10 Ekim 2022 Karar

Karar TV

28:20 Son yılların en ağır ihlalleri işleniyor ama toplum duyarsız kimisi görmek istemiyor kimisi üç maymunu oynuyor, son 100 yılın Türkiye’deki en ağır ihlaller son 6 yıl boyunca yaşanıyor. Biz bunları bir raporda topladık. 2 milyonu bulan terör soruşturmaları var. Tüm dünyada 500 bin terörist diye tanımlanan kişiler var ve sadece Türkiye’de 2 milyona yakın terör soruşturması var. Absürtlüğün ne kadar yoğun bir şekilde yaşandığını gösteriyor. Sizden olmayan herkesi terörist ilan eden bir anlayış içindesiniz iktidar olarak insanları tasfiye etmek için terörist diye damgalayıp duruyorsunuz. McCarthy dönemlerini hatırlatıyor başka bir şey değil. O zaman da komünistler için bir cadı avı dönemi vardı, başka birçok dönemde bunlar yaşandı, şimdi de Türkiye’de son 6 yılda yaşanıyor. Biz bunları söylediğimiz zaman hemen bizi etiketlemeye çalışıyorlar, son 6 yıl darbe girişimi sonrası tasfiye edilen her kesimden insana yapılan devlet uygulamalarının yanlış olduğunu söylediğimizde birileri elinde damga “Şucusun bucusun” diye vurmaya çalışıyor. Biz şunu söylüyoruz; bir devlet bunları yapamaz!

31:00 Bakın biz kaç yıldır bu raporları oluşturuyoruz, binlerce sayfa rapor, on binlerce belge var elimizde bir hukuk devleti böyle işler yapamaz. Vatandaşını çıkmaz sokağa sürükleyip çaresiz bırakamaz, onun ölümüne, onun dışlanmasına bu kadar insanlıktan, vatandaşlıktan dışlanmasına yol açamaz, bir devlet bunu yapamaz. En başta bunu söylüyoruz, insanları bu kadar cadı ilan etmek, “Cadıların çocukları da cadı olur onları da ateşe atalım.” Diyen bir Ortaçağ mantığına sürüklenmek maalesef şu anda Türkiye’de yaşandı yaşanıyor, devam ediyor bunun benzerleri. İşte biz tüm bunları topladık çalışmamızda ve ülkenin geldiği durumun da son derece vahim olduğunu tespit etmiş durumdayız.

31:55 6 yıldır bu çalışmaları yapıyoruz Mağdurlar İçin Adalet Platformu adına yapıyoruz. İlk yıllarda mağdurların çok büyük zararlar gördüğünü tespit ettik, 150 bin civarında ihraç ilk planda oldu, insanlar yargısız infazlarla “Teröristsin” denilerek bir gecede infaz edilerek işinden atıldı, daha sonra sosyal hayattan dışlandı, herkes onları vebalı görmeye başladı, bir işe girememeye başladılar ve ardından OHAL Komisyonu’na devredildiler ve yaşananlar öyle bir yere geldi ki şu anda tamamen çaresiz, köşeye sıkıştırılmış bir durumda ve ihraçlar da devam etti. 20 Temmuz 2016’da OHAL ilan edildi, 2-3 ay sürecek denildi bunu nimet olarak gören iktidar 2 yıl sürdürdü ve 7145 Sayılı Yasa ile 20 Temmuz 2018’de maalesef biz de o gün Meclis’teydik itirazımıza rağmen bu yasa çıktı, sonsuza kadar OHAL’i devam ettirme niyetindeler.

33:25 OHAL Komisyonu’na yapılan başvuruların tamamı bitmedi. Olacak iş değil, “2 ay sürecek, OHAL Komisyonu kuruldu 3-5 aya bu işleri bitirecek.” Denildi ve gelinen noktada 7145 Sayılı Yasa ile OHAL yıllarca sürdü, biz görüyoruz ki şu anda da bitmedi fiili uygulamaları ile OHAL Komisyonu da 6 yılda 125 bin 600 kişiyi inceleyecekti hala 1000 küsür civarında insan hakkında bir karar verilmiş değil, karar verilenlerin de % 87’si ret almış durumda ve bunlar anayasaya, hukuka aykırı kriterlerle ret almış durumdalar. Çığ büyüyor! 7145 Sayılı Yasa’da 375 Sayılı KHK’nın Geçici 35. Maddesi’ne göre ihraçlar devam etti ve 300 binlere ulaştı ihraçlar devlette. KHK ile kapatılan okullar, vakıflar, dernekler, televizyonlar ile beraber 250 bine yakın bir mağdur kitlesi olduğunu düşünüyoruz. Toplamda 550 bin mağdur bir anda işsiz kaldı sonraki süreçte de artarak devam etti. Yakınlarını hesap edersek 2 milyonu aşkın bir kitle etkilendi. Yıllarca etkilenme artarak devam etti, 1. 2. ve 3. yıl biz OHAL’in Toplumsal Maliyetleri Raporu oluşturduk ve artarak devam ettiğini gördük, 3. Yılında da mesele birincil ve ikincil mağdurları aşmış, toplumu tehdit etmeye başlamış bir noktaya gelmişti. İnsan hakları, ekonomi ve diğer birçok kriter açısından 84 milyon da üçüncül mağdur olarak etkilenmeye başlamıştı. Bunu olağanüstü bir şekilde gördük ve bizim 3-4 yıl önce gördüğümüzü şu anda tüm insanlar görüyor, ekonomi perişan bir halde. Her açıdan Türkiye müthiş bir düşüş yaşıyor, çok sert düşüşler yaşandı.

35:59 bunu daha 2. 3. Yıl raporlarımızda söylüyorduk. 84 milyon bundan mağdur olur, “Susma sustukça sıra sana gelecek.” Sloganı vardır ya bu topluma hatırlatmak lazım. Toplum sürekli susuyor, yıllardır birçok ihlale susuldu, inanılmaz olaylar yaşandı. İnsanları ihraç ediyorsunuz, özel sektörde iş bulmasını Kod 36-37 ile engelliyorsunuz çünkü işveren bakıyor ki bilgisayarda karşıdaki ihraç edilmiş birisi ve ona iş vermek istemiyor. Onlarca iş değiştiriyor KHK’lılar, yargısız infazla ihraç edilmiş çünkü.

