2 Haziran 2023

TBMM 28. Dönemde milletvekilleri arasındaki ilk basın toplantısına başlıyorum. Hayırlara vesile olsun, biz önceki dönemde Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun görevini yapmaması dolayısıyla yoğun bir şekilde her hafta bize halkımız tarafından ulaştırılan insan hakları ihlallerini burada gündem etmiş ve çözüm bulmaya çalıştık, çoğuna da çözümler bulduk. Biz milletvekiliyiz, millet için buradayız, milletimizin sorunlarının çözümü için buradayız ve bu yüzden Meclis’teki her yöntemi kullanmaya çalışıyoruz, milletin sorunlarının çözümünü sağlamak için.

Değerli arkadaşlar bugün Meclis açılıyor, milletvekilleri olarak yemin törenini ifa ettikten sonra milletvekili olarak görevimize başlayacağız. 28. Dönem halkımıza ve tüm insanlığa hayırlı olsun diyelim. Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin iradesinin tecelli ettiği yerdir. 14 Mayıs seçimlerinde farklı her parti seçimlere girmiş ve bir iddia ile kazanma arzusu ile girmiştir ve halkın takdiri ortaya çıkmıştır. Beğenseniz de beğenmeseniz de halkın bir şekilde takdiri oluşmuştur ve Meclis’e yansımıştır. Bundan sonrasında herkesin Meclis’e saygı duyması, milletin iradesine saygı duyması gerekir ve bu iradenin de bu millet için elinden geleni yapması gerekir.

Meclis bugün açılıyor ama şunu en başta sormak isterim, Meclis açılıyor ama milletin büyük sorunları var! Bunlar çözülecek mi? Bunu tüm kamuoyuna soruyorum, milletin sorunlarının çözümü Meclis’te olur ama dağ gibi sorunlar var, bu sorunların çözümü gerçekleşebilecek mi? Vatandaşların insan hakları ile ilgili hakları var! Yaşam hakkımız en başta! İnsan hakları perspektifi açısından en baştaki haktır. Önceki dönemde gördük! İktidarın yapı ile imar ile ilgili mevzuata dikkat etmemesinden, yağmanın, talanın alıp başını gitmesinden dolayı tabi bir afet olan deprem sonrası en az 50 bin kişinin ölmesi ve büyük bir felaketin gerçekleşmesi ile devleti elinde bulunduran iktidarın yaşam hakkına riayet etmediğini gördük. yeniden aynı iktidar Meclis’te! Peki sorarız, bu iktidar bu milletin yaşam hakkına saygı duyup koruyabilecek mi? Yeni Meclis bunu sağlayabilecek mi? Yeni Meclis’te biz yasama olarak yürütmenin bu yanlışlıklarına karşı durabilecek miyiz?

Yasama, Cumhur İttifakı tarafından saraydan gönderilen her torba yasanın araştırılmaksızın, yanlışlıklara itiraz edilmeksizin, onaylanacağı bir yer mi? Sorarım size! Yasamaya hatırlatmam var; yürütmenin gönderdiği her torba yasayı itirazsız onaylamayın! Cumhur İttifakı bilhassa bunu yapıyor, elinizi vicdanınıza koyun biz geçen dönemde de çok hatırlattık. “Bakın şu yasayı çıkartmaya çalışıyorsunuz Anayasa’ya aykırıdır.” Dedik, sayısal çoklukla çıkarttılar daha sonra Anayasa Mahkemesi iptal etti. Demek ki yasama işini kötü bir şekilde yaptı, bilhassa Cumhur İttifakı yasamanın çoğunluğunu elinde bulundurduğu için böyle söylüyorum, işini kötü yaptı Anayasa’ya aykırı fiiller işledi.

İkinci soru olarak; yine ifade özgürlüğü ile ilgili sorunlar yasamanın gayretiyle bitirilebilecek mi diye soruyorum! Ülkedeki en önemli özgürlüklerden birisi ifade özgürlüğüdür, özgürlükleri bu iktidar gündeme getirdiğinizde şeytanlaştırarak seçim meydanlarında “LGBTİ’lerin özgürlüğü” diyerek aklınca özgürlük kavramını şeytani bir kavram olarak göstermeye çalıştı. Özgürlük herkes için lazımdır arkadaşlar! Yarın öbür gün siz de özgürlüğe ihtiyaç duyabilirsiniz, insanların hakkı, hukuku ve özgürlüğünün gasp edilmesi kesinlikle doğru bir şey değildir, özgürlüğü şeytanlaştırıcı bir yöntem olarak görürseniz yarın öbür gün bunun kurbanı siz de olabilirsiniz!

Yine soruyorum yasamaya; din ve vicdan özgürlüğü konusundaki sıkıntılar ortadan kaldırılabilecek mi? Farklı dinden, farklı mezhepten olan kişiler kendisini eşit vatandaş olarak hissetmiyor! 2. Veya 3. Sınıf vatandaş hissediyor! Yasama uygulamaları bu sıkıntıyı ortadan kaldıracak mı bunu soruyorum!

Yasamaya soruyorum; Kürt meselesi bu ülkede dev bir sorun ve halen çözümsüz anayasal olarak düzenlemeler yapılması lazım ve halen bunlara ayak diretiliyor, yokuşa sürülüyor. Yasamaya Kürt meselesinin çözümü konusunda neler yapacağını soruyorum, bizim zaten parti olarak, benim milletvekili olarak defalardır sunduğum çözümler, öneriler var, bunlar dinlenirse yasama ülkenin Kürt meselenin de çözümünü bulabilir, anayasal değişiklikler yapılır, insan haklarına uygun anayasal değişiklikler ile bu konu çözülmelidir.

Yine yasamaya soruyorum; son 5 yıl içinde bana gelen başvurular içinde açık ara bir şekilde en ağır vatandaşlara yönelik, insanlara yönelik en ağır insan hakları ihlali cezaevlerindeki ihlallerdir! Cezaevlerinde özgürlüğü, hakkı gasp edilerek adil olmayan yargılamalar ile cezaevinde tutulan on binlerce insan var haksız hukuksuz bir şekilde! Yasama bu konuda bir şeyler yapacak mı? Biz genel affın artık zaruri olduğunu söylüyoruz. Adli ve siyasi mahpuslara bir genel affı getirmelidir bu yasama! Bunu da net bir şekilde söylüyorum çünkü bu kadar adil olmayan yargılamalar sonucunda hapishane kapasitelerinin 50-60 bin üstü, 350 bine yakın şu anda mahpus var, kişinin cezaevinde olduğu bir ortam sürdürülemez bir ortamdır, bu konuda infaz indirimi veya genel af konusu gündeme gelmelidir. Bu kaçınılmaz bir durumdur artık. Cezaevlerinde hak ihlalleri had safhadadır, cezaevlerinde zaten haddinden fazla kapasite üstü mahpus bulunmak ile birlikte aynı zamanda nakillerde büyük sorunlar var. Mahpuslara keyfi bir şekilde denetimli serbestlik ve şartlı tahliyeler verilmemekte. Mahpuslar adeta dünya rekoru oluşturacak derecede en yüksek sayılar ile hasta olmakta ve bu hasta mahpuslar en yüksek dünya rekorları kırılarak maalesef Türkiye cezaevlerinde hayatlarını kaybetmektedir. Bunları çok yakinen takip etmekteyiz, 2022 yılında 78 hasta mahpus hayatını kaybetti, bir kısmı intihardı, bir kısmı da ihmal edilmiş hastalıklar sonucu meydana gelen ölümlerdi.

