı olan Facebook’ta bir takım paylaşımlardan dolayı güvenlik soruşturmam olumsuz geliyor ve 3 defa KPSS’de atanmama rağmen herhangi bir göreve başlayamayan son derece mağdur bir kişiyim. Bilirkişi raporum da var bu Facebook hesabının bana ait olmadığını dair fakat böyle mağdur ediliyorum. Hırsız değilim tecavüzcü değilim herhangi bir sabıkam da yok bir gün bile cezaevinde kalmadım memuriyete engel olacak hiçbir şeyim yok uyduruk bir Facebook var bilirkişi raporu da bana ait olmadığını gösteriyor hakimin beraat kararı da ortada savcının keyfine kaldık.” diyor. Maalesef işte Türkiye’de bu ve benzeri hadiseler çok yoğun bir şekilde artıyor. Bu kabul edilecek bu durum değil ama işte birileri bir savcı kalkıp bu işi yokuşa sürerse maalesef durum böyle oluyor!

Diş hekimlerinin atama sorunu bitmiyor. Birçok diş hekimi arkadaşımız bize başvuruyor çok zor koşullardalar hele ki bu son zamlardan sonra bir muayenehane açma imkanları kalmamış durumda. Aileniz de iyi bir durumda değilse bir diş hekimi olarak muayenehane açamıyorsunuz muayenehane kliniklerinde çalışmak durumunda kalıyorsunuz yok pahasına maaşsız hasta başı ücretle çalışan çok sefil şartlarda çalışan insanlar haline geliyorsunuz. 4000-5000 kadar atamalara başvuran diş hekimi arkadaşımız var en çok 400 kadro açılıyor ve şans eseri belirleniyor birtakım atamalardaki durumlar. Bize başvuran arkadaşımız diyor ki: “Yıllardır biz başvuruyoruz birilerine şans eseri atama çıkıyor bize çıkmıyor olacak bir iş değil. Yıllarca okuduk diş hekimi olduk büyük zorluklar çektik şu başımıza gelene bak. Arttırılmış diş hekimliği üniversite kontenjanları çok sayıdaki binlerce yeni mezunlar Devlet hastanelerinde yeterli sayıda iş imkanı için kadro açılmaması Diş Hekimi olmayanların klinik açıp işletmeleri özellikle küçük şehirlerde özel kliniklerde iş imkanı neredeyse hiç olmadığı imkan olursa bile asgari ücretin dahi altında kalan maaşlar hatta maaş olmadan sadece primler ile çalışılması gibi büyük problemler bir yana en azından revize edilmiş güncel bir atama sistemi ile sorunlarımız bir nebze hafifler.” diye isteğini belirtiyor.

Bize her kesimden başvuru yapılıyor mühendis arkadaşlarımız da başvurdular. Şu anda Kamuda çalışan mühendis arkadaşlarımız da çok mağdur olmuş durumda çünkü Sağlık Bakanlığı’na bağlı işçi kadrosuna mühendis olarak çalışanların maaşları toplu iş sözleşmesindeki taban ücretlerin eşitlenmesi yüzünden tüm personelle eşitlendi. “Bize teknik farklara da herhangi bir zam alınamadığından maaşlarımız personelinin altında kaldı. Bizim altımızda çalışan teknikerler teknisyenler temizlik sekreter güvenlik gece farkı fazla mesai derken bizden çok yukarıda maaş almakta.” Biz bunu artık son zamanlarda çok duymaya başladık banka personelleri istifa edip güvenlik kadrosundan başvuru için gayret ediyorlar çünkü böyle bir dengesizlik var. Çok okuduğunuz zaman az maaş alıyorsunuz artık Türkiye gerçeği böyle olmaya başladı, böylesine çarpık bir anlayış var Türkiye’de maalesef.

İşsizlik ödeneği sürelerine borçlanma hakkı isteyen birçok arkadaşımız bize başvuruyorlar. İşsiz kalan işçiler boşta geçen süreleri için geriye dönük borçlanma hakkından yararlanamıyorlar, işe girip para kazanınca geriye dönük borçlanma yapayım deme imkanı bulunmuyor, rapora göre işsizlik ödeneği alınan dönem için tıpkı askerlikte olduğu gibi geriye dönük borçlanma imkanı getirilerek sigortalalırın emekli aylıklarını yükseltebilme ve emekli olmak için prim eksikleri tamamlama imkanı verilsin diyorlar. İşsiz kalan işçiler boşta geçirilen süreleri için geriye dönük borçlanma hakkından yararlanamıyorlar. Kendi isteğiyle işsiz kalmıyor bu borçlanma imkanı bu arkadaşlarımıza da tanınmalı çünkü işe girip de geriye dönük bir plan yapma durumları kalmıyor onlar için.

