2008-12-10 00:00:00

Her sokak başındaIrak askerleri tarafından denetlenen kontrol noktalarında durmak zorunda kaldık. Otomatik silâhlarını üzerinize çevirmiş zırhlı araçlar ve her an bir aksilik çıkaracak gibi duran Irak askerleri var bu kontrol noktalarında. Binlerce dev beton bloklarla kapatılmış kontrol noktalarında sıkı bir denetim var. Ama Irak halkı buna alışmış artık. Biz de baştan çok garipsiyoruz. Ama sonra biz de alışıyoruz. 

O milletvekili ile sonra görüşebildiniz mi? Görüştüyseniz neler anlattı sizlere? 

İnsan Hakları Komisyonu üyesi milletvekili Seza Manzuri El-Abusi ile parti merkezinde ertesi gün görüşebildik. El-Abusi Sünnî Irak İslâm Partisi üyesi. 126 bin tutuklunun olduğunu bunların 16 bininin Amerikan cezaevlerinde olduğunu anlatıyor. BM’nin Iraktaki insan hakları ihlâlleri ile ilgili raporunu hükümetin reddetmeye çalıştığını ama raporun doğru olduğunu söylüyor. BM’nin Irak raporu, intihar eylemleri ve şiddet olaylarının sayısında düşüş gözlenmesine rağmen, daha az görülen ama eşit oranda ciddiyet taşıyan insan hakları ihlâllerinin devam etmekte olduğuna dikkat çekiyor. 

Irak’ta hayat nasıl devam ediyor? 

Irak’ta hayat çok zor. Bağdat’ta bazen 15-16 saati bulan elektrik kesintileri oluyormuş. Akşam elektriklerin birçok kez kesildiğine şahit olduk. Herkes de jeneratör var. Bağdat tam bir perişanlığı yansıtıyor. Caddelerden geçerken bombalamalardan dolayı birçok yerin kullanılamaz durumda olduğunu gördük. Bazı caddeler ise hepten karanlık ve terk edilmişlik görüntüsü içinde. Sorduğumuzda buralarda yoğun çatışma yaşandığı için artık kullanılamaz durumda olduğunu belirtiyorlar. Adeta ancak temel ihtiyaçları gidermekle yetinilen bir hayat var. İşçi ve memurlar oldukça düşük ücretler alıyor. Üretimin yapılmadığını görüyoruz. Adeta toplumsal bir öğrenilmiş çaresizlik var. 

Temaslarınızda dinlediğiniz “hayat hikâyeleri”nden bahseder misiniz? 

Bir derneği ziyaretimizde dernekte komisyon başkanı olan bir hanım anlatmıştı. Burada aktarayım. “İşgal sonrası kendimizi zor belâ toparlayıp büyük oğlumu evlendirdim. Mahallemdeki Şiî, Sünnî, Hıristiyan gibi her kesimden insan düğünümüze geldi. Çok mutluydum. Nereden bilebilirdim ki o gün en mutsuz günüm olacak. Oğlumu ve gelinimi gönderince uyumuştuk. Gece yarısı uyandığımda evimizin üstünde Amerikan helikopteri ışıklarını üstümüze yöneltmiş ve askerler evimizin etrafını kuşatmıştı. Evde arama yapacaklarını oğlumun terörist olduğunu, nereye gittiğini sordular. Her tarafı darmadağın ederek bağırıyorlardı. Neye uğradığımızı şaşırmıştık. Yaşlı beyimi diğer odaya alarak elektrikli işkenceye tabi tuttular. Eşimin çığlıkları, inlemeleri geliyordu. Yanımdaki küçük oğlum bunun üzerine feryat ediyor ve yerinde duramıyordu. Ben ona “ne olur dur oğlum daha kötüsünü yaparlar, baban yerine bana işkence ederler” diyerek onu durdurmaya çalışıyordum. Eşimi ve oğlumu alıp götürdüler. 4 gün sonra askerler ‘oğlun ve eşin suçsuzmuş’ dediler. Ama bir sene 7 ay cezaevinde kaldılar. Bir kere cezaevine düşmeye gör. Ne arayan ne hesap veren oluyor. Cezaevine giderek onları ziyaret ederken ne kadar zorluk çektiğimi anlatamam. Uzak bir yerde olan cezaevine ancak 40 günde bir ziyarete izin veriliyordu. Sonunda hiçbir açıklama getirmeden onları serbest bıraktılar. 100 binden fazla tutuklu var ve hükümet genel af çıkaracağını söylediği halde halen bir şey yok.” 