37:10 Polis intiharları Araştırılması Önergesinde, oylamada partimiz evet veya hayır oyu vermedi fakat parti kararı böyle olmuş. Öncesinde ben bununla ilgili birçok soru önergesi verdim ve konuyu yakından takip ediyorum. Polis intiharları normal popülasyonun 5 katı ve bizim verdiğimiz soru önergeleri Meclis Başkanlığı tarafından engellendi İçişleri Bakanlığı’na gitmesi çünkü biz bu yoğunluğu gördük. Ben bunları önergeler ile sordum. İntihar edenlerin birçoğu intihar mektubu bırakıyor. Kocaeli Kandıra’da bir polis intihar etmişti gerisinde intihar mektubu bırakmıştı. Okusanız içiniz parçalanır. Mobbingten şikayetçi olmuştu, amirlerinin insafsız mobbinglerinden, çoğunda bunu görüyoruz. En son Vatan Emniyet önünde kafasına silah dayayıp intihar eden bir polis memuru vardı Enes Sayhan o da ağır bir mobbingten dolayı intihar etti. Polis olarak çalışırken mobbing ile sürgün edilenler intihar edenler. Bunlarla ilgili pek çok soru önergesi verdim. Bugüne kadar son yıllarda birçok soru önergesi verdim, birçoğunda sordum İçişleri Bakanı istifa etmeyi düşünüyor mu diye? Birçok sorudan sonra bunu soruyorum çünkü o kadar yoğun bir şekilde mobbing var ki ve Meclis Başkanlığı bu önergemizin İçişleri Bakanlığı’na gitmesini engelliyor. Senin başka işin yok mu? Niye bunu engelliyorsun? Bırak bir milletvekili olarak bu soruyu sorayım. İçişleri Bakanlığı’na bile bazı soru önergelerimiz gidemedi ve en sonunda son günlerde 2 günde 4 polis intiharı oldu.

39:48 Biz polis intiharlarının nedenini şöyle görüyoruz; “Keskin sirke küpüne zarar.” İçişleri Bakanlığı’nın uygulamaları hem topluma zarar veriyor. İşte daha dün Habip Eksik vekilimizin bacağını kırdılar. Bir milletvekilinin bacağını kıranlar kendi memurlarının da intiharına yol açıyorlar. Biz olayı böyle görüyoruz, gerçek fotoğraf bu çünkü siz şiddeti öngörürseniz, gücün önemli olduğunu söylerseniz hem içeride hem dışarıda “Keskin sirke küpüne zarar” her tarafa zarar verirsiniz.

40:51 Ben dün gece Habip Eksik vekilimiz ile konuştum. Hakkari Yüksekova’dan Batman’a ambulans ile getiriliyordu. Oldukça yorgun ve çok ağrılar içindeydi. Bacağında 3 ayrı kemiğinde; femurda, patellada ve tibyada kırık var. Bu oldukça ağır ve uzun sürecek bir kırık olduğu görülüyor ve kendisi: “Herhangi bir uyarı olmadan polisler direkt bize saldırdı.” Dedi. Tekmelerle bacağına vurulmuş. Topluluk yanlarına alınmıyormuş, Sait Dede vekilimiz ile beraber dururken polis ile müzakere edilirken aniden saldırıyor polisler ve “Tekme, tokat biz neye uğradığımızı şaşırdık.” Diyor. “Zaten yanımızda diğer insanlar yok onları ayırdılar bizimle konuşuyorlar. “Yanlışlıkla vurdum.” Denilecek bir durum yok biz zaten iki vekiliz.” Orada başka kişi görüyor musunuz? Yerde Habip vekilimiz yatıyor, öncesinde diğer yanlarındaki insanlar uzaklaştırılmış, iki vekilimiz polisle bir şeyler konuşmaya çalışırken amirleri: “Saldırın” diyor ve saldırıyorlar! Tekmelerle bacağa vurulursa ne olur? Direkt kemik kırılıyor, şu anda ağır bir ameliyata girmiş durumda, Ankara’ya getirildi ama nasıl bir rastlantı ki aynı olaylar yaşanıyor!

42:25 Bugün 10 Ekim Ankara Gar Katliamı! Gar Katliamının yıl dönümünü andığımız günde bakıyoruz ki; evvelsi gün bir vekilimiz polis saldırısına uğramış aynı şiddet devam ediyor. O günde halen aydınlatılamamış bir olay var, iktidar yetkilileri anında “Kokteyl terör” demişti! Anında anlıyorsun İŞİD militanlarının bunu yaptığını, tüm MOBESE kamera görüntüleri var, aylarca “Kokteyl terör” deyip durdular, bir sürü farklı örgütler toplanmış, ortalığı karıştırmak için bir eylem yapmışlar. Bu hikayelerle bu masallarla nereye varacaksınız? Kaç yıl bunu anlattılar! Şiddetin faili kendileri, işte bakın şu anda vekilimize saldırıyorlar, birçok yerde aynı olaylar hep yaşandı. Biz bunu söylüyoruz; polis intiharlarını da araştırıyorum, polisin yaptığı haksızlıkları da eleştiriyorum. Biz insan hakları noktasında duruyoruz, bunu çok net bir şekilde söylemiş olalım, bu gidiş gidiş değil. Bu bir polis devleti görüntüsü, hukuk devleti ile zerre alakası yok. Polis istediği gibi halkı döver, vekile saldırır, istediğini yapar ve hesap sorulmaz mantığı var. Biz polis şiddeti ile ilgili birçok önerge verdik İçişleri Bakanlığı cevap bile vermek istemiyor. Polis intiharları ile ilgili de önerge veriyoruz ona da cevap vermiyor hatta Meclis Başkanı kendisine vazife edinmiş Süleyman Soylu’ya bir eleştiri gelmesin diye daha Meclis Başkanlığı’ndayken engelliyor bunu.

44:19 Genel olarak soru önergelerinin %60’ına cevap verilmiş durumda, çok az bir sayı çoğu da 15 günü geçerek cevap veriliyor. Benim sorduğum 5000’i geçkin soru önergemle en çok soru önergesi vekillerden biriyim ve biz daha çok yoğunlukla hak ihlalleri ile ilgili önerge veriyoruz ve oralarda cevap oranı düşüyor. Benim en çok %24 civarında bir cevap almışlığım var ve çoğu da süresi geçtikten sonra çoğu da ciddiyetsiz cevaplar. Bir link veriyor ve “Şu linke bakınız orada cevabı görürsünüz.” Gibi gayri ciddi cevaplar var. Bunları bakanların yüzüne de söylüyoruz: “Hiç utanmıyor musunuz? Bize böyle bir cevap vermeye.” Diye. Tek bir ihlal bulunmuyor, ben 5000’i geçkin soru önergesi ile ihlaller sormuşum, “Haklısın Ömer bey şurada bir ihlal bulduk. Gereken işlemi yapacağız memura.” Demiyorlar. Ne Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ne de bakanlıklar demiyorlar! Her şeyin üstünü örtme devleti oluşmuş durumda. Biz o yüzden bu raporları oluştururken sadece birincil, ikincil mağdurlara değil, herkese dokunacağını söyledik ve şu anda da herkese dokunuyor, 84 milyon mağdur şu anda! Bundan dolayı OHAL’in Toplumsal Maliyetleri çok ağır bir şekilde seyrediyor.