DEDAŞ zulmü bitmiyor arkadaşlar maalesef DEDAŞ’ın hizmet verdiği bölgelerden yoğun şikayet alıyoruz. Mardin’den Urfa’dan çok yoğun şikayetler arıyoruz Mardin’de kavurucu sıcaklar yaşanıyor ve düşünün 9 saat elektrik verilmiyor sabah 9’dan 18’e kadar 9 saat elektrikler verilmiyor çok büyük bir zulüm yaşıyor. “Biz de geçen yıl olduğu gibi yolları keselim feryat edelim mi?” diyor bu DEDAŞ zulmüne isyan ediyor Mardin’li vatandaşları Urfa’lıı vatandaşlar ve ürünler yanıyor vatandaş çok büyük bir sıkıntı çekiyor tüm bölge halkının olduğu gibi Mardin’deki Urfa’daki DEDAŞ zulmünden çile çeken halkımızın yanındayız bu sorunları mecliste gündeme diyoruz etmeye de devam edeceğiz.

Malatya Akçadağ cezaevinde bulunan daha öncesinden de tanıdığımız sağlık hakkı ihlalleri yaşayan sırf etnik kimliğinden dolayı Kayseri’de bir hastanede hekimin ameliyatla ilgili tehditlerine maruz kalan Mehmet Yamaç şimdi de sorunlar yaşıyor. Malatya Akçadağ cezaevinde bu sefer kitap verilmediğini söylüyor, taleplerinin sadece ailenizin yollayacağı kitapları alabilirsiniz denilerek geri çevrildiğini belirtiyor. Yani cezaevinde mahpusa kitap kısıtlaması da nedir Allah aşkına! Bunu bu kadar aşırı bir şekilde uygulamak da nedir Allah aşkına! İnsanı cezaevine atmışsınız bir şekilde bir ceza verilmiş o ayrı bir konu fakat bırakın otursun kitap okusun. Bu denli aşırı bir kitap kısıtlamasında nedir? Bu insan haklarına aykırıdır cezaevinde kalan herkes bilmektedir ki cezaevinde kalan insanlar kitap okumaktan başka fazla bir şey yapamazlar. O yüzden bu hakkın kesinlikle kısıtlanmaması gerekiyor.

2018 yılında 696 sayılı kanun hükmünde kararname ile kadro verildi diye şahıs şirketinden kamu şirketine aktarılan ve şu anda asgari ücretin biraz üstünde maaş alan belediye imtiyazlı şirket işçisi 600 binden fazla çalışanın 4D norm kadrolu işçi ve memur işi yapan büro personellerinin 657 sayılı memur kadrolarına geçirilmesini istiyoruz diye yoğun bir talep var bizden bizde bu arkadaşlarımızın talebini burada gündem ediyoruz.

Recep Çapa Şeyh Şamil Mahallesi Emek Caddesi 661 Sokak No:4 Bağlar Diyarbakır’da oturuyormuş. Bulunduğu binanın yanında ağır hasarlı bir bina varmış ve uzun süre yıkılmamış ve bu binanın yanı başında bulunduğu için kendi evlerinden çıkarılmışlar fakat evleri hasar almadığı için destek ödemesi alamamışlar. Düşünün yanınızdaki bina ağır hasarlı olduğu için evinizden çıkarılıyorsunuz ama destek ödemesi de alamıyorsunuz. Yani iyice perişan oluyorsunuz, babası Epilepsi hastası “Ben öğrenciyim Dicle Üniversitesi’nde şu an taşındığımız ev sağlıksız rutubetli ve kullanışsız bir ev devletten bir destek de alamıyoruz.” Bu tür durumda olanların da feryatlarına kulak kabartalım diyorum.

Bitlis Ahlat T Tipi Kapalı Cezaevi’nde maalesef yine aynı uygulamalar devam ediyor mahpuslara denetimli serbestlik verilmiyor. 40-50 mahpusa aynı muamele uygulanıyor 9 aydır cezası bitmiş kurul toplanmadan müdür kendiliğinden karar veriyor ve bu müdür daha önce başka cezaevindeydi aynı şeyi yapıyor. Yani artık iyice level atlamışlar anlaşılan kurul bile toplanmadan müdürün karar verdiği yönündeki iddia son derece önemli bu konunun araştırılması gerekiyor Adalet Bakanlığı’na buradan soruyoruz cezaevi puanı %85 olana bile tahliye verilmiyormuş. 3 yıl 5 ay 7 gün hapis cezası, 2021 Kasım’da girdi 1.5 yıl yattı denetimli serbestlik verilmiyor cezaevi kuruldu toplanmadan karar verilmiş. Böyle birtakım usulsüzlükler yapıldığına dair şikayetler var Bitlis Ahlat T Tipi Cezaevi’nde.

Eyüp Keser isimli mahpusun Sincan T Tipi Kapalı cezaevinde yatıyor eşi bize başvurdu. 8 yıl 9 aylık cezasının yatarının biteli 1 yıl olmasına rağmen denetimli serbestlik hakkı halen verilmiyormuş cezaevlerinden binlerce kişinin feryadı göklere yükseliyor ve fakat zulüm devam ediyor.