Başka ülkelerden gelen yardım kuruluşları ile temaslarınız, görüşmeleriniz oldu mu? 

Yardım kuruluşları büyük fedakârlıkla çalışıyor. İki çocuğu ABD tarafından öldürülmüş Kanada kaynaklı İslâmî yardım kuruluşu Kanada Hayat Derneği sorumlusu, “Bulunduğumuz sokakta çatışmalar oluyor ve cesetler günlerce yerden kaldırılamıyordu, tehditler alıyorduk ama o şartlarda bile yılmadık dernek faaliyetlerine devam ettik ve sonunda çok başarılı işler yaptık” diye çalışmalarını anlattı. 

İnsanlar ibadetlerini rahatça yapabiliyorlar mı? 

Bayram Namazını Abdülkadir Geylani Camiinde kıldık. Rehberlerimiz, o camiye gitmeye çekiniyor. Ama yine de gittik. Silâhlı gönüllülerin sıkı bir aramasından geçerek camiye girdik. Toplu bulunulan yerler Irak’ta canlı bomba saldırısı tehdidi altında. Füze saldırısı ile yıkılmış cami minaresi hâlâ tahrip edilmiş durumda. Toplu bulunulan cami gibi merkezler çok sıkı bir şekilde korunuyor. İmamı Azam Camiini ziyaret ettik. Kapısında sivil, silâhlı birçok görevli vardı. Irak’ta camilere çok saldırı yapıldığı için camilerin önünde büyük mânialar oluşturulmuş. Hurma ağaçları cami önlerindeki yollara devrilerek olası intihar saldırıları önlenmeye çalışılmış. 

Kesilen kurbanların dağıtımındaki manzarayı aktarır mısınız? 

Kurban dağıtımı ise belirlenen saatte özenle yapıldı. Görevliler işlerini titizlikle yaptılar. Dağıtım yaparken utanan ve yüzünü kapatarak etlerini almak için sıraya giren kadın ve çocuk görüntüleri yüreğimizi burktu. Çok daha fazla yardım yapılması gerektiğini düşünüyorum. 

Irak’ta başka hangi şehirleri ziyaret ettiniz? 

Bağdat’tan Kerkük’e gittik. Bizi Kerkük’te götürmek için gelen Türkmen Adalet Partisi yetkilisi ile yolda Irak’ın son durumunu konuştuk. Cevdet Bey “Irak’tan bir zalim gitti, bin zalim geldi. Gruplar şikâyetçi, ama herkes birbirine karşı haksızlık yapıyor” dedi. Grupların birbirine düşmesinin bir Amerikan taktiği olduğunu, Amerika’nın “Bakın işte ben olmasam birbirinizi yersiniz” demeye çalıştığını anlattı. Amerika’nın Irak’a petrol ve İsrail’in güvenliği için geldiğini söyledi. Bağdat-Kerkük yolunun son bir yıldır ancak biraz emniyetli olduğunu, öncesindeyse çok kötü olduğunu belirtti. Yol boyunca yakılmış ve enkazı duran, Amerikalılara malzeme taşıdıkları için vurulmuş tırlar gördük. Ana yolda çoğu tamir edilmiş yol kenarında patlatılmış mayınların açtığı çukurlar var. Çoğu asfaltla kapatılmış. Şoförümüz karşıdan gelen bir zırhlı aracı görünce ne yapacağını şaşırıyor, şarampole sürerek durmaya çalışıyor. Nedenini sorduğumuzda Amerikan zırhlısının yanından geçerken arabaların durmasının istendiğini anlatıyor. Hatta geçenlerde hiçbir suçu yokken Amerikan askerinin keyfi olarak durdurduğu arabasına yaklaşarak ön camı kırıp gittiğini gösterdi. 

Kerkük’teki manzara nasıldı? 

