3 Kasım 2022

Değerli basın mensupları bugünkü basın toplantımıza başlıyoruz.

Yine gündemimizde önemli hak ihlalleri var. Umarım ki gündeme getirmemiz ile çözüm bulunur. İlgili  makamları da etiketliyoruz. Duyarsız kalmasınlar, biz bir defa söyleyip unutanlardan değiliz, sonuna kadar peşine düşenlerdeniz. Bakanların sosyal medyada bunları da yazıyoruz, buraya geldiklerinde yüzlerine de söylüyoruz. Sonuna kadar hak ihlallerini gidermeye devam ediyoruz, devam edeceğiz. Bunu da herkes buradan iyi bilsin, öyle bir iki söyler vazgeçer zannetmeyin, bizim inadımız var, ısrarımız var hakkı talep etme noktasında.

Değerli basın mensupları bugünlerde tüm bütçe komisyon toplantılarına gelen bakanlara bu soruyu soruyoruz ama tatminkar cevap alamıyoruz! Türkiye’de çok vahim bir şekilde uyuşturucu kullanımı artıyor! Metamfetamin kullanımı artıyor ve diğer uyuşturucuların kullanımı artıyor! Amatemler yetersiz, uyuşturucu ile mücadele yetersiz, uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadele yetersiz ve devlet yetkililerinin bu kaçakçılığa destek verdiği yönünde çok ciddi bulgular var! Çok ciddi bir konuyu söylüyorum! Suçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun birçok suç lideri ile fotoğrafları çıktı! Uyuşturucu ticareti konusunda birçok ithamlar söyledi Sedat Peker tek bir cevap verilemedi ve her geçen gün uyuşturucu kullanımı Türkiye’de artıyor! Sayın Kılıçdaroğlu da geçtiğimiz günlerde gündeme getirdi. İstanbul’un göbeğinde AVM’lerde İran, Gürcü mafyaları çarpışıyor, çatışıyor, insanlar ölüyor. Sırp mafya lideri Türkiye’de öldürülüyor, uyuşturucu pazarlıkları yapılıyor. Uyuşturucu tacirlerinin cirit attığı, onlar için cennet olan bir ülke haline gelmiş durumda Türkiye. Milyonlarca gencimiz zehirlenmiş durumda ve halen zehirleniyor. Uyuşturucu kullanım yaşı 8-10’lara düşmüş durumda ve halen pişkin pişkin gülüyorlar bakanlar!

Gençlik ve Spor Bakanı’na soruyoruz cevap yok, Aile Bakanı’na soruyoruz cevap yok! Suçişleri Bakanı zaten pişkinliğin zirvesinde, o zaten ne yaptığı ne dediği belli olmayan, konuştuğunda ağzı bozuk bir insan, kaale alınacak bir insan değil ve sonuçta da büyük bir vehamet var ortada! Bakıyorsunuz, korkunç bir şekilde uyuşturucu kullanımı artmış, çığ gibi büyüyor, yoksul semtlerde çok ucuza uyuşturucu bulunuyor ve her gün hastane, acil servislerine ölmek üzere olan veya ölmüş uyuşturucu bağımlıları getiriliyor! Şahsen acillerde bu uyuşturucu krizleri ile karşılaşmış, kendinden geçmiş o gencecik insanları karşılayan hekimlerden birisiyim! Bunun acısını yüreğinde hisseden ve bu meselede mutlaka bir çözüm bulunması gerektiğini düşünenlerden birisiyim! Evet uyuşturucu kaçakçılığı noktasında bakıyorsunuz; ya daha geçtiğimiz yıl yaşandı! Dilovası’nda gümrük müdürü uyuşturucuları önceki ihmallere rağmen yakalıyor, ödül alması gerekiyor adama ceza verip sürgüne gönderiyorlar! 20-25 kat maaş ikramiye ödül alması gerekiyor, sürgün edilip başka yere gönderiliyor! Şimdi kim söyleyebilir burada devlet görevlilerinin parmağı yok diyebilir! Suçişleri Bakanlığı istediği kadar açıklamalar yapsın! Kamu vicdanın da karşılığı yok bunların, kamu vicdanı İçişleri Bakanı’nı mahkum etmiş durumda! Suçişleri Bakanı ne dese bu kamuoyu ona inanmaz! İşte başı boşluktan, ülkede cirit atan uyuşturucu tacirleri birbirileri ile çatışan suç örgütleri ve milyonlarca uyuşturucu bağımlısı olmuş insanların olduğu bir Türkiye!

