2013-10-05 00:00:00

000 yıl sürecekti, diğer darbeciler de sıraya girdi

1000 yıl sürecekti, diğer darbeciler de sıraya girdi 28 Şubat soruşturması aradan geçen 15 yıl sonra başladı. Darbelerin meclis değişikliği makyajı ile yapıldığı bir gelenekten gelen bir Cumhuriyet’iz. Başta direksiyonu elinde tutanlar sureten seçilenlerin eline vermişlerdi ve kafalarına estiği zamanlar bir omuz darbesi ile direksiyona geçiveriyorlardı. Bazen de muhtıralarla kaş göz işareti yaparak bunu sağlıyorlardı. 28 Şubat hazırlıklarına 1992’lerde başladıklarını söyler Oramiral Güven Erkaya. Ardından Batı çalışma grupları kurularak halkın iradesini dinamitlerler. Bir gün yakalarına yapışılıp hesap sorulacağını hiç düşünmemişlerdi. Zira böyle bir gelenek yoktu. Bu sürecin başlatılabilmesi referandum ile olmuştu. Referandumun niçin çok önemli olduğu şimdi ortaya çıkıyor. Zira 12 Eylül’den sonra 28 Şubat paşaları da yargı önüne çıkmaya başladı. 12 Eylül için halkı anarşi bahanesi ile kandıran cuntacı paşalar, 28 Şubat’a zoraki kılıflar bulmaya çalıştılar. Birilerinin zaafını kullanmaya çalıştılar. Ama bu sahtekarlıklar tutmadı . Halk kısa bir süre sonra devrilenlerin gömlek çıkaran türü de olsa takipçilerini iktidara getirdi. 1999 seçimlerinde 28 Şubat ile ilgili halkın tepkisi beklemiş ve göremeyince hayal kırıklığına uğramıştım. Zira depolitize halkın büyük bir çoğunluğu Apo’nun yakalanması, Bülent Ecevit’in popülarize edilmesi gibi faktörlerden etkilenerek darbecilerin istediği bir hükümeti başa getirmişti. Klasik İslami gruplar da geleneksel reflekslerini göstermiş başlarına darbe açan bir partiden uzaklaşarak merkez partileri destekleme yönelişlerine geri dönmüşlerdi. Fakat darbecilerin kötü niyetleri nimeti paylaşma anlamında bir yağmaya dönüşünce yani maskeler düşünce halk bu sun’i zorlama iktidardan uzaklaşarak belediyeciliğinden tanıdıkları Tayip Erdoğan’a yönelmişti. Halkın 28 Şubat’ın rövanşı alınsın diye bir derdi yoktu. Ama 28 Şubat’ın zorunlu sonucu yağmacılığın oluşturduğu bunalımdan bir kaçış gerçekleşiyordu. Aslında daha o günlerde yenilmiş olan darbeciler “28 Şubat 1000 yıl sürecek” diyerek yeni darbeler planlamaya başlamışlardı bile. Ama artık miatları dolmuştu. İyi bir istihbarat çalışması ile takip edilince de komik ve acemi darbeci halleri ortaya çıkmış, tel tel dökülmüşlerdi. Ortaya çıkan darbe günlükleri Dalton kardeşlerin aralarındaki konuşmaları anımsatıyordu. Zoraki Cumhuriyet mitingleri de ölmüş darbeci zihniyeti canlandırmaya yetmedi ve 27 Nisan muhtırasındaki güçsüz reste rest karşılığını alınca bu, onlar için yenilginin ilanı oldu. Demokrasi bir süreç oldu. Dindarlarımızın sorgulanmasını akılarına bile getirmedikleri 28 Şubat sorgulanabilir hale geldi. Darbeciler evlerinden alınıp gözaltına alındı. Çevik Bir gibi birisi gözaltına alınabiliyorsa bunun tutuklamaya döneceği ve diğerlerine de sirayet edebileceği kolaylıkla öngörülebilir. 28 Şubatçılara bu tokadı hükümet attığı adımlarla kolaylaştırmıştı. Darbecilerin yargılanmasının önü açılamıyordu. Referandum öncesi nice asker kişi hakkında suç duyurusu yapılmıştı ve fakat bunlar gülünç bir şekilde Genelkurmay hukuk müşavirliğine gönderilmişti ve oradaki akıbetini de herkes biliyor. Darbe soruşturmaları demokrasi adına önemli kazanımlardır ve insan haklarına uygun bir anlayışın yerleşmesi için başarılmış adımlardır. Ama halkın da güç siyasetine, zorbalığa boyun eğmemesi yönünde kendisini toparlaması gerekir. Yoksa hasbelkader tek başına iktidara gelen bir yapı olmasa bunlar başarılamazdı. Milyonlarca kişinin bedduasının hesabını öte dünyada vermeden önce hesap verme gerçeği ile bu dünyada karşılaşmaları darbeciler için iyidir. Şimdiki ve istikbaldeki darbe heveslileri için de iyidir. Sırada mağdur milyonlarca başörtülüye “o zaman Suudi Arabistan’a gidin” diyen ve darbenin baş destekçisi Demirel vardır. Darbe mağduru gibi görünüp darbecilerle iş tutma maharetini çok iyi kullanan Güniz sokak sakini de dünya gözü ile hesap verme gerçeği ile karşılaşmalıdır. Zira o sürecin gizli kahramanıdır. Cumhurbaşkanlarının yargılanması için devlete ihanet suçu işlemeleri gerekiyormuş. Devleti ve milleti 2001 yılı Şubat ayında perişan durumda bırakan sürecin destekleyicileri daha neye ihanet etmiş olsunlar. Demirel çok suçludur, zira askerlerle o kadar karşılaşıp daha sonra onlarla kol kola girme suçu da işlemiştir. Devlete ve millete daha nasıl ihanet edilsin? Gözaltına alınanların evlerinde yapılan aramalar ve ifadelerden sonra Demirel ile ilgili şok gerçeklerin ortaya çıkacağını sanıyorum. Çok can yaktılar. Çok genç kızın gözyaşlarını akıttılar. “Adam “ etmeye çalıştıkları halkı ikna odalarında tornalardan geçirmeye çalıştılar, ama başaramadılar. Çok beddua aldılar. Şimdi “rövanş mı?” diyorlar , “hayır adalet arayışıdır” ve öyle olması gerekir. O zalimlik yapanlara haddi aşıp zalimlik yapılmasına 28 Şubat’ın mağdurlarının gönlü razı olmaz. Sadece hak ettikleri cezaya bu dünyada adil bir soruşturma sonucu çarptırılsınlar yeter. Bir de öte dünyada verecekleri ağır bir hesap var. O zaten başka bir mevzu. 27 Nisan mıhtıra sahiplerinin de sanırım paçası tutuşmuştur. Bir gece yarısı kalkıp saçma sapan satırlar karalayıp bunu Genelkurmay’ın sitesine koyup “muhtıra verdim” saçmalığına kapılanlardan da hesap sorulmalıdır. 27 Nisan muhtırası aslında sonun başlangıcı değil sonun kendini ilan ettiği bir çabaydı. Zira sert bir karşıklık almaktan başka bir kaderi yoktu ve öyle oldu. Halkın da bu süreçten zalimlerin aslında çok güçsüz olduğu yönünde bir ders çıkarması gerekir.

Yorumlar