46:07 Ben af geleceğini sanmıyorum çünkü iktidar siyasi amaçla hareket ediyor. O kadar gayri insani ve anayasaya aykırı infaz düzenlemeleri yaptılar ki bundan 2 yıl önce, Nisan 2020’deki infaz indirimi zamanında, mahpusun suç ithamına göre yakınları ile ilgili kararlar verdiler. Bir örnek olarak; yapılan infaz indiriminde adli mahpusun eşi veya çocuğu ağır bir hastaysa 1 yıl infaz erteleme verilir maddesi çıkarıldı, biz çıkardık ama biz dedik ki: “Siyasi mahpusa da bunu verin.” “Siyasi mahpusa vermeyiz.” Dediler. Niye? Siyasi mahpusun eşi veya çocuğu suçlu değil ki! Böyle birçok hasta eş veya çocuk var vermediler! Anayasa Mahkemesi bunu anayasaya aykırı bulmadı! Olacak şey mi? Aklın almayacağı şey bu; Anayasa Mahkemesi böyle bir kararı nasıl verebilir? Biz işin içinden geliyoruz, bunları komisyonlarda tartıştık ve dedik ki: “Bu eşitliğe tamamen aykırı.” Maalesef ki bunlar onaylandı, iktidar galip geldi! Onlarca ailenin dramını biliyorum. Bir mağdur KHK’lı öğretmen arkadaşımızın durumunu takip ediyorum. Bir mektupla haberim oldu baba Eyüp Çetin KHK ile kapatılan bir okulda müdürmüş, öğretmen. 3 çocuğu var en büyük çocuğu 16 yaşında otizmli ve birçok başka hastalığı olan engelli bir çocuk. Çocuğun bakımını baba öğrenmiş, ona özel bir eğitim vermişler çünkü çocuğun durumunun ilerlememesi için dikkatli bir eğitim ve ev hastaneye dönmüş, baba işi gücü bırakmış çocuğunun daha da kötüleşmemesi için uğraş veriyor. 2021 yılında bir gün eve polisler geliyor “Bank Asya’da bir hesabın varmış. Hadi gel bakalım seni emniyete götürüyoruz.” Demişler. Baba da : “Etmeyin, eylemeyin. Engelli çocuk bu, gözaltına almayın beni.” Polis memurları da bakıyor diyorlar ki: “Hocam hakikaten çocuğun durumu çok kötü herhalde öyle bir tutuklama kararı çıkmaz. Olacak şey değil. Biz seni yine götürelim savcı, hakim karar versin.” Diyorlar, alıp götürüyorlar ve gidiş o gidiş 12 aydır tutuklu baba ve bırakılmadı. Çocuk daha da kötüleşti, yoğun bakımlık oldu. %40-50 engelli iken %98 engelliye çıktı bakım aksadığı için. Yoğun bakımlarda birkaç kez kalbi durdu, yoğun bakım aletlerine bağlandı ve aile maddi, manevi büyük bir perişanlık yaşadı baba bana ve birçok milletvekiline mektup yazmış; “Beni bıraksınlar tutuksuz yargılanayım, çocuğum ölmek üzere.” Diyor ama yasa izin vermiyor, siyasi mahpus ya ve çıkamadı. Üzerine çocuğun engelli yakını aylığı Akşehir Kaymakamlığı tarafından verilmedi. Adli bir mahpus, mafya olsaydı çocuğuna bakacak diye tahliye edilecekti ama uyduruk bir siyasi suçtan dolayı içeride olduğu için baba çıkamadı, çocuk çok kötüleşti, çok kötü durumda, midesinden pet takıldı, midesinden hortumla besleniyor çocuk. Çocuk gözünü açıp babasını tanıyabilirken şu anda tamamen bir bitki gibi evde yatağında yatıyor, midesinden besleniyor. Bu duruma getirdiler, ellerine sağlık! Bizim vicdanımız buna müsaade etmiyor, üstüne engelli yakını aylığı, engelli aylığı demiyorum onu otomatik olarak alıyor çocuğun kendi hakkı olarak, çocuğa bakan annenin alması gereken aylık var, Akşehir Kaymakamlığı’na gidiyor ve “Hayır sana vermeyiz çünkü giderlerin gelirlerinden fazla.” Deniliyor! Zaten aldığı 3000 TL civarında engelli aylığı var onunla 5 kişilik bir aile geçiniyor, eş cezaevinde kadın ağır engelli bir çocuğa bakıyor, 2 yaşında ve 6 yaşında iki çocuk daha var, kadın hastanelerde olduğu için 2 çocuk perişan oluyor, başka kişilerin elinde onlar da psiklojik sorunlar yaşıyor madden manen çökmüş durumda bir aile ve “Engelli yakını aylığını sana vermeyiz. Giderin gelirinden fazla.” Gideri bir insanın gelirinden nasıl fazla olur? Belli ki geliri azdır, dışarıdan insanlar zekat vs. ile yardımda bulunuyorlar. İnanılmaz bunu dün Bakan Derya Yanık tweet attı. “Gideri gelirinden fazla o zaman gideri gelirine eklenir o yüzden engelli yakını aylığını vermeyiz.” Dedi. Dün tweet attı bununla ilgili, uygulamayı yazdı. Zaten bu insanın eline geçen aylık buysa, gideri de fazlaysa bu ne demektir? Türkiye’de insanlar zor durumdakine zekatını, sadakasını, fitresini verir bu para buralardan geliyor, sen bir devlet olarak zalimce karar veriyorsun; “Giderin fazla sana vermeyiz.” Aynen böyle defalarca gitti. Bizim olaydan haberimiz oldu, bu kadar da zalimlik olmaz herhalde dedim. Akşehir Kaymakamı’nı aradım, “Böyle saçmalık olur mu?” dedim, “Bakacağız.” Dedi, baktılar “Gideri gelirinden fazlaymış.” “Kaymakam bey böyle şey mi olur? O fazlalığı insanlar zor durumdaki aileye veriyor.” “Muhtaç olmama durumu nedeniyle vermiyoruz.” Diyor, eşi cezaevinde bir çocuğu ağır %98 engelli iki tane ufak çocuk perişan ortada kalmış, 5 kuruşsuz madden manen çökmüş bir aile muhtaç değilse kim muhtaçtır?

53:46 adli mahpus olsa bu baba çocuğunun yanında olacaktı 1 yıl infaz erteleme alacaktı. Siyasi mahpus olduğu için çıkamadı ve engelli yakını aylığını alacaktı alamadı, yokuşa sürüldü. Anne dün tweet attı bakana cevap verdi bakan hala utanmadan “Biz her şeyi yaptık. İktidarımız şöyle böyle.” Diyor. Anne tweet atıyor “Engelli bakım aylığını alamıyorum Sayın Bakan. Bundan dolayı çocuğumun sürekli kullandığı elektrikli solunum cihazının elektrik masrafı da almam gerekiyor. Bu da veriliyor bunu da alamıyorum. Bana diyorlar ki: “Engelli yakını aylığını almıyorsun onu vermeyiz. Sen ihtiyaç sahibi değilsin.” Diyorlar.” Düşünebiliyor musunuz? Bakan hiç utanmadan bana iki defa cevap verdi Twitter üzerinden. Kardeşim ben işi biliyorum, bilmeden konuşmuyorum neyse onu söylüyorum; engelli aylığını alıyor ama annenin engelli yakını aylığını vermiyorsunuz verin bunu diyoruz. İşi uzatmayın, bir aydır soruyorum bana hala yokuşa sürerek cevap veriyorlar, biz bunun gibi birçok vakayla uğraştık en çokta canımızı acıtan vakalar bunlar.