Kerkük’te Türkmen Adalet Partisi il meclis üyesi Hasan Turan Bey bizi misafir etti. Çok misafirperver ve cana yakın insanlar. Türkiye’den daha yakın ilgi bekliyorlar. Türkiye’nin buraya Türk milliyetçiliği içgüdüsü ile değil, adalet duygusu ile yaklaşarak yardım etmesi gerektiğini söylüyor. Kerkük’te 23.00’de sokağa çıkma yasağı başlıyor. 

Erbil’de gördüklerinizi de aktarır mısınız? 

Ardından Erbil’e geçecektik ama Erbil’den bizi almak için gelen kişiler Kerkük’e girmeye çekindiği için bizi Türkmen partisinin şoförü götürdü. Bizim Erbil’den ayrılmamızdan iki gün sonra canlı bombanın patlayıp onlarca kişinin öldüğü Abdullah Rest lokantasını şoförümüz anlatırken, bizi götürüyor. “Zengin bir Kürt iş adamına ait ve genelde bürokratlar buraya gelir” demişti. Hakikaten şık ve lüks görünümlü bir lokanta görünümündeydi. İki gün televizyonlarda lokantanın paramparça olmuş halini ve hastanedeki yaralıları üzüntüyle izledik. Erbil’e varınca farklı bir Irak tablosu ile karşılaşıyoruz. Irak’ın 3. büyük şehri olan Erbil oldukça bakımlı. Bağdat ve Kerkük’e göre çok daha sakin ve rahat bir kent görünümünde. Erbil Amerika tarafından hiç bombalanmamış. Burada Kürdistan İttihadi İslâm Partisini ziyaret ettik ve yetkililerle görüştük. Barzani, Talabani’den sonra bölgenin 3. partisi olduklarını ve sürekli ilerlediklerini, eğitim çalışmaları yaptıklarını, 14 radyo 14 televizyonlarının olduğunu anlattı. Barzani ve Talabani arasında olan çatışmalarda ölen 30 bin kişinin 12- 13 bin civarında olan yetimlerinin çoğuna kendilerinin baktıklarını, eğitim verdiklerini anlattı. Ardından Musul’a gitmemiz gerekiyor. Fakat Musul’un emniyetsiz ve karışık olduğu bildirilince güzergâhımızı Duhok şehri olarak değiştirdik. Hakikaten de Musul’da ziyaret edeceğimiz Irak İslâm Partisinin bombalandığını ve 7 kişinin öldüğünü ertesi gün duyduk. 

Irak’ı gördüklerinizden sonra genel bir değerlendirme yapar mısınız? 

Irak halkı son derece misafirperver ve sıcakkanlı insanlar. Ayrılırken defalarca sarılıyor ve kucaklaşıyoruz. Irak’ın genel görüntüsü hazin bir tablo arz ediyor. Irak halen son derece emniyetsiz bir bölge. Dünyanın ikinci büyük petrol çıkartan ülkesi büyük bir felâketi yaşıyor. Ülke 100 yıl geriye gitmiş. Yaralarını sarmaya çalışıyor. Eğitim, sağlık, üretim gibi alanlarda büyük yardımlara ihtiyacı var. Dinî ve etnik çekişmeler 2003 öncesi yokmuş, işgalle beraber artmış. Ama farklı kesimler birbirlerine daha hoşgörülü, önyargısız yaklaşırsa bu sorunu da aşmaları çok zor değil. Dinî ve etnik ayrımcılığı yenerlerse Irak kazanacak, kendileri kazanacak. Yeter ki yardım ve desteği elden bırakmayalım. Iraklılar açısından bakarsanız birliği sağlamak zor ama önceki ve şimdiki durumu kuşbakışı değerlendirdiğinizde sorunlarını yenebileceklerine kanaat getiriyorsunuz. Bütün dünyanın sevgisini kazanmış İHH ve benzeri yardım kuruluşlarımızla ne kadar gurur duysak azdır. Irak’ta daha çok desteğe ve katkıya ihtiyaç duyulduğu unutulmamalıdır. 

Yeni Asya, 17.12.2008

http://www.sadikyalsizucanlar.net/serbest-metinler/mazlum-der-genel-baskani-omer-gergerlioglu-irak-izlenimlerini-anlatti.html

Yorumlar