Yine yasamaya soruyorum; cezaevlerinde halen 3 aylık, 5 aylık, 10 aylık bebekler var! Anneleri ile birlikte kalıyorlar. Olacak iş değil! 18 aylık bebeği olan annelere infaz erteleme verilirken şu anda Bakırköy Cezaevi’nde Şadinaz Yaşa Yılmaz isimli mahpus İpek Kübra isimli 10 aylık bebeği ile kalmaktadır! Bunlar yasalara da hukuka da vicdana da aykırıdır. Buradan sesleniyoruz; bu uygulamalar bitmeyecekse Meclis’in açılmasının ne anlamı var? Çok açık söylüyorum! Bu zulümler, bu haksızlıklar, bu hukuksuzluklar bitmeyecekse Meclis’in açılmasının ne anlamı var? Biz meclisin açılmasının bütün bu haksızlıklara, zulümlere son verilmesi için bir neden olması gerektiğini söylüyoruz. Son 6-7 yıldır hapishanelerde binlerce hamile kadın, binlerce lohusa kadın, binlerce bebek, çocuk kaldı ve büyük zorluklar yaşadılar. Anne, baba tutukluluklar Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek sayılarına ulaştı. Hamile tutukluluk sayısı Türkiye Cumhuriyeti’nin en yüksek sayılarına ulaştı. Çocuk, bebek sayıları en yüksek sayılarına ulaştı. Bunlar olacak işler değil. Aile dramları yaşandı, anne baba tutukluluklardan dolayı çocuklar ya cezaevinde büyüdü ya da anne babasından ayrı akrabalarının yanında perişan bir şekilde eğitimden, bakımdan uzak bir şekilde büyümek zorunda kaldı. Büyük sorunlar yaşandı, bütün bunların da en başında adil olmayan yargılamalar var, yürütmenin yargıyı boyunduruk altında tutması vardı. Alevilere yönelik ayrımcılık yine hakeza giderilemedi, geçtiğimiz yasama döneminde Alevilere Kültür Bakanlığı içinde bir dairede bir hizmet sunuldu. Diyanet İşleri Başkanlığı içinde bir hizmet sunulmadı! Biz din hizmetlerinin ayrımsız bir şekilde Sünnilere de Alevilere de bir dairede toplanması gerektiğini söylüyoruz. Devletin, diyanet işlerinin sünni anlayışın denetiminde başka anlayışlara haksızlık yapan bir yerde durarak hizmet vermesinin doğru olmadığını söylüyoruz. Her kesimden insana din hizmeti, inanç hizmeti, vicdan hizmeti veren bir kurum olması gerektiğini söylüyoruz. İşte biz yasamanın görevine başladığı bugün yeminlerin edileceği bugün sadece işin milletvekili olmakla kalmaması gerektiğini, meselenin milletvekilleri olarak 600 milletvekili olarak 85 milyon milletin sorunlarının çözümüne odaklanmak olacağını söyleyelim! Ekonominin felaket bir durumda olduğu, Doların 30 TL’lere yükselme ihtimalinin çok yüksek olduğu, pahalılığın dolu dizgin olduğu, kira fiyatlarının kiracı ve ev sahibi arasında büyük sıkıntılara neden olduğu bir dönemde biz çok bekleyen binlerce sorun olduğunu görüyoruz. İnsan hakları alanında binlerce sorun olduğunu görüyoruz. Sığınmacılara yönelik nefret söyleminin büyük bir sorun olduğunu görüyoruz ve onlara yönelik nefret saldırıları konusunda endişe taşıyorum.

Değerli arkadaşlar daha pek çok büyük sıkıntı var, çevre, ekoloji anlamında büyük sıkıntılara yasama çözüm bulabilecek mi?

İşçi hakları, Avrupa’da 1. Dünyada 2. Olduğumuz işçi ölümleri, iş kazaları ile ilgili çözümler bulunabilecek mi? Bunlar 27. Yasama Döneminde benim en önemli ilgilendiğim konulardı ve 28. Yasama döneminde de bu konular ile yoğun bir şekilde ilgileneceğim ve tüm Meclis’e bu konularda çözümler bulunması için çağrı yapıyorum, tüm milletvekilleri ellerini vicdanlarına koyarak kararlar versinler. Özellikle Cumhur İttifakı vekilleri, inanmadıkları aslında içlerinden itiraz ettikleri yasalara el kaldır indir şeklinde onay vermesinler, bu anayasaya da aykırıdır, hukuka da, vicdana da aykırıdır tekrar hatırlatmış olalım.

Değerli arkadaşlar, 600 milletvekili olarak toplanıyoruz ama 1 kişi eksik! 1 Milletvekili halen tutuklu ve cezaevinden çıkarılmadı! Millet onu seçmiş, Millet Meclisi’ne gelmiş, evrakları tasdik edilmiş ama bugün yemin edemiyor, tutuklu çünkü! Milletvekilinin tutuklu olması olabilir mi arkadaşlar? Hakkında kesinleşmiş bir ceza da yok! Bu kişi nasıl Meclis’te olmaz? Hakkında bu tür adli bir tedbir uygulanamaz! Bunun için itiraz da edildi. Hatay Milletvekili Av. Can Atalay, halen cezaevinde ve milletvekili olması için yemin ederek görevine başlaması için bugün burada olması gerekiyordu, bunun da bir an evvel giderilmesi gerekiyor. 600 milletvekili olarak başlıyoruz lafı havada kalıyor, 599 ile başlıyoruz bu da kabul edilecek bir durum değil! Av. Can Atalay da bu milletin seçtiği bir milletvekilidir, hakkıyla milletvekilliğini kazanmıştır ve ona haksızlık edilerek meclis dışında tutulması kabul edilemez! Bir an evvel yemin ederek görevine başlamalıdır.