Fatma Kabataş çalışma izninin hala kendisine tanınmamasından dolayı bize başvurmuş. Düşünün kendinizle ilgili bir şey yok bir kurumda çalışmışsınız o kurum birtakım gerekçelerle kapatılmış mesleğinizi yapamıyorsunuz. “Ya benimle ne alakası var diyorsunuz çalıştığım kurum kapatılmış.” ama büyük bir zaman zalimlik Özel Reşha Sağlık Meslek Lisesi’nde iş bulmuş daha sonra bu Meslek Lisesi kapatılmış. “Hakkımda hiçbir soruşturma ceza davası yok fakat çalışma iznim bana verilmiyor.” bu akıl mantık alıyor mu arkadaşlar ya! Bu nasıl bir zalimliktir olacak bir iş değil. Anayasal hak olan çalışma hakkı insanların ellerinden alınıyor.

TMO’dan randevu alamayan birçok çiftçi bize başvuruyor. Lidaş lisanslı depocular devlet adına mal alıyorlar çiftçilerin oraya gidip mal satması lazım ÇKS (Çiftçi Kayıt Sisteminden) alınan belge Tarım İlçe Müdürlüğünde Bakanlığın verdiği belge, lisanslı depocular bazı vergi mükellefi kişilerle anlaşarak çiftçilere mal satması gerekirken yerimiz yok diyerek esnaflarla anlaşıp piyasadan mal toplayıp kendi altlarına satıyorlar buğdayla 8.250 fiyat var piyasalarda çiftçilerden ÇKS’si olmayanlardan 7000 TL mal alıp esnaflarla LİDAŞ sahipleri anlaşarak başka ÇKS’ler adına satıyorlar. Çiftçi olarak gittiğimizde yer yok diyorlar. “Biz mağdur oluyoruz malımızı satamıyoruz. Diyarbakır Bismil’de ikamet ediyoruz üretim yapamayacak hale geldik buğdayı 7000’den satsam arazimi dolduramıyorum masraflar çok yüksek.” diyor adamın yeri var diye çiftçiden mal alıyor yerim doldu diyor kimsenin malını kabul etmiyor aradan gidip LİDAŞ sahipleri ile esnaflar anlaşıyorlar ve çiftçi de mağdur oluyor bu kumpası buradan duyurmakta bizim vazifemiz değerli arkadaşlar.

Vicdani ret için başvuran genç insanlar var. Enes Fırat askerlik için vicdani Ret hakkımı kullanmak istiyorum diyor.

Gökhan Binici: “İnsan öldürmek istemiyorum elime silah almak istemiyorum sigortalı bir işte çalışamadım çok zorlandım ve yurt dışına çıkma kararı aldım zorunlu askerlik kalksın vicdani ret hakkımı kullanmak istiyorum.” diye bize başvurmuş vicdani ret hakkı tanınmalı arkadaşlar zorunlu askerlik olmamalı bir şekilde buna çözüm bulunmalı yıllardır da biz bunu söylüyoruz bir insan hakları konusudur bu. Bir devlet böyle bir dayatmada bulunmamalı zorunlu askerlik yerine farklı alternatifler bulunmalı. Bir kamu işinde çalışmak gibi alternatiflerle bu konu çözümlenebilir eline silah almak istemeyen, insan öldürmek istemeyen birçok kişi var ve buna da bir çözüm bulunmalı.

Konya Ereğli T Tipi Cezaevinde verilen yemekler insan sağlığına uygun verilmiyor hasta tutukluklar 60 yaş üstü insanlar olmasına rağmen seçimden sonra düzgün yemek verilmediği yönünde önemli şikayetler geliyor Konya Ereğli T tipi cezaevinden.

Giresun Espiye Kapalı Cezaevi’nde kalan Şeyhmus Koç’un yakınları bize başvurmuş bir hasta mahps kendisi biliyorsunuz son zamanlarda hasta mahpus ölümleri çok fazla var şu anda bu yılın başından 30 Haziran’a kadar 26 kişi hayatını kaybetti bir kısmı hasta mahpustu bir kısmı intihar ve diğer olaylardı bu kişi de bir hasta mahpus ve hastalığı ilerliyor psikolojik rahatsızlıklar eklenmiş hastalığıyla ilgili gereken tedavi hizmetine alamadığını söylüyor buradan Bakanlığı ve Giresun Espiye cezaevini uyarıyoruz. Bu hasta mahpusu için sağlık hakkı gasp edilmesi.

Adnan Şimşek Erzurum Oltu T tipi kapalı cezaevinde sevkinin Bitlis Ahlat, Muş, Siirt cezaevlerinden birisine yapılması yönünde önemli bir istek var, bu nakil istekleri çok yoğun bir şekilde bize geliyor ve bir şekilde çözüm bulunmaya çalışılsa herkes de rahatlar ama çözüm bulunmak istenmiyor. Biz çözüm bulunması için gayret sarf ediyoruz ve bunu söylemeye de devam edeceğiz.