55:02 Ordu’da bir öğretmen vardı Ali bey. İhraç edilmişti, kayınvalidesi yatalak hasta, ihraç edilmeden önce engelli yakını aylığını alıyorlardı ve daha sonrasında Trabzon’a ihraçtan sonra taşınmış bir apartmanın kapıcılığını yapmaya başlamış. İl değiştirince tekrar engelli yakını aylığı için başvurmak durumundasınız. Trabzon Ortahisar Kaymakamlığı’na başvuruyor ve kendisine deniliyor ki: “Sen KHK’lı olduğun için sana kayınvalidenin engelli yakını aylığını veremeyiz.” Diyorlar. “Ben alıyordum.” Diyor. “Hayır sen ihraç edilmişsin engelli yakını aylığını sana veremeyiz.” Demişler. Ben bunu Meclis’te anlattım, bana AK Parti’li vekiller: “Olmaz öyle şey. Nasıl olur?” dediler. Gece 22.00’da Ortahisar Kaymakamı’nı aradılar dedi ki: “Evet yaptık.” Sonrasında adamcağızı bu kadar ağır mağduriyetler yaşamış ve kanser olmuştu 30’lu yaşlarında, adam çilenin biri bin para, felaket çileler çekmiş üstüne kanser olmuş madden manen çöktükten sonra OHAL Komisyonu iade etmiş, kaymakamlık cevabi yazıda: “İade edildikten sonra kayınvalidesinin engelli yakını aylığını verdik.” Dedi. Aferin! Adamcağızı suçsuz günahsız ihraç etmişsin! AK Parti’li vekillerde yüz yok, utanma yok diyorlar ki: “Ömer bey iade edildikten sonra almış. Daha ne istiyorsun?” kardeşim adam kanser olmuş, madden manen çökmüş kayınvalidesi hasta kendisi KHK’lı diye parayı kendisine vermiyorlar. Bu rapor bunları gösteriyor, binlerce böyle vaka var!

57:54 Biz bir analiz yaptık ve bu analizde 12 Eylül ile karşılaştırdık, 12 Eylül’deki durum neydi diye baktık. Adalet kurumlarında 106 kat tasfiye olduğunu görüyoruz, akademik kadrolarda 50 kat, askeri kurumlarda 40 kat, lise ve altı eğitim kurumlarında yapılan tasfiyeler 18 kat, yargılama sayılarında 16 kat 12 Eylül’e göre dev kat sayılarında mağduriyetler oluşmuş durumda. 12 Eylül’de 30 bin insan yurt dışına gitmek zorunda kalmış, ülkede demokrasi olunca şimdi 90 bini bulmuş durumda. Böyle çok ağır bir şekilde mağduriyetler olmuş. Darbe olsaydı Allah bilir ne olurdu? Güya darbe girişimi önlendi, OHAL’in oluşturduğu mağduriyet tablosu 12 Eylül’den kat kat fazla durumda.

59:50 Avrupa Birliği Sınır Polisi Frontex verilerine göre müthiş bir şekilde Türkiye’den insanlar gitmeye başlamış. 2016 sonrasında bakın nasıl bir yükseliş var! 2022’de insanlar akın akın bu ülkeden çıkmaya başlamış. Demokrasi ile ilgili ihlalden kaynaklı; Kürt meselesi, demokratikleşmeyle ilgili, birçok mağdur insan yurt dışına gitmek zorunda kaldı.

1:00:44 Bu tamamen hukuksuzluğun göstergesi, insanlar akın akın ülkeden kaçmaya başlamış! Birçok Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, TÜİK, Birleşmiş Milletler verilerini tarayarak bu grafikleri ortaya çıkardık, analiz yaptık grafikler öyle ortaya çıktı.

1:01:15 Yıllara göre kur karşılıkları meselesi var ve 2016’dan sonra nasıl bir çıkış olduğunu gösteriyor. Dünya Gayri Safi Hasılasından Türkiye’nin aldığı yüzdelik payda 27 puanlık bir düşüş var. 2016’da 100 puan iken 2022’lerde 73’e gerileyen gayri safi hasıladan aldığımız pay oranı düşüyor.

1:02:02 Döviz rezervleri bakın nasıl düşmüş. Merkez Bankası döviz rezervlerinde çok ciddi düşüşler var. Biz insan hakları alanındaki bu yoğun mağduriyetler sonrasında beyin göçü yaşandığını gördük, %99 oranında üniversite mezunu insanın ihraç edildiğini görüyoruz ki Türkiye’de üniversite mezunu oranı %17. İhraç edilen %99’u üniversite mezunu! O kadar hukuksuzluk yoğun bir şekilde yapılmıştır ki ihraç edilenler OHAL öncesi geçirdikleri soruşturmanın sonraki soruşturmalarla alakası olmadığı yönünde %98 oranında bir farklılık var. Sonrasında geçirdiği soruşturmalar öncesi ile %98 oranında farklı, öncesinde hiçbir soruşturma geçirmemiş insanlar yoğun bir şekilde soruşturma geçirmeye başlıyor.

1:03:30 Türkiye’de yoksul nüfusun durumu bakın 2016’dan sonra nasıl artışa yol açıyor. Sadece mağdurları etkilemiyor ve tüm toplumu neden etkiliyor? İşte her alanda! İnsan hakları alanında kötüleşme ve bir polis devleti olması ardından otoriter yönetimin ekonomiyi, yatırımları etkilemesi anlamında görüyoruz.

1:04:00 Tüketici güven endeksi nasıl dibe vurmuş görüyoruz! 2016’larda tüketici güven endeksi nasıl ani bir düşüşle eksiye düşmeye devam etmiş.

1:04:30 işsizlik oranında büyük bir çıkış var, genç işsizliğin 4-5 puan oranında çıkışlar var.

1:04:47 İnsan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğü endeksinde dünya ülkeleri sıralamasında Türkiye 150. Sıraya düşmüş durumda.

1:05:00 Kamudaki israf ve yolsuzlukların denetlenmesi endeksinde Avrupa ülkeleri arasında sondan 6. Rusya, Belarus aralarındayız.

1:05:23 Sefalet endeksinde ön sıralardayız.

1:05:30 Yaşam memnuniyeti endeksi sıralamalarında önemli düşüşler var. 2016’dan sonra 2022’de çok sert düşüşler yaşanıyor.