Bize yoğun vatandaş başvuruları geliyor. Biz ne seçim çalışması ne de bir başka zaman dilimini bahane etmedik, vatandaşlardan bize gelen başvuruları yoğun bir şekilde sürekli gündem ettik. Bakın bir başvuru var, başvuruyu yapan ev kiraları adlı Twitter hesabı temsilcisi diyor ki: “Vekilim ev sahibi ve kiracılar arasındaki sorunlar artık öylesine büyüdü ki insanlar birbirini dövüyor, öldürüyor, işler çığırından çıktı. Buna Meclis bir çözüm bulsun.” Diyor vatandaş bizden çözüm istiyor, dev bir mesele haline gelmiş ev sahibi kiracı meseleleri, bir an evvel çözülmeli.

Mecit Şahinkaya Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde yatıyor. 22 Ekim 2022’de denetimli serbestliği gelmiş ve düşünün 8 ay olmuş neredeyse denetimli serbestliği verilmiyor ve yakınları da diyor ki: “Bu büyük bir haksızlıktır. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Boş gerekçelerle denetimli serbestliği verilmiyor bunu şikayet ediyoruz.” diyorlar biz de bunu buradan bir milletvekili olarak gündem ediyoruz.

Son zamanlarda çok rastlanıyor, Telegram uygulamasında uyuşturucu satılıyor arkadaşlar. Bakın buradan da ihbar ediyorum Metin Amca ve Metin Amca Online gruplarında, uyuşturucu satışı yapılıyor. Biz bununla ilgili soru önergesi de veriyoruz. Dijital mecralardaki suçlara karşı da elimizden geleni yapacağız, “Bizi kimse görmüyor, etmiyor.” demesin kimse Metin Amca ve Metin Amca Online grupları buradan sizi uyarıyorum ve bu konuda işlem yapılması için harekete geçeceğimi beyan ediyorum. Uyuşturucu konusunda çok katıyız, kesinlikle uyuşturucu ile ilgili fiilleri kabul etmiyoruz ve elimizden gelen tüm güç ile uyuşturucuya karşı mücadele edeceğiz, gençlerin ve diğer tüm yaş gruplarının bu illete düşmesinin önüne geçeceğiz.

SGK memurları bize başvurmuş. Diyorlar ki: “Biz çok düşük maaş alıyoruz. 11-13 Bin TL civarında maaş alıyoruz, KHK ile elimizden alınan ikramiye ek ödeme tazminat gibi hakları da geri istiyoruz. Taşeron işçilerden daha düşük ücrete çalışmak istemiyoruz.” Diyor SGK memurları, çok düşük ücret alıyorlarmış bununla ilgili duyuru ve gereken işlemleri yapıyorum.

Bahçeşehir Üniversitesi öğrencileri bize başvurmuş. Bazı üniversitelerin sınavları online olurken onları üniversite çağırmış. Bu öğrenciler için çok önemli bir yük. Depremzede öğrenciler var, çalışan öğrenciler var, kendini ona göre ayarlamış öğrenciler var, öğrenciler sınavların online olmasını istiyor, Rektör beye buradan iletiyoruz lütfen diğer üniversiteler online yaptı siz de öğrenciyi mağdur etmeyin diyoruz.

Ziyaettin Keskin Konya Ereğli Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ve Tekirdağ Cezaevi’nden oraya götürülmüş ve halen mahpus. Aile yakınları oldukça zor durumda ve nakil ile ilgili büyük sıkıntılar var. Konya’da, ailesi ise İstanbul’da eşi ve çocukları perişan durumda Konya’dan İstanbul’a nakil halen yapılmıyor! Belki İstanbul’dan Konya’ya gelmek isteyen vardır, bunu bir şekilde vatandaşın en mağdur olmayacağı şekilde dizayn etmek varken işi yokuşa süren Cezaevleri ve Adalet Bakanlığı ile karşı karşıyayız.

Hakkari Yüksekova ilçesinde Mustafa Bor geçtiğimiz günlerde gözaltına alınırken ağır bir şekilde darp edildi, fotoğraflarını gördüm ve avukatı ile konuştum, kesinlikle kabul edilemez 29 Mayıs 2023 tarihinde bu gözaltı yapıldı, işkenceye maruz kaldı, konuyu takip ediyoruz, İçişleri Bakanlığı’na soruyoruz vatandaşı gözaltına davet edebilirsin, gelir. Vatandaşı gözaltına alırken darp etmeden alabilirsin ama durup dururken gözaltına alırken bir de üstüne darp edersen bu büyük bir zalimliktir!

Ali Ataner daha önce de bize başvurmuştu. Cihanbeyli Adliye Sarayı ile ilgili yapısal birtakım engeller olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu sarayı yaptırdığını ve bunun bir anayasal suç olduğu ve kendisine emanet edilen ödeneği maalesef haksız bir şekilde kullandığı yönünde şikayeti var. Cihanbeyli Adliye Sarayı hukuksuz bir şekilde yapılmıştır, oradaki yargılamalar da kabul edilmemelidir diye Ali Ataner isimli vatandaşın böyle bir başvurusu var daha önceden de gündem etmiştik.

Vekil müezzinlerin bize başvurusu var yine. “Bir vekil müezzin çıkarılan genelge ile hali hazırda görevli olanları aldılar, biz daha önce görev yapanlar kapsam dışında kaldık. Evli 3 çocuk babasıyım ve bel fıtığı rahatsızlığından dolayı şu an için bir iş yapamamaktayım, bu mağduriyetimizin giderilmesi gerekir.” Diyor. Daha önce görev yapanları da almasını istiyor bakanlığın!

Bir de araba sigortaları ile ilgili bize başvuru var. “Her yıl 3 katından fazla artarak gidiyor. Bunu Cimer’e sordum, araç muayeneleri neden bu kadar pahalı? Eski araba sahibi de yeni araba sahibi de aynı ücreti ödüyor, bununla ilgili hiç kimse bir cevap vermiyor. Kira fiyatlarına dur diyen de yok. TOKİ başvuru çekilişleri şaibeli zengin kişilere peşkeş çekiliyor ve bu konuda da bir açıklama yapılmıyor.” diyor vatandaş.

SGK emeklisi doktorlar bize başvurdu emekli sandığı doktorlarından daha düşük emekli maaşı alıyorlar. Her ay yaklaşık 13 Bin TL zarardalar, bunun da Anayasamızdaki eşitlik ilkesine göre düzeltilmesi gerekiyor.