19 yaşında bir kız çocuğuna kanser teşhisi konmuş, 8 aydır kanser tedavisi alıyor kemoterapi alıyor fakat ilaç temini ile ilgili sıkıntılar var. Başka bir ilaç alması gerekiyor “İlaç stoğumuzda yok.” denilerek bir başka ilaç reddedilmiş yurt dışı ilacı olduğu için temin edilemiyor. İlacın ismi cosmegen 0.5 bu ilaç temin edilemiyor ve kanser tedavisi yapılamıyor Sara Tarhan’ın mağduriyetini de böylece duyurmuş olalım arkadaşlar.

Bir başka mahpus yakınının başvurusu Mehmet Günhan Baysan’ın eşi başvurmuş. Diyarbakır 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde kalmakta haksız bir müebbet cezası verilmiş. “3 yıldır da Yargıtay’da ve eşime cezaevi idaresi kızıyla telefon görüşmesi yaptırılmasına izin vermiyor yurt dışında üniversite öğrencisi olan kızıyla konferans görüşme yapmasına müsaade edilmiyor görüşme hemen kesiliyor. Telekonferans görüşme yapmak yasak diyorlar. Oysa 5275 sayılı Ceza ve güvenlik tedbirlerini infazları hakkında kanunun 42. maddesi kurum idaresine bildirilen telefon numarası aracılığı ile de ya da teknik müdahale ile başka bir hatta yönlendirme yapmak suretiyle görüş hakkı olmayan kişilerle görüşme yapmayı yasaklar yani tutuklu görüşme hakkı olanlarla konferans görüşme yapabilir der. Cezaevi buna rağmen bugüne kadar yaklaşık 10 kez kızıyla eşimin konferans görüşme yapmasını engelledi ve eşime ceza verdi.” Halbuki kızının durumu bu yasa maddesine girmiyor kızının telefon görüş hakkı var aslında ve

bunu da mahpus eşi tespit etmiş ve bu yasa dışı uygulamaya itiraz ediyor ve “Cezaların altısını Diyarbakır infaz hakimliği iptal etmiş diğerleri de itiraz aşamasında ve hala da engellemeye devam ediyorlar görüşmeyi kesiyorlar belgeleri kurumda olmayan kişiyle telefonda görüşemiyoruz gerekçesi anne olarak benim adımdan kayıtta telefon bile sadece ben görüşebilirmişim çocuklarım görüşemezmiş. Kızımız İrem Naz Baysan defalarca görüşe gitmiş retina kaydına kadar cezaevinde kaydı bulunan bir kişidir hiçbir yönetmeye kanun maddesine dayandırmasalar keyfi olarak bu gerekçe ile görüşme hakkımız gasp ediliyor eşim suç duyurusunda bulundu.” deniliyor. Yani gerçekten görüşme hakkı olan bir kişi için yasalardaki hususları böyle bir yokuşa sürerek ceza verme eğilimi son derece yanlış zaten bu cezalar infaz hakimliğinde de bozuluyor demek ki meseleyi yokuşa sürme ve millete zulmetme tavrı apaçık ortada.

Hasta mahpusların dramları devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde de gündem etmiştik hasta Mahpus Çetin Doğan mide kanaması geçirmesine rağmen halen hapiste bu da kabul edilecek bir durum değil.

Yönetmelikte bakanlık geri adım attı sonunda Sayın Bülent Şık gündeme getirmişti, biz de tepkide bulunmuştuk. Lahmacunlara sakatat katılması ile ilgili ve daha pek çok insanın midesini kaldıracak sakatatın kaldırılması ile ilgili bir yönetmelik yayınlanmıştı bakanlık bu yönetmelikten geri adım atmış. Bunu da olumlu bir gelişme olarak görüyoruz.

Urfa Barosu İnsan Hakları Merkezi Urfa 1 ve 2 No’lu T tipi cezaevlerinde hak ihlalleri ile ilgili bir rapor hazırlamış. Rapor uzun bir rapor ve birçok yerde olduğu gibi hasta mahpusların dramları ile ilgili beyanlar var. Uzun bir rapor özetleyerek verelim, infaz yakmalar çok yoğun bir şikayet konusu olmuş bunlardan bahsediliyor. İdare gözlem kurullarının keyfi olarak infaz yaktığı hususu raporlanmış durumda ve kötü muamele işkence yasağına aykırı davranan görevli personeller var. Bununla ilgili bu raporu da Urfa Barosu açıklanmış. Bağımsız denetim mekanizmalarının oluşturması için devlet yetkilerini derhal gerekli çalışmaları başlatmaya davet ediyorlar.

Merdan Yanardağ’ın tutuklanmasına itiraz etmiştik ve halen tutuklu. Biz bu tutukluluğa itirazımızı da devam ettiriyoruz. İfade özgürlüğü herkes için olmalıdır, iktidarın hoşuna gitmeyen sözler için ifade özgürlüğünün iptal edilmesini kesinlikle kabul etmiyoruz.