1:05:45 Bilim, Nature endeksi yayın puanlarında çok büyük düşüşler var. Türkiye dip sıralarda. Son sıralarda.

1:06:02 Toplumsal gruplar veya katmanlar arasında parçalanma, huzursuzluk ve öfke endeksi Avrupa ülkeleri sıralamasında 1. Sıradayız! Farklı toplumsal kesimler var. Türkiye’de Kürtler, azınlıklar, aleviler, başörtülüler, sünniler, tüm bunlar arasında bir parçalanma ve kutuplaşma noktasında Türkiye son derece kötü bir yere gelmiş durumda.

1:06:58 Tüm bunlar genel tablonun kötüleşmesine yol açtı. Sadece mağdur ve yakınları değil tüm toplum zarar görmeye başladı.

1:07:17 Türkiye’nin genel nüfus yapısına baktığımız zaman insanların yoğun bir şekilde yurt dışına gitmeye başladığını görüyoruz, genç nüfusta bu artıyor!

1:07:54 Genç nüfus arasındaki yoğunlaşma var, öncesinde ve sonrasında 2022’de genç nüfusa doğru yoğunlaşma var. Sadece KHK mağdurları değil her kesimden genç artık Türkiye’den gitmeye başladı, gençlerin ağırlıklı bir şekilde gitmeye başladığına dair görüntü ortaya çıkıyor.

1:08:26 Gençler Avrupa ve Kanada’ya çok fazla gidiyor. Almanya, Fransa ve Kanada ön planda.

1:10:08 Türkiye’de herkes demokrasi konusunda biraz kırk fırın ekmek yemeli sağ ve sol tarafta. İnsanlar bazen kritik noktalarda sınavı kaybediyorlar, bunu da görüyoruz. Türkiye’de başörtüsü meselesi son derece önemli bir mesele, Türkiye’de demokrasi meselesi, muhafazakarlaşma meselesi değil. CHP Lideri Sn. Kılıçdaroğlu’na da böyle eleştiri var “Siz sağcılaşarak mı ilerleyeceksiniz.” Hayır Sn. Kılıçdaroğlu’nun yaptığı demokratikleşme hamlesidir çünkü Türkiye’de demokrasi ve hukukla ilgili bazı kavramlar bir sinir ucudur. Mesela başörtüsü meselesi yıllardır tartışılan bir konudur dokunduğunuz anda toplum zıplıyor, Alevi meselesine dokunduğunuz anda toplum zıplar, Kürtçe meselesi dokunduğunuz anda toplum zıplıyor demek ki burada demokrasi ile ilgili bir sorun var, buradaki sorunu gidermek gerekiyor. Birisine gelince muhafazakarlık, öbürüne gelince Kürtçülük mü diyeceğiz hepsi demokrasi meselesi. Sorun nasıl olmaz? Bu sorun şu anda belki fiilen bitmiş ama yasal statüye kavuşturulsun denildiği anda her kesimden insan ayağa kalkıyorsa zaten sorun bitmemiştir, apaçık bunu gösteriyor. Demek ki sorun yatıya alınmış, kenarda bekletiliyor, yarın öbür gün bir iktidar geldiğinde yasal bir güvence olmadığı için “Ben yasağı devreye koyuyorum.” Diyebilir çok rahat bir şekilde. Zaten biz iktidarı kaç yıldır bundan dolayı eleştiriyoruz! Yasal bir güvenceye kavuşturun bu mesele Türkiye’nin çok önemli bir meselesi, yıllarca din ve vicdan özgürlüğü alanında inanılmaz hadiseler yaşandı. Bakın ben şu anda KHK ile ilgili bu meseleleri anlatıyorum ya dün de başörtüsü ile ilgili aynısı yaşandı. O zaman yine yalnızdım. Yine bize “Mülteci, irticacı.” Diyorlardı, şu anda KHK meselelerini söylüyoruz “Fetöcü, PKK’cı” diyorlar. Bir devlet bunları yapamaz, hukuktan çıkamaz. Dün de başörtülü diye kazandığı yarıştaki birinciliğin madalyasını albay vermeyi reddediyordu “Başörtülüye madalya vermem.” Diyordu veyahut da okulda okuyamıyordu, müdür olamıyordu, çalıştığı yerde başörtülü çalışamıyordu. Sonradan başını açsa bile bir öğretmen sonradan başını açtığı için müdürlüğe terfi edemiyordu, bunun gibi binlerce vaka ile uğraştık. Her gün böyle inanılmaz ihlallerle uğraşıyorduk o günde aynı hukuksuzluğu başörtüsü meselesinde yapıyorlardı. Şimdi de KHK meselesinde yapıyorlar. O yüzden bu işleri yasal statüye kavuşturalım. Anayasal olarak hiçbir devlet böyle bir yasak yapamasın diyoruz fakat herkes ayağa kalkıyor ve celalleniyor. “Vay efendim sen nasıl olur da başörtüsüne yasal güvence verirsin?” Sn. Kılıçdaroğlu son derece önemli ve değerli bir iş yapıyor bence. CHP yıllarca başörtüsü konusunda yanlış bir yerde durdu.

1:13:42 AK Parti şaşkınlık tepkisi verdi çünkü orada bir anayasal olarak teklif getiriyor! O zaman sorun yoksa anayasa teklifi niye getiriyorsun? Demek ki sorun çözülmemiş sen de biliyorsun ki bu meselenin bir güvenceye kavuşturulması gerekiyor! Niye CHP getirdi diye itiraz ediyorsun! Kim doğruyu yaparsa onu tebrik etmek gerekir diye kimse söylemek istemiyor fakat burada soldan da eleştiriler geliyor. Gerek Kılıçdaroğlu’na gerek Emek ve Özgürlük İttifakı içindeki itirazları ben doğru bulmuyorum. “Benim yaşam tarzıma uzak o zaman bu demokrasi değil.” Hem sağcısına hem solcusuna diyorum; bırakın bu işleri demokrasi ortak paydasında buluşmadığımız müddetçe hep yaşam tarzımıza göre ötekini dışlama tavrı içinde oluruz. Bu yanlış bir şey. Muhafazakarlara, muhafazakar Türklere Kürt meselesi soruyorsun; “Bölücülüktür.” Diyor. Seküler kesime soruyorsun başörtüsü konusunda bir şeyler yapalım o da : “Bu sağcılıktır.” Diyor, bu kafayla bu ülke hiçbir yere gitmez, çalkalanıp durur, itişir kakışır başka hiçbir şey olmaz. Biz HDP olarak bu konuda tam destek verdik, yasal, anayasal elimizden gelen her konuda başörtüsü konusunda güvencenin sağlanması için adım atalım dedik, herkesin farklı görüşü olabilir ama ben itirazların doğru olmadığını düşünüyorum. Sn. Kılıçdaroğlu da çok doğru bir şey yaptı, bu bir muhafazakarlaşma değildir bu bir demokratikleşme adımıdır. Kürt meselesinde de bunun olması gerekiyor.