KHK’larla kapatılan kurumlarda öğretmenlik yapanların çektiği çileler bitmiyor! Aydın E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan Muzaffer İnkaya’nın yakınları bize başvurmuş ve çok önemli sıkıntıları olan bir hasta mahpus olduğu, kalp hastası olduğu, 3 kez kalp krizi geçirdiği ve yeterli tedaviyi alamadığı, bir an evvel tahliye edilmesi gerektiği yönünde başvurusu var. Ayrıca  Romatoit Artrit ve Behçet Hastalığı da varmış. Tüm raporları cezaevine ve savcılığa sunulmuş ama adım atılmıyor, oldukça hasta bir gün ölüm haberi gelebilir böyle ağır durumdaki bir mahpusun farklı birçok hastalığı var ama hasta mahpuslar hakkında geçtiğimiz dönem adım atılmadı en azından bu dönem bazı adımlar atılsın istiyoruz.

6 Şubat depreminde Malatya’da yaşayan bir aile, deprem sonrası büyük bir sıkıntı ve sarsıntı yaşadıktan sonra kişinin eşi Medine Gündüz tutuklanmış, cezası onandığı için Sivas Cezaevi’ne götürülmüş, kendisi de öncesinde mahpus olarak yatmış, kendisi çıktıktan sonra eşi cezaevine girmiş, karı koca yıllardır cezaevinde ve kızları da bu arada anne babasız evlenmiş. Akrabalar sahip çıkmamış. “Zalimler depremin acısından daha fazla acı yaşattılar bize. Bu zulüm ne zaman bitecek?” diyor ve soruyor Medine Gündüz’ün eşi. Yurdun dört bir tarafından bu feryatlar yükseliyor, 28. Yasama döneminde bu zulümlerin, KHK zulümlerinin bitmesi yönünde talebimiz var. Anne baba tutukluluklar çok büyük aile dramlarına neden oluyor, KHK meselesine 28. Yasama döneminde mutlak surette bir çözüm bulunmalı yüz binlerce mağdur, milyonlarca yakını KHK meselesinin bir an evvel çözülmesini istiyor. 28. Yasama döneminde Meclis’e çağrım; KHK meselesinin bir an evvel çözülmesi çünkü çok büyük dramlara dalga dalga yayılarak artan dramlara neden oluyor. Hayatın her alanındaki haklara ve özgürlüklere sirayet ediyor bu zulüm. 28. Yasama döneminde inşallah 27. Yasama döneminden çok daha fazla bir şekilde gayret ederek bu zulmü bitirmeye çalışacağız değerli arkadaşlar, sizlere söz olsun canla başla çalışacağız!

Fadime Yaşar’ın KHK ile öğretmenlik lisansı iptal edilmiş. Özel okulda öğretmenmiş çalışma izni iptal edilmiş. Düşünün öğretmenin suçu günahı yok, çalıştığı okul kapatılıyor, senin çalışma iznini iptal ettik diyorlar. Dünyanın neresinde var böyle bir şey! “Benim bir suçum var mı?” diyor. “Yok, senin suçun olmasa da sen o okulda çalıştığın için sana öğretmenlik yaptırmayacağız.” Başka okullarda sigortasız öğretmenlik yapmış yok pahasına. Oralarda da iyice sömürülünce, şimdi fabrikalarda sekreterlik yapıyormuş. Düşünün öğretmenini sekreterlik yapmak zorunda bırakan bir devlette yaşıyoruz. Bir iktidarda yaşıyoruz! Buna suskun kalan bir toplumda yaşıyoruz, bunlar olacak işler değil arkadaşlar! İnsanlar yetiştirdikleri değerleri korumak zorunda, onları sürüm sürüm süründürürse bu toplumun beli doğrulmaz. Bakın doktorunun mühendisinin öğretmeninin işini yapamadığı, yurt dışına kahrederek çıkmak zorunda kaldığı bir ülke ülke midir ya? Bunlara sorun bulmayan bir Meclis, Meclis midir? Biz buraya sorunları çözmek için geldik! Bu sorunları çözmeye odaklanmadan bu Meclis çalışmasına başlanılır mı? Tüm gayretimiz bu yönde olmalıdır.

Suat Güngör Adana ili Pozantı ilçesinde Halk eğitim bünyesinde ücreti öğretmen olarak 1994 ile 1996 yılları arasında çalışmış, daha sonra KHK ile ihraç edilmiş ve EYT ile emekli olmaya hak kazanmış fakat çalıştığı yerde bir su basma olayı olmuş demişler ki: “Evrakların su altında kaldı senin için işlem yapamıyoruz.” “Böyle iş mi olur? Su basma bahanesi ile haklarım gasp edilmekte ve EYT’den yararlanamamaktayım.” Diyor. Hem haksız hukuksuz işinden ihraç edilmiş, bir de EYT emeklilik hakkı almış o da arşivde su basmış. Böyle gerekçelerle maalesef iptal edilmiş!

Mehmet Ali Sualp diyor ki: “KHK ile kapatılmış bir okulda aşçıydım. Sırf o okulda çalıştım diye yıllardır iş bulamıyorum.” Diyor. Bakın arkadaşlar böyle bir ülke olabilir mi? Bir okulda çalışıyorsunuz, özel okulda o okulu kapatıyorlar, orada çalışan binlerce öğretmen memur, aşçı başka bir yerde iş bulamıyor! Niye? “Sen önceden şu okulda çalışmışsın.” “Kardeşim benim suçum mu? Benimle ne alakası var?” diyor vatandaş “Yok sen orada çalışmışsın.” Bu kadar adaletsizlik olabilir mi arkadaşlar? Bakın vatandaş ne diyor? “Sistem bizi kabul etmiyor, İşkur’a başvuruyoruz kabul etmiyor. Çalıştığım okula devlet el koydu şu anda başka bir şekilde faaliyette ama ben haklarımı, mağduriyetimi ve de işe dönük iademi istiyorum.” diyor.

Aile Sağlığı Merkezi Gruplandırma Elemanları bize başvurdular. Çok üzgünler çünkü “Asgari ücret ve altında maaş alıyoruz, yol ve yemek paramız yok. Amasız fakatsız, KPSS şartsız tüm kamu dışı aile sağlığı çalışanı ve vekil ebe hemşireler kadroya geçerken biz ASM gruplandırma elemanları kadro kapsamı dışında kaldık. Aynı kurumda farklı muamele yapılmasını istemiyoruz.” diyor. Doktorlar biliyorsunuz aile sağlığı merkezinde bu memurların başında oluyor ve yerine göre mobbinge uğradıklarını söylüyorlar. “Doktor inisiyatifinde ancak izne çıkabiliyoruz, doğum izni en doğal hakkımız iken doktor inisiyatifinde ancak çıkabiliyoruz, tazminat vermemek için bazı doktorlar arkadaşlarımızı imza atmaya zorluyorlar. Biz ASM gruplandırma elemanları olarak ayrımcılık istemiyoruz kadroya geçmek istiyoruz 20 bin kişi kadroya alınmayla ilgili desteğinizi bekliyoruz.” Diyorlar ben de Meclis’ten duyurmuş olayım.