Hak ihlalleri çok yoğun bir şekilde bize geliyor ve çözüm bulunmuyor! Çözüm bulunması için sonuna kadar ilgili bakanlıkların peşindeyiz! Birçok bakanlık ile ilgili hak ihlalini burada gündem edeceğim!

Mehmet Burun Elazığ 1 No’lu Cezaevi’nde Viranşehir Belediye Başkanı Yardımcısı görevindeyken gözaltına alınıp tutuklanmış 2016’da! 8 yıl 1 ay 15 gün ceza almış, cezanın infazı bitmiş peki niye cezaevinden çıkamıyor? Yargıtay’ın paşa gönlü daha razı olmamış! Yargıtay dosyaya bakmamış! Mahpusun infazı bitmiş yatıyor içeride! Yargıtay bu rahatını biraz bozuver! Zaten biliyoruz ki; iktidara bağımlı kararlar alıyorsun, bir de boş yere insanları içeride yatırma bu kaçıncı vaka Sayın Yargıtay? El insaf! Her hafta ben böyle vakaları burada anlatıyorum, ne karar vereceksen ver! Yazık günah değil mi? Cezaevleri ağzına kadar dolu, maddi manevi insanlar perişanlık yaşıyor hala dosyalara doğru düzgün bakmıyorsun!

Yakup Güneş Aliağa Şakran 2 No’lu’da kalıyor! 30 yıldır cezaevinde ve denetimli serbestlik verilmiyor, koşullu salıverilme verilmiyor! Doymamışlar! Maşallah, 30 yıl yatmış artık çıkma zamanı gelmiş cezaevinden “Yok seni yine çıkarmayız, uyduruk gerekçeler bulacağız.” Diyorlar!

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının 10 bin çalışanı işe alınırken devlet memurlarında aranan genel şartlar yanında çeşitli şartlara tabi tutuluyorlar ama devlet memuru statüsü verilmiyor bu arkadaşlara! Sözleşmeli işçi olarak görülüyorlar! Bize başvurdular, biz sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarını burada çoğunlukla yardımları vermemesi ile gündem ederiz ama biz sınır tanımayız! Anladığımız kadarıyla sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı görevlileri de ihlale uğruyor! Biz onların da sesi oluruz değerli arkadaşlar! Beni iyi tanıyın! Ben ihlale uğrayan, haksızlığa uğrayan herkesin sesi olurum. Bu konuda gayret ederim. Bakın arkadaşlar ne demiş? “Vakıf personeli belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılıyor, memur gibi iş güvenceleri yok. İstenildiği zaman başka vakfa transfer olup kıdem tazminatı iptal ediliyor. Vakıflar illerde Vali, ilçelerde Kaymakamlıklara bağlı fakat bakanlıklardan farklı bir yapıları var. Bakanlık kadrosunda değiller. Bakanlık: “O vakfın işçisi banane. Onun yaptığından banane.” Diyor. Bakanlığa var olan ihlallere soruyoruz. Diyor ki: “Vakıf yapmış ben karışmam.” Bir yetki karmaşası var! Nedir bu işler? Allah aşkına senin memur gibi aldığın memur statüsü vermediğin ve oradaki ihlaller olduğu zaman da “Ben karışmam bu işe.” Dediğin, bir durum mevzu bahis ve bu arkadaşlarımız da mağdurlar. Diyorlar ki: “Biz görevimizi yapıyoruz fakat Aile Bakanı bizi kendi çalışanı saymıyor, bizim kamu kurumu olduğumuzu görmezden geliyor. Yaptığımız işlerde Aile Bakanlığı logosu var ama Aile Bakanı bizi memuru görmüyor.” İlginç bir durum var ortada. “Sorunun kaynağı da biz çalışanlar için budur. Biz çalışanlar kamu tüzel kişiliği statüsünün getirilmesini istiyoruz. Taşeron işçilere bile kadro verilecek bu süreçte kamu tüzel kişiliği sayılması ve bize kadro verilmesini istiyoruz. Yargıtay, İstinaf ve yerel mahkemeler vakıfların kamu kurumu olduğuna karar vermesine rağmen Aile Bakanlığı kabul etmiyor.” Sayın Bakan dün buradaydı, kendisine de bu garabeti sorduk. Vakıfların faaliyetleri, kararları hakkında niye “Onlar vermiş banane.” Diyorsun? Senin Bakanlığı’na bağlı yerler burası ve bir de şu anda; vakıf görevlilerini sokak sokak, ev ev dolaştırarak AK Parti-MHP Cumhur Zulüm İttifakı’nın tekrar iktidara gelmesi için propaganda yaptırıyorlar! Halkı zaten fakirleştirdiler, bir de bunun üstüne 3-5 kuruş ihsan ediyorlar ve bu durumda da “Bize oy vereceksiniz.” Diyorlar! Böyle bir görev de vermiş durumdalar vakıflara!

