2018-05-04 00:00:00

Artı Gerçek Yazarı Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, muhalefet cephesinde oluşturulan 4’lü ittifaka HDP’nin dâhil edilmemesinin stratejik bir tercih olduğunu belirtirken, hem hükümet hem de muhalefet cephesinde oluşturulan ittifaklara milliyetçiliğin yön verdiğini ifade ederek “muhalefette bile Türk milliyetçiliği ağır bastı” dedi. Erken seçimin kaderini Kürt seçmeninin belirleyeceğini vurgulayan Gergerlioğlu, AK Parti içerisindeki eleştirel kitlenin bir bölümünün Saadet Partisi’ne yöneleceğini dile getirdi. Gergerlioğlu, Demirtaş’ın önceki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oy oranının da üstüne çıkacağını öngördüğünü kaydetti.

Mehmet Uğur ÇAKIL/Yenigün Özel
DİYARBAKIR – Türkiye’de tek gündem erken seçim. AK Parti-MHP işbirliği ile kurulan ‘Cumhur İttifakı’na karşı muhalefet cephesi tarafından oluşturulan CHP, İYİ Parti, SP ve DP’li 4’lü ittifaka HDP’nin dâhil edilmemesi çokça tartışıldı. Muhalefet cephesinde oluşturulan ittifakta yer alan parti tabanlarının HDP’nin yer alacağı bir oluşuma sıcak bakmadıklarına yönelik açıklamalar yapılırken, HDP cephesi ise seçime parti olarak girecek. Türkiye sıcağı sıcağına 24 Haziran’a ilerlerken biz de ittifakların dışında tutulan HDP’ye karşı olan tutumu, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda Kürt seçmenin nasıl bir tepki geliştireceğini, ceza evinde olan bir Cumhurbaşkanı adayının toplum tarafından nasıl karşılanacağını ve AK Parti seçmeninde yaşanabilecek olası bir kopuşta muhafazakâr kesiminin hangi adrese yöneleceğini Artı Gerçek yazarı Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu ile konuştuk.

 “Stratejik oy hesapları yapılıyor”

 CHP-İyi Parti- SP ve DP’li 4’lü muhalefet ittifakına HDP’nin dâhil edilmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce oluşan bu tablo siyasi stratejik bir tercih mi, yoksa ‘Kürt Fobisi’nin devam ettiğinin göstergesi mi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben bu 4’lü ittifaka HDP’nin dâhil edilmemesini stratejik bir tercih olarak görüyorum. Şu anda partiler ilkelerden ziyade stratejik oy hesapları yapıyor. HDP de bu süreçte ısrarcı olmadı. İlla ben de ittifakta yer alayım demedi. HDP yetkilileri bunu anlayışla karşılayabileceklerine yönelik bir tutum takındı. 4’lü ittifakı oluşturan partilerin tabanı tepki koymasa bu ittifaka HDP’yi de katabilirlerdi diye düşünüyorum. Şu da bir gerçek ki toplumda bir ‘Kürt Fobisi’ var. İyi Parti her ne kadar MHP’den ayrılsa bile Kürt meselesinde takındığı tutumda bir değişiklik yok. Sadece isim değişmiştir. Maalesef olayın böyle bir arka planı var.

HDP muhalefetin ittifakında huzur bulamazdı”