Hatay Yayladağı Cezaevi’nde deprem sonrası yetkililerin mahpusları güvenli alanlara almaması sonucu mahpuslar çok büyük stresler yaşadı. Düşünün kapalı bir alandasınız, havalandırmaya bile çıkamıyorsunuz ve sürekli deprem devam ediyor, her an tepenize yıkılabilecek bina ama sizi duyan, gören eden yok. İnfaz koruma memurları dışarı kaçmış, siz içeride ölüme terk edilmişsiniz. Bu olur mu arkadaşlar? İşte o sırada bu stresten dolayı bir isyan oluyor ve Talip Alan isimli kişi Hatay Cezaevi’nde ölüyor ve ablası: “Kardeşimin hakkını istiyoruz.” diyor. Biz de bu konuyu gündem etmeye devam edeceğiz.

Eray Kankatan isimli bir iş güvenliği uzmanı bize başvurmuş. Diyor ki: “İş güvenliği uzmanlarının işverene veya OSGB’ye bağlı olması işlerini yapamaması, bunun sonucunda da iş kazaları sonucunda hapis cezasıyla karşı karşıya  olması mevzu bahis, bu büyük bir sorun.” Biz bunu önceden de gündeme getirdik arkadaşlar. İş güvenliği uzmanları, iş yeri hekimleri ücretlerini patrondan aldığı için gerektiği şekilde sıkıntıları dile getiremediklerini söylüyorlar, defalarca söylüyor. Bir kaza olduğu zaman da tabir i caizse kabak iş güvenliği uzmanı veya iş yeri doktorunun başında patlıyor. Tüm yükümlülük onlara yükleniyor, bu olacak bir iş değil. Maaşlarını devletten almalılar! Bu sistem yürümüyor arkadaşlar, geçen sefer defalarca söyledik, maaşınızı size veren patronunuzu kimseye şikayete edemezsiniz. Patron der ki: “Seni işten çıkartıyorum kardeşim benim eksikliğimi söyleme.” Der, bu böyledir hepimiz bunu biliyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Sonrasında da kaza oluyor “Sen gereken önlemleri bildirmemişsin bize.” “Bildirsem patron beni işten çıkartacaktı.” diyor!

Cezaevlerinde nakil ile ilgili sorunlar bitmek bilmiyor. İşte onlardan birisi; Muhiddin Ceylan halen Erzincan L Tipi Kapalı Ceza infaz kurumunda kalıyor. Defalarca dilekçe vermesine rağmen nakli yapılmıyor. Babası hasta bu mahpusun. Annesi de hasta. Bu raporlara rağmen Erzincan’dan Urfa’ya nakli yapılmıyor. Eşi ve 3 kız çocuğu var, aile perişan, Erzincan’a git gel Urfa’dan çok zor bir hadise. En azından mahpus anladık ama “Urfa Cezaevi’ne getirin.” Diyor kimse dinlemiyor. Eşi ve 3 kız çocuğu bulunan baba cezaevinde gelirleri yok, her ay gidecekler Urfa’dan Erzincan’a 4 kişi geri gelecekler bakın diyorlar ki: “Uzun süredir çocuklar babayı görmüyormuş.” Bunlar olacak iş mi? Hani Aile Bakanlığı vardı bu ülkede? Hani çocuğun yüksek yararı vardı? Bakın kimsenin umurunda değil bu işler! Yeri gelince böyle laflar etmeyi çok iyi bilirler, “Aile Bakanlığı kurduk, bizim Aile Bakanlığı var, çocuğun yüksek yararı.” Derler, binlerce çocuk babasını ziyaret edemiyor bu ülkede. Cebinde parası yok. Bir sürü sıkıntı yaşıyor ama kimsenin umurunda değil.

Yine bir cezaevinden bir şikayet. Dersim Belediyesi Eski Başkanı Mehmet Ali Bul Sincan 1 Nolu Cezaevi’nde kalmakta. Kendisini cezaevinde koğuşunda da ziyaret etmiştim. Tutukluluğu hakkında AİMH Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum etti ve halen cezaevinde 2016’dan beri ve adeta bir intikam operasyonu yapılıyor, cezası dolmuş, denetimli serbestliği de dolmuş, şartlı tahliye işlemi süresi gelmiş onu da vermiyorlar, herhangi bir disiplin suçu da yok. Bakın bir somut disiplin suçu da yok! “Çıkarmıyorum kardeşim seni.” Diyor cezaevi gözlem kurulu! Hale bakın. 6 Haziran’da koşullu salıverilme tarihi de dolacakmış ve hiçbir disiplin suçu olmadığı halde tahliye edilmiyor! “Meclis’te sesimiz olur musunuz? Adalet Bakanı’na sorar mısınız? Nedir bu zulüm? Adaletsizlik ne zaman son bulacak? “diye yakınları soruyor. Bakın cezaevine atıyorsunuz bir insanı yapmadığınız zulüm kalmıyor, özgürlüğünü gasp ettiniz anladık adil olmayan yargılamalarla AİHM size bunun için ceza vermiş “Bak haksızlık yaptın.” Demiş buna rağmen bir de üstüne hakkı olan denetimli serbestliği vermiyorsun, denetimli serbestlik süresi bitiyor şartlı tahliyeyi de vermemeye çalışıyorsun, zulüm üstüne zulüm ya! Biz diyoruz ya; rehine olarak tutuluyor. Resmen rehine ve zulüm üstüne zulüm yapılıyor.

