Sınav yolsuzluğu iddialarıyla 20 Mayıs’ta Dışişleri Bakanlığı’na düzenlenen ve 249 kişi hakkında yakalama kararı çıkarılan operasyonda 78 kişi gözaltına alınırken, gözaltına alınanlarla ilgili işkence iddiaları ortaya atıldı.

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay tarafından cevaplandırılması talebiyle verdiği soru önergesinde, “Tarafıma iletilen bilgide: ‘Ankara Mali Şubesinde gözaltında olan Dışisleri Bakanlığı’nın eski çalışanlarına ağır işkenceler yapıldığı iddia edilmektedir. Halen gözaltında yaklaşık 100 kisinin olduğu belirtilmektedir’ iddiaları yer almaktadır” ifadelerini kullandı. 

 

Gergerlioğlu, 26 Mayıs akşamı o iddiaları Twitter paylaşımında da dile getirmiş ve ‘cop sokma’ya kadar varan ağır işkence iddialarına dikkat çekmişti:

 

Gergerlioğlu, önergesinde işkence ile ilgili şu sorulara yanıt verilmesini istedi:

 

“1.    Ankara Mali Şubede gözaltındaki Dışişleri Bakanlığının eski çalışanlarına ağır işkence yapıldığı iddiaları doğru mudur? Bu iddia doğruysa konuyla ilgili açılmış bir soruşturma var mıdır?

 

2.    İşkence iddiasında bulunan yurttaşlar gözaltına alınırken ve işkence iddiası sonrasında sağlık kontrolünden geçirilmiş midir? Sağlık kontrolü sonrasında çıkan sonuçlar iddiaları desteklemekte midir?

 

3.    Yurttaşların gözaltında tutuldukları şubedeki kameralar incelenmiş midir? Şubedeki kameralar incelenmemişse sebepleri nelerdir?

 

4.    Gözaltındaki Dışişleri Bakanlığı eski çalışanlarının çırılçıplak soyulduğu, ters kelepçe takılarak dizlerinin üzerinde yürütüldüğü, sürekli hakarete maruz kaldıkları ve makatlarına cop sokulması tehditlerine maruz kaldıkları iddiaları doğru mudur?

 

5.    Gözaltında tutulan yurttaşların avukatlarına işkencecilerin gece geleceklerini bu sebeple de şimdi avukat görüşü yaptırılamayacağının söylendiği iddiaları doğru mudur? Bu iddialar doğruysa Anayasanın 17. maddesindeki: “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” İfadelerine rağmen nasıl olur da devlet görevlileri tarafından işkence açıkça ifade edilebilmektedir? 

 

6.    Yasa gereği Avukat görüşü yaptırılması zorunluyken neden bu görüş sağlanmamıştır?

 

7.    Çalışanların asıl avukatları ifadeye çağrılmayıp BARO’dan nöbetçi avukat eşliğinde işkence sonrasındaki ifadelerin imzalatıldığı iddiaları doğru mudur? Bu iddialar doğruysa bu konuyla ilgili açılmış bir soruşturma var mıdır?

 

8.     1 haftadır gözaltında olan çalışanların gözaltı sürelerinin 4 gün daha devam edeceği iddiaları doğru mudur? Gözaltında tutulan yurttaşların itirafçı olmaya zorlandıkları iddiaları doğru mudur? Bu iddialar doğruysa OHAL Döneminde bile kabul edilemeyecek uygulamalar hangi yasal gerekçelerle uygulanmaktadır?

 

9.    Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin İşkence yasağı başlıklı 3. maddesinde, “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz” ifadesi yer almaktadır. İşkence iddiaları doğruysa kim ya da kimler, kimlere güvenerek gözaltındaki yurttaşlara işkence edebilmişlerdir?

 

10.    04 Mayıs 2006 tarihli Akkurt/Türkiye Davasında gözaltında işkence iddiaları çerçevesinde AİHM Türkiye’yi sözleşmenin İşkence Yasağı başlığı kapsamında ihlal kararı vermiştir. Bu karar üzerinden geçen 13 yıla rağmen halen Türkiye’de işkence iddialarının devam etmesinin sebepleri nelerdir?”