Bilindiği üzere AKP-MHP ittifakı milliyetçi söylemler eşliğinde kuruldu. CHP’nin başı çektiği 4’lü ittifak da genel anlamda sağ-milliyetçi kesime hitap eden bir oluşum olarak nitelendiriliyor. İyi Parti’nin katı tutumu HDP’nin ittifak dışında kalmasında önemli bir etken olarak ön plana çıkıyor. Siz hem hükümet cephesinde hem de muhalefet cephesinde milliyetçiliğin Türkiye siyasetine yön vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Maalesef durum budur ama toplum da budur. Bizim bu durumu derin bir anlamda toplum ile irdelememiz lazım. Şu bir gerçek ki milliyetçi bir toplum var. Hem sekülerlerimiz hem de dindarlarımız genel anlamda milliyetçidir. Türk milliyetçiliği din ve vatandaşlık ile iyice kaynaşmış durumda. Öyle bir yere gelindi ki CHP’nin ulusalcı anlayışı ve bu konudaki vehimleri İyi Parti ile birleşerek muhalefette bile Türk milliyetçiliği ağır bastı. Oluşan 4’lü ittifak Türk milliyetçisi olduğunu açıkça ilan ediyor. Muhalefette böyle bir durumu görüyor oluşumuz son derece üzücü. HDP’nin ittifaka katılması kimisi için kırıcı, üzücü olarak algılanabilirdi ama bence HDP de muhalefetin ittifakında olsaydı huzur bulamazdı. Bu anlayış ile bir bütünlük sağlanması gördüğüm kadarı ile çok zordu. Belki HDP ihtimali düşmüş zayıf bir parti olarak algılanıyor fakat en azından HDP seçime kendi açık net görüşü ile katılmaya hazırlanıyor. Bu durum HDP’ye ilerde güç kazandırabilir. Bu anlamda dışlanmışlığın getirdiği bir halden dolayı HDP puan toplayabilir diye düşünüyorum.

Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa sizce Kürt seçmen nasıl bir tepki geliştirir? Kürt seçmen Erdoğan’ın rakibine rahatlıkla oy verir mi?

 Bence Kürt seçmen ikinci turda Erdoğan’ın karşısındaki adayın kim olduğuna bakarlar. Erdoğan’ın karşısında rakip olarak Türk milliyetçisi ve Kürt meselesine soğuk bakan bir rakip olursa Kürt seçmenin bir kısmı sandığa gitmez. Bir kısmı da Erdoğan’a olan kırgınlıklarından dolayı tercihini Erdoğan’ın rakibinden yana kullanır. Kürt seçmenin bir bölümü de Erdoğan’a oy verir diye düşünüyorum. Bu durumda net bir şekilde Erdoğan kazanır. Böyle bir tablo oluşması halinde Erdoğan’ın çok karlı olacağını düşünüyorum. CHP, dindarlardan ve Kürtlerden oy alabilecek bir aday seçmezse bu iş bitmiştir. CHP kendi ulusalcı tabanına yönelik bir aday seçecekse seçim bitmeden kaybedilmiştir. Bana göre Akşener değil CHP’nin adayı ikinci tura kalacaktır. Bu yüzden CHP’nin açıklayacağı aday çok önemlidir. Kürtlerin rahatsız olacağı bir adayın tercih edilmesi seçimi bitirmiş olacaktır.

“Kürtler anahtar rol olduklarının farkında olmalı”

Sizce Kürtlerden ve muhafazakâr kesimden oy alabilecek bir isim var mı?  

 Abdullah Gül bu vasfı gerçekleştirebilirdi. İkinci turda Kürtler Abdullah Gül’e oy verirdi diye düşünüyordum. Fakat Gül çekildi aday olmadı. Şu anda bir isim zikretmek çok doğru olur diye düşünüyorum. Belki de hiç kimsenin beklemediği bir sürpriz aday çıkacak. Bu konuda spekülasyon yapmamak gerekiyor. Şüphesiz ki seçimin kaderini Kürtler belirleyecek. Bu noktada kilit parti HDP’dir. Kürtler hem doğu da hem de batıda önemli bir nüfusa sahip. Yüzde 18’lik bir Kürt seçmenin olduğu tahmin ediliyor. Kürt seçmenin oyunu alan iki parti HDP ve AK Parti’ye oy veriyor. Kürtler’in bu anahtar rolün farkında olmaları lazım. Ben Kürtlerde moral bozukluğu ve bezginlik halini görüyorum, bu yanlıştır. Kürtler kilit rol olma kozunu çok iyi kullanmalı diye düşünüyorum. Kürtler yüz yıldır çok büyük haksızlıklara uğradılar. Bu seçimle bu haksızlıkları sürdürecek bir tablo da ortaya çıkabilir. Kürtlerin bunu önleme gücü var. Ben bu noktada Kürt halkına seslenmek isterim. Türkiye’nin kaderi ile ilgili çok kritik bir noktadayız. Belki de 24 Haziran sonrası ortada demokrasi diye bir şey de kalmayacak. Şu anda bile ifade özgürlüğü bakımında çok büyük sıkıntılar yaşanıyor. Fikri bir hamaset ile her şey bir anda yok edilebiliyor. Afrin hareketi döneminde de çok büyük bir baskı yaşadık. Bu dönemin daha beterinin yaşanabileceğine vurgu yapmak istiyorum.

