2008-01-15 00:00:00

Devlet denilen mekanizmanın halkı idare ederken güvenliğini sağlarken dikkat etmesi  gereken asgari kurallar vardır. Devlet halk tarafından kurulan ve güvenliği sağlayıcı mekanizmaları harekete geçirmek ile görevli bir aygıttır. Güvenlik ve insan hakları  ikileminde son derece dikkatli olmak zorundadır. Modern devlet yönetimi anlayışı bunu gerektirir.Suçluya verilen ceza noktasında çok keskin görüşleri olanların zanlı olduğu  halde karakollarda uğradıkları muamele sonrası durup üşünme ihtiyacı hissettikleri  açıktır.

Güvenliği sağlamakla görevli olanlar da stresli ve gergin bir ortamadır çoğunlukla. Fakat diğer  Devlet görevlileri de aynı durum ile muhatap  olabilir. Ancak elinde silah ve güç kullanma yetkisi olanların orantısız güç kullanması kabul edilecek bir durum değildir.

 

Son zamanlarda polisin zanlı takibi, gözaltında sorgu ve kimlik sorgulaması esnasında  ölüm olaylarının artması İnsan hakları savunucularını endişeye sevk etmektedir. Birbiri  ardı sıra gelen ölüm olaylarına yeni ölümlü hadiselerin eklenmesi devlet görevlilerinin  yeterli önlemleri alıp almadığı sorusunu gündeme getirmektedir.

Son dönemde polisin disiplin suçlarında %15-20 oranında artışların olduğuna dair bilgiler   mevcuttur. Polis memurları arasında artan şiddet olayları aile içi cinnet ve sağlık kontrollerinde artan depresyon vakaları ile kendini göstermektedir. Güvenliği sağlamak  için insan hakları alanını daraltıp ruh halini bilmediğimiz görevlilere tam yetki verirsek  arıza oluşur. Güvenlik sistemine yapılan itirazlara karşı çıkılmasının anlamı kalmaz.

 

İstatistiki rakamlar bunu gösterirken gereken önlemler alınmadan polis vazife ve  selahiyetleri kanununda yapılan son değişikliklerle polisin güç ve silah kullanımının  önünün daha da açılması zihinlerde soru işaretleri oluşturmaktadır. Polis teşkilatı’ndan  sorumlu yetkililer insan haklarını koruyarak ve önceleyerek güvenliğin sağlanmasının  Devlet’in temel ilkelerinden olduğunu unutmamalıdır. Unutulmamalıdır ki güvenlik  sisteminin yanlış kararlar sonucu depresyona girmesi bireylerin depresyonundan daha vahim sonuçlar doğuracaktır. 

Kaybedilen canların yerini soğuk resmi açıklamalar ve zaman aşımına uğrayan davalar  ne yazık ki dolduramamaktadır.

 

Sosyal hukuk devleti olabilmek için insan haklarına azami düzeyde dikkat edilmesi  gerekmektedir. Yetkililerden bunu istemek halkın en tabii hakkıdır. ”Devlettir ne yapsa yeridir, yaşın yanına kuru da yanabilir” mantığı ile hareket edersek daha çok  başıbozukluğa izin vermiş oluruz.

Yorumlar