Kerim Küçük Fethiye Seydikemer Eşen Cezaevi’nde kalıyor. Yargıtay’a tabi olmayan bir suçtan ağır bir ceza almış, cezaevinde zor durumda yakınları başvurmuş. “En azından ruhen çok kötü durumda, nakli Maraş’a, evinin olduğu yere nakli sağlansın.” Diyorlar. İstediği yere naklinin yapılması noktasında bir talebi var. Yargıtay’a da en azından temyiz hakkını talep ediyor, temyizsiz dava mı olur?

Cevat Besi bize başvurmuş. Mahpus HDP Hakkari Eski İl Başkanı Zeynep Beşi Dara cezaevinde çok haksızlığa uğruyormuş. Telefon hakları, yemek vermeme ya da geç verme gibi uygulamalar, sebepsiz hücre cezaları ve diyor ki: “Geçenlerde biz gittik mahpuslar kendilerine yapılan haksızlıktan dolayı slogan attılar, bir daha ziyarete gittiğimizde biz mahpus yakınlarına “Hayır sizin görüş hakkınız yok 3 ay size görüş cezası.” Ben slogan atmadım nereden çıktı bu?” ayıptır, günahtır! Bunların hepsi tespit edilir kameralarla! Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi keyfi işler yapmayın! İnsanların yakınlarını 1 hafta görememesi ne kadar strestir mahpus ve yakınları için cezaevlerinde ama kafadan “3 ay görüş cezası verdim.” Derebeyi misiniz siz? Slogan atmayana da bu cezayı veriyorsun! Bir tespit yapın bu karardan dönün!

Dün genel kurulda da gündeme getirdim! Allah’tan korkun! Ne kadar garip işler oluyor şu ülkede! Fakir, fukara, yoksul bir insana yardım ediyorsunuz “Vay efendim terör örgütüne yardım ettin.” Adam aç susuz kalmış, yardım ediyorsun; “Vay bilmem ne” gidiyorsun öncesinde soruşturma geçiren birisi vefat etmiş, mezarına gidiyorsun, cenaze namazına katılıyorsun, mezarına gidip dua ediyorsun “Vay sen şunun mezarına gitmişsin, onun mezarında dua etmişsin, cenaze namazına katılmışsın.” Evet arkadaşlar bu nerede oldu? Denizli İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğü’nün ifade tutanağında oldu! Denizli Valisi ve Denizli Emniyet Müdürü bu saçma sapan işlerinizi Meclis’te gündeme getirdim, burada da gündeme getirdim. Bu ne saçmalıklar! Legal fiiller işleyen insanları illegalize etmeye çalışmayın, yarın öbür gün sizlerin de başına gelir! Etme bulma dünyasıdır bu dünya! Böyle saçma sapan işler yapmayın! Gülünç olmayın! Dünyaya rezil ediyorsunuz bu ülkeyi! Mezara gitmiş dua etmiş “ Vay efendim sen örgüt üyesisin.” Utanmıyor musunuz bu soruyu sormaya? Hiç haya etmiyor musunuz? Allah’tan korkmuyor musunuz? Utanmadan da yazmışlar! “Gültekin Payat’ı, Bülent Boya’yı mezarı başında ziyaret etmişsin, sen örgüt üyesisin.” “Aç susuz kalmış birine yardım etmişsin sen teröristsin.” Nerede görülmüş aç susuz kalmış birisine yardım etmenin teröristlik olarak ilan edildiği? Ülke bu kadar adaletsiz bir hale geldi.! Avrupa Birliği bunu duysun. Sn. Nacho Sanchez Amor bunu duysun, kendisi ile de görüştük. Sayın Amor bu ülke böyle bir halde! Duy bunu Sayın Amor! Avrupa Birliği İlerleme Raporları’na bunları lütfen kaydedin. Belgeler bende size vereceğim, ileteceğim. Böyle bu rezaletler işleniyor, soruşturmalarda, kovuşturmalarda, kararlarda. Daha sonra cezaevine atıyorlar oradan da çıkarmıyorlar! Denetimli serbestlik vermiyor, koşullu salıverilme vermiyor! Hiçbir şey vermiyor! Zulmü sonuna kadar yapmaya çalışıyor! Bu şahsa başka ne yapılmış? Cafer Başkaya’nın covid testi pozitif olmasına rağmen Denizli Cezaevi’ne gönderilmiş akabinde cezaevinde testi negatif çıkmasına rağmen uzun süre tek kişilik koğuşta tutulmuş. Bu sürede de açık görüş, kapalı görüş, avukat görüşü tüm hakları da kısıtlanmış. Zulüm üstüne zulüm!