Geçtiğimiz günlerde İsveç’te Kuran yakılma olayı ile ilgili birtakım gelişmeler yaşandı ve daha sonra Sayın Erdoğan’ın bir sürü gürültü çıkardıktan sonra gidip İsveç’in NATO’ya girişine izin verdiğini gördük, Biden ile görüşme ve F16 satışları ile ilgili birtakım tavizler koparıldıktan sonra Kuran yakılması konusu gündemden düşürülüp göz ardı edildi. Bunlar da kabul edilecek hadiseler değil arkadaşlar. Bunu da burada tekrar söylememiz gerekiyor.

Fransa’daki olaylar duruldu 17 yaşındaki Nail öldürülmüştü biliyorsunuz olaylar duruldu ama ırkçılık bitmedi. Biz olayların bitmesi için ırkçılığın bitmesi gerektiğini dışlamacılığın mültecilere karşı nefretin bitmesi gerektiğini söylüyoruz. Fransa’da mültecilere karşı nefret karşı çıkıp da Türkiye’de mültecilere karşı saldırıları destekleyenlerin ikiyüzlülüğünü çifte standartlarını da burada söylemek istiyoruz. Bu çok nahoş bir hadisedir Fransa’ya gidince “Vay mülteciler mağdur oldu.” diyenler buraya geldiklerinde mülteci karşıtı tutumların devam ettiriyorlar. Biz böyle çifte standartçı bir durumda kesinlikle değiliz.

Mevsimlik tarım işçilerinin dramları devam ediyor arkadaşlar. Tarım alanlarına da giderek mevsimlik tarım işçilerinin dramlarını yakından gözlemleyen bir Milletvekili olarak mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını gündem etmeye devam ediyorum. Sadece köylü kızlar, erkekler değil artık üniversite mezunu genç kadınlar, genç erkekler de maalesef mevsimlik tarım işçisi oluyorlar ve çok az ücretlerle ancak karınlarını zor bela doyuracakları ücretlerle çalışmak durumunda kalıyorlar. Üniversite bitirmiş günde 300 liraya tarla çapalayan kadınlarımız var büyük zulümler yaşanıyor değerli arkadaşlar.

Kelepçeli muayene zulmü devam ediyor arkadaşlar. Bize bu konuda da çok şikayetler geliyor. Kelepçeli muayene olduğu için diş muayenesini aylardır olamayan birçok mahpus var ve biz bunların durumunu gündem ediyoruz. Hipokrat yeminine sadık hekimler kelepçeli muayene etmez diyoruz. Ben kesinlikle etmedim ve hiçbir hekiminde etmemesi gerektiğini söylüyorum kelepçeli muayene hipokrat yeminler aykırıdır deontoloji ilkelerine aykırıdır. Okuduğunuz dersleri unutmayın ey hekim arkadaşlar diyorum. Kelepçeli muayene dayatmasından vazgeçin diyorum.

Bir hasta mahpusun ölümünü gündem etmek istiyorum. Hasta mahpuslar çok kimsesizler onlardan birisi; Bişar Yazıcı bakın geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetti Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ndeydi Bişar Yazıcı. Birçok hak ihlaliyle hayatını kaybetti, karaciğer yetmezliğine girmiş gereken sağlık takibi yapılmamış, yanına oğlunun refakatçi olarak verilmesi kabul edilmemiş, çok büyük ısrarlar sonunda son anlarında yanına oğlu refakatçi olarak verilmiş ve en sonunda hayatını kaybetmiş Diyarbakır Dicle Üniversitesi’ne sevk edildiği zaman. Hasta mahpusların dramları bitmiyor fazla da yaşlı olmayan bu kişinin neden öldüğü konusunda gereken soruşturma yapılmalı. Biz bu takibi yapıyoruz soru önergelerimizle insan hakları komisyonuna yaptığımız başvurularla bunları yapmaya çalışıyoruz.

Çiftçi arkadaşlarımız çok büyük sorunlar yaşıyor, bunları gündem etmemiz gerekiyor. Bakın Çiftçiler diyor ki: “Eğer köylü çiftçi buğday yetiştirmezse hayvan yetiştirmezse et olmazsa ne yiyeceksin? Trilyonun olsun para yenir mi? Yenmez. Zarar ediyoruz şu anda buğdaydan zarar ettiğimiz için de seneye ekmeği düşünmüyoruz. Çukurova’nın şu anda onda biri dahi buğday değil, ufak çiftçiler kendini kaldıramaz oldu toplayamaz oldu. Neredeyse tarlasına ekmeme durumuna geldi, mısıra döndü ayçiçeğine döndü, buğday masrafı karşılamıyor. Demek ki vatandaş hayvancılığa dönüyor hayvancılık da keza öyle. Neden alıyorsun Rusya’dan Ukrayna’dan? Ne fiyattan alıyorsun o buğdayı o fiyattan al gel benden. r Ben ne kadar dayanacağım kazanamadığım yerde masraf çok gider çok gelir az diyor çiftçilerimiz. Evet çiftçilerimiz bunu diyor ve iktidar halen bu yanlış politikaların devam ettiriyor gittikçe ekilen araziler azalıyor, çiftçiler azalıyor ve bir kısır döngü çıkmaz sokak içinde kalıyor Türkiye tarım alanında.