Afrin harekâtı demişken, son dönemlerde Afrin ile ilgili medyada haberler bir anda kesilmeye başladı. Afrin ile ilgili haberler görmüyoruz. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?


Afrin harekâtının Kürtler arasında bir kırgınlığa yol açtığını Ak Partili yetkililer biliyorlar. Ak parti ve HÜDA-PAR seçmeni arasındaki Kürt vatandaşların vicdan sızısı yaşadığını biliyorlar. Bu işler mekanik değildir. Girdik, vurduk, kırdık meselesi değil. Bu durumun yansımaları da oluyor. Pirince giderken eldeki bulgurdan olma meselesi de var. Bunu unuttular, sonradan hatırladılar. Bölgedeki Ak Partili yetkililer Cumhurbaşkanı’na bunları iletiyor. Bu durumu onarmak için önemli söylemler geliştirecekler. Kürt meselesi çözülmeden zaten Türkiye de bir yere gitmez. Böyle ite kaka baskın bir seçim ile başkanlığı kapabilirsiniz ama Türkiye’nin meseleleri bitmez. Bu yüzden göz boyayarak Afrin’i unutturalım görüşü belki bir yere kadar başarılı olabilir fakat zemin bulamaz. Bu anlamda şu an önemli miktarda seçim rüşvetleri dağıtılıyor. Önemli bir devlet gücü kullanılıyor. Maddi anlamda zor durumda olan vatandaşlar için bayram öncesi bu seçim rüşvetleri çerçevesinde verilmesi öngörülen para kimilerinin aklını bulandırabilir. İmar affı ile birlikte çevre mahvediliyor. ‘Ne varsa satalım, vatandaşa verelim’ anlayışı varsa burada büyük bir korku var demektir. Bu noktada Kürtler’e de önemli seçim rüşvetleri vaat edilecektir. 

“Saadet Partisi AK Parti seçmeninden oy alacaktır”

16 yıllık AKP iktidarında hükümetin politikalarından rahatsız olan AKP içindeki eleştirel bir kesimin varlığında söz ediliyor. Sizce AKP içindeki muhafazakâr- liberal kesimden bu seçimde başka bir partiye kopuş olur mu? Bu kopuşta hangi partiye yönelme olacağını düşünüyorsunuz?

Yaşanacak olan bir kopuşta Saadet Partisi’ne bir yöneliş olur. Bu çok açık bir şekilde belli oluyor. Saadet Partisi inisiyatif alma noktasında önemli bir performans sergiliyor. AK Parti’nin tabanı Saadet Partisi’ne bakıyor diyebiliriz. Temel Karamollaoğlu net bir şekilde yıkıcı değil yapıcı bir söylem kullanıyor. Her kesim ile bir diyalog hali mevcut. Bu durum mutlaka karşılığını bulacak ve AK Parti’den Saadet Partisi’ne bir kayma olacaktır diye düşünüyorum. Saadet Partisi’nin seçim barajı yüzünden önceki dönemde AK Parti’ye oy veren kitlesinin hepsi geri döner diyemiyoruz. Bana göre kafası karışık olan ve henüz kararını veremeyen bir kitle de var. Medya gücü olsaydı AK Parti’den Saadet Partisi’ne önemli bir oy kopuşu olurdu fakat medya şu an tek elde toplanmış durumda. Oldukça sıkıntılı bir sürece gireceğiz. Her halükarda Saadet Partisi AK Parti seçmeninden oy alacaktır.

Son zamanlarda HÜDA-PAR’ın Kürt sorununa ilişkin peş peşe açıklamaları oldu. HÜDA-PAR’ın Kürt sorununa son dönemde yakınlık göster

mesini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

 

HÜDA-PAR’a Kürt meselesi sorulduğu zaman Kürt sorununun olmadığını söylemiyorlardı.  HÜDA-PAR ümmet-i Muhammet çatısı altında sorunları çözmeye yönelik söylemlerde bulunuyordu. Irkçılığın haram olduğu belirtiliyordu. Onlar da bir Kürt ayrımcılığı olduğunu biliyordu. Sanırım çözüm noktasında bir şeyler söyleme gereği duydular. Bunu daha net ifade etmeyi tercih etmeye karar vermiş görünüyorlar. Çözüm süreci bitti. Buna rağmen devlet bu meseleye bir çözüm bulmak istiyor. PKK’nın devrede olmadığı, bölgedeki kanaat önderleri, STK’lar ve dini çevrelerin olduğu bir çözüm bulmaya çalışacak. Bunun hazırlıklarının yapıldığını duyuyoruz.