Kocaeli’de de görüştük! Sinan Çekiç, tıp fakültesini bitirmiş, pırıl pırıl bir doktorumuz, genç bir arkadaşımız, çalışmak istiyor, ailesine yardımcı olmak istiyor, hayata atılmak istiyor ama atandığı Dilovası Devlet Hastanesi’ne ataması arşiv araştırması sonrası yapılmıyor neden? “Sen önceden birtakım soruşturmalar geçirmişsin!” “Tamam geçirdim 3 beraat 1 HAGB aldım. Bir cezam yok.” “Hayır, atamanı yapamayız.” Diyorlar. Sen hem doktoru cezalandırıyorsun hem de Dilovası halkını cezalandırıyorsun. Dilovası’nda bir ton sağlık sorunu var! Hastanelerde doktor yok! Gelen doktorlar gidiyor! Bir sürü uygunsuz ortamlar var ve sen atanan doktoru “Ben burada çalışmak istiyorum.” Diyen doktoru çalıştırtmıyorsun! Ne kadar zalimsiniz? Allah aşkına! Bakın böyle abuk sabuk güvenlik soruşturmaları çıkardınız, Anayasa Mahkemesi iptal etti. Daha sonra HAGB’yi kalkmışsın ceza olarak niteleyip doktoru başlatmıyorsun! Buna bir sürü doktor uğradı, KHK’lı doktor, iş yeri hekimliği sınavına girdi kazandı, belgesini vermediniz! Kesinleşmiş bir cezası yok, çalışmasına engel oldunuz! Yapmadığınız bir şey yok! Sinan Çekiç arkadaşımıza yapmışsınız, geçen hafta başka doktor hanım arkadaşımızı gündem etmiştik. Bu zulümleri yapmaya devam ediyorsunuz. 7315 Sayılı Kanun ve sürecin kendisi zaten insan haklarına hiçbir şekilde uymayacak şekilde işletiliyor ve bu da hekimler üzerinde bir sopa olarak işletiliyor. Bu yönetmeliği Anayasa Mahkemesi iki kere iptal ettiği halde HAGB’yi buraya sokmaya çalışıyorlar, haksızlık hukuksuzluk bunlar başka bir şey değil.

Aykut Ateş SMA Tip 1 teşhisi konulan bir bebeğin babası. Hastanelerde perişan olmuş! Gidiyor hastaneye “Raporu imzalayın doktor bey.” “Yok imzalamam şuraya buraya git.” Ne yapsın bu insanlar? Vatandaşa kolaylık sağlama yeridir, memur niye vardır? Vatandaşın işini kolaylaştırmak için vardır! “Bugün git yarın gel.” İçin mi var? Çektiklerini anlatmış! “İnsanlar egosunu tatmin ediyor. Hastanelerde perişan oluyoruz. Valilikten izin alıp düştük yollara ve destek bulamıyoruz.” Diyor. Dün Aile Bakanı’na da bunu sorduk! SMA hastası bebeklerin anne babaları var, perişan durumdalar. Zamana karşı yarışıyorlar, kampanyalar yapıyorlar. Bunları niye yaptırıyorsun Sn. Aile Bakanı? Dün eveledi verilmesi gereken ilacın niye verilmediğini açıklamadan çekti gitti! Biz sana açık bir soru soruyoruz; Zolgensma’yı niye ödemiyorsunuz? Aileler Zolgensma’nın ödemesini sağlamak için kampanyalar yapıp para biriktirmeye çalışıyor bunlar da dev paralar! Zolgensma’yı niye ödemiyorsun? Niye bu aileleri perişan ediyorsun? Aile Bakanı eveledi bir şey söylemeden çekti gitti. “Biz devlet olarak gerekeni yaparız.” Kardeşim sen öyle diyorsun da insanlar perişan halde, kampanyalarda ne yapacağını bilemez bir halde uğraş veriyor!