Haksızlığı kim yaparsa yapsın karşısındayız. Geçtiğimiz günlerde İzmir Büyükşehir Belediyesi ekipleri Arapça yazılı tabelaları indirdi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne soruyorum bu insan haklarına aykırı ayrımcı yabancı karşıtı ve demokrasiye aykırı bu tavrı niye yapıyorsunuz? Başka dildeki tabelalar yerinde dururken Arapça tabelalar niye iniyor? İngilizceyken inmiyor Arapça iken niye iniyor? Bunlar olacak işler değil arkadaşlar. 3-5 kişinin dayatmasıyla, söylenmesiyle, yaygarasıyla insan haklarına aykırı işler yapılamaz!

Değerli arkadaşlar kadar önemli bir konu Fransa’da 3 Mahpus cezaevi kalabalıklığından dolayı AİHM’e gitmişler yerel mahkemeler başından savmış ve AİHM’e gitmişler en sonunda 10 yıla yakın bir süre sonrasında aşırı kalabalık bir ortamda kaldıkları için Fransa mahkum edilmiş tazminata mahkum edilmiş. Türkiye ondan beterdi, son 7-8 yılda Türkiye cezaevlerinde çok aşırı yoğun kalabalık ortamlarda mahpuslar kaldı ve ağır hasta hakları ihlalleri oluştu. Bütün bunlardan dolayı yerlerde yatan, bir yatağı 3 kişi paylaşan mahpusların mutlak surette ilk önce gözlem kuruna reddederse, infaz hakimine reddederse, Ağır cezaya reddederse Anayasa Mahkemesine reddederse, AİHM’e başvurularını yoğun bir şekilde yapması gerektiğinin altını çiziyorum değerli arkadaşlar hakkınızı aramazsanız size ezen çok olur bunu da lütfen unutmayın.

Necip Hablemitoğlu davasında çok garip gelişmeler yaşanıyor. Yurt dışından büyük bir tantana ile getirilen Gökhan Nuri Bozkır yargılandı güya ve sonra yurt dışına kaçtı! Olacak işler değil bunlar. Gökhan Nuri Bozkır yurt dışından getirilsin kendi beyanıyla ağır işkenceye uğradığı söylensin, çok yoğun sorgulandığı söylensin. Ondan sonra da kaçmasına göz yumsun nedir bu iş? Neden yapılmıştır? Necip Hablemitoğlu cinayetinin üstünü bizzat resmi yetkililer mi örtmek istemektedir olacak bir iş değildir! Ben bunu kabul etmiyorum bu olayı da takibe devam edeceğiz.

Müjde dedikleri maaş kumpası dedik! Bakın seyyanen yapılan 8 bin liralık zam kök maaşları yansımadı bir sonraki düzenlemede 8 bin liralık artış dikkate alınmayacak. Bunu da söyledik söylemeye devam edeceğiz! Böyle bahşiş gibi verilen bir seyyanen zam daha sonraki zamlara yansımayacaksa bir anlamı yoktur diye tekrar söylüyoruz.

AK Parti-MHP seçmenine buradan tekrar soruyorum; vatan millet Sakarya edebiyatıyla kandırılıp verdiğiniz oylardan sonra son zamlar ve ekonomik durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Hamaset, korkutma, ajitasyonla karın doyuyor mu diye onlara soruyorum! Kiranız ne oldu? Markete gittiğinizde ne hissediyorsunuz? Fileniz doluyor mu? Neler yaşıyorsunuz diye tekrar bir sorma ihtiyacı hissettim hamasetle atma ile tutmayla karın doymadığını gördünüz mü diye sormak istiyorum!

Geçtiğimiz günlerde de gündeme getirdik, katliamlar, soykırımlar unutulacak hadiseler değildir! Biz 11 Temmuz 1995’te Srebrenitsa soykırımı yapıldığını biliyoruz. 3 günde 8.372 kişi katledildi fakat geçtiğimiz günlerde büyük bir skandal yaşandı. Bu büyük soykırımı unutamayan Boşnaklar yine bir şok yaşadı neden? Bu da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapıldı güya 6 parti ortak bir bildirge imza atarak yaşanan katliamı kınadı ve fakat verilen bir CHP önergesine AK Parti grubu ret oyu verdi. Acaba Srebrenitsa soykırımının Sırbistan devletini rahatsız edeceğini mi düşündü AK Parti yetkilileri ret kararı verdiler ve hatta önergeyi CHP verdi diye mi ret kararı verdi belli değil! Bir açıklama yapılması istendi hiçbir açıklamada yapmıyorlar. Bu belirsizlik devam ediyor ve Boşnak kardeşlerimiz bundan dolayı büyük bir üzüntü ve tedirginlik yaşıyorlar ve büyük de bir şok yaşıyorlar. Biz de olayı bir skandal olarak değerlendiriyoruz Boşnak yetkililere de bu konuda bilgiler veriyorum bir Türk Parlamenter olarak ve yapılanları da kabul etmediğimi söylüyorum.