 

İşkence iddiaları ile ilgili konuşan Gergerlioğlu şunları söyledi:

 

“21. yüzyılda Ankara Emniyetinde yaşandığı iddia edilen vakalar kabul edilebilecek gibi değildir. Dün attığım Tweet ulusal ve uluslararası basında ses getirmiştir. Ben İçişleri Bakanlığı’ndan acil bir açıklama bekliyorum.

 

Bu konuda attığım Tweetle yetkilileri İçişleri Bakanlığı’nı açıklama yapmaya çağırdım ama halen bana İçişleri Bakanlığından açıklama gelmiyor, bekliyoruz. Biz 3,5 aydır kayıp olan insanların da işkence gördüklerinden şüpheleniyor ve bu konuda halen açıklama bekliyoruz. Bu iddiaların artması ve İçişleri Bakanlığının halen açıklama yapmaması işkence olduğu algısını güçlendirmektedir.

 

Bu ağır işkence iddiaları kabul edilecek bir davranış değildir. İşkence ve Kötü Muamele yasağı Türkiye’nin imzacısı olduğu Uluslararası Sözleşmelerde açıkça yasaklanmıştır. Bu konuda 90’larda zaten sabıkası kabarık olan Türkiye’nin muhakkak bir açıklama yapması gerekmekte ve iddialar doğruysa devlet görevlilerini hukuk çerçevesinde en ağır şekilde cezalandırmalıdır. Mafya ile Devleti birbirinden ayıran en temel fark hukukun üstünlüğüdür.

 

Devlet görevlileri bilmelidirler ki hiçbir zaman yapılan işkenceler yapanların yanına kar kalmaz. Bu suçların zaman aşımı yoktur. Ben bir an önce gerekli adımların atılmasını ve İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığını hukuk devleti olma noktasında adım atmaya davet ediyorum.”

 

İşkence iddialarından bazıları şöyle:

 

“Şu an 20 kişi Mali Şube’de işkence görüyor. Gözaltına alınanlardan 15 kadın serbest bırakıldı. Gözaltındakiler Mali Şube’de ancak işkence için muhtemelen Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan özel bir ekip geldiği düşünülüyor. 

 

Gözaltındakilerden biri, makatından cop sokulunca bayılmış gibi yapınca hastaneye götürüldü ve işkence orada da sürdü. Kafası duvarlara vuruldu. Doktor işkence ve darp yoktur raporu verdi. Ancak çekilen fotoğraflar fiziki işkenceyi kanıtlayacak türde. Bu kişiye zorla, ‘rahatsızlığım dış bir müdahaleden kaynaklanmamaktadır’ benzeri ifadelerin olduğu bir belge imzalatıldı.

 

İşkence sırasında, kişilerden yalan beyanda bulunmaları ve sınavda hile yapıldığını söylemeleri istendi. Bir kişi itirafçı olmayı kabul ederken diğerleri reddettiği için işkence devam ediyor. İşkenceciler, ‘yarına kadar konuşmazsanız daha beter işkenceler yapılacak’ tehdidinde bulundu.

 

Kişilerin gözaltında henüz ifadeleri alınmadı ve bugün ek gözaltı süresinin talep edilmesi bekleniyor.

 

Gözaltındakilere, ‘sınav kağıtlarınız birbirine benziyor’ denildiğinde, sınav sorularından eksen kayması tartışmasının o dönem yoğun bir şekilde sürdüğü, Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan bir yazıda da bu tartışmaya değinildi ve sınav girenlerin bu konunun sınav sorusu olarak karşılarına çıkma ihtimaline binaen, eksen kayması konusuna çalıştıkları yanıtı verdiği belirtiliyor.

 

Amacın, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na siyasi bir gözdağı vermek olduğuna dikkat çekiliyor.”

Kaynak

Yorumlar