Mahmut Kurt Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde kalıyor. Bu kişi de büyük bir dram yaşıyor, eski bir tarih öğretmeni, KHK ile ihraç edilmiş, ihraç edildiği ile kalmamış bir de cezaevine atılmış, yıllardır cezaevinde 2017 yılından beri cezaevinde. Düşünün 2017 yılından beri cezaevindesiniz, hayatınız mahvolmuş, ocağınız yıkılmış, aileniz çökmüş, eşi kendisinden ayrılmış. Yıllardır cezaevinde diye eşi kendisinden ayrılmış yurt dışına gitmiş. 2 tane çocuğu varmış, onlar ortada kalmış. Baba cezaevinde, anne yurt dışında başka birisi ile evlenmiş. Çocuklar ortada kalmış, adam hapiste, çocuklar akrabalarının yanında yaşlı dedenin yanında. Çökmüş bir aile var ve bu kişi de bakın, cezaevine giriş tarihi 2017 Mayıs ayı ve denetimli serbestlikleri verilmemiş. Koşullu salıverilme tarihi 1 Mart 2023 o da verilmemiş. Adamı mahvetmişsin zaten, adamın hayatını bitirmişsin, ailesini çökertmişsin bırak denetimli serbestliği ver disiplin suçu yok. “Yok vermem. Ben intikam sahibiyim vermem.” Diyor birileri! “Şartlı tahliyesini ver.” “Yok vermem.” Diyor! Bakın bu zalimliğin zirve halidir, Mahmut Kurt’un yaşadığı. Daha sonra bakın ne oluyor? Mahmut Kurt Diyarbakırlıymış, çocukları Adıyaman’da kalıyor akrabalarının yanında, bir de üstüne deprem yaşıyor çocuklar. Evler yıkılıyor, perişan 2 çocuk, akrabalar, bir de deprem felaketi yaşıyorlar, baba yine içeride. Anne yok! Mahmut Kurt hala içeride! Adamcağızın tek bir disiplin suçu yok, 6 yıldır tek bir disiplin suçu yok. İnsan bir disiplin suçu alır tek bir tane yok. Bir bahanesi yok gözlem kurulunun. Bitmedi bakın; içeride bu kişi bir de üstüne tarih öğretmeniymiş, siyaset bilimini de bitirmiş, üniversite okuyor içeride. İçeride disiplin suçu alan biri de değil. Üst üste 2 kez 26 Aralık ve 24 Haziran 2022’de iyi halli olduğuna dair karar vermiş gözlem kurulu ve ardından da şartlı tahliyesini vermemiş. Olacak bir iş değil, bu konu ile ilgili cezaevi ile görüşeceğiz, soru önergemizi de verdik. Cezaevinden de takip edeceğiz, bu kabul edilecek bir durum değil. Zulüm üstüne zulüm. Bu işlemleri uygulayan memurlar hakkında da suç duyurusunda bulunmuş avukatları. Bu kadar bariz işlem olur mu arkadaşlar? “Benim keyfim öyle istiyor, ben Mahmut Kurt’a zulüm edeceğim.” diyor! Avukat da gidip suç duyurusunda bulunmuş memurlar hakkında. Ben de konuyu takip edeceğim.

Özlem Dizlek eşi Ahmet Dizlek kanser hastası, yıllarca burada gündeme getirdim, mide kanseriydi, 2 yıl boyunca gereken tedavisi yapılmadı! Akıl almaz bir durum, her yerde söylüyorum bunu. En sonunda 2 yıl sonra bizim zorlamamız ile bu kişi ameliyat edilebildi. Türkiye cezaevlerinin hali bu işte! Kandıra Cezaevi’nde bu yaşandı, mide kanseri teşhisinden sonra bir hekimim raporlarını okudum, 2 yıl tek bir işlem yapılmamış. Olacak bir iş değil, kendi gözlerimle görmesem neyse diyeceğim. 2 yıl boyunca tek bir işlem yapılmamış, fakülte, hocalar, cezaevi müdürü, doktorlar ile görüşerek en sonunda ameliyatını yaptırabildik ve halen cezaevinde bu kişi ve hastalığı da ilerliyor, halen de cezaevinden çıkamadı.

Selman Esmer Afyon 1 No’lu T Tipi Cezaevi’nde kalmakta. Kendisinin yaşadığı sağlık sorunları var sağlık hakkından tam olarak faydalanmıyor, ayrıca 29 senedir cezaevinde, dışardan gelen bir newroz kartı nedeniyle hakkı gasp edilmiş. Düşünün newrozda bir kart gönderilmiş dışarıdan bu mahpusa, gözlem kurulu bunu tetkik etmiş almış. Demek ki bir sıkıntı yok kartta. Daha sonra cezaevinde bir arama yapılmış “Vay sende böyle bir kart var.” denilip ceza verilmiş, 10 ay ceza vermişler. Ya mektup olarak geldiğinde niye bunu engellemedin? Olacak iş mi bu? Madem yasaklılar niye gözlem kurulundan bu geçti diye soruyor yakını!

Dumlu 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ni çok gündem ettik. İnanılmaz ağır şartları olan S tipi bir cezaevi. Olacak bir şey değil çok ağır insan hakları ihlallerinin olduğu bir cezaevi. 5 senedir reflü hastası olan Serhat Karsu için yazmışlar bize. Tedavisi aksadığı için dişlerine kadar iltihaplanma olmuş. Dişleri komple çürümüş durumda ve bu yüzden çok ağrısı oluyor. Dişlerini implant yaptırması gerekiyor ama cezaevi müdürü ve cezaevi doktoru hastaneye göndermemekte diretiyormuş.

Alican Kaya bize başvurmuş. “EGM pasaportuma tahdit koydurmuş. Ben bunu Şubat ayı başında öğrendim nüfus müdürlüğünde bir memur söyledi. Bende en son EGM Belge Yönetimi ve Koordinasyon Daire Başkanlığı’na dilekçe gönderdim onlar dilekçemi Terör Daire Başkanlığı’na göndermiş ve orası da “İlave edilecek bir husus bulunmamaktadır.” Demiş. Hakkımdaki tahdit neden var?” diyor. İçişleri Bakanlığı bunu çok yapıyor, absürt gerekçelerle tahditler koyuyor binlerce kişiye, yargıyı etkiliyor, yurt dışı yasağı konuluyor, Süleyman Soylu’nun vukuatları bitmiyor arkadaşlar! Umarız bu dönemde bu İçişleri Bakanlığı’nı sürdürmez, suç işleri bakanlığı olarak yaptı bu işi hakkında çok şaibeler dolaştı, tek birine cevap veremedi. Sedat Peker hakkında demediğini bırakmadı, kendisi bütün bunlara cevap vermek yerine 10 Bin $ alan bir milletvekili var dedi, savcılar sesini çıkartmadı, Meclis Başkanı Mustafa Şentop çağırdı “Kim bu adam?” diye sordu onu da söylemedi. Ne hakkındaki şaibelere ne de kendisinin ileri sürdüğü iddialara açıklık getirdi ne de  savcılarımız harekete geçti! Birisi bir gıdım söz söylese anında harekete geçip sabaha karşı evini bastırıp onu gözaltına aldıran savcılarımız bu kadar korkunç sözlerin sahibi Süleyman Soylu hakkında tek bir işlem yapmadı ama en azından ben yaptım biliyor musunuz? 14 Mayıs seçimlerinin darbe olacağını söyleyen Süleyman Soylu hakkında suç duyurusu yaptım, savcılar bunun hakkında işlem yapmak istemedi, ite kalka savcıya suç duyurusu dilekçesini kabul ettirdim bu da bizim için önemli bir başarı oldu. Savcıların nasıl direnç gösterdiğini gördüm, bana bu direnci gösteren savcıların resen harekete geçemeyeceğini de gözlerim ile gördüm.