Psikolojik danışman ve rehber öğretmenler bize başvurmuşlar ve gereken atamaların yapılmadığını söylüyorlar! Öğrencilere rehberlik etmek üzere yetiştirildi bu insanlar ve atamalarının yapılması lazım. Aslında okullarda çok önemli işlevleri var. Okul sadece birtakım bilgileri öğrencinin kafasına sokmak değil, öğrencinin motivasyonunu sağlamak öğrencinin daha iyi öğrenmesinin önündeki engelleri giderebilmek tüm bunlar PDR’cilerin yeterli mi? Yetersiz. 700-800 öğrenciye bir PDR’cilerin olduğu yerler var! Veyahut PDR’cilerin ek görev olarak gönderildiği yerler var, verimsiz bir şekilde kullanılıyor, gerekli kadrolar açılmıyor ve PDR mezunu arkadaşlarımız zamanında yüksek puanlarla kazanmalarına rağmen hizmet veremiyorlar ve diyorlar ki: “Eğitimde 1-3 Aralık 2021 tarihinde toplanan Eğitimde Fırsat Eşitliği temalı 20. Milli Eğitim Şurası’nda rehberlik ve psikolojik danışman hizmetleri kapsamında alınan kararların ivedilikle hayata geçirilmesini talep ediyoruz. PDR Norm düzenlemesinin yapılması ve adil kontenjan dağılımını, atamaların yapılmasını talep ediyoruz.” Diyor bu arkadaşlarımız, PDR’cilerin sesini duy Milli Eğitim Bakanı bugün de Meclis’e bütçe görüşmelerine geldi, nasipse onun yüzüne de bu soruyu soracağız, bu talebi yerine getireceğiz değerli PDR’ci arkadaşlar!

İkram Çoban’ın annesi Menice Çoban’ın elektrik faturası ile ilgili evraklarını da bize göndermiş. Bismil’den bir aile; elektrik sayacı takmışlar! “Sayaç takmışsın daha sonra niye gelip benim sayacımı okumuyorsun?” diyor ve gidip soruyor vatandaş. “Bakacağız, edeceğiz.” Diyor klasik devlet ağzı. 20 ay sonra gelmişler “Sayacını okuyoruz.” Sayacı okumuşlar. “Normal miktarın üstünde kullanmışsın, 89 Bin TL sana fatura.” 20 ay birikir, birikir zamlı usulsüz tarifeden bastırılmış.” “Ben kullandım bu elektriği ama bu 20 ay boyunca okumayan sensin. Ay ay okusaydın ben toplamda bu kadar para ödemezdim. Üzerine faizler, cezalar geldi belimi kırdın. Bu işi hallet.” Diyor. Halledilmeyecek bir şey yok ortada! Niye halletmiyorsun DEDAŞ Diyarbakır Bismil? DEDAŞ bizi duymuyor musun? Menice Çoban biz de T.C. Kimlik Numarası da var, bize ulaş bunları veririz. Zaten soru önergesi ile de sorduk bunu. Bu konular böyle olmaz, fakir fukaradan para kazanarak mı siz zenginleşeceksiniz? Ayıptır! Bunları böyle yapmayın!

Geçtiğimiz gün Gençlik ve Spor Bakanı’na söyledim, buradan da söylüyorum. Hakkari Üniversitesi PDR 1. Sınıf öğrencisi, “Hakkari KYK Yurdu’nda kalıyorum. Yemeklerin içinden saç, kurt, bulaşık bezi çıkıyor. 6 kişilik daracık odalarda kalıyoruz. Bir sürü yere şikayet ettik.” Yemeklerin içinden çıkan kurtları da göndermiş bize. Yemek yemiş bakmış içinde kurt var! Yemeğin içinden kurtlar çıkmış! Kurtlarla, böceklerle birlikte pişiriliyor! Kaşığın içindeki kurdu görüyor musunuz? Öğrenciye verilen yemek bu! Rezalet bu boyutta! Hakkari yurt yemekleri böyle gösteriyor öğrenciler, pişmiş böcekler var! “Bize pişmiş böcekler yediriyorlar.” Diyor! Maşallah Gençlik ve Spor Bakanı, atıp tuttun, özgüvenli bir şekilde konuştun bütçe komisyonda, ben sana gerçekleri göstereyim! İşte birçok yurtta var! Benim vekil olduğum il Kocaeli’de Samiha Ayverdi Kız Yurdu’nda, Edirne’de, Trabzon Yomra’da bu tür şikayetler bize çok geliyor!