1:15:50 Ben başörtüsü yasakları ile uğraşırken bana iki kesim “Boşuna uğraşıyorsun Ömer bu yasak bitmez.”diyordu. 1) Başörtüsüne şiddetle karşı olanlar. 2) Başörtüsü yasağının bitmesini şiddetle isteyenler. İki kesim de uğraşma diyordu, ben de: “Siyasi bir anlayışta değerlendirmiyorum, bu bir insan hakları ihlalidir ve ben buna itiraz edeceğim. Olur veya olmaz! Ben bu uğurda belki ölürüm ama ben mücadele edeceğim.” Deyip durdum gün geldi yasak bitti, gün gelecek Kürt meselesindeki sıkıntılar da bitecek Türkiye’de, olacak bu! Başka yolu yok! Türkiye yoksa başka bir yere gitmez! CHP’de bu adımı ile mutlaka kazanacak bence! CHP buradan zararlı çıkmayacak!

1:17:19 HDP demokratik bir siyaset üretmeye çalışıyor ve şiddete karşıdır. Şiddet yoluyla da bir çözüm olmayacağını söylediği için Meclis’te, başka ne yapabilir? Şiddet, silah, kan, ölüm, gözyaşı biz bunların bir faydasının olmadığını gördüğümüz için zaten demokratik siyasetin tek çare olduğunu yıllardır söylüyoruz, söylemeye de devam edeceğiz. Örgüt silahlı eylem yapıyor ve yapmaya devam ediyor. Yaptığı müddetçe de doğru olmadığını ve demokratik siyasetin bunu kabul etmeyeceğini söylemek durumundayız. Eleştirilebilir ama HDP veyahut Sn. Demirtaş başka ne desin? Denilmesi gerekeni söylüyor, Kürt meselesi bir şekilde çatışmaya, kavgaya savaşa dönmüştür, silahla konuşulmaktadır fakat bu doğru değil, biz bu çıkmaz sokakta olan meselenin işin başına dönerek anayasal teminatlarla halledilmesi gerektiğini söylüyoruz, adalet ve eşitlik yönünde halledilmesi gerektiğini söylüyoruz.

1:19:24 Kürt halkı Sn. Demirtaş’ı çok seviyor. Türkiye’yi dolaşıyorum, doğu, batı, kuzey, güneyde popüler bir lider. Halk demokratik siyasetle bu meselenin çözülmesini istiyor. Halk çatışma, kan, ölüm, gözyaşı istemiyor.

1:20:04 Seçim üstü Kürt meselesi üzerinden nemalanmak isteyen bir iktidarın olduğunu herkes görüyor ve bu konuda prim verilmemesi gerektiğini de herkes görmesine rağmen aynı tabloları görmeye başladık. 1 Kasım öncesi tabloları görmeye başladık. İnsanlar kararlarını sandıkta vermek istiyor, siyasete katılımın zaten zayıf olduğu bir ülkedeyiz, insanlar korkularından oy verdikleri halde HDP içindeki örgütlenmelerden biraz uzak duruyorlar. Dışarıdan seyrediyor çünkü gidip orada yönetici olduğu zaman çocuğu işe alınmıyor veya sabah evine baskı yapılıyor, insanlar üzerinden böyle bir korku saçılmış. O yüzden insanlar 7-8 ay sonraki seçime endekslenmiş, kilitlenmiş durumda başka da hiçbir şey istemiyorlar. Herkes demokratik anlamda değişimi sağlayacağız diyor, halkta, partimiz de bunu söylüyor. Demokratik bir anlamda değişimi demokratik usullerle yapacağız başka yolu yok bunun. Artık Türkiye’de bu tür  yollar bitti, demokratik yollar hakim olmak zorunda, başka bir çıkış yolu yok. Mesele herkes tarafından tartışılıyor çünkü çözümsüz bir hale getirildi, yıllarca, yüz yıldır bu konu geldiği nokta itibariyle çıkmaz sokakta ve bir kan, savaş, çatışma bağlamında değerlendiriliyor fakat oradanda bir çıkış olması mümkün değil. Çıkışın yolu demokrasi!

1:22:28 Ben daha çok Kürt meselesinde gerginliği arttırmalarını bekliyorum. Oradan nemalanmalarını, Türk milliyetçiliğine oynamalarını bekliyorum.

1:23:02 Erdoğan İmralı ile görüşmeler yapıyor fakat belli ki uzlaşma yok ne avukat ne aile görüşüne izin veriliyor! Görüştürülmüyor! Ben gerginlikle bir yere varacaklarını düşünüyorum, bu olurken de palyatif çabalarla Kürt meselesinde halkın gönlünü okşayan adımlar atarak oy devşirmeye çalışabilirler hiçbir anlamı yok! Çözüm sürecinde yapılması gerekenler ortadaydı yapmadılar. Ana dilinde eğitim, anayasal değişikliklerle eşit vatandaşlık anlamında adımlar atılabilirdi yapmadılar. Bunlarla ilgili gelişmeler yapmayacaksan hiçbir anlamı yok, şu anda okullarda seçmeli Kürtçe dersleri yürümüyor! Hiçbir anlamı yok şu anda ve insanlar ana dilinde eğitim istiyorlar çünkü çocuklar, gençler Kürtçeyi unutuyorlar! Eğitimde olmayan bir dil unutuluyor ve asimilasyon politikası hızla devam ediyor, bunu dayatarak devam ettirmeye çalışıyorlar. Kürt halkının istediği veya demokrat insanların istediği fazla bir şey değil ki; anayasal eşit vatandaşlığın sağlanması, ana dilinde eğitimin sağlanması çok önemli adımlar atacaktır çünkü ülkede Kürt meselesinin çok önemli bir bölümü Kürtçe ile ilgilidir, Kürt kimliği ile alakalıdır, Kürt kimliğini temsil eden en önemli unsur Kürtçedir. Anayasal değişikliklerle eşit, adil Türkiye paydasında bir vatandaşlık tanımının sağlanması zor mu olacaktır? İstenen demokratik siyasetle bizim sağlamaya çalıştığımız bu ama iktidar yetkilileri bu konuda adım atmıyor. “Size seçmeli ders veririz.” Sanki bir şey ihsan ediyor! Bununla da bir yere gidilmiyor. Bu anlayışla Cumhur İttifakı ile Kürt meselesinde bir yere öyle ya da böyle gidebileceklerini hele de şu OHAL ortamında, daha da ağırlaştırılmış bir ortamda, polisin bir milletvekiline çok rahat saldırıp bacağını kırdığı bir ortamda çok iyi gelişmeler olabileceğini düşünmüyorum.

