2012-10-31 22:01:57

Cumhuriyet bayram yaptı mı?

 

Çankaya’da sorun kalmadı,  generaller başörtülü eşler ile aynı toplantıya iştirak ettiler. Cumhur’un istediği oldu ama demokrasi sağlanabildi mi? Bu manzaranın yaşandığı 29 Ekim gecesinin gündüzünde anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri engellenmeye çalışıldı.

Türkiye değişti mi? 2007’de gücü elinde bulunduranlar her türlü zorbalığı, hukuksuzluğu ve ahlaksızlığı yaparak cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale etmek istiyorlardı. Cumhuriyet mitingleri ile bir göz korkutmaca ve ardından darbe sinyalleri veriliyordu. O zaman bu mitingleri engelleyemeyenler,  şimdi güç sahibi olduklarını düşünerek onların benzeri  günümüz mitinglerini yasaklamaya çalışıyorlar. Boş yere arbede çıkıyor, 21. Yüzyılda Türkiye’de olmaması gereken görüntüler oluşuyor.

“İstihbarat var, karışıklık  çıkaracaklar, büyük provokasyonlar olacak” mazeretini bir yerlerden hatırlıyoruz. Yılllarca boş yere 1 Mayıs’larda ülkeye gerilim üreten mazeretlerin aynısı bu sefer alternatif kutlama talepleri için yapıldı. 1 Mayıs serbest kaldığında ise gayet sorunsuz gösteriler izledik, herhangi bir karışıklık yaşanmadı. Bırakın herkes istediği gibi bireysel ve toplu olarak kimseye zarar vermeden düşünce özgürlüğünü çağdaş geniş sınırları içinde beyan etsin. Ne olur bundan? Kim zarar görür? İktidarınıza karşı örgütlenecek büyük bir güçten korkuyorsanız boşuna bir korkudur bu. Zira 2007 Cumhuriyet mitinglerinde çok daha organize ve büyük bir güç bir şeyler yapmaya çalıştı ama başaramadılar çünkü haksızlardı. Eğer gücünü haklılığından  alan  bir muhalefet varsa ne yapsanız karşısında duramazsınız. Ama gücünüzün kaynağının haklılığınız olması gerektiğinden habersizseniz bu talihsiz görüntüleri herkese izletirsiniz.

Haklı olan ve fakat sayısı az olan bir  topluluğu durdurma imkanınız yoktur. Suya batırılmaya çalışılan bir plastik topun fizik kuralları gereği suyun üstüne çıkması gibi  engellenemez bir istektir haklı olanın yapmaya çalıştığı. Eğer siz haklıysanız,  iyi organize edilmiş provokasyonlar  bile yapılsa toplumda karşılık bulamayacaktır,  endişe etmeyiniz.

2007’de 29 Ekim 2012’deki Cumhuriyet resepsiyonu manzarasını zor ihtimal olarak görüyorduk. Aradan 5 yıl geçti, bu manzara bile gerçekleşti ancak Türkiye’de sorunlar bitmedi. Kürt sorunu konuyla yakından uğraşan insanların nezdinde karamsar bir noktada. AB ilerleme raporlarında eleştirildiği gibi demokratik gelişmeler istenilen bir noktada değil. Hiç şüphesiz önemli adımlar atıldı ancak sorunları çözecek ciddi devlet adımları halen hakkıyla atılmadı.

 

Cumhuriyet bayram yaptı mı, yapıyor mu? Bu sorunun cevabını dürüstçe vermeliyiz.

 

Ülkenin en büyük sorunu olan Kürt meselesinde oldukça sıkıntılı günler yaşıyoruz. Zira PKK’lı mahkumlar cezaevlerinde açlık grevleri yapıyor ve tıbbi olarak sıkıntı oluşturacak 50. günlere  gelindi. Örgütsel kimliklerinden dolayı canlarını hiçe saydıklarını biliyoruz. Canlarını hiçe sayan bir örgütsel  mantığa itaat halindeki   hükümlülerin ölümlerinin gerçekleşmeye başlamasıyla  Kürt sorununda daha  karamsar günler başlayacak gibi. Zira klasik olarak başvurulan bu yöntemin mantığı icabınca en değerli varlık olan  can fedası yapılmaktadır. Ancak bu pasif çığlığın sonuçlarının iyi hesap edilmesi gerekir. Çok aktif etkisi olabilecek sonuçları olabilir. “Daha çok PKK’lı bu greve katılsın ve zararlı mahlukatın sayısı azalsın” diyorsanız istediğinize ulaşma ihtimaliniz zayıf değil şu an için. Ancak sonrasında oluşabilecek çözümsüzlükteki artış,  engelleyemeyeceğiniz  sorunlu bir kalıcı hal oluşturur.

 

Başbakan açlık grevindekiler için “merak etmeyin,  içeride yiyip içiyorlar” diyor. PKK  istediği sonucu engelleyebilir diye kardeş Mehmet Öcalan’ın görüşmeye gitmesini engelliyor. Devlet grevdekilerin açlıktan bilinçlerinin bozulduğu anda müdahale seçeneğini düşünüyor. Bunun benzerlerini biz hayata dönüş operasyonlarında görmüştük. Aslında bir kaosa dönüş ve demokrasi  baltalanması olan bu operasyonların içinde  derin devlet eli olduğunu da daha sonraları öğreniyorduk. Bu çıkmaz sokakta bir çözüm ihtimalini zorlamak gerekiyor.Konuşma kanallarının açılması için 3. bir yol ihtiyacı olduğu  açıktır. Gerilimi azaltacak kişi veya  kişilerin  olaya müdahil olması gerekmektedir. Arabuluculuk ve tansiyon düşmesinin  sağlanması gerekiyor. Daha sıkıntılı anlar gelmeden önce bunlara yoğunlaşmak gerekiyor. Yoksa devlet ve hükümet olarak daha çok provokasyon korkusu yaşarsınız.

Yorumlar