 Bakın yine zalimlik had safhada! Biz size KHK’lı olduğu için sosyal yardımları kesilen insanları burada maalesef çok anlattık. Meziyet Turan’ın belgeleri burada! Belgesiz konuşmuyoruz! Bakın Hatay Antakya Sosyal Yardımlaşma Vakfı Derneği tarafından yardımları reddedildi, muhtaç olmama hali nedeniyle. Diyor ki: “Elektrik yardımı 2 ayda bir alıyorduk. 11. Sınıfa giden kızıma 180 TL alıyorduk. Aile başvurusu yaptık 500 TL alıyorduk.” Zor bela geçiniyorlarmış. Bugün açlık sınırının 8 Bin TL’ye yaklaştığı, yoksulluk sınırının 20 Bin TL’ye dayandığı bir ülkede 180 TL alıp sevinen bir aile var, Antakya Sosyal Yardımlaşma Vakfı Derneği’nden aile ziyaretine gelmişler. Demişler ki: “Senin eşin ne iş yapıyor?” “KHK’lı eski polis.” Demiş. “Öyle mi? Tamam. Senin aldığın o yardımları da kesiyoruz.” Demişler. Bakın yarın öbür gün sizin de başınıza gelir arkadaşlar duyarsız olmayın. Bu polis arkadaşta belki dün bu tür ihlallere duyarsızdı ama şimdi sırf eski bir KHK’lı polis olduğu için zırnık miktarı verilen o 180 TL’de kendisinden kesiliyor! İşte böyle! Maalesef ülke böyle! Zalimlik bu boyutlarda. Belgeler elimizde, Hatay Antakya Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı niye böyle yapıyorsun? Bak biz Aile Bakanı’na da söyledik! Sayın Hatay Valiliği, Antakya Kaymakamlığı, bakana söyledik, soru önergesi de verdik Antakya Sosyal Yardımlaşma Derneği Vakfı görevlileri, orada yok mu valilik kaymakamlık? Bakın Meclis’ten gündeme getiriyorum! İddia son derece ciddi, bakana da söyledim. Yarın öbür gün sizden ağır bir şekilde hukuken sorulur bunlar sayın görevliler! “Nasıl olsa geçiştiririz.” Demeyin, biz geçiştirmeyiz onu size söyleyeyim!

İbrahim Sütçü Konya Ereğli Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde kalıyor ve Konya Ereğli ilçesinde yapılan Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne götürülüyor çıplak aramaya ve kötü muameleye uğruyor, 25 arkadaşı da aynı şekilde kötü muameleye uğruyor. Hiçbir şekilde kayda alınmıyor! Bu zalimlikte bu boyutlarda değerli arkadaşlar!

Süreyya Erge Kayseri Bünyan Kadın Kapalı Cezaevi B-2 koğuşunda, belli ki yaşı ilerlemiş bir kadın, birtakım ithamlardan dolayı cezaevine girmiş. O yargının konusu ama ağır bir şekilde cezaevinde sürekli darplara uğradığı yönünde şikayetler var Kayseri Bünyan Kadın Kapalı Cezaevi’nde Süreyya Erge müdürler duyuyor musunuz? Darp edildiği, intihar girişimlerinde bulunup boğazını kesmek istediği ve başka mahpusların da bunu yaptığı yönünde çok önemli şikayetleri var! Sonunda kendisini öldürsün mü? Cezaevlerinde insanları çıldırtmak için mi tutuyorsunuz yoksa ıslah etmek ve sadece cezasını çektirmek için mi tutuyorsunuz? Cezasını çektirirsin ama üstüne bu ihlaller nedir? “Şunu da bunu da yapacağım.” Nedir bunlar! Bunları anlamak mümkün değil.

Barış Büyüksu 20 Ekim’de yasa dışı yollarla Yunanistan’a geçmiş ve orada öldürmüşler Yunan görevlileri! Muğla’dan alınmış, Muğla Savcılığı soruşturma başlatmış deniliyor, vatandaşımız öldürülmüş ve doğru düzgün bir açıklama yok! Ne oldu ne bitti. Barış’a işkence ve insanlık dışı muamele etmişler. Bu konuda İçişleri Bakanı’ndan da cevap bekliyoruz.

Delal Tekdemir Ağrı Doğubeyazıt DTP Eş Belediye Başkanıydı, Bakırköy Kadın Cezaevi’nde bulunuyor ve psikolojik şiddet uygulandığını söylemiş. Tüm kitaplar ve aile fotoğrafları da dahil tüm yazılı görsel belgelere el konulmuş. “Annem iyi değil.” Diyor kızı. “Farklı bir mide ilacı veriyorlar, b12 alması gerekiyor alamıyor.” Diye şikayetleri var. Cezaevi yetkililerinden bir açıklama bekliyoruz, soru önergesi ile de sorduk biz bu durumu!