PKK’nin dâhil edilmediği bir süreç karşılık bulur mu?

Realiteyi konuşmak gerekiyor. İşin doğrusu ben bunun bir karşılığının olacağını düşünmüyorum. Sonuçta Kürt meselesinde dolayı PKK ortaya çıkmıştır. Kürt meselesini konuşurken PKK’yı konuşmamak barışın sağlanmasını önleyen ve geciktiren bir durum olacaktır. Bunlar geçici tedbirler olacaktır. Kalıcı çözüm için sevmediklerinizle de masaya oturmanız gerekiyor. Boş yere külfet çekmemek gerekiyor. Günlük çözümler sonuç vermez. İş tamamen eşit vatandaşlığa yönelik adil hukuki adımlar atılarak çözülebilir.

“İhraç edilenlerde rövanş alma duygusu var”

Siz de görevinden KHK ile ihraç edilenlerden birisiniz. Kamudan yüz binlerce çalışan ihraç edildi. İhraç edilenleri aileleri ve akrabaları ile birlikte ele aldığımızda oluşan tepkinin sandığa etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İhraç edilen bu insanlar hükümete çok kızgınlar. İhraç edilenlerin yakınları ve çevreleri de çok kızgın. Şu anda onlar için bir fırsat doğuyor. Bu durum AK Parti oylarında bir miktar gerilemeye yol açabilecek bir potansiyele sahip. Bunu da engellemek için hükümet ‘genel af’ adıyla bir balon uçuruyor. İhraç süreçlerinde insanlar çok ağır cezalar ile karşı karşıya kaldılar. Karakol ve mahkeme ile tanışmamış aileler cezalandırıldı. Şimdi onlara genel af sunulması önemli bir rüşvettir. Bunun nasıl gerçekleşeceğini bilmiyorum. Fakat KHK ile ihraç edilenlerde kızgınlık, öfke, sitem ve en önemlisi rövanşı alma duygusu var. Bu da sadece yüz eli- iki yüz bin kişi değil. Aileler ile birlikte iki milyona yakın bir topluluk var. Bu da azımsanmayacak bir sayı değil ve önemli bir etkiye sahip.

“Demirtaş oyunu arttıracak”

İlk defa bir ceza evinde olan bir Cumhurbaşkanı adayı seçimlere girecek. Selahattin Demirtaş’ın alacağı oy oranı ile ilgili bir öngörünüz var mı?

 Demirtaş toplumda karşılığı olan bir isim. Hukukun ayaklar altına alınarak Demirtaş’ın ceza evine atıldığını tüm toplum biliyor. Kürt toplumunun önemli bir kesiminin bu noktada Demirtaş’a yönelik ilgisi ve sevgisi var. Bizim toplumda mazlum konumuna düşenler her zaman destek görür. Çünkü Demirtaş hukuki değil siyasi bir karar ile cezaevine atılmış durumda. Ben şahsen Demirtaş’ın önceki Cumhurbaşkanlığı seçiminden daha fazla oy alacağını düşünüyorum. Liderler arasında kemik oyu olan biri.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

24 Haziran seçimi bu toplum için büyük bir fırsat. Demokrasiden uzaklaşılan dönemde yöneticilerden çok şikâyetçi olduk. 2015 ten sonra şimdi sandık önümüze geliyor. Yönetimi değiştirmek halkın elinde. 3 yıl boyunca herkes oturdu, şikâyet etti. Şu anda şikâyet zamanı değil değişim ve değiştirme zamanı. Bence bu fırsat çok iyi değerlendirilmeli. 2018 sonrası daha karanlık bir Türkiye görmemek için çok mantıklı bir yaklaşım ile meseleye eğilmek lazım.

Diyarbakır Yenigün

Yorumlar