2012-01-15 00:00:00

Uludere'deki katliam üzerine çok yazıldı. Daha uzun yıllar unutulmayacak çok üzücü ve vahim bir olayla karşı karşıyayız. Olayın üzerinden günler geçti ama bu trajedi unutulmayacak, öldürülen kişilerin acısı derin bir iz bırakacak.

Savaşa devam kararı almışsanız böyle olaylara da hazır olmalısınız. YılLardır süren bu yarayı güvenlik konseptini öne çıkararak çözmeye çalışıyorsanız böylesi  vahim   olaylara hazır olmalısınız. Yıllarca yetkisi tam ve kimseye karşı sorumluluk hissetmeyen JİTEM'cilerin yaptığının faturasını tüm toplum ödedi. Şimdi “belki açılım politikaları ile yeni bir dönem başlıyor” derken çıkmaz yola, batağa saplanıldı. Bu sefer kazara veya başka bir provokatif şekilde de olsa hukuk dışına çıkılmış oldu. Yapılması gereken hükümetin bir an evvel insan haklarını esas alan bir siyasi anlayış ve soğuk bir devlet dili yerine kardeş sıcaklığını, merhametini hissettirmesidir.

Karların arasında battaniyelere sarılmış ayakkabıları ile traktörlerin arkasında veya katırların üstünde taşınan cesetler varsa ve bunun mes'ulü devletse ve özür dilemiyorsa oldukça tehlikeli bir durum vardır. Ama bundan da öte batıda yaşayan Türklerin durumudur. “Sınırda ne işleri varmış, cenazaelerinin üzerine PKK bayrağı serilmiş, cenazesine BDP'liler sahip çıkmış” vb ifadelerle “bir bizden gitti bir de onlardan gitsin” diyen bir anlayış halk arasında dolaşıyorsa bu çok daha derin bir yarığın işaretidir. Oysa bilinen şudurki öldürülenler korucu ailesi üyeleridir ve onlar hakkında önceden olumsuz yayınlar yapan PKK şimdi cenazelere sahip çıkmaktadır.

Öldürülenler karın, soğuğun, tehlikenin ortasında sersefil bir şekilde sınır kaçakçılığı yapan ve neye uğradığını bilemeden öldürülen çoğu çocuk mazlum insanlardır. Burada artık siyasi bir mülahaza söz konusu olamaz. Ancak batıdaki dindar camia bile olayın acısını yeterince sahiplenmemiştir. Bilinç altında var olan Türk milliyetçiliği duyguları büyük bir acının dış ülkelerdeki farklı ırktan ama müslüman kişilerin acısı karşısında hissedilen duygularından baskın çıkmıştır. Oysa islam dini kimliği ne olursa olsun mağdur olanın yanında yer almayı emretmiştir.

Başbakan anında özür dilemeliydi. Belki bir yanlışlık sonucu bu olay oldu. Ama konunun hassasiyeti açısından bu olay pozitif bir hale dönüştürülebilirdi. Ama Dersim için özür dileyen Başbakan Uludere için özür dilemedi. Dersim'de yapılanlar için özür dilemek kolaydır zira oranın faili devlletti ve hükümet başkasının katliamı için özür dilemişti. Bu özür değil başkasını suçlamaydı ve kolaydı. Ancak şimdi belki yanlışlıkla da olsa fail siyasi iradedir ve özür dileme sırası Başbakan'dadır. Vakit çok geç de değildir Başbakan özür dileyip kendisine oy verenlerin de Kürt sorununa empati yapmasını sağlayabilir.

Savaş devam ettiği müddetçe devlet ve PKK karşılıklı bir çok olay için özür dileyecek herhalde. Gerçekten halkın her kesimine güven veren yaklaşımlar yapılmazsa bu tür olaylar çok olacak. Silahın egemen olduğu topraklardan barış, kardeşlik, şefkat fışkırmasını beklemeyiniz. Devletin sorumluluğu empati yapmada duyarlı insanları mahcup ettiren Türklerin de kendine gelmesini sağlayacaktır. Zira hiç bir insan hiç bir çocuk bir eğitim zayiatı olarak görülemez. Ayakkabılarının görülmesi ile ancak içinde bir insan olduğu anlaşılan battaniyedeki çocuk cesetleri karşısında ancak vicdan sahiplerinin kalbi titrer. Olay toplumda artık çok siyasileşmişs ve  e bu görüntü karşısında bile siyasi yorumlar yapanlar yüz kızartıcı bir örnek oluştururlar.
 

Yorumlar