Evim mağdurları var. Tasfiye edilen evim mağdurları gerek Meclis’te bu önemli mağduriyetin sonuçlanması için gayret sarf edeceğiz.

Tutuklanan gazeteci arkadaşlarımız vardı. Emrullah Acar Mezopotamya Ajansı’ndan bir gazeteci. Uyduruk gerekçelerle cezaevine atıldı, yarın öbür gün bu ülkede bir başka gazetecinin de başına gelebilir bu ve şu anda da cezaevinde de ihlallere uğruyor. Hem haksız tutuklanıyorsunuz hem de cezaevinde de haksızlıklara uğruyorsunuz. Ne yapılıyor? “Ekonomik çökertme devrede, kantinler çok pahalı fahiş fiyatlar var, Kürtçe mektup ve kitap engelleri var, ayda en fazla 2 kitap veriliyor, mektuplar engelleniyor, cezaevinde radyo yasak, havalandırma hakkı engelleniyor. 12 Eylül uygulamaları yapılıyor, sağlığa erişim hakkı engelleniyor.” ve daha ayrıntısı var, biz bu konuyu yakinen takip edeceğiz ve bakanlığa da soru önergesi ile soracağız. Çay içmeleri bile neredeyse engelleniyor! Soğuk havalarda ayakkabı, sandalet, örgü, çorap gibi eşyalarına bile el konuluyor. İnsafsızca bu işlemler yapılıyor!

Bu arada daha yeni açıklandı enflasyon oranları. TÜİK demiş ki: “TÜFE’de %3.54 aylık, %85.51 yıllık.” Demiş. ENAG: “ %185.34 demiş yıllık.” Rakamlar son derece vahim! Enflasyon her geçen gün artıyor, artık bunu TÜİK’te gizleyemiyor! %85.51 geçen ay daha az miktardaydı ki bunlar kısılmış hesaplamalar ile ortaya çıkan rakamlar olmasına rağmen gerçekler işte böyle ortaya çıkıyor!

Yakup Ali Çetin’i dün de bakana gündem ettik ve cevap bekliyoruz. Cevap vermedi Sayın Bakan Derya Yanık, Gülten Çetin ve Eyüp Çetin’in oğlu, %98 engelli Yakup Ali Çetin’in engelli aylığı verilmiyor! Engelli bakım yardımı verilmesine rağmen engelli aylığı verilmiyor. KHK’lı bir öğretmen olduğu için mi verilmiyor? Giderleri hesap edilip gelir gibi sayıldığı için mi verilmiyor? Hangi saçmalığı işliyorsunuz Sayın Bakan? Bunları bize bir açıkla ve bu mağduriyeti gider, dün bütçe görüşmelerinde açıklamadınız, cevap vermediniz ama biz de bunun peşini bırakmıyoruz, bu zalimliğin peşini bırakmıyoruz!

Dün Şerife Sulukan’ı Sn. Aile Bakanı Derya Yanık’a da sordum, “Engellilere çok iyi bakıyoruz.” Deyip duruyor! %89 engelli, kalp hastası, ileri derecede hasta bir kişi cezaevinde, bundan haberin var mı dedik! Belli ki yok boş boş gözlerle yüzümüze baktılar. İnsanlar cezaevinde eziyet görüyor, inim inim inliyor bakanların haberi yok, onların keyfi yerinde!

Uğur Demirok bakın 60 günü buldu. Azerbaycan’dan Türkiye’ye getirildi Ankara TEM’de kaybedildi! Bunun belgesini mi istiyorsunuz? İşte belge! Azerbaycan makamları diyor ki: “Azerbaycan’daydı bu kişi, biz onu Ankara’ya gönderdik, alın bu da belgesi.” Peki Ankara TEM’e soruyoruz; nerede bu insan? Uçakla gelmiş, nerede bu insan diyoruz? Avukatı gidiyor, diyorlar ki “Seninle sonra görüştüreceğiz.” Sonra bir daha gidiyor “Burada öyle birisi yok.” Diyorlar! İlk önce varlığı kabul ediliyor sonra yok deniliyor. 60 günü bulmuş bir insan gözaltında ve nerede olduğu söylenmiyor! Türkiye burası, bu Uğur Demirok! Ailesi perişan! Ne oldu? Öldürüldü mü? Zorla kaçırıldı mı? Kaybedildi mi? Hala bir cevap yok! Suçişleri Bakanı diye boşuna mı diyoruz! Bir insan 60 gündür ortalıkta yok bir açıklama yapılmıyor bu ne rezalettir! Genel Kurul’da da sordum, olacak işler değil bunlar, maalesef bu fiiller işleniyor!