Kadir Çelik İskenderun T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyor. Cezaevi Yönetimi tarafından ağır küfürler ve hakarete uğradığı şikayeti var. Tedavi edilmiyor, telefon görüşmesi yasaklanmış, 25 gündür ölüm orucunda ciddi bir durum Adalet Bakanlığı konu ile ilgili açıklama yapmalı çünkü 25 gündür ölüm orucunda.

Mehmet Sıddık Turhan bize başvurmuş. “EYT’liyim şartlarım oluştuğu halde emekliliğimi yapmıyorlar, başvuruda bulunan tüm arkadaşlarım emeklilik hakkını kazanarak mevcut haklarına kavuştu. Sosyal medyadan muhalif bir duruş sergilediğim için haklarımın gasp edildiğini düşünüyorum.” diyor! Bakın Türkiye Cumhuriyeti’nde vatandaşların hali bu! Bir sosyal medyada muhaliflik yaparsa bir başka yerde hakkının çiğneneceğini düşünüyor ve hakikaten de öyle oluyor! Bu meclis işte bu bunun için var olmalı! Vatandaşı bu tedirginlikten kurtarmak ve bu polis devletinden kurtarmak, hukuk devleti var etmek için olmalı bu Meclis!

19 Mayıs 2023 günü Türkmenistan uyruklu Farhat Meymankuliyev 02/08/1992 doğumlu Pasaport No:A0828955, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından saat 21.00’da evinden alınarak karakola götürülüyor. Buradan Tuzla Geri Gönderme Merkezi’ne götürülüyor ve ona zorla bir kağıt imzalatılıyor. Bu kağıtta: “Ben Vatanım Türkmenistan’a kendi isteğimle geri dönmek istiyorum Herhangi bir baskı altında değilim bu konuda hiç kimseye dava açması için vekalet vermiyorum.” Şeklinde bir belge imzalatıldıktan sonra geri gönderiliyor fakat akıbeti halen belirsiz. Biz bu konuyu takip ediyoruz, bununla ilgili sosyal medyada paylaşım yaptım, soru önergesi verdim ve yetkililer hala bir açıklama yapmıyor! Farhat Meymankuliyev Türkmenistan’a gittiği takdirde ölüm tehlikesiyle karşı karşıya çünkü oradaki muhalefetin önemli isimlerinden birisi ve böyle bir durumda onu ülkesine göndermekte suç! Bakın bu suçu işlerseniz, işlemişseniz bizim de iki elimiz yakanızda olacak İçişleri Bakanlığı, Göç İdaresi Başkanlığı size hatırlatıyoruz! Tuzla Geri Gönderme Merkezi, hepiniz silsile olarak suçlu duruma düşeceksiniz!

“Giresun Espiye Ceza İnfaz Kurumu’nda infaz koruma memuru olarak görev yapmaktayım. Kurum İkinci Müdürü Zafer Günaydın ve kurum saymanı tarafından kurumda çalışan memurlara AK Parti’ye oy vermeleri konusunda baskı yapılmakta. İzin belgesi imzalatmaya gelen memurlara hangi partiye oy vereceksin tarzında sorular sormaktadır. AK Parti harici cevaplara olumsuz ve kızar tarzda yaklaşmaktadır.” Diyor bir kişi. Şu hale bakın, bir parti devleti haline dönmüşüz. Espiye Cezaevi ikinci müdürü hakkında ciddi iddialar var, bu iddialara bakanlık bir cevap verecek mi? Bakanlıklar tüm vatandaşlara hizmet etme yeridir bir partiye oy verdirme yeri değildir, bu nasıl bir skandaldır? Bu konuda açıklama yapacak yetkili? Ceza Tevkifevleri Genel Müdürü ve bakanlık yok mu bu ülkede?

İbrahim Özer Giresun Espiye Cezaevi’nde kalmakta. Kendisine denetimli serbestlik ve şartlı tahliyesi verilmediği gibi bunu paylaştığı için tek kişilik hücreye alınmış.  88 yaşında babası 1 haftadır hastanede ve teşhis konulamıyor. Mesane tümöründen 2 defa ameliyat olmuş. Yatalak Annesine ise İbrahim Özer baktı. Anne vefat etti. Kendisi cezaevine girdi. Babası da son derece hasta. Düşünün annesi vefat etmiş, baba hasta! Bu kişinin denetimli serbestliği gelmiş verilmiyor, şartlı tahliyesi gelmiş verilmiyor! Babası son derece ağır bir hasta bu zulümlere son verin ya! Adalet Bakanlığı Zulümat Bakanı’na tekrar sesleniyorum! Belki Bakanlığı’nın son günlerindesin ama zulmün bitmiyor Sayın Bekir Bozdağ buradan bak hatırlatıyorum zulüm ile anılacaksın ve seni unutmayacağız Sayın Bekir Bozdağ Zulümat Bakanı olarak anıldın ve unvanında bu oldu!

Bize gelen bir belge var, bu belgede şahsın yurt dışı yasağı olduğu halde askeri personel olduğu için buradaki belgede de ortaya çıkıyor. Zeytin Dalı Operasyonu için görevlendirilmiş ve yurt dışı yasağı kaldırılmış bu arada. Böyle iktidarın isteğine göre işler dönüyor bu ülkede başka bir şey değil maalesef ülkenin hali bu. İstedikleri zaman istedikleri fiillere imza atıyorlar.

28. Yasama Dönemine başlarken 27. Yasama Döneminde neler yaptığıma dair vatandaşlara da bir bilgi vermek isterim. Ben 5 yıl boyunca bu mecliste bulundum ama boş yere bulunmadım. Vatandaş için çok iş yaptım. Ne yaptık? Bakın bütün bakanlıklara toplamda 6153 soru önergesi verdim. Konusuna göre en çok soru önergesi veren milletvekili oldum. 750 farklı konuda araştırma önergesine imza attım. 53 yasa teklifi verdik. Onlarca kampanya ile sorunlara çözüm bulmaya çalıştım. Kendi sosyal medya kanalımda 212 bölümde 100’ün üzerinde mağduru konuk ettik. Onlarca yurt dışı delegasyondan heyet kabul ettim. Türkiye genelinin tamamını dolaştık ve vatandaşlarımızla birlikte olduk. 211 defa mecliste basın toplantısı düzenledim. On binlerce sorunu gündeme ettim ve bütün bunlardan dolayı da sosyal medyada çok yoğun bir takipçi kitlesi artışı oldu. Twitter’da 500 binden fazla insan bizi takip edip bu ülke için neler dediğimizi anlamaya çalıştı.