1:25:44 Kendince eski günlere dönme gayreti var AK Parti’de ama oradan bir şey çıkaramaz. Artık statükocu bir parti. İktidarın ilk yıllarında demokratikleşme çabaları, AB uyum yasaları, açılım politikaları, çözüm süreci gibi. Bu süreçleri destekledim, eğer demokrasi anlamında adımlar atılıyorsa bunlar olumsuz değildir dedik insan hakları savunucuları olarak o dönem içinde. Çözüm sürecinde Erdoğan’a bir ton eleştirimiz olmasına rağmen yine de sürece destek verdik elimizden geldiği kadarıyla ama biz aynı sözleri söylediğimiz için daha sonrasında terörist ilan edildik, işimizden atıldık, zindanlara atıldık aynı sözleri söylüyorduk. Demek ki değişen biz değiliz, onlar değişti! Habire devrim yapıyor! Ben bu raporla ilgili değişimin neden olduğuyla ilgili öylesine OHAL ülkeyi sarstı ki 696 Sayılı KHK’nın 121. Maddesi çıktı, raporda da var. Orada tüm KHK’lılarla ilgili karar veren mercilerin yasal zırha kavuşturulduğu söylendi. Hiçbir şekilde siz yaptığınızdan mesul tutulmayacaksınız, az evvel Yakup Ali Çetin meselesi ile ilgili bir şeyler anlattım vicdanınız sızladı. Bunun mesullerine bir şey yapılacak mı? Yapılmayacağını 696 Sayılı KHK söylüyor madde 121’de. OHAL Komisyonu yetkilileri yasal zırha kavuşturulmuş durumda, her türlü hukuksuzluğu yapıyorlar, hiçbir şey olmuyor. 667 Sayılı KHK ile ne yapıldı? Yargısız infazla senin irtibat ve iltisakla değerlendirildi diye söylendi, böyle bir ülkede hukuk olabilir mi? Böyle başladı bu işler!

1:28:40 Toplum az çok anlamaya, görmeye başladı büyük mağduriyetleri. İnsanlar çaresiz bırakılmış, bir işkur kursuna bile kaydı engellendi KHK’lıların. Bankada hesap açması, yurt dışına çıkması, inanılmaz mağduriyetler sonrası toplum da anlamaya başladı ve partiler de bunları görmeye başladı! CHP KHK Platformları ile toplantılar yapmaya başladı, diğer partiler bir şeyler söylemeye başladı ama yeterli değil, radikal cümleler sarf etmeleri lazım. Bir hukuk devletinde bunların olamayacağını ve bunun tüm topluma zarar verdiğini söylemeleri gerekiyor. Toplum da bunu az çok görmeye başladı ama yeterli düzeyde değil biz bunun bir soykırım düzeyinde olduğunu söylüyoruz. Birleşmiş Milletler Kişisel ve Sosyal Haklar Sözleşmesi’nin 4, 6, 7, 15, 18. Maddeleri, Birleşmiş Milletler Soykırımı Önleme Sözleşmesi’nin 2. Maddesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü’nün 6. Maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. Maddesi, Anayasamızın 17. Maddesine göre bütün bunlar bir soykırımı gösteriyor. Toplumun bir kesimini fiziksel olarak haklarından mahrum etme tavrı olarak görünüyor ve toplum da az çok bunu görüyor. Soykırım diye biz tarif ediyoruz, toplumun bir kısmını fiziksel haklarından, sosyal haklarından mahrum etmek, illa soykırım alıp baltayı, silahı eline öldürmek değil ki sivil, sosyal haklarından mahrum etmek anlamında ve bizim raporumuzda 146 tane insanlığa karşı işlenen suç bölümü oluşturduk. Bunları söyledik ve bunları da 10 maddede soykırımın 10 safhası dedik. İlk önce toplum kesimi sınıflandırılır dedik. Biz ve öteki olanlar diye. Sonra damgalanır. Sonra ayrımcılık olur. İnsandışılaştırma. Örgütlenme olur paramiliter gruplar örgütlenir. Kutuplaşma yaşatılır. Hazırlık dönemi yapılır, zulümler yapılır, imha, infaz yapılır, bunlar çok konuşuldu. “Biz 50 kişiyi götürürüz.” Gibi laflar birileri tarafından söylendi ve yargısal cezalandırmaya tabi tutulmadı. Keyfi olarak yüz binlerce insan yargısal olarak cezalandırıldı ve yapanın yanına kar kaldı! Sorunlar cezalandırılmadı, böyle bir ortamda Türkiye’nin ekonomisi batmaz mı? Biz bunları anlatmaya çalıştık. Gelinen nokta bu ve en sonunda inkar edildi. Toplumun bir kısmı görüyor, büyük bir kısmı maalesef hala duyarsız, şu olayları anlattım. Milyonda birkaç olay anlattım, olacak iş mi bunlar? İnsanın canı sıkılıyor bu olayları görünce fakat büyük bir duyarsızlık maalesef ki var. Duyarsızlık kokuşmuş bir iktidar yapısında zaten had safhada ve yolsuzluklara dönmüş durumda.  Aile Bakanlığı’nı Sayıştay inceledi engelliler için banka promosyonlarından bir pay ayrılmış engellilere harcanacak, Sayıştay araştırıyor bu promosyon bakanlığın memurlarının yemek ve otel masraflarına gitmiş! Sayıştay yetkilisi bunu bulmuş ve “Bu ne?” demiş. Hem insan haklarından hukuktan uzaklaşmışsınız ülke batmış hem de yolsuzluklar deryasında debelenip duruyorsunuz ve bunu ben de söylemiyorum devletin bir başka kurumunun denetçisi söylüyor.

1:33:20 Engellenmesine rağmen söyleniyor. Biz bütçe görüşmelerinde söyledik, engellenmesine rağmen çünkü içeride bazı hususlar hallediliyor Sayıştay’da.

1:34:13 Af için şaşırdım, mağdur da beklemiyormuş, ailesi ile de konuştum, beklenmedik bir af olmuş. Biz sürekli gündem ediyorduk, çok ağır bir engel yaşandı.

1:34:35 Güvenlik görevlisi olduğu için birilerinin öfkesi biraz yatıştı ve böyle bir konu gündeme geldi fakat 20 ay boyunca o insanın çektiği bir işkence! Cezaevinde başkasının yardımıyla iki tane daha ağır engelli insanla beraber kalıyordu. Olacak şey değil! Elini yakmış, kaç kez yakmış! Sıcak su soğuk su nereden açılacağını bilmiyor, gözü görmüyor açıyor eli yanıyor. Havalandırmaya çıkıyor oraya buraya çarpıp vücudu yaralanıyor bu insanı 20 ay boyunca cezaevinde tutmuşsunuz! 20 ay önce çıkması gereken bir insan 20 ay bekletilmiş. Birisinin hıncı hafifledi sanırım biraz, bilemiyoruz! Binlerce çıkması gereken insan var. Sayın Aysel Tuğluk oldukça kötü bir durumda ve halen bir intikam duygusuyla çıkarılmıyor.