Katliamlar zulümler bitmiyor! Bakın 6 Temmuz Urumçi katliamı için biz yasa teklifi vermiştik bunu yine yeniledik fakat hamasete gelince mangalda kül bırakmayan AK Parti-MHP Cumhur Zulüm İttifakı Urumçi katliamı ile ilgili tek bir adım atmıyor mesele tamamen duygusal bunu da herkes çok iyi biliyor!

Sağlık hakları ile ilgili önemli bir sıkıntı yaşandı. Bakın arkadaşlar Melike Şahin İstanbul’da hasta yakını bir hakim tartıştığı doktoru poliklinikte hasta bakarken gözaltına aldırttı. Beyin ve sinir cerrahı Suna Dilbaz ifade vermek için 3 saat bekledi hastaları da bekledi hastanede kendisi karakolda bekledi. Neden? Bir hakimle tartışmaya girmiş hakim hemen anında doktoru gözaltına aldırıyor. Yani başka bir insanda böyle bir durum olsa bir olayı başka bir kişi yaşasa kesinlikle böyle bir gözaltı olayı hemen anında uygulanmazken bir hakim doktoru anında gözaltına aldırıp hem de hastaları da mağdur edebiliyor. Yargının durumu felaket yargı yürütmenin emri altında ve sanırım “Sizin bu kadar emrinizi yapıyoruz biraz da bizim kaprisimizi çekin.” diyorlar ve böyle canları istediği zaman doktoru çok rahat gözaltına aldırabiliyorlar Sağlık Komisyonu üyesi bir Milletvekili olarak bu bunu kesinlikle doğru bulmuyor ve eleştiriyorum.

Şu anda görüşülen yasaya dün akşam da itiraz ettik bugün de itiraz edeceğiz. Covid izinlerinin ayrımcı bir şekilde uygulanması, KHK’lı mahpuslara uygulanmaması, Kürt meselesinden dolayı cezaevinde olan mahpuslara uygulanmaması, çift mükerrerlere uygulanmaması büyük bir adaletsizlik anayasal eşitlik ilkesine uyulmuyor. Evrensel hukuk kriterlerine uymuyor. İnfaz kanunu ikinci maddesine uyulmuyor böyle ayrımcı bir yasayı kesinlikle kabul etmiyoruz arkadaşlar.

Vicdanlar sızlıyor zorla kaçırılıp katledilen çocuğun annesinin elindeki fotoğrafını yırtanlar umursamıyor! Bakın gözaltında kaydedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife anne çocuğunun küçük bir fotoğrafını eline aldı bir kadın polis fotoğrafı yırttı. “Hanife annenin: “Affet Beni oğlum.” haykırışı yaktı hepimizi diyoruz.” Sayın Eren Keskin yaşadığı bu üzücü olayı anlatıyor vicdansız olayı anlatıyor düşünün bir anne zorla kaçırılıp katledilen çocuğunun fotoğrafının yırtıldığına şahit oluyor bu denli acımasızlığı maalesef bir polis bir vatandaşa acılı bir anneye yaşatıyor.

Abdülillah Sarıtaş bir mahpus, fotoğrafı burada bakın. Ya çobanlık yapan bir genç insan yani hayatında belki insandan çok koyun görmüş, çobanlık yapan bir çocuk, askere gidiyor kendisine bir emir veriliyor. “Çık dışarı darbe yapılıyor.” deniliyor emre uyuyor dışarı çıkıyor darbeci ilan ediliyor. Hakkında bir karar veriliyor 17 buçuk yıl karar veriliyor Yargıtay bozuyor tekrar yargılanıyor halen cezaevinde! 7 yıldır cezaevinde olacak bir iş değil! Hangi vicdan bunu kabul eder? Gariban bir çoban darbeci ilan edilmiş, darbe kelimesini bile bilmez askere gelmiş gariban bir çoban genç bir insan darbeci ilan ediliyor arkadaşlar olacak bir iş midir? Mahkemesi ertelendi ve halen cezaevinde! Vicdanlar bunu kabul etmiyor darbe bahanesiyle bugünlerde de tekrar gösterişlerle törenlerle iftiralarla yaygaralarla 15 Temmuz tekrar kutlanacak ama mağdurlar hatırlanmayacak. Binlerce mağdur var, yüz binlerce kişi mağdur edildi milyonlarca insan yargısız infaz edilen yakınları yüzünden perişan edildi ve şu anda halen gerçekliğe kavuşamıyoruz!