Mazbatamızı aldık, görevimize başladık ancak bakın bir hususu burada hatırlatmak isterim. Bu bizim kabul edebileceğimiz bir durum değil! 20 güne yaklaşıyor şu bebeği ve annesini görüyor musunuz? Bakın Bakırköy Cezaevi’nde bu kadın 10 aylık bir bebeği var ve 10 aylık bebeği de cezaevinde. Hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı da yok tutuklu, kesinleşmiş olsa zaten cezaevinde durmayacak, 18 aya kadar bebeği olan anneler kesinleşmiş cezası olsa da çıkıyorlar cezaevinden ama kendisinin kesinleşmiş cezası bile olmadığı halde 10 aylık bebeğiyle Bakırköy Cezaevi’nde! Şu bebeği, şu annesini boş gerekçelerle tutuksuz yargılanabilecekken zalimce tutuklayarak cezaevine atan bir yargıdan bahsediyoruz! Bu yargı düzelmediği müddetçe bu ülkede adalet gerçekleşmez! Bunlar zalimce uygulamalardır. Şu bebeğin, şu cezaevinde işi ne arkadaşlar ya Allah’tan korkun! Bakın babasının kucağında cezaevi kapısının önünde annesine verilmeyi bekliyor. Bunlar utanç verici görüntülerdir bu ülkede. Bu insanlar tutuksuz yargılanabilirdi, bu bebekler anneler cezaevine girmeyebilirdi fakat maalesef bu olaylar devam ediyor. Biz bunun için sonuna kadar gayet israf edeceğiz değerli arkadaşlar.

Mevsimlik tarım işçilerinin dramı bitmiyor. Bakın geçtiğimiz gün yasalara aykırı bir taşıma sonucunda taşınan mevsimlik tarım işçilerini taşıyan araç kaza geçirdi. Siverek’ten İstanbul’a geri dönüşüm işi yapmaya geliyordu bu gençler. “Konya’da Akrabalarımız rahmetli oldu.” diyor bize başvuran kişi. Maalesef mevsimlik tarım işçileri hem nakil esnasında hem de çalıştıkları ortamlarda büyük sıkıntılar yaşıyor.

Değerli arkadaşlar bakın bir şikayette Diyarbakır’dan bir arkadaşımız başvurmuş. ÖSYM’de sınava girecek, sınav yeri olarak kendisine Ankara sunulmuş! Yani Diyarbakır’dan sınav için Ankara’ya gelmek zorunda! 1000 kilometre gidecek! ÖSYM yetkilerine tekrar hatırlatıyorum; bu nasıl bir iştir? Diyarbakır’da okul mu kalmadı? Neden Ankara’ya gönderdiniz? Diyarbakır’lı olduğu için mi bunu yaptınız? Sizin partinizin milletvekili oradan az çıktığı için mi bu gençlere bunu yaptınız? Bütün bunları size soruyoruz!

Kürtçe tiyatroların, Kürtçe konserlerin yoğun bir şekilde yasaklandığı zaman diliminde Kürtçe Tiyatro icra eden Kürtçe Tiyatro Ekibi ŞanoWan Ekibi oyuncuları Kocaeli Alternatif Tiyatro’da bir oyun sergilediler kendilerini tebrik ediyoruz bu faaliyetlerinin devamını diliyoruz çünkü Kürtçe tiyatro ve konserlerin yasaklandığı bu zaman diliminde bu çalışmalarını çok değerli buluyoruz devamınız diliyoruz.

Her hafta gündem ettiğimiz geçen dönemde de hep gündem ettiğimiz hak ihlalleri; Cemal Kaşıkçı dosyası bizim unutacağımız bir dosya değil! Cemal Kaşıkçı dosyası Suudi Arabistan’a verildi, bir cinayet dosyasıydı ve göz göre göre yargı bypass edildi. Birçok farklı olayda olduğu gibi Amerika’ya teslim edilen rahip olayında olduğu gibi Cemal Kaşıkçı öldürülen bu kişinin dosyası da Suudi Arabistan’a verildi ve iş kapatıldı. Karşılığında da milyar dolar krediler alındı.

Osman Kavala maalesef halen cezaevinde, bu iktidarın değişimiyle AİHM kararının uygulanacağını düşünüyorduk ama iktidar AİHM kararını uygulamamakta direniyor ve zulmü devam ettiriyor!

Şerif Mesutoğlu haksız hukuksuz bir şekilde işlemediği bir cinayetin zanlısı olarak yıllardır cezaevinde, önemine binaen her hafta bunu hatırlatıyoruz.

Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı zulmen tutuklu, madem facialarına, deprem facialarına anında müdahale edip hukuksuzlukları ortaya çıkardığı için suçlu bulundu ve zindanlarda!

Şenyaşar ailesini defalarca gündeme getirdik ve Emine Şenyaşar annenin yanında olduğunu söyledik. 800 güne yakındır Urfa’da adliye önünde nöbet tutan Emine Şenyaşar annenin yanındayız. Yanında duran oğlu da Urfa’dan Yeşil Sol Milletvekili olarak mecliste göreve başladı ve bu zulmü daha etkili bir şekilde mecliste duyuracak biz onun da yanında olacağız!

Gabon’lu Dina, kendisi öldürüldü fakat ne ülke yetkilileri sahip çıkıyor ne de ailesi sahip çıkıyor! Kendisi hayatını kaybetti şüpheli bir şekilde, suda cesedi bulundu ve avukat da davadan el çektirildi. Olay siyasi bir mevzu haline getirildi. İç politika mevzusu haline getirildi Gabon’da. Aile de bununla ilgili bir tazminat parası aldıktan sonra işin üstüne gitmiyor ve Gabon’lu Dina maalesef öldüğü ile kaldı fakat biz mazlumlar için adalet dediğimiz için Gabon’lu Dina’nın hakkını hukukunu sormaya devam ediyoruz!

Yusuf Bilge Tunç yıllardır zorla kaçırılıp kaybedilen bir kişi olarak hakkını sorduğumuz bir kişi ve 4 yıla yaklaşıyor hala onunla ilgili bir haberi yetkililer vermiyor.

Gökhan Türkmen ve Yasin Ugan zorla kaçırılıp kaybedildikten sonra cezaevinde ortaya çıkan kişiler. Onların akıbeti Yusuf Bilge Tunç gibi olmadı onlar en azından cezaevinde ama biz bu zorla kaçırıp kaybedilme olaylarını sonuna kadar sorgulamaya devam edeceğiz.

Gülistan Doku da dirisi veya ölüsü bulunamayan bir genç kadın ve onun hakkını sormaya da devam edeceğiz.

Hürmüz Diril, eşi Şimoni Diril’i zorla kaçılıp kaybedildikten sonra cesedi bulunmuştu. Kendisi zorla kaçırıp kaybedildikten sonra maalesef ne ölüsü ne dirisi bulundu! Onun da hakkını hukukunu sormaya devam edeceğiz!

Yorumlar