2016-06-15 00:00:00

Altan Tan'ın 13 Haziran 2016 tarihinde Habertürk gazetesinde yayınlanan  röportajının genel olarak kamuoyu tarafından doğru okunmadığını düşünüyorum. Tan, yeni bir parti kurmak istediğini söylemiyor, gelinen noktada siyasetin tıkandığını, bunun aşılmasının bir doğa kuralı olduğunu hatırlatıyor. HDP'nin bunu yapamaması halinde farklı alternatiflerin ortaya çıkacağını belirtiyor.

Tan, 7 Haziran sonrası PKK'nın hesap hatası yaptığını, savaşı HDP'nin istemediğini ama başlayınca en çok yıpranan ve arada kalanın HDP olduğunu, HDP'nin Kandil'e net bir “savaşı bırak” söylemi olmadığı müddetçe etkisizleşeceğini düşünüyor. “Ya savaş, ya siyaset” kararının gecikmeden verilmesi gerektiğini, PKK'nın  yanlış kararının sorumluluğunu alması ve çatışmadan vazgeçmesi gerektiğini belirtiyor. AK Parti’yi düşürmek için iç savaş yolu seçilirse sonucunda askeri darbe olacağını, hiçbir çözümün olmayacağını, Kürtlerin de zararlı çıkacağını düşünüyor.

Altan Tan doğru söylüyor bence. Yanlışta ısrar herkes için kayıptır. Parti, grup taassubu yapmadan özeleştiri yapan kazanır. Savaş her zaman siyaseti bitirir. Gelinen noktada sadece HDP için değil, her parti için siyaset alanının daraldığı ortadadır. Ak Parti bile değişmez lider vesayeti altında olduğu için siyaset üretememektedir. Her parti ve kesim yeni bir siyaset üretmelidir. Ancak siyaset üretmesi gereken parti en çok kanın aktığı sorunla ilgilenen HDP'dir. HDP, içeriden gelen bu açık yüreklilikli, net eleştiriye kulak vermeyecekse kime kulak verecektir?

Kürtlerin hangi kesimden olursa olsun hendek, barikat siyasetine destek vermediği ve bu politikanın PKK'nın yenilgisine yol açtığı bir gerçek artık. Savaşın devamı, siyaseti boğmaya devam ettiği müddetçe boş konuşmaların, sızlanmaların çözüme faydasının olmayacağı da bir gerçektir. HDP “kral çıplak “diyeni dışlamaya kalkarsa çıkmaz sokaktan kurtulamaz. Bu sözleriyle Tan'ın farklı parti kurma peşinde olduğunu sanmıyorum, HDPlilerin görmek istemediği bir istikbale işaret ediyor kanımca. Çünkü yaşam da siyaset de boşluk kaldırmaz. Tan, çözüm için “ya birlikte yaşamı seçme ve muhafazakarların HDP'de hakkaniyetli oranda temsil edilmesi gerekir, bu olmazsa farklı oluşumlar gelebilir”  diyor. Bu eleştiri dikkate alınmalıdır. Siyaset, inisiyatif alma sanatıdır. Çözümsüzlük yeni yönelişleri getirir. HDP'ye reaktif, Ak Parti ve devletten de umutsuz önemli bir Kürt kitlesi oluştu. Alternatif farklı oluşumların Kürt siyasetinde bölünmeye yol açma endişesi de yersizdir, belki güçlendirici de olabilir. 

Devam eden savaşın Abdülkadir Selvi'nin 15 Haziran 2016 tarihindeki Hürriyet gazetesindeki yazısında belirttiği gibi çözümü engelleyeceği ortadadır. Selvi, son yapılan kamuoyu anketlerinde yeni bir sürece Ak Parti seçmeninin çözüm sürecindeki %70 düzeyindeki desteğinin, şu an % 27'ye gerilediğini, HDP seçmeninin çözüm süreci öncesi %95'lerde olan desteğinde önemli bir düşüş olmadığını,  % 91.5 oranında siyaset ve masa ile çözüm beklentisi olduğunu vurguluyor. Savaştan en çok zarar gören ısrarla barışı istemektedir. Bu da savaşta ısrarın HDP seçmeni nezdinde de siyasette yeni  alternatif isteğine yol açacağını gösteriyor. HDP artık yeni siyaset üretmesi gerektiğini anlamalıdır.

Tan'ın söylediklerinin sadece yeni bir Kürt partisi kurulması ihtimaliyle ilgili olduğunu, onun yeni bir parti kurma hazırlığında olduğunu sanmak, siyaset açısından talihsizliktir. Siyasetin ucuz polemiklere vaktinin olmaması gerekir.

Tan, “AK parti zihniyeti demokratik evrilmeye hazır değildi” diyor, bu doğru, savaşın devamıyla Ak Parti seçmeninin var olan Kürt meselesini idrak etme oranının da dibe vurduğu ortada ve bu, sorunun çözümü için zarardan başka birşey değildir. Bunun için de çatışmanın durmasını sağlamak, sadece HDP'nin siyasal gücü için değil, Kürt meselesinin çözümü için de önemlidir.

Tan, “Türkiye’deki Kürtlerin siyasal mücadeleleri başarılı olursa  Rojava’nın da geleceği garanti altına alınır.” diyor ama Kandil tam tersini düşünüyor ve  Suriye'de bir başarı sağlamadan ateşi durdurmak niyetinde değil. Kandil bu siyasetiyle hem Türkiye'deki çözüm sürecini bitirdi hem de Suriye'de belirsizliğe oynuyor. Rojava için ABD tarafından  kullanılıp atılma ihtimali de var. Suriye için kısa vadede bir çözüm de görünmüyor.

Siyasette kesin kararlar alınması yeni dönemde  her kesim için artık ertelenemeyecek bir zaruret. Bunu göremeyenler sadece çözümsüzlüğü artıracaktır.

Yorumlar