ODTÜ Rant Yolu projesine karşı ODTÜ öğrencileri direniyor. Geçen gün partimizi de beni de makamımda ziyaret ettiler. zaten benim duyarlılığımı biliyorlar, teşekkür ettiler, biz duyarlılığımıza devam edeceğiz, şu anda bir yol çalışması yok ODTÜ’de ama olmaması için yoğun bir baskıya devam edeceğiz. Mansur Yavaş’a da buradan hatırlatıyoruz; sakın bu yol çalışmasına başlama, biz bu yol çalışmasına başlarsan sana bu yol çalışmasını dar ederiz, dünyayı dar ederiz, öğrenci arkadaşlarımız son derece duyarlı bir şekilde bu konuda gayret ediyorlar, kesinlikle buna izin vermeyeceğiz. Bir taraftan öğrenci kardeşlerimiz bir taraftan da biz bu yol yapımının durdurulmasını sağlayacağız.  

Elimde sürekli vahim belgeler var! Kişileri abuk sabuk bir şekilde partilere kaydediliyor. Ünal Ferhat Büyük Birlik Partisi’ne kaydedilmiş! Bakın İstanbul Maltepe teşkilatı aktif üyesisiniz diyor. Van Muradiye’li bir kişi Ünal Ferhat, diyor ki: “Ben bu partiye üye olmadım nereden kaydetmiş bu parti beni!” diyor.

Ünal Ercan Büyük Birlik Partisi İstanbul Ataşehir teşkilatına kaydolmuş. Diyor ki: “Ben böyle bir partiye kaydolmadım nereden çıktı bu?” fakat kaydetmişler!

Bir başkasını İYİ Parti’ye Van İpekyol Teşkilatı’na kaydetmişler! Ne işler dönüyor? Kimlerin elinde bu tür kayıtlar? Vatandaşlar kaçıncı defadır bize başvuruyor böyle abuk sabuk kayıtlar için!

Er İsmail Baykaç bakın Roman bir aile, Edirne Keşan İlçesi’nde yaşayan İsmail Baykaç’ın annesi ile KHK TV görüşmüş, gariban bir aile. Düşünün bir Roman aile, el arabasında poğaça ve börek satarak geçimini sürdürüyor, o gece komutanların emrini dinlemiş, çocuk asker, dışarı çıkmış elinde silahla ne olduğunu bile bilmiyor. “Niye çıktık komutanım?” “Oğlum çık dedik sana.” Diyor. Müebbet hapse mahkum etmişler! Roman ailenin çocuğu bakın, çocuklarını cezaevinde ziyaret etmiş anne, üzüntü ile anlatıyor! At arabaları var, bunlar darbeci mi? Gariban bir roman ailenin çocuğu askere gitmiş, emirleri yerine getirmiş darbeci ilan etmişler! Şu hale bakın! Şu rezalete bakın! Ülkenin hali bu! Bu delikanlının darbe ile ne alakası var? Bakın askere gittim diye seviniyor, sonrasında evleniriz, askerliği yapalım hülyalarında delikanlı sonra al başına müebbet hapse mahkum ediliyorsun! Gariban aile, at arabasında geçimini sağlayan bir ailenin çocuğuna müebbet hapis veren zalim bir iktidar ile karşı karşıyayız çünkü çok iyi biliyoruz ki bu yargı iktidarın emirleri ile bu müebbetleri veriyor başka bir şey değil.

9 gazeteci arkadaşımız tutuklandı ve onları unutmuyoruz! Geçtiğimiz gün Zemo Ağgöz ile de görüştük, gözaltından serbest bırakılan Mezopotamya Ajansı muhabiri ile 9 gazeteci arkadaşımızı unutmayacağımıza dair sözümüzü ona da verdik, kendilerine de iletilsin. Bu zulmü haksızlığı takip edip telin edeceğiz ve bununla da yetinmeyip bu arkadaşlarımıza cezaevinde de bir ton zulüm ve ihlal yapılıyor.

Değerli basın mensupları bugün de basın toplantımızı burada bitiriyoruz hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum.

Yorumlar