1:37:26 Binlerce insan mağdur. Bu sabah başvuru geldi, Kars Sarıkamış’ta bir uzman çavuş, yargılanmış beraat etmiş. Ardından “Bu nasıl beraat eder?” diyerek Bölge idare bozmuş 12.5 yıl ceza vermiş, eşi bize başvuruyor. “Bizim darbeyle alakamız yoktu. Birilerinin uygun bulmamasıyla tekrar cezalandırıldık. Şimdi doğum yapacağım ne başında babası olacak ne başka bir şey perişan durumdayız.” İnsanlar adil olmayan şekilde yargılandılar ve hasmane cezalar verildi! Düşünün beraat bakıyor bir şey yok!

1:38:16 Takipsizlik beraat alan işine dönsün ama adil bir yargılama mı oldu? Binlerce adil olmayan yargılamayla terörist ilan edilen insan oldu.

1:38:37 Rapor neden oluştu? Bir başka gazeteci Mevlüt Öztaş; kanser hastasıydı Adli Tıp Kurumu bile tahliye edilmeli, infaz erteleme almalı dedi fakat siyasi bir kişi olduğu için ATK’dan sonra bir de mahkemenin karar vermesi gerekiyordu, mahkeme: “Hayır tahliye olmamalı.” Dedi. Sağdan, soldan her kesimden insanın uğradığı bir mağduriyet daha var, ATK zaten çok zor rapor veriyor hasta mahpusa, bir de ondan sonraki mahkeme aşamasında da yine engellenebiliyor insanlar. Bu tamamen her şeyin siyasallaşması anlamına geliyor. Böyle bir ülkede bir ilerleme olabilir mi? Her şey tabii ki kötüleşecek, raporlarımızda bunları ayrıntısıyla anlattık, binlerce örneği var. Mağdurlar İçin Adalet Platformu Twitter adresinden https://drive.google.com/file/d/1ZKu8A31NWApIG37XFzWz26yaM-8yC2SF/view bu linkten ulaşabilirler.

1:40:27 Bir milletvekili olarak 4 yıldır Meclis’teyim belki binlerce defa siyasi mahpuslarla görüşme dilekçeleri verdim, Adalet Bakanlığı reddetti. Sn. Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Ahmet Altan için ama siyasi mahpus olunca Adalet Bakanlığı iznine tabi tutuldu OHAL döneminde, öncesinde bu yoktu. Adli mahpusa bir şey demediler, siyasi mahpusta Adalet Bakanlığı izni dediler. Binlerce dilekçemize cevap vermedi Adalet Bakanlığı ki yarın öbür gün uluslararası alanda belge olmasın diye cevap vermiyorlar fakat Alparslan Kuytul’un önceki tutukluluğunda da defalarca istedim ziyaret etmeyi reddetmişlerdi, şimdi adli mahpus statüsünde cezaevinde yine başvurduk yine olumlu cevap gelmedi, bu sefer olumlu cevap gelmeyince biz atlayıp Patnos’a gittik. Patnos Cumhuriyet Başsavcısı’nın önüne yasayı koyduk. Tutuklu ve Hükümlüler Yasası’nın 40. Maddesi, bir milletvekili adli mahpus ile görüşme konusunda izin istemez, cezaevi idaresine bilgi verir ve görüşür yasa bu. “Sayın Başsavcı aylardır bizi engelliyor Adalet Bakanlığı ama yasa bu lütfen görüşmemizi engellemeyin.” Dedik. Başsavcı izin vermek zorunda kaldı. Bir milletvekili olarak ne kadar engelli bir koşu sonrasında cezaevine girebiliyorum, en sonunda Alparslan Kuytul ile görüştük. 2 saat civarında görüşme yaptık. Sağlık durumunu iyi buldum ama kendisinin bir esir olduğunu, siyasi bir rehine olduğunu, tamamen uyduruk bir dava sonucu burada olduğunu ve tecrit uygulandığını söyledi. Görüntülü görüşme hakkı adli mahpus statüsünde olduğu halde verilmiyormuş ve birtakım anlamsız disiplin cezaları nedeniyle birçok hakkının çiğnendiğini 8 kişilik koğuşta tek başına kaldığını söylüyor ve “Düşüncelerimi duyurmak için yaşıyorum, başka da bir şey düşünmüyorum, cezaevinde olmam bana ağır baskıdır ama ben yeter ki kamuoyuna düşüncelerimi duyurayım, başka bir şey düşünmüyorum.” Diye bize cevap verdi. Ağır baskı ve tecrit altında olduğunu görüyoruz. Biz tecrit kime uygulanırsa uygulansın karşı çıkıyoruz, Türkiye’de maalesef yoğun bir tecrit uygulanıyor ve pandemi döneminde cezaevlerinde bu arttı. Cezaevinde hasta mahpus ölümleri de arttı. Şu anda 1 Aralık 2021 tarihinden beri 65’leri aştı cezaevinde ağır hastalık, fiziki veya ruhsal nedenler dolayında hayatını kaybeden, gerek hastalık dolayısıyla ölüm veya intihar dolayısıyla ölenlerin sayısında dünya şampiyonu olmuş durumdayız. Çok yoğun bir sayı, tecrit sadece siyasi mahpuslar değil hemen her kesimi kapsayan bir şekilde mahpuslara çok ağır ihlaller yaşatıyor maalesef.

1:44:13 Mohamed İsse Abdullahi ağır bir polis baskısı gördü, Somalili bir kardeşimiz ruhsatlı bir lokantayı işletmesine rağmen ağır baskılar gördü. “Kızılay’da olma git Mamak’ta, Altındağ’da lokanta aç.” Denildi dinlemedi ve şu anda geri gönderme merkezinde eğer ki Somali’ye geri gönderilirse orada hayati tehlike yaşayabilir öldürülebilir. Çok açık, yıllardır annesini babasını görmek için Somali’ye gidemeyen bir insan ve biz onunla ilgili basın açıklaması yaptık, polis bu açıklamaya müdahale etti, açıklama yapılmadı. Ben açıklamayı yapmak zorunda kaldım, etrafımda beni dinleyen insanları da uzaklaştırdılar. Düşünün bu ülke milletvekilinin siyaset yapma hakkının da gasp edildiği onu dinleyenlerin uzaklaştırıldığı bir ülke haline geldi, biz bununla ilgili suç duyurusunda da bulunduk. Askeri öğrenci ailelerin açıklamasına izin verilmemişti Nisan ayında, ben tek başıma yaparken yanımdaki vatandaşı polis alıp götürmüştü beni dinlerken şimdi de bir milletvekili olarak yaptırılmayan bir basın açıklamasını ben tek başıma yaparken kimsenin beni dinlemesine izin vermeyip götürmüşlerdi bununla ilgili de suç duyurusu yaptık ve takibini de yapacağız.

Yorumlar