Önceki yıllarda haberini yapmıştık kamuoyuna bildirmiştik. Bakın 2018’de Sakarya’da ırkçı bir saldırı gerçekleşmişti ve bu saldırı ile ilgili biz beyanlarda bulunmuştuk bu saldırının haberini Evrensel Gazetesi’nde yapan Görkem Kınacı uzun bir süre yargılanmıştı daha sonra beraat etmiş. Demek ki gazetecilik suç değil ve ırkçılığı haber yapmak da suç değil ama bunu örtbas etmeye çalışan valiliğin ne yapmaya çalıştığı ortaya çıktı! Sakarya Valiliği’nin bir gerçeği örtbas etmeye çalıştığı, bir gazeteciyi baskı altında tutmaya çalıştığı, bir milletvekilinin gerçek beyanını haber yaptığı için bir gazeteciyi mağdur ettiğini de buradan görüyoruz. Bakırköy 21 Asliye Ceza Mahkemesi’nde beraat etmiş. “Niye bir haber yaptın? Irkçı bir saldırıyı niye haber yaptın?” Baba hayatını kaybetmiş oğlu tedavi altındaymış böyle bir olay 2018 yılında almış düşünün Türkiye’nin hali bu gazetecilik kolay bir meslek değil onurlu bir meslek doğruyu haber yaptığınız zaman zalim güçlerin hedefi haline geliyorsunuz ama bu da son derece onurlu bir iş.

AİHM’in gazeteci Mehmet Baransu kararını gündem etmek istiyorum. AİHM bugün açıkladığı Mehmet Baransu kararında başvurucunun iki başvurusunun birleştirerek incelemiş ve Baransu’nun uzun tutuklunun yeterli gerekçe içermediğini belirterek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5/3 maddesinin ihlali ile 7.800 Euro manevi ve 2000 Euro’da madi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Kararda incelenmesi inceleme konusu yapılan husus sadece uzun tutukluktur yani haksız tutukluluk ve ifade özgürlüğü ile ilgili bir inceleme yapılmamıştır. Bu da eleştirilen bir konudur karar daire yerine komiteden çıktığı için kesin nitelikte fakat biraz eksik bir karar. Aslında sadece uzun tutukluk değil haksız tutukluk ve ifade özgürlüğü ile ilgili de tazminat kararı verilmeliydi diyoruz!

Gazeteci Müyesser Yıldız çok önemli bir haber yaptı, bu haber konuşuluyor. Darbeci General Sönmezateş’in mahkeme beyanlarını haber yapmış, yazmış Sayın Müesser Yıldız “Sskerlik döneminde bir fanus içinde yaşamışım adaletin var olduğunu sanıyordum yanıldığımı yaşarak öğrenidm. Evet ben ihtilale katıldım ne yaptığımı da söyledim. 15 Temmuz Fetö davası değildir Ben Fetö’cü değilim bu darbeye katılan üst düzey o kadar isim var ki Mit biliyor kendilerinden izin almadığım için isim söylemiyorum.” demiş bu darbeci General son derece ilginç önemli iddialarda bulunmuş. Bütün bunların değerlendirilmesi gerektiğini söylüyoruz.

Bakın arkadaşlar bu görüntüleri eleştireceğim çünkü birtakım askeri yetkililer bazı vatandaşları yerlere yatırmış böyle ters kelepçe vurmuş perişan bir şekilde yerde tutuyor. Bir vatandaş veya vatandaş grubunun suçlu olduğunu düşünüp gözaltına alabilirsiniz ama gözaltından sonra kim olursa olsun işkence yapamazsınız arkadaşlar. Bakın tüm vatandaşlar için söylüyorum ister suçlu olun ister suçsuz olun kimsenin işkence görme hakkı yoktur, kimseye işkence yapılmamalıdır, suçluysa cezayı polis asker değil mahkeme verir böyle insanları gözaltına alıp yerlerde yatırıp zulmetmek işkence etmek korkunç bir olaydır kime yapılırsa yapılsın biz buna karşı çıkarız. Ne yapanı tanıyorum ne de yapılanı tanıyorum ama biz insan haklarına aykırı bu işleri kabul etmiyoruz.

Kocaeli’nde sağlık çalışanlarına saldırılar yapılıyor. Kefken Aile Sağlığı Merkezi’nde görev yapan sağlık çalışanlarına görevleri başlarındayken saldırılar yapıldı. Sağlıkta şiddete hayır diyoruz ve Sağlık Bakanlığı bu saldırı hakkında uyarıyoruz.

Kocaeli’de sık sık iş kazaları yaşanıyor, iş cinayetleri yaşanıyor. Bakın onlardan birisi Kocaeli’de yaşandı, Başiskele ilçesinde bir fabrikada yaşandı atıktan türetilmiş yakıt hazırlama tesisinde kimyasal tepkimeden ötürü yoğun duman ve koku meydana geldi. İtfaiye ekipleri bu kimyasal dumana müdahale etti ama sık sık bu tür kazaları Kocaeli yaşıyor kabul edebileceğimiz bir hadise değil değerli arkadaşlar.

Kocaeli ve Kandıra’nın yaşadığı sel felaketi ve tarım ürünlerindeki büyük ve korkunç zarara dikkat çekmek istiyorum. Kandıra ve Kandıra köyleri çok büyük bir sıkıntı yaşıyor, zamanında alınmayan önlemlerden dolayı sel felaketi yaşadılar. Kocaeli Valiliği, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kandıra Belediyesi, Kandıra Kaymakamlığı bu konuda bir hesap vermeli neden gereken önlemler alınmadı? Neden vatandaş böyle mağdur edildi?

Yorumlar